GÜNDEM - 07 Ağustos 2019 Çarşamba 07:08

İşte Kaz Dağları gerçeği

A
A
A
İşte Kaz Dağları gerçeği

Maden ocağı Kaz Dağlarının 40 kilometre uzağında bulunuyor. Sahada 195 bin değil, 13 bin 400 ağaç kesildi. Ruhsatı veren de hükûmet değil, CHP... Ovacık’ta da eylemler yapılmış, altından Almanlar çıkmıştı. Çanakkale Belediyesinin Alman vakıflarla içli dışlı olması soru işaretleri doğurdu.

Her şey, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in sosyal medya hesabından Çanakkale’de altın arayan Kanadalı Alamas Gold’un CEO’su John Mccluskey’in geçen yıl yaptığı açıklamayı yeniden paylaşmasıyla başladı. “Yabancı işçi çalıştırmıyoruz. Türkler taş taşımakta çok iyiler” ifadesi kullanılan paylaşım, gözlerin Çanakkale’ye çevrilmesine yol açtı. Ardından maden sahasında kesilen ağaçların fotoğrafları eşliğinde “Kaz Dağlarında tabiat katliamı yapılıyor” yaygarası koparıldı. Sonrasında ormanlar talan edilerek kurulan sitelerde oturan birtakım sanatçıların da aralarında bulunduğu ünlüler ağaç kesimine tepki gösterdi. Açıklamalarda 195 bin ağacın kesildiği söylendi. Sonra birbiri ardına açıklamalar yapıldı, kendilerine çevreci diyen bir grup Kirazlı’da eylem yaptı. Peki işin aslı ne? Kanadalı Alamas Gold ne zaman faaliyete başladı? Bölgenin SİT alanından çıkarılmasında hangi CHP’lilerin imzası bulunuyor? Kesilen ağaç miktarı, denildiği gibi mi? Protestoların altında Alman vakıflarının yönlendirdiği kişiler mi var? Türkiye, bu maden sahalarıyla ne kazanıyor ne kaybediyor? İşte on soruda Kaz Dağları gerçeği...

ALMANLAR VAR MI?

Dünya Altın Konseyi verilerine göre dünyada en büyük altın rezervi 8 bin 407 ton ile ABD’de bulunuyor. Bu ülkeyi 3 bin 483 ton ile Almanya takip ediyor. Türkiye ise 506 ton altın rezervi ile 11. sırada yer alıyor. Almanlar, kendi ülkeleri dışındaki altın üretimini engellemeye çalışıyor. Bergama’daki protestolarda da Almanların parmağı çıkmıştı. Çanakkale’deki eylemlerden maksadın yatırımcıyı engellemek olduğu düşünülüyor.

Geçtiğimiz ay LGBT paylaşımıyla çirkin kampanyaya öncülük eden Çanakkale Belediyesi, bu sefer ağaç bahanesiyle ortalığı karıştırdı. Adına “Su ve Vicdan Nöbeti” denilen protesto, CHP’li Çanakkale Belediyesi’nin çağrısıyla yapıldı. Başkan Ülgür Gökhan, protestolarda ön sıralarda yer aldı. Gökhan Alman Konrad Adaneauer Stiftung Derneği ile birçok defa ortak seminerler düzenledi. Almanları şehirde ağırladı. CHP’li Gökhan’ın Almanlarla sıkı ilişkileri Çanakkale’de tartışma konusu oldu. Çanakkale, Almanya’nın Osnabrück şehri ile kardeş şehir.

RUHSATI KİM VERDİ?

AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Kaz Dağlarındaki maden sahasının, tartışmalara konu olan Kaz Dağları’nda değil, 40 kilometre uzaklıktaki Kirazlı Balaban Tepesi’nde olduğunu hatırlatarak “Maden sahası ile ilgili ilk ruhsat 12 Mart 2001 tarihli. (AK Parti daha kurulmamış bile). Tüm kurumlar süreci hassasiyetle takip ediyor. ÇED raporuna aykırı bir adıma asla izin verilemez” dedi.
Turan “Bugün Çanakkale’mizde çoğu CHP üyesi iş adamlarımızca 8 bölgede maden arama, 11 farklı bölgede kömür, 40’ın üzerinde ise mermer ocağı çalıştırılmakta” ifadesini kullandı.

NİYE KARŞI ÇIKIYORLAR?

Projeye karşı çıkanlar ormanların talan edildiğini, Atikhisar Barajı’na zarar verme riski bulunduğunu söylüyor. Şirket 14 kilometre uzaktaki barajın kirlenmesinin mümkün olmadığını ifade ediyor. Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Hasan Türkyılmaz da “Atikhisar Barajı ile ilgili bir olumsuzluk söz konusu değildir. Ormanda bir katliam yoktur. Kanun ve mevzuata aykırı bir durum mevcut değildir” dedi.

O YER KAZ DAĞLARINDA MI?

Hayır, Kaz Dağlarına 40 kilometre uzaklıkta bulunuyor.

195 BİN AĞAÇ KESİLDİ Mİ?

 Bazı çevre örgütleri tarafından özellikle sosyal medyada yapılan paylaşımlarda “Kaz Dağlarında 195 bin ağacın kesildiği” iddia edilmişti. Bakanlık, yaptığı açıklamada kesilen ağaç sayısının 13 bin 400 olduğu duyurdu. Bölgedeki maden faaliyetlerinin sonlanmasının ardından ‘Maden Sahaları Rehabilitasyon Eylem Planı’yla bütün sahanın yeniden ağaçlandırılarak eski hâline kavuşturulacağı vurgulandı.

SİYANÜR KULLANILIYOR MU?

Maden arama faaliyetini yürütecek şirketin proje müdürü Çağın Şen “Kirazlı projemiz kapsamında siyanürün kullanılacağı herhangi bir alan kesinlikle su havzası içinde değildir. Sızdırmazlığı sağlanmış, bütün dünya standartlarında tedbirlerin alınmış olduğu bu alan, Atikhisar Barajı havzası sınırlarının dışında kalacak şekilde konumlandırılmıştır” dedi.

MADENİN SÜRESİ NE KADAR?

Maden işletilmeye başladıktan altı sene sonra kapatılacak.

NE KADAR ALTIN VAR?

Doğu Biga Madencilik sitesinde bölgede 16 ton altın, 108 ton gümüş üretimi planlandığı ifade ediliyor. Yatırım maliyeti ise 168 milyon dolar... Türkiye’nin kazanacağı muhtemel para da 170 milyon dolar civarında.
Alamas Gold’un CEO’su John Mccluskey ise daha ilk kazılarda 93 ton altın rezervine ulaştıklarını söylüyor. Bunun piyasa değeri 4 milyar doların üzerinde...

ÇEVRE HESAP EDİLMİYOR MU?

Devlet, planlamasını madenin zenginlik durumuna göre değerlendiriyor. Yerin üstü ile yerin altındakini karşılaştırıyor. Hangisi daha kazançlı ise ona göre hareket ediliyor.

İKİNCİ OVACIK VAKASI MI?

Gazeteci Zafer Şahin, Türkiye’nin çok ciddi bir altın rezervine sahip olduğunu belirterek, “Dünyadaki belli başlı altın üreticileri bu piyasaya yön veren devletler, Türkiye’nin bu madenleri çıkartmasını istemiyor. Sözde çevreci duyarlılıkları kaşıyarak buna engel oluyorlar” dedi.

Bergama’da da benzer şeylerin yaşandığını hatırlatan Şahin, şunları kaydetti: “Bergamalı köylülerden oluşan bir grup, Boğaziçi Köprüsü’nü trafiğe kapatarak eylem yapmıştı. Sonra anlaşıldı ki o köylüleri o bölgede faaliyet gösteren Alman vakıfları finanse ediyormuş. Necip Hablemitoğlu da ‘Türkiye’de çok ciddi bir altın rezervi var ve Almanya bunun çıkartılmasını istemiyor. Bunu engellemek için de Türkiye’de sözde çevreci hareketleri finanse ediyor’ demişti. Bu çok somuttur. Aralarında bir avukatın da olduğu HDP’lilerin Alman vakıflarından aldığı paralarla orada sözde çevreci bir bilinç oluşturmaya çalıştığı söyleniyor.
FETÖ’nün 1 numaralı finansörü Akın İpek, 2005’te 44.5 milyon dolar gibi komik bir bedelle yıllık 8.3 milyar dolar gelir getiren Ovacık madenlerini satın aldı. Bergama’daki çevre eylemleri ne hikmetse Akın İpek o madenleri aldıktan sonra bıçak gibi kesildi.”

CHP’LİLER YİNE ÖN SAFTA

Maden önündeki sözde çevre eylemine CHP’li vekiller Muharrem Erkek, Orhan Sarıbal, Veli Ağbaba, Özgür Ceylan, Gamze Taşcıer ile Çanakkale Belediye Başkanı CHP’li Ülgür Gökhan da destek verdi. Oysa bölgeyi SİT alanından çıkaran belgeyi Mimarlar Odası Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İclal Sema Dinçer ile Seniz Atik imzalamıştı. Atik, CHP’den milletvekili adayı olmuştu.

BİLEREK TANSİYONU YÜKSELTMEYE ÇALIŞIYORLAR

Çanakkale’nin Kirazlı bölgesinde yapılan altın madeninin etrafında yaklaşık 20 köy bulunuyor. Bu köylerin yedisi ise doğrudan maden sahasıyla ortak çalışıyor. Bölgedeki köylülerin birçoğu ekmeğini bu maden sahasından kazanıyor. Tepkilerin aksine yapılan işin doğru olduğunu söyleyen muhtarlar farklı bir elin devrede olduğunu iddia ediyor. Tartışmaların odağındaki bölge olan Kirazlı’nın muhtarı Orhan Can ile konuştuk. Muhtar Can “Bölgenin bir numaralı ismi benim ama kimse bize danışmadan madeni eleştiriyor. Bize ulaşan ilk siz oldunuz. Bilerek tansiyonu yükseltiyorlar. Köyümden 20 kişi madende çalışıyor. Firma yetkilileriyle her ay düzenli toplantılar yapıyoruz, bizi bilgilendiriyorlar. Köye tersine bir göç bile yaşandı. Maden sahası birçok haneye ekmek kapısı oldu. ‘Para alıp sustuk’ diye bir durum mevzubahis değil. Takipçisiyiz, yanlış bir durum olursa gereken tepkiyi önce biz gösteririz” dedi.

KARŞI DEĞİLİZ

Maden sahasının yanında bulunan bir diğer köy ise Serçiler... Muhtarı Mehmet Ali Uzun da benzer şeyleri söylüyor. Muhtar Uzun “Köyümden 15 kişi madende çalışıyor. Hadise, 20 yıllık bir mevzu... Ortaya atılan asılsız iddialar ve çarpık ifadelerle milletin aklı karıştırılıyor. Bölge insanı, yapılana karşı değil. Yöre halkı bunu istemezse zaten çalışmalar durdurulur. Devlet, vatandaşına niçin kötülük etsin? Memleketimiz kazanacaksa çalışmaların arkalarındayız. Gidip bölgede gördük, aksi bir durum olmadığında hemfikir olduk. Provokasyonlara gelinmemeli” diye konuştu.

18 YILDA 302 TON ALTIN ÜRETİLDİ

Türkiye 506 ton altın rezerviyle dünyada 11’inci. Birçok ilde yatak var. Ancak 13 madende üretim yapılıyor. Yıllık çıkarılan miktar 27 ton. 2019 yılında da bu üretimin yaklaşık 33 ton olması hedefleniyor. Kesintisiz 2001 yılından 2018 yılına kadarki 18 yıllık süreçte ise Türkiye’de 302 tonluk altın üretimi yapıldı.

İşte Türkiye’nin altın yatakları

KÜÇÜK YATAKLAR: Altıntepe (Ordu), Akarca (Bursa), Bakırtepe (Sivas), Bolkardağı (Niğde), Çoraklıtepe (Balıkesir), Gediktepe (Balıkesir), İnlice (Konya), Kestanelik (Çanakkale), Kirazlı (Çanakkale), Kubaşlar (Kubaşlar), Mastra (Gümüşhane), Sart (Manisa) ve Sisorta (Sivas).

ORTA BÜYÜKLÜKTE YATAKLAR: İvrindi (Balıkesir), Karadere (Balıkesir), Kaymaz (Eskişehir), Kızıltepe (Balıkesir), Midi (Gümüşhane), Mollakara (Ağrı), Ovacık (İzmir), Öksüt (Kayseri), Salınbaş (Artvin), Söğüt (Bilecik), Taç-Çorak (Artvin), TV Tower (Çanakkale), Hot (Artvin), Eymir (Balıkesir), Efemçukuru (İzmir), Çukuralan (İzmir), Cerrattepe (Artvin) ve Ağı Dağı (Çanakkale).

DÜNYA KLASMANINDAKİ YATAKLAR: Kışladağ (Uşak) ve Çöpler (Erzincan).

(Türkiye Gazetesi)

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de 23 Nisan’da toplu ulaşım ücretsiz İzmir Büyükşehir Belediyesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kentin 30 ilçesinde 30 gün boyunca büyük bir coşkuyla kutlayacak. İlçelerde “Gezici Çocuk Şenliği” ile çocuklar bayram coşkusunu doyasıya yaşayacak, 23 Nisan Salı günü ise Kültürpark büyük bir etkinliğe ev sahipliği yapacak. Bayram günü toplu ulaşım araçları ücretsiz olacak. İzmir Doğal Yaşam Parkı ise 6-18 yaş arasındaki ziyaretçilerini 22-28 Nisan tarihlerinde ücretsiz ağırlayacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kentin dört bir yanında düzenleyeceği etkinliklerle kutlayacak. “İzmir’in Dört Bir Yanında Şenlik Var” temasıyla 30 gün boyunca 30 ilçede düzenlenecek “Gezici Çocuk Şenlikleri” ile çocuklar pandomin, sihirbaz gösterileri, konserler, dans ve tiyatro gösterileriyle bayramın tadını doyasıya çıkaracak. 23 Nisan’da ise binlerce çocuk Kültürpark’ta düzenlenecek Çoçuk Şenliği’nde bayramın tadını doyasıya yaşayacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı toplu taşıma hizmetleri (İZDENİZ, İZULAŞ, METRO, ESHOT, İZTAŞIT, TRAMVAY) 23 Nisan Salı günü ücretsiz hizmet verecek. İzmir Doğal Yaşam Parkı ise 6-18 yaş arasındaki ziyaretçilerini 22-28 Nisan tarihlerinde ücretsiz olarak ağırlayacak. Kültürpark’ta büyük şenlik Kültürpark’taki Çocuk Şenliği 23 Nisan Salı günü saat 12.00’de başlayacak. Kaskatlı Havuz yanında düzenlenecek programda 12.00 ile 15.00 arası çocuklar için çadır etkinlikleri yapılacak. Saat 13.00-17.00 arasında konserlerin, sihirbaz ve dans gösterilerinin yer alacağı sahne etkinlikleri düzenlenecek. Açık alan etkinlikleri de saat 12.00-15.00 arasında yapılacak. Çocuklar kukla gösterileri, spor etkinlikleri, sokak oyunları, oyun parkuru, gezici kütüphane gibi birçok etkinlikle keyifli bir gün geçirecek. Müzikli tiyatro gösterimleri çocukları büyüleyecek 27 Nisan 2024 Cumartesi günü saat 13.00’te İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Çağdaş Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği iş birliğiyle “Çağdaş Yaşam Çocuk Korosu” Atatürk Oratoryosu’nu sunacak. Etkinlik ücretsiz yapılacak. 24 ve 26 Nisan tarihlerinde ise Kültürpark Atatürk Açık Hava Tiyatrosu’nda saat 19.00’da çocuklar ve aileleri için ücretsiz müzikli tiyatro gösterileri olacak. 24 Nisan’da Kral Şakir : Kapadokya Macerası, 26 Nisan’da ise Maşa ile Koca Ayı gösterisi ile çocuklar keyifli zaman geçirecek. Çocuklarla “Dönüşüm Aile Kampı” Olivelo’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı tarafından ilki düzenlenecek Dönüşüm Aile Kampı Güzelbahçe Olivelo Yaşayan Parkı’nda yapılacak. Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından hareketle, çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda sürdürülebilir bir yaşam için atığın önlenmesi, azaltılması, yeniden kullanılması ve dönüştürülmesi bilincinin yaygınlaştırılması amacıyla 27-28 Nisan 2024 tarihlerinde düzenlenecek kampta 8-9 yaş grubu öğrencileri ve aileleriyle birlikte Atıksız Yaşam Atölyeleri, Doğa Yürüyüşü, Yoga, Kuş Gözlemi, Kaçeli Koyunlarla Tanışma, Eko-Pinsel Perspektif: Geri Dönüşüme Odaklı Sanat Atölyesi, Geri Dönüşüm Müzik Aletlerinin Hikayesi ve Müzik konseri olmak üzere pek çok etkinlikte yer alacak.
Sivas Sivas’ta ekmek savaşları, fiyat 2 TL’ye düştü Sivas’ta bir firma diğer firmalara tepki olması amacıyla ekmeğin fiyatını 2 liraya kadar düşürdü. İddialara göre, Sivas’ta somun ekmeği üreten bazı fırınların hijyen ve kaliteden uzak ucuz ekmek satması tepkilere neden oldu. Bu duruma tepki göstermek isteyen bir firma denetimlerin yetersiz olduğunu ileri sürerek 200 gram somun ekmeğin fiyatını 2 liraya kadar düşürdü. Normal şartlarda 7.5 liraya satılan somun ekmeği kimi firmalar 5 liraya satarken ekmeğin fiyatının iki liraya düşürülmesi vatandaşları bir hayli sevindirdi. “Ekmeği 2 liraya satmamızın temel amacı hijyen konusu” Firmanın Halka İlişkiler Müdürü Murat Eken, ekmeği iki liradan satmalarının temel amacının hijyen konusu olduğunu ifade ederek, “ Normalde Sivas’ta belli sayıda fırıncılar var. Şu anda ekmeğin normal maliyeti beş liranın çok üzerinde. Ekmeği 2 liraya satmamızın temel amacı hijyen konusu. Gerektiği şekilde fırınlar denetlenmiş olsa, gerektiği şekilde hijyen kurallarına uyulmuş olsa, sigortayla alakalı gerçek anlamda denetimler yapılmış olsa emin olun herkes ekmeğin gerçek değerine ulaşmış olabilir. Bizim buradaki amacımız tepki amaçlı. Biz de biliyoruz ki ekmeğin maliyeti normalde beş liranın üzerinde. Şu anda örnek veriyorum. 10 tane eleman çalıştırıp 3’ünü sigortalı çalıştıranlar da var. Ruhsatı olmadan imalat yapan fırınlar da var” dedi. "Kimseyle bir alıp veremediğimiz yoktur" Eken, fırınların gerçek anlamda denetilmesini istediklerine değinerek, “Tek istediğimiz bunlara gerçek anlamda denetim yapılması. Çünkü bugün marketlerin altında açılmış olan fırınlar var. Bunların denetilmesini istiyoruz. Ama şu anki maliyetler gerçekten kurtarmıyor. Bizim istediğimiz, gerçekten denetim yapılsın ve bu denetim üzerine de halkımız sağlıklı ekmek yesin. Onun harici kimseyle bir alıp veremediğimiz yoktur. Biz istiyoruz ki insana da düzgün ekmekler yesinler. Ama bu süre bu şekil devam ettiği müddetçe biz yedi birlik olarak ekmeği iki liradan satmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Vatandaşlar ise ekmeğin 2 liradan satılmasının güzel bir uygulama olduğunu ifade etti.
Trabzon Prof. Dr. Osman Bektaş: "Kuzey Anadolu fayının hareketleneceğini düşünmüyorum" Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Tokat’taki fay hareketinin Türkiye’nin en büyük fay hattı olan Kuzey Anadolu Fayı’na doğrudan stres aktarımı yaptığını belirterek, "Ama bu demek değildir ki 5.7’lik bir deprem Kuzey Anadolu Fayı üzerinde bir deprem oluşturacak. Orada bir deprem oluşturabilmesi için Kuzey Anadolu Fayı’nın hareket edebilecek bir deprem enerjisini biriktirmiş olması gerekir. Dolayısıyla şu anda korkulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yani Kuzey Anadolu fayının hareketleneceğini de düşünmüyorum" dedi. 18 Nisan tarihinde merkez üssü Tokat’ın Sulusaray ilçesinde 5.6 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Deprem yerin 5,9 kilometre derinliğinde meydana gelirken, sarsıntı, çevre illerde de hissedildi. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nin sahil kesimlerinde hissedilen depremle ilgili Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, açıklamalarda bulundu. Doğu Karadeniz sahili yerleşkesinin kumsal alan üzerinde olduğunu dile getiren Bektaş, yaşanılan en büyük sorunun deprem yönetmenliğini ve deprem tehlikesi haritalarını tamamıyla uygulamamak olduğunu söyledi. Tokat depreminin beklenilen bir deprem olmadığını kaydeden Bektaş, "Beklenen deprem değildi ama Türkiye’de her an, her yerde bir deprem olabilir. O açıdan beklenen bir deprem diyebiliriz. Ama yer ve zaman açısından beklenen bir deprem değildi. 5.7’lik bir deprem bugün uluslararası standartlarda orta deprem sayılmasına rağmen tehlikeli değildir. Ancak bizim Türkiye’deki yapı stokçularının dikkate alırsak tehlikenin başladığı bir seviyedir. Özellikle eğer bu deprem 6 büyüklükte olsaydı çok daha fazla tahribat yapabilirdi. Ancak burada ilginç olan şu 5.7 büyüklüğündeki bir deprem tüm Doğu Karadeniz sahilinde hissedildi. Bu bize ne anlatıyor? Ne gösteriyor? Bu şu anlama geliyor; deprem enerjisinden ne kadar uzakta olursan elbette ki deprem enerjisi o kadar sömürlenir. Etkisi azalır. Ama bu tam doğru değil. Eğer fayın kırılması size doğruyorsa o zaman uzaktaki deprem enerjisi çok daha fazla olabiliyor. Buna bir yönelme diyoruz. Şimdi Kuzey Doğu istikametinde kırılma olduğu için direkt Doğu Karadeniz’e doğru olduğu için deprem enerjilerinin etkinliği o bakımdan daha fazla oldu. Peki bunun bir başka anlamı ne? Bir ilin depremden etkilenmesi için illa ki o ilden bir fay geçmiş olması gerekmiyor. Yani o ilin illaki bir fay üzerinde bulunması gerekmiyor" şeklinde konuştu. "Trabzon bir ateş çemberi gibi 3 tane aktif deprem üreten fayın ortasındadır" Dünyanın 7 şiddetindeki bir depremden korkmadığını vurgulayan Bektaş, "Trabzon bir ateş çemberi gibi 3 tane aktif deprem üreten fayın ortasındadır. Kuzeyimizde Karadeniz fayı var. Türkiye petrolleri Rize’den itibaren Rize, Trabzon, Ordu fayları diye faylar isimlendirildi ki bu faylar doğrudan ile uzanıyor. Yani orada olabilecek olan bir kırılmanın deprem önerisi doğrudan sahildeki illeri vuracak. Nitekim bu yaşandı. 2012’de 5.6’lık bir deprem yaşadık Batum açıklarında Trabzon fayı üzerinde. Trabzon bir haftaya yakın sallandı. Demek oluyor ki sadece deprem kaynağından uzakta olmak her şey bitti demek değildir. Bakın biz Trabzonlu olarak biz 3 büyük depremi de şaşadık. Elazığ, Maraş ve biz yine en son 5.7’lik Tokat’taki depremi yine hissettik. Neden? Demin dediğim gibi kırılma doğrultusu direkt size doğru geliyorsa deprem enerjisi o denli artı olur. Şimdi aynı zamanda depremin etkinliği sadece depremin yaydığı enerjiyle değil, zemin de önemli. Bugün şu anda bulunduğumuz zemin bir kumsal alan. Doğu Karadeniz sahili zaten yerleşkesi zaten kumsal alan üzerindedir. Dolayısıyla bu alan ne yapıyor? Depremin şiddetini büyütüyor. Buna da büyütme faktörü var. Bir diğer çekincemiz de bizim Trabzon, Rize, Ordu olarak topoğrafyamız. Yani bugün yerleşme alanları ya sahilde kumun üzerinde deprem büyütmesine maruz kalıyor. Ya da yamaçlarda denize bakan yamaçlardaki buralar heyelanlı bölgeler ve çok katlı binalar var. Burada da bir heyelan riski var. Netice olarak depre tehlikesi sadece aktif faydan kaynaklanmıyor. Bulunduğunuz zemin ve üzerinde oturulan şehrin coğrafi konumu, yani heyelanlı olması gibi bunlarda son derece etkili. Bu bakımdan yeni yapılan haritada deprem tehlikesi haritasında bütün bu riskler alınmıştır. Bizim yaşadığımız en büyük sorun deprem yönetmenliğini, deprem tehlikesi haritalarını tamamıyla uygulamamak veya uygulamamaktan kastım şu. Yönetmenliğimiz çok güzel. Kanunlarımız iyi ama sorun bunların uygulanmasında. Umarım kısa zaman içerisinde yapı stokları daha da iyi hale gelir. İnsanlar zaten deprem konusunda bilgilendirildi ama bu yönetmenlikleri daha titiz bir şekilde uygularsak depremden korkulacak bir durum söz konusu olmaz. En azından 5 ve 6’lık depremlerden korkmama durumuna gelinmemiz lazım. Bugün dünya 7’lık bir depremden hiçbir şekilde korkmuyor. Çünkü binalar ona göre yapılmış. Ancak maalesef bizim standartlarımızda 5.7 ve 6 civarındaki bir deprem özellikle Doğu Anadolu’da ve İç Anadolu’da tehlike oluşturabiliyor" diye konuştu. "Kuzey Anadolu fayının hareketleneceğini de düşünmüyorum" Korkulacak bir şey olduğunu düşünmediğini belirten Bektaş, "Tokat depremi ve 5.7’lik fay hareketi doğrudan Kuzey Anadolu Fayı’na yani Türkiye’nin en büyük fayına stres aktarımı yaptı ama bu demek değildir ki 5.7’lik bir deprem Kuzey Anadolu Fayı üzerinde bir deprem oluşturacak. Orada bir deprem oluşturabilmesi için Kuzey Anadolu Fayı’nın hareket edebilecek bir deprem enerjisini biriktirmiş olması gerekir. 1942 yılında o fay hareket etti ve enerjinin büyük kısmını boşalttığını düşünüyoruz. 7 büyüklükteki depremde enerjisini önemli bir şekilde boşalttığını düşünüyoruz. Dolayısıyla burada bir tetikleme söz konusu olamaz. Tetikleme olabilmesi için muhakkak suretle o fayın bir kırılma eşiğine gelmesi, kayma eşiğine gelmesi gerekir ki küçük bir depremin yaptığı stres transferi de onu tetikleyebilsin. Dolayısıyla şu anda korkulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yani Kuzey Anadolu fayının hareketleneceğini de düşünmüyorum" ifadelerini kullandı.
Sivas Sivas’ta Arapça şiir yarışması düzenlendi Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünce Sivas’ta 11. Arapça Şiir ve Çocuk Şarkıları Yarışması düzenlendi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde Sivas Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen yarışmaya 22 okuldan 42 öğrenci katıldı. Okul salonunda düzenlenen yarışmada öğrencilerin heyecanına Milli Eğitim Müdürü Necati Yener de ortak oldu. Öğrencilerin okuduğu şiirler ve seslendirdikleri şarkılar büyük beğeni toplarken jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda dereceye giren takım ve öğrenciler belirlendi. Ortaokul şarkı kategorisinde Ülkü İmam Hatip Ortaokulu takımı birinci, Zeki Hayran İmam Hatip Ortaokulu takımı ikinci, Kadıburhaneddin İmam Hatip Ortaokulu takımı ise üçüncü oldu. Ortaokul şiir kategorisinde ise Zeki Hayran İmam Hatip Ortaokulu öğrencisi Ömer Faruk Coşar birinci, Kadıburhaneddin İmam Hatip Ortaokulu öğrencisi Ayşe Sena Yavaşer ikinci, Asım Şahin Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi/Ortaokulu öğrencisi Hayrunnisa Koç ise üçüncü oldu. Lise şiir kategorisinde ise Sivas Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Turan Çil birinci, Abdussamed Bal Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi İldem Deve ikinci, Asım Şahin Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Zeynep Lamia Ertugay ise üçüncü oldu. Yarışmada derece elde eden öğrenciler bölge finalinde Sivas’ı temsil etmeye hak kazandı. Yarışmanın ardından dereceye giren ve katılım sağlayan tüm öğrencileri tebrik eden Milli Eğitim Müdürü Necati Yener, programın düzenlenmesinde emeği olanlara da teşekkür etti.