DÜNYA - 16 Ekim 2024 Çarşamba 22:02 | Son Güncelleme : 27 Ağustos 2025 Çarşamba 15:54

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Guterres ve GKRY lideri ile görüştü

A
A
A
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, Guterres ve GKRY lideri ile görüştü

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Christodoulides ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, "Bir sonraki buluşma daha geniş bir toplantı şeklinde Türkiye ve Yunanistan'ın da olduğu bir ortamda olacak" dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, New York’ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Christodoulides, gayriresmi görüşmede bir araya geldi. BM'den yapılan yazılı açıklamaya göre Guterres, Kıbrıs'taki Özel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar'ın Temmuz ayında kendisine nihai raporunu sunduğunu hatırlattı. Guterres, Özel Temsilcisi Cuellar'ın çabalarına, iki lider ve adadaki siyasi aktörler, sivil toplum, garantör güçler ve daha geniş uluslararası toplumla yaptığı görüşmelere rağmen liderler arasında Kıbrıs sorununda ileriye dönük ortak bir zemin bulunamamış olmasından üzüntü duyduğunu ifade etti. Guterres, iki lideri pozisyonları arasındaki uçurumu nasıl kapatacaklarını ve çözüme giden yolda ilerleme kaydetmeye imkan verecek güveni nasıl yeniden inşa edeceklerini düşünme çağrısında bulundu. Guterres, BM’nin Kıbrıs sorununun tüm Kıbrıslıların ve gelecek nesillerin yararına olacak şekilde barışçıl bir çözüme kavuşturulması yönündeki kararlı taahhüdünün devam ettiğini vurguladı. Tatar ile Rum lider, yakın gelecekte yine Guterres'in himayesinde daha geniş bir formatta gayriresmi toplantı yapma konusunda anlaştı. İki lider ayrıca, yeni sınır geçişleri açılması konusunu ele almak üzere Kıbrıs'ta bir araya gelmeyi kabul etti.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise yemeğin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Tatar, "İlk önce Sayın Genel Sekreter'e çok teşekkür etmek istiyorum. Bu yoğunluğun içerisinde dünyada fevkalade önemli olayların devam etmekte olduğu, Gazze'deki, Ukrayna'daki ve diğer bölgelerdeki büyük sorunların kendisini çok meşgul ettiği bir dönemde bizlere vakit ayırıp böyle bir yemek verdiği için Sayın Genel Sekreter'e bir kez daha çok teşekkür etmek istiyorum. Ben oraya yapıcı bir anlayışla gittim. Netice itibarıyla Kıbrıs'ın geçmişine baktığımızda, yaşananlara baktığımızda 4 yıl önce Cenevre'de, o zaman Cenevre'de yine Sayın Genel Sekreter'in davetiyle ve o zamanın Güney Kıbrıs Rum Lideri Nikos Anastasiadis ile birlikte 5+1 toplantısında, çünkü orada Birleşmiş Milletler, ben, Rum Lider, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere vardı. O toplantıda federal temelde bir anlaşmanın artık mümkün olmadığını, geçmiş görüşmelerin bunu gösterdiğini, dolayısıyla Cumhurbaşkanı seçildikten sonra artık egemen eşitliğimizin, eşit uluslararamızın teyidiyle ancak bir müzakere sürecini geçirebileceğini, bu da hem 1960 kuruluş anlaşmaları hem daha önce Kıbrıs'ın tarihine ve geçmişine baktığımızda Kıbrıs Türk halkının özden gelen bir hakkı olduğunu, bunun esasında pazarlık unsuru olmadığını, özden gelen bir hak, bu özden gelen hakkın teyidiyle ancak bunların mümkün olabileceğini, bunu bu akşam aynen tekrar ifade ettim" şeklinde konuştu.

"Bir sonraki buluşma daha geniş bir toplantı şeklinde Türkiye ve Yunanistan'ın da olduğu bir ortamda olacak"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının bu anlamda son 4 yıldır sürdürdüğü siyasette herhangi bir değişikliğin olmadığını belirten Tatar, "Bu pozisyonumuzu koruduğumuzu ve Sayın Maria Holguin, Genel Sekreter'in kişisel temsilcisinin Temmuz ayında sona eren 6 aylık kişisel temsilci görevinde yaptığı çalışmalarda görüşme süreci için bir ortak zemin olmadığını Sayın Holguin'in de ifade ettiğini, raporunda bunları yazdığını ve dolayısıyla şu anda pozisyonun bu şekilde olduğunu, o bakımdan Güney Kıbrıs lideri sürekli olarak bizleri bir yere çekmeye çalışıyor, onu biliyorum ama Kıbrıs'ın gerçeklerine baktığımızda pozisyonun bu olduğunu orada tekrar ifade ettim. Ancak işte bundan sonra ne yapılabilecek. Sayın Genel Sekreter'in benim daha önce bir önerim olmuştu. Anavatanların, gerek Türkiye Cumhuriyeti, gerek Yunanistan'ın belki katılacağı ve dolayısıyla önümüzdeki süreci nasıl değerlendireceğini ama federasyon sürecinin geçmişte kaldığını, federasyonun konuşulmayacağı, gelecekte özellikle bizim üzerinde ısrar ettiğimiz iki devletli bir çözümü nasıl şekillendirebileceği noktasında, bunun daha geniş bir toplantıda değerlendirebilmesi, bunu Sayın Genel Sekreter de elbette değerlendirmiş ve bu konuda çalışmaları olduğunu bu akşam öğrendim. Rum lideri de bunun mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Dolayısıyla bu akşam bir kez daha bir sonraki buluşmanın daha geniş bir toplantı şeklinde Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan'ın da olduğu bir ortamda olabileceği noktasında bir anlayış gelişmiştir, bunu söyleyebilirim" ifadelerini kullandı.

"Daha fazla geçiş noktalarını açılabilmesi için Haspolat dahil Kıbrıs'ta buluşmamızın olabileceğini bu toplantıda onayladık"

Tatar, açıklamalarının devamında şunları kaydetti: "Çok sayıda konuşulan konular arasında Kıbrıs'ta son zamanlarda tutuklama olaylarının bizi çok rahatsız ettiğini, insan haklarına aykırı olduğunu, bunun gerçekten hiç kabul edilemez olduğunu, Kıbrıs'ta hepimizin de bildiği gibi Taşınmaz Mal Komisyonu diye bir kurumun Avrupa Birliği İnsan Hakları Mahkemesi'nde teyidiyle kurulduğunu ve Güney Kıbrıs'ta yaşayan Kuzey'de mal bırakanların telafisi için bu komisyonun çare müessesesi olduğunu, bu şekilde çareden üretilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattıktan sonra buna son vermesi gerektiğini, çünkü asla bunun kabul edilmez olduğunu, bu gelişmenin iki halk arasındaki ilişkileri bozmakta olduğunu ve gerginliklerin kimseye faydası olmayacağını orada altını çizerek ifade etmeye çalıştım. Genel Sekreter de bunları tekrar not etti. Gerçekten onun da bu konuda rahatsız olduğunu hissettim. Nikos Christodoulides'un hiç kabul edilemez olduğunu vurgulayarak vermeye çalıştım. İki halkın birbirlerine daha fazla güvenmesi gerektiğini, daha fazla yakınlaşmaları gerektiğini, özellikle ekonomik konularda ve 4 yıldır örneğin Haspolat kapısının açılmasıyla gidiş ve gelişlerin ve ticaretin daha da artabileceğini, ama ısrarla bu konuda çok metan gibi sıkışık olmasına rağmen adımların atılmadığını ve bunun kimseye bir faydasının olmadığını ifade ettim. Bunların gözden geçirebilmesi için kendisiyle Kıbrıs'ta buluşabileceğimi ifade ettim. O da bunu onaylamıştır. Genel Sekreter de buna şahit gelmiştir. Dolayısıyla daha fazla geçiş noktalarını açılabilmesi için Haspolat dahil Kıbrıs'ta buluşmamızın olabileceğini bu toplantıda onayladık."
Ambargodan çok rahatsız olduğunu dile getirdiğini belirten Tatar, "Bayan Hogan'la müteaddit defalar yaptığım görüşmelerde egemenliğimizin teyit edilmesi, ancak direkt uçuş, direkt ticaret ve direkt temaslar olabileceğini, bizlere bu baskıların artarak devam ettirmesinin hiçbir hakkaniyete uygun olmadığını, iyi niyetle bağdaşmadığını ve bunların devam ettiği sürece Kıbrıs'ta adil kazancın ve sürdürülebilir anlaşmanın mümkün olmayacağını orada ifade etmeye çalıştım. Dolayısıyla bu akşamki toplantının ana hatları böyleydi. Sayın Genel Sekreter bu yoğunluğun içerisinde bize zaman ayırıp bu yemeği düzenledikçe bir kez daha kendisine teşekkür ederken biz Kıbrıs'ta Kıbrıs Türk halkı ve Kıbrıs Rum halkının nihai bir çözüm bulunana kadar mutlak surette eşitlik temelinde iki devletin iş birliği, çeşitli konularda iş birliği yapabileceğimizi de bu toplantılarda ifade ettim. Bu konular arasında elbette su meselesi, enerji meselesi, Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakların araştırılması meselesi, kriminal olayların önlenmesi meseleleri, çevre meseleleri, çeşitli farklı konular ve Cumhurbaşkanı da 12 farklı konuyla ilgili zaten bunların şu anda kıymetli olduğunu ama daha da etkin bir çalışma olabilmesi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarının Güney Kıbrıs tarafından muhatap kabul edilmesi gerektiğini, bunları da burada altın çizerek belirttim" diye konuştu.

Tatar, "Özellikle bu Avrupa Birliği'ne, interconnected sisteme bağlanma konusunda Kuzey Kıbrıs'tan Türkiye üzerinden Avrupa Birliği'ne bağlanmanın çok daha ucuza olabileceği ve bunun ileride bakım, tamir ve onarım olaylarının da çok daha makro fiyatlarda olabileceği için Güney Kıbrıs'tan bin kilometre uzaklıktaki Yunanistan'a ve dolayısıyla çok daha büyük bir maliyetle bağlanabilmesinin çok zor olacağını, onun için eğer bir niyet varsa Kuzey Kıbrıs'tan Türkiye üzerinden hem Güney Kıbrıs'ın hem de Kuzey Kıbrıs'ın bağlanabileceğini bu şekilde bir interconnect ile Avrupa Birliği ile Kıbrıs'ın enerji ve elektrik sorunlarının hem Güney hem Kuzey Kıbrıs için çözülebileceğini, çünkü zaten Güney ve Kuzey Kıbrıs şu anda da interconnecta. Ama bunu söylemem üzerine Nikos Christodoulides'in bana cevabı, bütün bu maliyeti Avrupa Birliği karşılıyor şeklinde olmuştur. Evet, milyar milyar dolarları, Avrupa Birliği ne zaman, nasıl karşılayacak bilmiyorum ama eğer Kıbrıs'ta adil ve sürdürülebilir bir anlaşmaya zemin oluşturacaksak böylesine hiç tartışmasız, fizibel olan bir projenin elbette ki Kuzey Kıbrıs üzerinden Türkiye'ye ve dolayısıyla Avrupa Birliği'ne bağlanmasının çok daha makul, çok daha anlaşılabilir olacağını tekrar bu toplantıda Genel Sekreter'in huzurunda ifade ettim. Dolayısıyla bütün bu büyük meselelerin tartışılabilmesi için bundan sonraki buluşmanın daha geniş bir katılımla Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan'ın da olacağı böylesine bir geniş toplantıda geleceğin istişare edilmesi için böyle bir toplantının inşallah hayırlara vesile olacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

"Kıbrıs'ın huzuru, Kıbrıs'ın güvenliği, Kıbrıs'taki barış, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin oradaki varlığına bağlıdır"

"Esas itibarıyla 50 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıs'a barış gelmişti" diyen Tatar, "Bu barış hem kuzeye hem güneye gelmiştir. Ve bugün Gazze'deki olaylara baktığımızda, dünyanın farklı yerlerindeki çatışmalara baktığımızda Kıbrıs'ın huzuru, Kıbrıs'ın güvenliği, Kıbrıs'taki barış, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin oradaki varlığına bağlıdır. Bunu kimse tartışamaz. Onun için bir kez daha bu toplantıda bunu da ifade ettim. Dolayısıyla Kıbrıs'ın gerçeklerine baktığımızda, yakın coğrafyadaki gelişimlere baktığımızda, jeopolitik, jeostratejik bütün bu o günden bugüne gelişimlere baktığımızda Kıbrıs'ta adil ve sürdürülebilir bir anlaşmanın barış, huzur ve güvenlik içerisinde devam edebilmesi için mutlak suretle Türkiye'nin garantörü ve Türk askerinin oradaki varlığı gerçekten vazgeçilmez bizlerin kırmızı çizgileridir. Bunu da burada ifade ettim. Dolayısıyla tabi ki ciddi farklılıklar vardır. Kıbrıs'ta bir anlaşma, ancak her iki taraf birbirini anlamaya çalışırsa olabilir. Ama karşı tarafın baktığı, kendisi bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti, zaman içerisinde bunun federal cumhuriyete evrilmesiyle Avrupa Bölgesi'nde bir anlaşma istedikleri ve açık ve nettir, günün sonunda, Türkiye'nin garantörlerinin bir tarihte sona ermesi, Türk askerine geri çekmesi, onların federasyon anlayışı bu. Biz tabi çok farklı düşünüyoruz. Bunları da anlatmaya devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

"Hem Batı Akdeniz'de hem de Doğu Akdeniz'de Türkiye Cumhuriyeti'nin hakkı var"

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, açıklamalarını şöyle tamamladı: "Kıbrıs Türkü, Kıbrıs'taki asli unsurdur. Ama Kıbrıs Türkü'nün anavatanı ve garantör ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir. Artık bugün jeopolitik, jeostratejik Akdeniz'in durumuna baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti elbette Sayın Cumhurbaşkanı'nın buradaki 79. Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada ifade ettiği gibi İskenderun'dan Ege Adaları'na kadar Akdeniz'de en uzun cephesi olan sahil yeri olan ülke Türkiye Cumhuriyeti. Dolayısıyla hem Batı Akdeniz'de hem de Doğu Akdeniz'de Türkiye Cumhuriyeti'nin hakkı var, hukuku var. Aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kıbrıs Türk halkında tüm Kıbrıs etrafındaki enerji zenginliklerinde hakkı ve hukuku vardır. Bu çerçeveden baktığımızda gerçekten Türkiye Cumhuriyeti hem Türkiye Kıbrıs Türk halkının ana vatanıdır, garantör ülkedir. Aynı zamanda bu bölgenin en güçlü ülkesi olarak hakkı vardır, hukuku vardır. Dolayısıyla, Doktor Fazıl Küçük'ün bundan 75 yıl önce söylediği gibi Kıbrıs meselesi Türkiyesiz çözülemez. Bunu Sayın Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da söyledi. Şimdi ben de aynı şeyi söylüyorum. Kıbrıs meselesi Türkiyesiz çözülemez, mümkün değildir. Dolayısıyla Türkiye mutlak surette her konunun içerisinde olmak durumundadır. Ben hep bunu savundum ve böyledir. Böyle toplantılarda Türkiye Cumhuriyeti'nin de tabi olması benim için önemliydi. İnşallah bundan sonra Türkiye'nin de desteğiyle Kıbrıs'ta dediğim gibi adil ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşabilmek için her türlü şartları zorlayacağız. Hakkımızı, hukukumuzu kabul ettirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz."

Dilek Kaya-Aytan Mammadli

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "2026’da en büyük beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılının hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istedikleri düzeyde geçmediğini ifade ederek, 2026’ya yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu belirtti. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılını değerlendirdi. Kaya, "Doğrusu 2025 yılı, hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istediğimiz düzeyde geçti diyemeyiz. Bu süreci olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri, banka faiz oranlarının oldukça yüksek olmasıdır. Yüksek faiz oranları, işletmelerin büyümesini neredeyse imkansız hale getirmiştir. Burada iki durumu birlikte değerlendirmek gerekir. Birincisi, kredi kullanmış olan işletmeler, faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle büyüme hedeflerinden vazgeçerek kredilerini kapatma yoluna gitmişlerdir. Bu durum, işletmelerin öz kaynaklarını nakde çevirmelerine ve dolayısıyla faaliyetlerini yavaşlatmalarına, hatta durma noktasına getirmelerine neden olmuştur. İkinci olarak ise büyümeyi hedefleyen işletmelerin, yalnızca öz kaynaklarıyla büyümelerinin mümkün olmaması ve krediye erişimde yaşanan zorluklar öne çıkmaktadır. Krediye ulaşabilen işletmeler ise yüksek faiz oranları ve düşük karlılık nedeniyle bu yoldan vazgeçmiş, bu da büyümeyi engellemiştir. Bu sürecin sonucu olarak özellikle istihdam kaybı yaşanmıştır. Diyarbakır için istihdam açısından büyük önem taşıyan, yoğun bir sektör olan hazır giyim ve tekstil sektöründe yaklaşık yüzde 30’a varan istihdam kaybı meydana gelmiştir. Bununla birlikte yalnızca istihdam değil, işletmelerin yaklaşık yüzde 30’unun faaliyetlerini durdurması gibi ciddi sonuçlar da ortaya çıkmıştır" dedi. 2026’da beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye kolay erişim 2026 yılına yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu ifade eden Kaya, şu ifadeleri kullandı: "Kredi oranlarının düşmesi, bölgede sektörlerin hızlı bir şekilde gelişmesini sağlayacaktır. İlimizin sanayi altyapısı bu açıdan güçlüdür. Her türlü sanayi ürününü üretebilecek kapasitemiz, alanlarımız, altyapımız, beşeri sermayemiz ve genç nüfusumuz bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliklerinden biri, komşularıyla yaptıkları ticaretin yüksekliğidir. Barış süreci de tam olarak bunu etkileyecek bir unsurdur. Türkiye’nin güney komşularıyla yakalayacağı bir barış ortamı, en fazla sınır ve komşu illerin ticaretini ve ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir. İhracat rakamlarına baktığımızda Irak’ın bu anlamda önemli bir örnek olduğunu görüyoruz. Irak, en çok ticaret yaptığımız ülkeler arasında hızla üst sıralara çıkmıştır. Aynı süreci Suriye için de yakalayabiliriz. Suriye’nin yeniden imarı ve kalkınmasında itici güç Türkiye, özellikle de bölge illeri olacaktır. Bu nedenle barış sürecinin en olumlu etkileyeceği alan ekonomidir. Bu süreç, hem Türkiye hem de güney komşularımız için önemli bir kalkınma modeli oluşturacaktır." 2026 yılı özellikle tüccarların, sanayicilerin ve imalatçıların arzu ettiği performansın yakalandığı bir yıl olmasını dileyen Kaya, "Barış sürecinin gelişmesi ve güney komşularımızla ilişkilerin güçlenmesi, hem ekonomimizin gelişmesine hem de yaşam kalitemizin artmasına katkı sağlayacaktır. Bu vesileyle hem üyelerimizin hem de halkımızın yeni yıla barış, huzur ve mutluluk içinde girmesini temenni ediyorum" diye konuştu.
Gaziantep Baba-oğul kalaycılık mesleğini yaşatmaya çalışıyor Gaziantep’te kalaycılık mesleğinin son temsilcilerinden Ömer Çetinkaya, oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Kentte yaşayan 59 yaşındaki Ömer Çetinkaya, son yıllarda az sayıda ustanın ayakta tutmaya çalıştığı kalaycılık mesleğini 23 yaşındaki oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte sürdürüyor. Çelik mutfak eşyalarının kullanımının yaygınlaşması ve teknolojik yenilikler karşısında çok az kişinin yaptığı meslekler arasında yer alan kalaycılığa çocuk yaşında 45 yıl önce Şahinbey ilçesindeki tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda çırak olarak adım atan Ömer Çetinkaya, kalfalık ve ustalık sürecinin ardından kendi iş yerini açtı. Mesleğini oğlu Halil İbrahim Çetinkaya’ya öğreten Ömer Çetinkaya, oğlu ile birlikte kale altındaki iş yerinde mesleğini yaşatmaya çalışıyor. İlkokul öğrencisi olduğu dönemden bu yana babasına destek olan ve okuldan arta kalan zamanlarda da iş yerinde çıraklık yapan Halil İbrahim Çetinkaya, babasından mesleğin tüm inceliklerini öğrendi. Oğluna mesleği yaşatmaları için nasihatler veren ve aynı zamanda da mesleği her yönüyle uygulamalı olarak öğreten Çetinkaya, oğlu ile birlikte müşterilerden gelen bakır eşyaları kalaylıyor. Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerini yaşatmaya çalışan baba-oğul, birlikte hem ekmek paralarını kazanıyor hem de mesleklerini ayakta tutup gelecek nesillere aktarmanın mücadelesini veriyor. Yıllardır aynı çatı altında omuz omuza ocak başında bakır eşyaları kalaylayan baba-oğul, mesleklerini geleceğe taşımak için adeta bir köprü görevi görüyor. 45 yıldır mesleğini severek yapan Çetinkaya, çocuğuna adeta miras olarak bıraktığı mesleğini 15 yıldır oğluyla beraber devam ettiriyor. Mesleğinde çırak bulamazken oğluyla aynı işi yapıyor olmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Ömer Çetinkaya, başkalarının çocuklarına miras olarak para bıraktığı bir devirde kendisinin oğluna meslek bıraktığını söyledi. 45 yıl önce kendi iş yerini açtığı mesleğe aralıksız devam ettiğini belirten Ömer Çetinkaya, "1980’de bu mesleğe başladım. Bu meslekte çok değerli bir ustam vardı, mesleğimi ustamdan öğrendim. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın. Ustamın benim üzerimde büyük emeği var. Mesleğimiz kalaycılık ve bakır eşyaları kalaylıyoruz. Meslekte 40-45 yıl geride kaldı. İlkokulu bitirdim, 1980 yılında başladığım mesleğimi yıllardır severek yapıyorum. 1980 yılından beri Allah’a çok şükür başka bir meslek yapmadım. Bu meslekte bir çırağın yetişmesi için 15-20 yıl geçmesi lazım. Eleman sıkıntısı olduğundan dolayı ben de oğlumu getiriyordum. Yıllardan beri oğlumla beri beraber çalışıp mesleğimize devam ediyoruz" dedi. Babasının yetiştirdiği Halil İbrahim Çetinkaya da ilkokul öğrencisi olduğu dönemden beri babasının yanında çalıştığını belirterek, "Ben 8-9 yaşından beri bu meslekteyim. Okuldan sonra gelir babamın yanında çalışırdım. Tatillerde babamın yanında çalışırdım. Mesleği babamdan öğrendim. Babamın bana öğrettiği mesleği devam ettiriyorum. Eleman yoktu. Bende babamı yalnız bırakmak istemedim. Liseye kadar okudum. Lisedeyken okulu bıraktım. Babamla birlikte mesleğimize devam ediyoruz. Çok şükür bir ekmeğimizi yiyoruz. Kalay yapıyoruz. Çaydanlık, sürahi ve eski bakırları kalaylıyoruz. Baba mesleğini yapmak güzel. Babama yardımcı olduğum için çok mutluyum. Babamla birlikte güzel bir şekilde çalışıyoruz. Mesleğimiz çok güzel" diye konuştu.
Eskişehir Huzurevinde kalan yaşlılar için etkinlik Eskişehir’deki Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireylerin keyifli vakit geçirebilmeleri adına bir etkinlik düzenlendi. Odunpazarı ilçesi Orhangazi Mahallesi’nde bulunan Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireyler için etkinlik düzenlendi, Huzurevi sakinlerinin keyifli vakit geçirebilmesi adına düzenlenen program kapsamında sanatçı Yaşar Aydın huzurevinde sahne aldı. Söylenen şarkılar esliğinde dans edip vakit geçiren yaşlı bireyler bir yandan sosyalleşirken bir yandan ise stres attı. Ayrıca etkinliğe Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir ve mahalle sakinleri de katılım gösterdi. "İnşallah bunun devamı gelir" Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir etkinlikle ilgili şunları söyledi: "Yaşlı Çınarlarımız da burada sevinçlidir. Hepsi güzel, vakti güzel seviniyorlar. İnşallah bunun devamı gelir." "Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz" Sanatçı Yaşar Aydın, "İlk programımızda demiştik ki Orhan Gazi mahallemizin sakinleri, muhtarımız bugün Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi bütün Huzurevleri bir yerde toplandı efendim. Çok da güzel bir bina oldu. Her şeyiyle mükemmel. Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz. Derneklerimiz, sivil toplum kuruluşları, organizedeki büyük fabrika sahiplerimiz ve çalışanları, ilçelerimiz, büyük köylerimiz örnek veriyorum; Ayvalı, Bardakçı, Cevizi gibi köylerimiz de buraya otobüslerle getirip bu güzel insanlarla buluşturacağız" dedi.
Erzurum ER-VAK Başkanı Güzel; "Sarıkamış Harekâtı yüce Türk milletinin hafızasında hüzünlü bir sayfadır" Erzurum Kalkınma Vakfı (Er-Vak) Başkanı Erdal Güzel, Sarıkamış Harekatı’nın 111. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada Türk tarihinin en trajik sahnelerinin yaşandığı bu savaş sırasında, beyaz karları kefenleri yapan Allahuekber şehitlerini unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını ifade etti. Güzel, çok uzun yıllar ülke gündeminden uzak tutulan ve karlar altında saklı kalan Allahuekber Şehitlerini 2003 yılında yaptıkları "Allahuekber şehitleri torunlarıyla buluşuyor" etkinliği ile gündeme taşıdıklarını ve uzun yıllar konunun takipçileri olduklarını belirterek ER-VAK’ın bu konuda büyük bir tarihi sorumluluğu yerine getirmenin haklı gururunu yaşadığını ifade etti. Sarıkamış Harekatı anma proğramlarıyla ilgili açıklamalarda da bulununan Güzel, tarihin seyri ve gerçekliği içerisinde bu proğramların yapılması gerektiğine dikkat çekerek Sarıkamış’ın o tarihlerde düşman işgalinde olduğınu, harekatın Erzurum’da planlandığını ve başlatıldığını, 3.Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa’nın mezarının Erzurum’da bulunduğunu hatırlatarak anma merasimlernin Kars Kapı Şehitliğin’den başlatılmasını arzu ettiklerini söyledi. Güzel onbinlerce Mehmetçiğin, toprağı vatan yapmak uğruna soğuğa, tifüse ve Ruslara karşı vermiş olduğu ve sonu hüzünle biten şanlı mücadelenin yıl dönümünde Allahuekber ve Soğanlı dağlarında bir hilal uğruna canlarını veren şühedayı saygı, rahmet ve minnetle andıklarını ifade etti.