GÜNDEM - 06 Aralık 2014 Cumartesi 13:59

İzmir ‘Kordon’a kavuşuyor

A
A
A
İzmir ‘Kordon’a kavuşuyor

İzmir Körfezi, Kordon Vapuru’na yeniden kavuşacağı günleri bekliyor.

Uzun yıllar boyunca İzmirlileri karşı semtlere taşıyan Kordon Vapuru, İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Tasarım Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKOTAM) bünyesinde öğretim üyeleri ve öğrencilerinin hazırladığı kimlik kazandırma projesiyle yeniden hayat bulacak. Atıl bir durumda olan vapurun iç tasarımını baştan aşağı yenileyecek projeye imza atıldı. Kordon Vapuru İzmir Körfezi’nde düğünlerin yapıldığı, yemeklerin yenildiği kentliyle denizi bütünleştirecek bir hale dönüşecek.

İEÜEKOTAM Müdürü Yrd. Doç. Dr. Can Özcan, İEÜ İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Emre Ergül ve Yrd. Doç. Dr. MarkusWilsing ile bölüm öğrencileri Özge Çakıroğlu, ShahrzadVaseti tarafından hazırlanan ve İzmir Büyükşehir Belediyesi İZDENİZ A.Ş.’ye sunulan projede, Kordon Vapuru yeni kimliğiyle kentlinin hizmetinde olacak.

‘DÜĞÜNLER KÖRFEZ’DE YAPILMALI”
Proje hakkında bilgi veren İEÜ EKOTAM Müdürü Yrd. Doç. Dr. Can Özcan, tasarımı üniversite olarak yaptıkları en keyifli projelerden birisi olduğunu belirterek, “Projeye, İzmir’e, İzmir Ekonomi Üniversitesi olarak verebileceğimiz güzel bir hediye olarak bakıyoruz. İzmir’in ismiyle özdeşlemiş Kordon Vapuru’nu tekrar kente yeni bir kimlikle kazandırma projesini üstlendik. İzmir, kır şehri midir ki kır düğünleri yapıyoruz? İzmir’de düğün yapılacaksa körfezinde yapılmalı. İzmir’de yemek yenilecekse deniziyle körfeziyle beraber yenmeli. İzmir denizi seviyor ama deniz ile ilişkisi biraz uzak. Kordon Vapuru ile bu ilişkiyi çok yakınlaştırmayı hedefliyoruz. Şu anda hurda bir halde ama biz alışkınız. Üniversitemizi de terk edilmiş bir binadan yepyeni bir kurum yaratmıştık” dedi.

‘KÖRFEZ KEYFİ KORDON VAPURU’NDA”
İEÜ İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. MarkusWilsing de, İzmir’de vapurun bir araç olarak evden işe, işten eve gitme amaçlı kullanıldığını, bunu Kordon Vapuru tasarımıyla tersine çevirmeyi amaçladıklarını söyledi. İEÜ İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Son Sınıf Öğrencisi Özge Çakıroğlu, projenin İzmir için farklılık yaratacağına inandığını belirtirken, İranlı İEÜ Öğrencisi ShahrzadVaseti de eski bir gemiyi yeniden tasarlamanın heyecanını yaşadıklarını bildirdi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.