EKONOMİ - 15 Mayıs 2013 Çarşamba 15:26

Kavuklar'dan İzmir'e yatırım

A
A
A
Kavuklar'dan İzmir'e yatırım

43 yıllık geçmişiyle akaryakıt, otomotiv, gayrimenkul geliştirme, beton, prefabrik, sigortacılık, tarım ve hayvancılık, matbaa-mürekkep üretimi sektörlerinde faaliyetlerini sürdüren Kavuklar Grup, gayrimenkul sektöründe büyüyor.


İçerisinde alışveriş merkezi, rezidans, ofis barındıran ve 550 milyon dolarlık yatırım değeri taşıyan 600 bin metrekarelik projelerini 2015’te tamamlamayı hedefleyen Kavuklar Grup, 2011 yılında koyduğu 5 yılda 5 kat büyüme hedefini gerçekleştirmeye yaklaşıyor. İzmir'in dünyaya açılış noktası olan Point Bornova Alışveriş ve Yaşam Merkezi, İzmir'de ilk kez bu nitelikte 'yaşam-eğlence-spor-alışveriş' deneyimlerini bir arada sunuyor. İzmir'in en büyük karma projesi olarak hayata geçecek ve İzmir'deki değişimin başlangıç noktası olacak Point Bornova Alışveriş ve Yaşam Merkezi, Türkiye'nin ilk üstü açılıp kapanabilen, nefes alan alışveriş merkezi ile rezidans ve eğlence merkezini bir araya getiriyor. 325 milyon dolarlık yatırım değeri taşıyan, 23 bin metrekare arsa üzerinde 280 bin metrekare inşaat alanına sahip projenin, 2015'te tamamlanması hedefleniyor.

TÜRKİYE'NİN İLK ÜSTÜ AÇILIP KAPANABİLEN ALIŞVERİŞ MERKEZİ
4 bin metrekarelik alanının üzeri açılıp kapanabilen, dünyada bu ölçekte bir tek ABD Utah’da benzeri olan merkez, Türkiye'de ise bir ilk olacak. Ziyaretçilerin alışveriş sonunda yorgunluğunu atabilecekleri açık teras ve manzaralı kafeler ile restoranlar da yer alıyor. Çocuklara da büyük önem verilen projede, kapsamlı çocuk alanıyla İzmir'in ve bölgenin ilk eğitsel eğlence ve aktivite merkezi olacak.
Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan Kavuklar Grup Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kavuk, “Onursal Kurucu Başkanımız olan babam Mehmet Kavuk, 1960 yılında kereste ticaretiyle Malatya'da ticaret hayatına başladı. 1970 yılında Kavuklar ticaret unvanıyla otomotiv yedek parça, lastik satışları ve akaryakıt istasyonu işletmeciliğiyle devam ettiği yolda, bize büyük bir şirketin temellerini devretti. Geçen yıllar bize, bir şirketin nasıl emin adımlarla büyüdüğünün canlı kanıtı oldu. Benim Kavuklar’daki 40 yıllık iş hayatımın başlangıcı, ilkokulu bitirdikten sonra yedek parça dükkanımızın işletmesini devralmamla başladı. 2004 yılında İtalyan Italcementi Set Grubu’dan Manisa’daki Set Betoya Prefabrik Tesisi'ni satın aldık.

Bugün Kavuklar Prefabrik olarak; Manisa, İstanbul ve Malatya’daki tesislerimizde yıllık 150 bin ton üretim gerçekleştiriyoruz. Hayata geçirdiğimiz her yeni yatırımımızda, hala minik bir çocuğun ilk adımını izler gibi heyecanlanıyoruz. Ve bugün bir kez daha görüyoruz ki, kendimize gönüllü olarak memleket seçtiğimiz İzmir’le bütünleşme arzumuz, bizi başarıya ulaştıran en önemli adım oldu. Kavuklar olarak gayrimenkul sektöründe üzerinde durduğumuz en önemli şeylerden biri; yaptığımız her projenin bir estetik değeri, bir sembol değeri taşıması. Bizim en büyük mücadelemiz bu hayalimizi hayata geçirmek. Bu projemizde de ‘biz burada yaşasak ne isteriz?’ felsefesiyle yola çıktık ve projemizi oluşturduk. Her aşamasında büyük bir titizlik gösterdiğimiz projemizi İzmir’in dünyaya açılış noktası olarak görüyoruz” dedi.

Kavuklar Gayrimenkul Geliştirme Grup Başkanı Metehan Kavuk ise, “Kavuklar Grubu olarak gayrimenkul geliştirme projelerine hız verme kararı aldığımızda, hedefimizi; ‘İzmir'i sadece ülkemizin değil dünyanın en güzel şehirlerinden biri yapmak’ olarak belirledik. Bu doğrultuda da İzmir'e simge olabilecek, İzmirlilerin ihtiyaçlarına cevap verecek projeler geliştirmeye özen gösterdik. İzmir'e yakışan ve şehrimizi ileriye götürecek projeler yaratma sorumluluğuyla çıktığımız bu yolda, ilk olarak Bayraklı Tower'i, hemen ardından da butik rezidans projemiz Ege Bornova'yı hayata geçirdik. Bayraklı Tower, Ege Bornova ve birazdan sizlere detaylarını aktaracağım ve İzmir’deki üçüncü projemiz olan Point Bornova Alışveriş ve Yaşam Merkezi de dahil olmak üzere Kavuklar Gayrimenkul Geliştirme olarak, toplam 425 milyon dolar yatırım gerçekleştirmiş oluyoruz. Gayrimenkul alanındaki yatırımlarımıza önümüzdeki dönemde de aynı hızla devam edeceğiz. 2016 yılına kadar 550 milyon dolar yatırım ve toplam 700 bin metrekarelik iş ve yaşam alanını tamamlamayı hedeflerken Gayrimenkul Geliştirme olarak, 2011 yılında önümüze koyduğumuz 5 yılda 5 kat büyüme hedefimizi gerçekleştirmiş olacağız. 4 bin metrekarelik alanının üzeri açılıp kapanabilen alışveriş merkezi, yaklaşık 50 bin metrekare kiralanabilir alana sahip. Açık sokak kurgusuyla tasarlanan alışveriş merkezimiz, açılır/kapanır üst örtüsü ile yağışlı günlerde de dünyaca ünlü mağaza ve eğlence alanlarına konforlu erişim sağlamak üzere tasarlandı.

'Deniz, şehir ve dağ' temalarını vurgulayan ferah, dinamik ve farklı iç sokaklarda, ziyaretçilerin alışveriş sonunda yorgunluğunu atabilecekleri açık teras ve manzaralı kafeler ile restoranlar yer alıyor. Alışveriş ve eğlence merkezi, süpermarket, fitness/SPA merkezi ve 12 adet sinema salonunun bulunduğu proje, hem burada yaşayanların hem de ziyarete gelen İzmirlilerin günlük hayattaki tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bununla birlikte yaşam alanlarında gerçekleşecek sanatsal ve kültürel faaliyetler ise, İzmirlilerin sosyal hayatlarını daha da renklendirecek. Projemizi geliştirirken üzerinde en çok durduğumuz ve özen gösterdiğimiz husus da projenin maksimum yeşile ve sürdürülebilir mimariye sahip olmasıydı. Bu amaçla ilk aşamadan itibaren yeşil bina ilkelerini esas aldık ve tüm çalışmalarımızı LEED (Leadership in Energyand Environmental Design-Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) Gold sertifikasının kriterleri doğrultusunda yürütüyoruz. Projemizin konsept geliştirme, yönetim ve kiralama danışmanlığını ise, ülkemizin bu alanda en önemli ismi Avi Alkaş ve Jones Lang LaSalle ekibi üstleniyor. Yaklaşık 50 bin metrekare kiralanabilir alanda, kiosklarla birlikte 160’dan fazla kiralanabilir ticari alan bulunuyor” şeklinde bilgi verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."