ÇEVRE - 04 Şubat 2022 Cuma 19:51

Kızıl geyikler doğa tutkunlarını çok sevdi

A
A
A
Kızıl geyikler doğa tutkunlarını çok sevdi

Eskişehir’in Mihalıççık ilçesindeki Kızıl Geyik Üretim Sahası’nı ziyaret eden doğa tutkunlarına kendilerini sevdiren kızıl geyikler renkli görüntüler oluşturdu.

Eskişehir Doğa Aktiviteleri Grubu (ESDAG) üyeleri, Sündiken Dağları ve Çatacık Ormanı’nda doğa yürüyüşü gerçekleştirdi. 40 kişinin katılımıyla düzenlenen etkinlikte doğa tutkunları, Sündiken Dağları’nın bin 818 rakımla zirvesi olan Kızıl Tepe’ye ulaştı. Zirve manzarası eşliğinde mola veren katılımcılar, yürüyüş sonunda Çatacık Kızıl Geyik Üretim Sahası’nı ziyaret etti. Katılımcılara kendilerini sevdiren kızıl geyikler renkli görüntüler oluşturdu.

Kızıl geyikler doğa tutkunlarını çok sevdi

Doğa tutkunları, yürüyüşte Sündiken Dağları, Çatacık Ormanı ve kızıl geyiklerin oluşturduğu doğal güzelliği drone ile havadan görüntüledi. Yürüyüş boyunca; karda timsah yürüyüşü, koşu yarışı ve kartopu savaşı gibi etkinlikler yapan katılımcılar, şehir yaşamından uzaklaşarak stres attı.

Kızıl geyikler doğa tutkunlarını çok sevdi

Kızıl geyikler doğa tutkunlarını çok sevdi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van SGK Van İl Müdürü Abidin Göksoy: "Türkiye, ‘Genel Sağlık Sigortası’ sistemi ile tüm dünyaya örnek oldu” Van Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İl Müdürü Abidin Göksoy, "Türkiye, ‘Genel Sağlık Sigortası’ sistemi ile tüm dünyaya örnek oldu” dedi. Her yıl 13-19 Mayıs tarihleri arasından kutlanan ’Sosyal Güvenlik Haftası’ tüm ülkede olduğu gibi Van’da da kutlandı. Sosyal güvenliğin; bireylerin hastalık, yaşlılık, işsizlik ve kaza gibi risklere karşı koruyan ve yaşam standartlarının korunmasını sağlayan bir sistem olduğunu ifade eden SGK Van İl Müdürü Abidin Göksoy, bu sistemin sağlık sigortası, emeklilik sigortası, işsizlik sigortası ve kaza sigortası gibi çeşitli dalları kapsadığını söyledi. Sosyal Güvenlik Haftası’nın toplumda sosyal güvenlik bilincinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için önemli bir fırsat olduğuna dikkat çeken Göksoy, “Bu hafta kapsamında düzenlenen çeşitli etkinlikler ile vatandaşlara sosyal güvenlik sisteminin işleyişi, hak ve yükümlülükleri hakkında bilgi verilmektedir. Yine sosyal medya platformları üzerinden sosyal güvenlik sistemi ile ilgili bilgiler paylaşılacaktır. Türkiye olarak ne kadar güçlü olduğumuzu salgın döneminde tüm dünyaya gösterdik. Ülkemiz, bu sıkıntılı günlerde sağlam temeller üzerine inşa edilen Genel Sağlık Sigortası sistemimiz sayesinde tüm dünyaya örnek oldu. 2002’de yüzde 70 olan Genel Sağlık Sigortasının kapsamı bugün yüzde 99,3’e ulaşmış durumda. 2016 yılında yapılan düzenlenme ile Genel Sağlık Sigortası primi tek kaleme indirildi. Geliri brüt asgari ücretin üçte birinin üzerinde olan kişilerin ödemesi gereken prim tutarı 2024 yılı için 600,08 TL’dir. Bu kişiler aylık olarak ödeyebilecekleri bu cüzi tutarla hem kendileri hem de bakmakla yükümlü oldukları eşleri, çocukları ile anne ve babaları sağlık güvencesine sahip olmasalar bile GSS kapsamında olup sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanma hakkına sahip olmaktadırlar” ifadelerini kullandı. Sosyal Güvenlik Reformu’nun hayata geçmesi ile birlikte atılan önemli adımlardan bir tanesinin kayıtlı istihdamın özendirilmesi ve bu bilincin arttırılmasına yönelik çalışmaların önem kazanması olduğuna vurgu yapan Göksoy, “Cezanın yerini teşvikin, denetimin yerini rehberliğin aldığı bir anlayışı hayata geçirmeye çalıştık ve bilinçlendirme, farkındalık, etkin rehberlik ve denetim faaliyetlerine öncelik verdik. Kayıt dışı istihdamın genişlemesi, bir taraftan çalışanların güvencesiz kalmasına yol açarken, diğer taraftan da kayıtlı istihdam aleyhinde haksız rekabete yol açmaktadır. Hafta kapsamında kayıt dışı istihdamla mücadele konusunda çalışmalarımıza değinerek toplumun tüm kesimlerinde sigortalı çalışmaya destek verilmesi konusunda farkındalık oluşturmak istiyoruz. SGK çalışanlarımızın da gayretiyle çalışmalara katma değer katacak tüm taraflarla işbirliği içerisinde bir çalışma anlayışı yürütüyoruz. Kurum olarak verdiğimiz hizmetlerin iyileştirmesi, prim teşviki uygulamaları, veri paylaşımına dayalı çapraz denetimler, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları, yenilikçi uygulamalarımız ve tabii ki kayıt dışı istihdamın yoğun olduğu alanlarda hayata geçirdiğimiz projeler kayıt dışı istihdamın düşürülmesine önemli katkı sunmaktadır. Sosyal güvenlik hakkında bilgi edinmek isteyen vatandaşlarımız, SGK web sitesi https://www.sgk.gov.tr/ girerek ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi “ALO 170” hattını arayarak veya sosyal güvenlik il ve merkez müdürlükleri ile SGK sosyal medya hesaplarına başvurabilirler. Bu duygu ve düşüncelerle Sosyal Güvenlik Haftası’nı kutlar, tüm vatandaşlara sağlıklı ve huzurlu bir yaşam dileriz” diye konuştu.
Düzce Öztürk “Kariyerinizi şekillendirmek geleceğinizi şekillendirmektir” Düzce Üniversitesi Kariyer Geliştirme ve Mezun İzleme Uygulama Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen işe alım süreçleri ve mülakat adlı program, gerçekleştirildi. İstiklal Konferans Salonu’nda Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Öztürk; programın, öğrenciler için oldukça önemli ve faydalı olduğunu belirterek “Kariyerimizi şekillendirmek, geleceğimizi şekillendirmektir” dedi. Programda, İnsan Kaynakları Uzmanı Sümeyya Yıldırım işe alım süreçleri hakkında bilgi verdi. Yıldırım, “İşe alım süreçlerinde; güvenilirlik, çalışkanlık, motive edicilik, yenilikçilik, yenilikçi düşünme tarzı gibi değerlerimiz bulunuyor, adaylarda da bu değerlerle ne kadar örtüştüğüne bakarak mülakatlar geliştiriyoruz. Bu değerlerin yanı sıra başvurularda adayların İngilizce düzeyleri de işe alım süreçlerinde önemli belirleyici bir faktördür” ifadesinde bulundu. Yıldırım, işe alım sürecini; cv toplayarak başvuru değerlendirme, değerler çerçevesinde ön filtreleme, ön görüşme, İngilizce sınav, teknik mülakat, üst yönetim görüşmesi, başkan onayı, iş teklifi olarak sıraladı. Program, Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Öztürk ve Düzce Üniversitesi Kariyer Geliştirme ve Mezun İzleme Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Senem Çolak Yazıcı’nın İnsan Kaynakları Uzmanı Sümeyya Yıldırım ve İsmail Murat Gaydanoğlu’na teşekkür belgesi takdiminin ardından, iş başvurusunda bulunan öğrencilerie iş mülakatları yapmalarıyla sona erdi.
Bitlis BEÜ’DE beslenme ve diyetetik önlük giyme töreni gerçekleştirildi Bitlis Eren Üniversitesinde (BEÜ) Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencileri için önlük giyme töreni düzenlendi. Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencileri için düzenlenen önlük giyme töreni, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Programın açılış konuşmasını yapan BEÜ Genel Sekreter Doç. Dr. Behçet Kocaman, Kanuni Sultan Süleyman’ın "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmayacak devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" sözleriyle sağlığın ve sağlık çalışanlarının önemine vurgu yaptı. Öğrencilerin aldıkları eğitimi hayatlarında ve mesleklerinde başarıyla uygulamalarını temenni eden Kocaman, öğrencilere önemli mesajlar verdi. Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Esma Aksoy Kendilci de, beyaz önlüğün saflık, temizlik, barış, dürüstlük, empati ve insan sevgisini simgelediğini belirterek, "Beyaz önlük giymek, yetki almak ve mesleğe özveriyle ilk adımı atmak demektir. Mesleğin kutsallarından biridir" diye konuştu. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Koray Köksal ise beslenme ve diyetetik alanının insan sağlığını iyileştirmek ve korumak için kritik bir rol oynadığını belirtti. Öğrencilere sağlıklı yaşam tarzlarını teşvik ederek insanların hayat kalitesini artıracak ve sağlık sorunlarını önleyecek önemli bir misyon yüklendiğini ifade eden Köksal, önlük giyme töreninin gençlerin mesleğe adım atarken aldıkları ilk büyük adım olduğunu vurgulayarak, önlüğün mesleğin onuru ve sorumluluğunu simgelediğini dile getirdi. Köksal, programa verdiği desteklerinden ötürü Rektör Prof. Dr. Necmettin Elmastaş’a teşekkür etti. Tören, öğrencilerin önlük giymesinin ardından BEÜ öğrencilerinin hazırladığı konser ve teşekkür belgelerinin verilmesiyle sona erdi. Törene Genel Sekreter Doç. Dr. Behçet Kocaman, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Koray Köksal, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Aydın Hacı adayları dualarla kutsal topraklara uğurlandı Hac mevsiminin yaklaşması ile bu yıl kurada ismi çıkan hacı adaylarına kutsal topraklara yolculuk heyecanı sardı. Aydın ve çevresinden hacca gidecek olanlar, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan uğurlandı. Kutsal topraklara gidecek olan hac kafilesi, yolculuklarına dualarla başladı. Yolculuk öncesi havalimanında dua edip yakınları ile vedalaşan hacı adayları oldukça heyecanlı olduklarını belirterek duygusal anlar yaşadılar. “Baba-oğul birlikte gittiler” Aynı kafilede hacca giden Ahmet Yaban ve oğlu Nebi Yaban, kutsal topraklara birlikte gitmek için çok dua ettiklerini belirterek, duydukları heyecanın tarifinin mümkün olmadığını söylediler. Hz. İbrahim ile Hz. Hacer Validemiz ve oğlu Hz. İsmail’in hikayelerinin oldukça etkili olduğu kutsal mekanları baba-oğul ziyaret edecek olmanın heyecanını yaşadıklarını belirten Nebi Yaban, “Allah murat eden herkese nasip eder inşallah. Babamla birlikte Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’e ve Kabe’ye selam götürüp kendimiz ve tüm İslam Alemi için dua edip hacı olma niyetiyle yola çıktık” diye konuştu. Baba-oğul hac vazifesini yerine getirmek istediklerini belirten Ahmet Yaban ise “Böyle bir niyetimiz vardı. Rabbim nasip etti. İnşallah Kabe-i Muazzam’a oğlumla birlikte tavaf edeceğiz. Çok mutluyuz” diyerek yaşadıkları manevi duygunun kelimelerle tarif edilemeyecek kadar farklı olduğunu belirtti.
Düzce Hipertansiyon tedavisinde en önemli adım yaşam tarzı değişikliği DÜZCE(İHA) – Prof. Dr. Metin Güçlü, hipertansiyonun tüm dünyada sıklığı giderek artan önemli bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Güçlü, her yıl 17 Mayıs, Dünya Hipertansiyon Günü nedeniyle hipertansiyonu anlatarak, dikkat edilmesi gerekenler hakkında önemli bilgiler paylaştı. Damarlardaki kanın tüm vücudumuzda dolaşabilmesi için kalbimiz tarafından düzenli olarak pompalanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Metin Güçlü, “Kalbin her atışı ve pompalama işlemi sırasında damarlarda bir küçük bir de büyük tansiyon denilen iki farklı basınç dalgası gelişir. Sağlıklı insanlarda genellikle büyük tansiyon 120 mmHg küçük tansiyon ise 80 mmHg düzeylerinde ölçülür. Ancak her insanın normal kan basıncı değerleri kişiye özeldir ve yaşlanmayla birlikte özellikle büyük tansiyonda hafif bir yükseklik görülebilir. Bir kişide oluşan basıncın normalin üzerinde olmasına hipertansiyon denilmektedir ve bu ölçümün 140-90 mmHg’nın üzerinde olması hipertansiyon olarak kabul edilmektedir. Bu tanımdan da anlaşılabileceği gibi, damarlarda dolaşan kan ve sıvı miktarının artması, kalbin normalden hızlı pompalama işlemi veya damarların sertliğinde veya çapında daralma olduğunda kan basıncı artarak hipertansiyon gelişir” dedi. Hipertansiyon en fazla kimlerde görülür? Altta yatan sebebe göre hipertansiyonun primer ve sekonder olarak iki gruba ayrıldığını ifade eden Güçlü, “Primer veya esansiyel hipertansiyon denilen grup tüm dünyada en yaygın görülen hastalık tipidir ve hastaların yüzde 85-90’ı bu grupta yer alır. Sekonder hipertansiyon ise kan basıncı artışına yol açan başka bir hastalık varlığında ikincil olarak hipertansiyon geliştiğini gösterir. Hastaların yaklaşık olarak yüzde 10-15’i ise bu grupta yer alır. Primer hipertansiyon nedeni tam olarak bilinmeyen, yaşam boyu devam eden ve toplumda en yaygın görülen hastalık tipidir. Sebebi tam olarak bilinmese de bu hastalık, genetik olarak riskli bireylerde, aşırı tuz tüketimi olanlarda, yaşlılarda, hareketsiz yaşayanlarda, şişman ve aşırı kilolu bireylerde, stresli yaşayanlarda, şeker hastalarında, sigara ve alkol kullanan bireylerde sık olarak görülmektedir. Sekonder hipertansiyon altta yatan hastalığın tedavisi sonrasında ortadan kalkabilir. Başta böbrek hastalıkları olmak üzere, çeşitli hormon bozuklukları ve bazı ilaçların kullanımı sonucunda gelişir” ifadelerini kullandı. Hipertansiyonun yol açtığı zararlar “Hipertansiyon kronik, tedavi edilemediği sürece ilerleyici komplikasyonlara yol açabilen bir kalp damar sistemi hastalığıdır” diyen Metin Güçlü, hem akut, hem de kronik olabilen bu komplikasyonları; Kalp damarlarında daralma, kalp kaslarında kalınlaşma, kalp kapaklarında ve kalbin bütününde yetmezlik, kalp ritim bozuklukları. Böbrek yetmezliği. Görme kaybına ilerleyebilen göz damar hastalığı. Beyin dolaşımında bozulma ve inmeler. Vücudumuzun ana damarlarında tıkanma ve yırtılma sorunları. Özellikle ileri yaşlarda beyin fonksiyonları ve algılamada bozukluklar şeklinde sıraladı. Hipertansiyonla mücadelede kalıcı tedavi mümkün mü? Primer veya esansiyel hipertansiyon denilen ve toplumda yaygın olarak görülen hastalık tipinin tamamen ortadan kaldırılamasa bile hastalığın kontrol altında tutularak ilerlemesi ve komplikasyonlara yol açmasının önlenebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Güçlü, bunun için yapılması gerekenleri ve tedavi adımlarını ise; “Hipertansiyon tedavisinde en önemli adım yaşam tarzı değişikliğidir. Bu adım tüm bireylerin yapması zorunlu olan sağlık yaşam koşullarını içermektedir. Hareketli yaşam ve günlük fiziksel aktivite. Sağlıklı ve dengeli beslenerek, yeterli vitamin ve mineral almak. Düzenli sebze ve meyve tüketimi. Et ve et ürünlerinin tüketimini azaltarak, katı hayvansal yağlardan uzak durulması. Kilo kontrolü ile ideal vücut ağırlığını sağlamak. Tuz tüketiminin kısıtlanması. Alkol ve sigara kullanımının bırakılması. Düzenli ve yeterli miktarda gece uyku düzeni sağlanması. Stresten uzak durabilmek” şeklinde sıraladı. Yeterli yaşam tarzı değişikliklerine rağmen kan basıncı kontrol altına alınamayan bireylerde ise ilaç tedavisine başlanacağı bilgisini veren Metin Güçlü, “Günümüzde hipertansiyon tedavisinde kullanılan çok sayıda ilaç bulunmaktadır. Her hastaya ve hastalığa özgü ilaç farklıdır ve bu ilaçlar rastgele kullanılmamalıdır. Hastanın yaşı, vücut tipi, hipertansiyonun şiddeti ve diğer faktörler ilaç seçiminde belirleyici olmaktadır. Benzer hastalığı nedeniyle ilaç kullanan birinin ilacının alınarak kullanılması ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bazı hastalarda tek bir ilaçla hastalık kontrol edilebilirken, bazı hastalarda daha fazla sayıda ilaç birlikte kullanılarak hastalık kontrol altına alınabilmektedir. İlaç sayısındaki artışa rağmen yeterli kan basıncı kontrolü sağlanamayan hastalarda altta yatan ikincil bir hastalık olabileceği akılda tutulmalı ve bu konuda uzmanlaşmış merkezlere başvurulmalıdır” dedi. Beslenme, genetik ve yaşam şeklinin hipertansiyonla ilişkisi Hipertansiyonun beslenme ve yaşam tarzı ile doğrudan ilişkili bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Metin Güçlü, “Genetik olarak yatkınlığı olan ve ailesinde hipertansiyon öyküsü bulunan birisi yaşam tarzına ve beslenmesine dikkat etmediği sürece hipertansiyon, diyabet ve obezite gibi hastalıklara yakalanması kaçınılmazdır. Bu nedenle genetik yatkınlığı olan bireylerin yukarıda özetlediğimiz yaşam tarzı değişikliklerini daha dikkatle uygulaması gerekmektedir” ifadelerini kullandı. En önemli sebebi hareketsiz yaşam Hipertansiyonun tüm dünyada sıklığı giderek artan önemli bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan İç Hastalıkları, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Güçlü, “Bu artışın en önemli sebepleri hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme, aşırı tuz tüketimi, stres ve zararlı maddelerin kullanımıdır. Ölümcül ve sakat bırakıcı kronik komplikasyonları olabilen bu hastalıktan korunmanın en temel yolu ise yaşam tarzı değişiklikleri ile bu risk faktörlerini elimine etmekten geçmektedir. İlaç tedavisi ikinci basamakta yer almaktadır, hekim kontrolünde başlanmalı ve yakın takip altında sürdürülmelidir. Tüm dünyada hızla yayılan bu hastalığa dikkat çekmek, farkındalık oluşturarak, hastalıktan ve komplikasyonlarından korunmak amacıyla her yıl 17 Mayıs günü dünya hipertansiyon günü olarak değerlendirilmektedir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.