SPOR - 10 Aralık 2021 Cuma 09:46

Joel Pohjanpalo: 'Türk futboluna alışmak kolay olmadı'

A
A
A
Joel Pohjanpalo: 'Türk futboluna alışmak kolay olmadı'

Çaykur Rizespor’un Finlandiyalı forveti Joel Pohjanpalo Türk futboluna henüz yeni alışabildiğini dile getirerek, “Almanya’daki futbol ile Türkiye’deki futbol değişik. Farklı bir futbol oynanıyor burada. İlk geldiğimde de hemen alışmak kolay olmadı” dedi.

Çaykur Rizespor’un, sezon başında Almanya’nın Bayer Leverkusen takımından kiraladığı tecrübeli hücum oyuncusu Joel Pohjanpalo, 15 haftalık lig sürecini değerlendirdi. İhlas Haber Ajansı’na (İHA) açıklamalarda bulunan Pohjanpalo, Türk futbolu ile Alman futbolu arasında fark olduğunu, gelmeden önce bu farkı görecek kadar bir süresi olmadığını aktardı. Türkiye’de oynanan oyuna alıştıktan sonra performansının arttığını da belirten Pohjanpalo, taraftarlara, “Herkesten bu maçla beraber bizi izleyerek sabırla beklemelerini istiyorum” diye seslendi.

“Bizi izleyerek sabırla beklemelerini istiyorum”

Sezona kötü bir başlangıç yaptıklarını ancak ilk devre için önlerinde final niteliğinde 4 maçın olduğunu sözlerine ekleyen Pohjanpalo, “Sezon çok kötü gidiyor. Şu anda sıralamada en son sıradayız. Şu ana kadar kötü bir gidişat var ve herkes de bunun farkında. Hem kendi açımdan hem takım açısından taraftarlarımızı mutuz ettiğimizin farkındayız. Ancak Fenerbahçe maçı hariç son maçlarda iyi mücadele gösterdiğimizi, futbol olarak biraz daha ilerlediğimizi düşünüyorum. Artık önümüzde ilk yarı bitmeden final niteliğinde 4 tane maç var. Hepsi direkt rakiplerimiz. Eğer bu 4 maçtan iyi skorla ayrılabilirsek sezonun ikinci yarısı için umudumuz da futbolumuz da çok daha gelişecek ve iyi duruma gelecek diye düşünüyorum. Herkesten bu maçla beraber bizi izleyerek sabırla beklemelerini istiyorum” şeklinde konuştu.

Joel Pohjanpalo: 'Türk futboluna alışmak kolay olmadı'

“Almanya’daki futbol ile Türkiye’deki futbol değişik”

Almanya ile Türkiye arsındaki futbol farkı nedeniyle adaptasyon sürecinin olduğunu vurgulayan başarılı oyuncu, bu süreci tamamladığını ve artık performansının daha da iyiye gideceğini söyledi. 27 yaşındaki futbolcu, “Ben Almanya’dan geldim. Almanya’daki futbol ile Türkiye’deki futbol değişik. Farklı bir futbol oynanıyor burada. İlk geldiğimde de hemen alışmak kolay olmadı. Bir süre geçti ancak Başakşehir maçından sonra biraz daha alıştığımı söyleyebilirim. Galatasaray maçında iyi bir iş çıkardığımı düşünüyorum. Özellikle Trabzonspor maçında da iyi bir maç çıkardığımı düşünüyorum. Ne yazık ki Konyaspor maçında bileğime bir darbe aldım. Neredeyse 3 haftadır onun acısını çekiyorum. Tabii ki ben performansımdan memnun değilim. Çünkü şu ana kadar 9 maç yaptım. Yaptığım maçlarda 2 gol atabildim.

Joel Pohjanpalo: 'Türk futboluna alışmak kolay olmadı'

Tabii ki siz bir forvet oyuncusu olarak büyük bir beklentiyle kulübe geliyorsunuz, bu beklentiyi 9 maçta 2 gol attığınızda karşılayamamış oluyorsunuz. Genel olarak takımın durumuna baktığınızda takım son sırada. Son sıradaki bir takımın forveti olduğunuzda da daha çok gol atmanız gerekiyor. Oyun olarak da geliştiğimiz sürece bana daha çok gol pozisyonu gelecek. Ben bunları gole çevirebileceğim diye düşünüyorum. hem bu sakatlık sürecini geçirmem ve sonlarına gelmem hem de takımımızın biraz daha iyi oynuyor olması ve önümüzdeki 4 maçın direkt rakiplerimizle olması, bundan sonra çok daha iyi performans sergileyebileceğim diye düşünüyorum. Tabii bu anlattıklarımızın hiç biri bahane değil, biz bahane üretmeme durumundayız. Maçlarda en üst düzey performansı göstermek zorundayız ve ben bundan sonra bunu sağlayabileceğimin, başarabileceğimin, deneyebileceğimin sözünü herkese veriyorum” ifadelerini kullandı.

“Takımı araştıracak, Türk futbolu ile ilgili bilgi toplayacak bir zamanım olmadı”

Transfer süreci hakkında da bilgi veren Pohjanpalo, görüşmelerin çok hızlı geliştiğini ve Türk futbolunu araştırma fırsatı olmadan Rize’ye geldiğini dile getirerek, “Buraya transferim biraz ani oldu diyebilirim. Çünkü Leverkusen’den ayrılacağım belli olduktan sonra Avrupa’da birçok kulüp transfer teklifinde bulundu. Bir şekilde karşılıklı olarak beklentileri karşılayamadık. Avrupa’da olmadı ve Türkiye’deki transfer tahtası açıktı. Rizespor’dan bana teklif geldi ve ben de teklifi kabul ettim. Açıkçası takımı araştıracak, Türk futbolu ile ilgili bilgi toplayacak bir zamanım olmadı. Buraya geldikten sonra hem Rizespor’u hem Türk futbolunu öğrenmeye başladım. Türk futboluna alışmam süre aldı. Benim de bunu gözlemlemem gerekiyordu. Şu anda neredeyse tamamen alıştığımı söyleyebilirim. Olumlu yönden bakarsak 5 maçımızın 4’ünü içeride oynayacağız. Son 3 iç saha maçını kazanmış bir Rizespor var. Biz bu seriyi devam ettirebilecek güce sahibiz diye düşünüyorum. Umarım önümüzdeki maçlarda daha başarılı bir Rizespor izlettirebiliriz” diye konuştu.

“Rize’de insanlar daha fazla futbola odaklanabiliyorlar”

Rize’nin şehir olarak da beklentilerinin çok üstünde bir il olduğunu belirten golcü oyuncu, “İlk geldiğimde bir farklılık hissettim. Düsseldorf’da yaşıyordum ve çok farklı bir hayat vardı orada. Buraya geldiğimde de beklediğimin çok daha üstünde bir hayat ile karşılaştığımı söyleyebilirim. Çünkü burada insanlar daha fazla futbola odaklanabiliyorlar. Eşim burada, eve gidiyorum, çok güzel bir evim var. Tesise geliyorum. Gerçekten çok güzel tesislerimiz var. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim ki beklentimin çok üzerinde bir tesis var. Burada iyi bir hayat yaşıyorum. Sosyal hayatımla ilgili de güzel bir yaşantım var” cümlelerine yer verdi.

Joel Pohjanpalo: 'Türk futboluna alışmak kolay olmadı'

“Hangi oyuncu benimle ilgilenmediler derse hata etmiş olur”

Geçmişte bir çok kez söylenen; ‘Rize’ye futbolcu gelmek istemiyor’ fikrine katılmadığını hatırlatan Joel Pohjanpalo, “İnsanların düşüncesine saygı duyuyorum, böyle düşünüyor olabilirler. Ben burayı ciddi anlamda güzel bir yer olarak görüyorum. Gezilecek ve görülecek çok yeri var. Biz futbolcuyuz, buraya ilk başta işimizi yapmak için, futbolumuzu sergilemek için geliyoruz. Buraya işini yapmak için, futbolunu sergilemek için gelen herkes çok mutlu olur diye düşünüyorum. Çünkü gerçekten çok güzel bir kulüp var karşımızda. Tüm çalışanlar, bütün kulüp, buraya gelen yabancı oyunculara çok iyi davranıyorlar ve tüm isteklerini yerine getiriyorlar diyebilirim. Buraya hangi oyuncu gelir de benimle ilgilenmediler derse hata etmiş olur. Futbolcu olarak 1 ya da 2 gün izniniz de olabiliyor. Tabii ki burası bir İstanbul, bir Düsseldorf değil ama izin günlerinizde İstanbul’a ya da başka bir yere gidebilirsiniz. Tekrar söylüyorum; bizim oyuncu olarak odaklanmamız gereken şey futbol, takıma vermemiz gereken hizmet. Bu açıdan baktığımızda Rize çok iyi bir yer, çok düzgün bir yer. Uluslararası oyuncuların gelmesiyle de alakalı bakıyorum Remy var, Bolasie var. Demek ki bu oyuncular gelebiliyor. Ben onların da şikayet ettiğini düşünmüyorum” dedi.

Rize’nin yöresel lezzetlerinin de tadına baktığını, çok beğendiğini ve çok tükettiğini dile getiren Pohjanpalo, “Rize’nin yemekleri çok güzel. Gerçekten çok beğeniyorum. Hatta biraz da zararlı görüyorum. Çok güzel olduğu için yiyorum bana kilo aldırıyor gibi görünüyor” açıklamasında bulundu.

“Alt yapıdan gelenleri mental olarak da bazı şeylere hazırlamamız gerekiyor”

Çaykur Rizespor’un alt yapı oyuncularına da değinen Pohjanpalo, alttan yukarıya çıkmaya çalışan futbolcuların mental olarak kendilerinin hazır hissetmesi gerektiğinin altını çizerek, “Alt yapı çok önemli. Ben hem Finlandiya’da hem Almanya’da ne kadar önem verildiğini biliyorum. Bizim alt yapı maçlarımızın çok kısa bir kısmını izledim ama bizimle beraber antrenman yapan, alt yapıdan gelen arkadaşlarımız var. Onlarla sürekli kontak halindeyim. Kulübümüz önem veriyor diye düşünüyorum çünkü önem verilmesi her zaman kulübün kazancına olur. Bizim kulübümüz devamlı dışarıdan oyuncu satın alan değil de oyuncu ihraç edebilen duruma geçebilirse çok çok iyi bir iş çıkarmış olur.

Leverkusen’den örnek vereyim; mesela 2 tane oyuncu var, alt yapıdan çıktılar ve müthiş iş çıkarıyorlar. 10 milyon Euro, daha fazla paralara Leverkusen’den dışarıya çıkmak üzereler. Rizespor olarak biz de bunu başarabilirsek ne mutlu bize. Bizle antrenman yapan oyuncuları da mental olarak çok iyi hazırlamamız gerekiyor. Benim gördüğüm fiziki şartlar yerinde ama mental olarak biraz oyuncuların hazır olması gerekiyor. 2’li mücadeleler olsun, antrenmandan önce yapılan çalışmalar, antrenmandan sonra yapılan çalışmalar, antrenmanda göstermeleri gereken hırs, bunları biraz çalışmaları gerek diye düşünüyorum. Ben 18 yaşımda Finlandiya’dan çıkıp Almanya’ya geldim. Almanya’da oynamaya başladım. Bazı şeyleri başarmam 2 yıl sürdü. Eğer ben o 2 yıllık süreçte vazgeçseydim, dönseydim şu an Finlandiya’da ne yapıyordum bilmiyorum. Ama sabrettim, mental olarak kendimi hazır tuttum ve bir yerlere gelebildim. Onlarla antrenman yapmak evet çok iyi ama onları mental olarak da bazı şeylere hazırlamamız gerekiyor” diye konuştu.

“Herkes anlaşırsa kalmak isterim”

Sezon bittikten sonra kiralandığı takım olan Bayer Leverkusen’e dönmek zorunda olan Pohjanpalo, Rizespor’dan ve şehirden memnun olduğunu, şartlar oluştuğunda ise kalmak istediğini dile getirerek şunları söyledi:

“Benim resmi olarak sezon bittiğinde Leverkusen’e dönme durumum var. Ben şu ana kadar ki geçirdiğim zamandan çok mutlu oldum. Burada devam edebilirim. Futbolda da kestiremiyorsunuz tabii transfer sezonu olduğunda bir çok şey olabiliyor. Burada bir şeyi başarmaya, ligde kalmaya çalışıyoruz. Umarım ligde kalırız. Ligde kaldıktan sonra çok daha farklı şeyler yapmak için bana teklif gelir, kulübüm kabul eder, herkes anlaşırsa kalmak isterim.”

Hasan Fehmi Demir - Osman Kubilay Küçükmustafa
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon "Neden olmasın" dedi, 45 yaşında üniversite hayaline kavuştu Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde eğitim gören 45 yaşındaki Gönül İnan, yıllar boyunca içinde büyüttüğü üniversite hayalini ertelemesine rağmen vazgeçmedi. 3 çocuk annesi İnan, 45 yaşında girdiği sınavı kazanarak üniversite sıralarındaki yerini aldı. Trabzon’da yaşayan 3 çocuk annesi 45 yaşındaki Gönül İnan, bir arkadaşının "Neden olmasın" sözüyle cesaret buldu. Bu teşvikle üniversite sınavına girmeye karar veren İnan, zorlu hazırlık sürecini ev ve çocuk sorumluluklarıyla birlikte yürüttü. "Kadın isterse her yaşta başarır" sözünü yaşayarak gösteren Gönül İnan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. Birinci sınıfta eğitime başlayan Gönül İnan, genç arkadaşlarıyla aynı sırayı paylaşmaya başladı. Derslere olan ilgisi, disiplini ve kararlılığı takdir toplayan İnan, yarım kalan hayalini tamamlayarak pek çok kadına umut oldu. Yıllarca çocuklarının okul heyecanını yaşayan Gönül İnan, şimdi kendi sınav stresini, ders telaşını ve başarı sevincini yaşıyor. "Çocuklarım çok büyük destekçim oldu" Çocuklarından birinin Ankara’da psikoloji, diğerinin Samsun’da makine mühendisliği en küçük çocuğunun ise ilkokulda eğitimine devam ettiğini belirten Gönül İnan, "Televizyonda yaşı büyük hanımların bir girişimde bulundukları gördüğüm zaman hayranlık duyuyordum. Tekrar üniversite sınavlarına girmeme vesile olan aslında arkadaşım Gülcan. Deneyelim bence yapabiliriz dedi. Bende çok ümitle olmayarak deneyelim dedim. Sonuçlar açıklandığında kazandığımı gördüm. Asıl hedefim aslında Almanca öğretmenliğiydi. Almanya geçmişim olduğu için bir şeyler başarırım diye düşündüm. Maalesef Trabzon’da Almanca öğretmenliğine dair bir bölüm olmadığı için İngilizce’yi tercih ettim. Bir baktım ki sıradayım. Nasip oldu şu anda İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyorum. Çocuklarım çok büyük destekçim oldu. Kızım Ankara’da psikoloji okuyor, oğlum Samsun’da makine mühendisliği okuyor. Onlarla istişare ediyorum. Aslında onlar biraz benim velim gibi oldular. Kayıt işlerini hep kızım yaptı. Normalde veliler çocuklarını kaydeder bizde ters oldu. Artık üniversite hayatından bahsediyoruz. Vizyonu açık gençlerle tanışmak benim için çok güzel bir duygu. Hep çok saygılılar. Güzel anlaşıyoruz, ben hepsini ayrı ayrı seviyorum. Çocuklarım uzakta olduğu için hepsini evladım yerine koydum. Onların da beni sevdiğini görüyorum" dedi. "Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum" Sınıf arkadaşlarının motive edici cümleler kurduğunu kaydeden İnan, "İlk sınıfa girdiğim an biraz sessizdim analiz ettim ama sonra günler geçtikçe baktım gençlerde benim için ‘Bu yaştan sonra nereden geldi’ şeklinde bakmadılar. Bir ara ümitsizliğe kapıldım; ’Acaba yapabilecek miyim?’ ’Her şeyi unuttum tekrar baştan hatırlayamıyorum’ gibi baktım motive edici cümleler kurdular. ’Olur mu abla devam et iyi gidiyorsun’ şeklinde bu bana çok iyi geldi. Benim de çocuklarım uzakta olduğu için empati yapıyorum. Bir anne olarak düşünüyorum. Her zaman bir sıkıntınız olduğunda beni arayabilirsiniz diyorum. Öğrenmenin ve eğitimin yaşı yoktur. Hiçbir zaman geç değil. Ev hanımlarına sesleniyorum tabii ki evi toparlamak düzeltmek güzel şey ama her gün aynı iş aynı hiç kimse madalya takmıyor. Bu işler bitmiyor, kendi kültürünüzü geliştirin. Mutlu olduğunuz şeyleri yapın. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır derler en azından çabalıyorum. Henüz bir plan yapmadım ama tercümanlık veya öğretmenlik yapabilirim. Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum. Benim için bu bile yeterli" şeklinde konuştu. "İyi ki benim annem" Gönül İnan’ın Ankara’da Psikoloji eğitimi gören kızı Cemre İnan ise "Çok gururlu ve mutluyum. İyi ki benim annem. Başaracağını biliyordum. Güveniyordum o yüzden şaşırmadım. Her zaman yanında bulunacağım. Sınıf arkadaşları ile diyaloglarına şahit oldum. Bu beni çok mutlu etti. Hepsi çok değerli ve kıymetli insanlar. İyi ki annemin yanındalar. Aynı sınıfta annemle eğitim görseydik eğlenceli olabilirdi" diye konuştu. "Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor" Gönül İnan’ın sınıf arkadaşı Arda Akgün de, "Bu kadar genç öğrencinin arasında bizim iki katımız yaşa sahip bir öğrencinin olması elbette alışagelmiş bir durum değil. Hepimiz bu duruma şaşırmıştık ancak Gönül ablanın bize olan tutumu, bize yaptığı ablalık görevi gerçekten bizim için çok değerli. Kendisi tüm sınıf tarafından sevilen çok önemli bir insan. Kendisini çok seviyoruz. Derslerde de çok aktif. Buraya bir öğrenci bilincinde gelmiş. Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor. Öğrenme hırsı bizimki gibi kendisini çok taktir ediyorum" ifadelerini kullandı.
Samsun Dünya halıları bu koleksiyonda Samsun’da görev yapan bir öğretmen, 25 farklı ülkeden topladığı 150 duvar halısından oluşan koleksiyonuyla dikkat çekiyor. Müzik öğretmeni olarak görev yapan Seçkin Esen (55), şimdiye kadar edindiği kazanımını farklı bir amaç uğrunda kullanıyor. Dünyanın birçok kıtasına giderek kültürel değeri olan duvar halılarını toplayan Esen, 25 farklı ülkeden onlarca halı satın aldı. Halıları koleksiyon hâline getiren Seçkin Esen, yurt içi ve yurt dışından topladığı 150 halıdan 40’ına hikâye yazarak proje oluşturdu. Geçen yıl 120 halısını Mersin’de sergileyen Esen, koleksiyonuna dünyadan birçok halı daha ekledi. Esen ayrıca göz bebeği olarak gördüğü halıların satılık olmadığını ancak sürekli olarak koleksiyonunu genişlettiğini sözlerine ekledi. Müzik Öğretmeni Seçkin Esen, "Koleksiyonumuzu imkânlar dâhilinde genişletmeye çalıştık. Yine yurt dışından bulduk, yurt içinden bulduk, yurt dışından gelenleri bulduk ve koleksiyonumuz genişledi. 25 tane daha koleksiyonumuza halı kattık. 150’ye yakın halımız var. Çok değerli duvar halılarımız mevcut. Bu halıları ülkemize yakışan bir şekilde sergiye çıkaracağız. Koleksiyonu gelecek kuşaklara aktarılacak bir miras olarak değerlendiriyoruz. Yani bir araba olsa, ev olsa, tarla olsa değer verebiliriz. Bizim için ülkemizde böyle bir çeşitliliğin olması, böyle bir koleksiyonun olması her şeyden daha değerli" dedi. "Japonya’dan Almanya’ya, Çin’den İspanya’ya birçok ülkenin halısı bu koleksiyonda" Doğudan başlayarak birçok kıtadan o yöreye ait duvar halılarını topladığını dile getiren Esen, "Halı koleksiyonuna doğudan başladık biz. Öncelikle Türk cumhuriyetlerinden, Çin’den, Japonya’dan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan oralardan duvar halıları aldık. Daha sonra İran, Irak kısmından aldık. Savaştan önce gittiğimizde Ukrayna’dan aldık. İtalya’dan var, İspanya’dan var, Hindistan’dan var, Almanya’dan var. Yaklaşık 25 ülkeden halı topladık. Koleksiyondaki halılarda değişik güzellikte ve ender olan halılar var. Türkmenistan’dan ipek dokuma halılar ender halılardır. Bizi bilenler çeşitli ülkelerden önce halının fotoğrafını atıyor. Kriterlerimize uyuyor mu, ender mi bunlara bakıp sonra da gidip alıyoruz" diye konuştu. "Koleksiyondaki tüm halılar benim göz bebeğim" Tüm halılarını göz bebeği olarak gördüğünü de sözlerine ekleyen Esen, "Tüm halılar benim göz bebeğim. Oğlum da tüm bu eserlere, mirasıma sahip çıkacak" dedi. Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda lisans, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde de yüksek lisans yapan Seçkin Esen, en büyük hobisinin duvar halılarını izlemek olduğunu sözlerine ekledi.