SAĞLIK - 15 Ekim 2021 Cuma 14:52

Korona virüs hastasının 'aşı' pişmanlığı

A
A
A
Korona virüs hastasının 'aşı' pişmanlığı

Kayseri'de korona virüs tedavisi gören 54 yaşındaki Aysel Oğuz, "Bir an önce ‘eyvah’ demeden aşınızı vurdurun" diyerek aşı çağrısı yaparken, Kayseri Şehir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Deniz Avcı da, "Bu aşısızların pandemisinin piki" dedi.

Kayseri'de korona virüse yakalanan Aysel Oğuz, Kayseri Şehir Hastanesinde tedavi görüyor. Tedavi gördüğü odadan aşı çağrısı yapan Oğuz, hastalığı zor atlattığını söyleyerek, "Kovid-19’a yakalandım. Baya zorluklar çekiyorum. Nereden bulaştığını hiç bilemiyorum ama yakalandık. Aşı olmadık. Aşı yaptırmadığımız için pişmanız. Aşı olmayanlar biran önce aşılarını yaptırsınlar ve bu sıkıntıları çekmesinler. İnşallah herkesin aklı başına gelir ve aşılarını yaptırırlar. Biran önce ‘eyvah’ demeden aşılarını vurdursunlar. Nefes darlığı çekiyorum, konuşmakta zorluk çekiyorum ve uyku uyuyamıyorum" dedi.

"Bu aşısızların pandemisinin piki"

Kayseri Şehir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Deniz Avcı da, artan korona virüs vakalarına değinerek, "2 yıldır süreç devam ediyor ama son süreç artık aşısızların süreci olmaya başladı. Servislerimizde Aysel Hanım gibi aşısız hastalarla karşı karşıya geliyoruz ve son haftaya kadar hastanemizin neredeyse tamamı aşısız insanlar ile doluydu. Aşısınız olan hastalarımızda vardı ama onlar hafif atlattılar. Şunu net bir şekilde söyleyebiliriz ki; bu aşısızların pandemisinin piki. Bir hastalığın önlenmesinin en kolay yolu kaçınmak ya da aşılanmaktır. Bugün dünya nüfusu milyarların üzerine çıktıysa bunun sebebi aşılamalar ve tedavilerdir. Yani eskiden bulaşıcı hastalıklar gelirdi, salgın hastalıklar gelirdi ve birçok kişi ölürdü ama artık bu şekilde değil. Artık hastalıklarımızın çaresi var. Önceden kızamıktan, kabakulaktan, suçiçeğinden birçok kişi hayatını kaybederdi. Ancak artık aşılar var ve bu aşılardan da faydalanmamız lazım" diye konuştu.

Korona virüs hastasının 'aşı' pişmanlığı

Aşı karşıtlarına seslenen Avcı, "Geçen sene bu zamanlar ‘covid-19 yok sizi kandırıyorlar’ tarzında videolar vardı ve bizlere de geliyordu. Şimdi herkes az çok covid-19 hastalığının olduğuna inandı. Şimdi de aşı karşıtı videolar dönüyor ama hiç birinin bilimsel bir altyapısı yok. Hiç birinin elinde kanıt yok. Söyledikleri şeyler bilimsel olmadıkları için değerlendirmeye bile gerek kalmıyor. Aşılı insanlar covid-19’a balı zatürre yani akciğer enfeksiyonu geçirdikleri zaman bu süreci rahat atlatıyorlar, oturarak, konuşarak tedavisinin bitmesini bekliyorlar. Ancak aşısız insanlarda bu standartlar olmuyor. Kimisi iyi geçirebiliyor ama kimisi de o kadar hızlı ilerliyor ki bizim hastayı burada görmemiz ile yoğun bakıma göndermemiz arasında çok az zaman oynuyor. Bizim müdahale edemeyeceğimiz kadar kısa zamanlar diyebiliriz. Hastanenin tamamı covid-19 hastaları ile dolu. Buda polikliniklerin görev yapamaması demek; diğer hastalara hizmet verememek demek, ameliyatlar duruyor demek, randevular uzuyor demek. Yani covid-19 sadece kendi yaptığı sıkıntı ile değil diğer hastalıkların teşhisi ve tedavisinin de aksamasına da engel olduğu için sıkıntılı bir hastalık. Eğer toplumun büyük bir kısmını aşılamış olsak belki biz bu hastanede bir iki poliklinik, bir iki servisle bu hastalığı çevireceğiz. Ben iç hastalıkları uzmanıyım ama uzun zamandır iç hastalıları hastası görmüyorum. Tamamen covid-19 hastaları ile ilgileniyoruz. Sadece kendimiz için değil, toplum için de başkaları için de aşı olmalıyız. Ben hafif geçirdim, ben yakalanmadım diyebilirsiniz ama yakalandığınız zaman kimlere yaydınız, o hastalığı kimlere ulaştırdınız, kimler yoğun bakımda yatıyor, kimler artık aramızda değil bunu düşünmek lazım" ifadelerini kullandı.

Ali Göç
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 13’üncü Çalışma Meclisi’nin kapanış toplantısı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapıldı "Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği" temasıyla düzenlenen 13. Çalışma Meclisi’nin kapanış toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda yapıldı. "Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği" temasıyla düzenlenen 13’üncü Çalışma Meclisi, 29-30 Nisan tarihlerinde gerçekleşti. 4 oturumda düzenlenen Çalışma Meclisi’nde “Çalışma Hayatında İnsana Yakışır İş, Yeşil ve Dijital Dönüşümün İşgücü Piyasasına Etkileri ve Adil Geçiş, Sendikal Örgütlenmede Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Toplu Pazarlık Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Yolları” başlıkları ele alındı. İki gün boyunca devam eden programda, işçi, kamu görevlileri ve işveren sendika konfederasyonlarının başkanları, oda ve borsa birliklerinin başkanları, sivil toplum kuruluşlularının başkanları ile akademisyenlerin katılımıyla çalışma hayatına ilişkin istişarelerde ve çözüm önerilerinde bulunuldu. İkinci gününde de devam eden program, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle düzenlenen yemekle sona erdi. Burada konuşma yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, çalışma hayatında; sosyal diyalog mekanizmalarının etkin bir biçimde işletilmesinin Bakanlık açısından çok önemli ve faydalı gördüklerine vurgu yaparak, “Geçtiğimiz yıl içerisinde çalışma hayatında katılımcı sosyal diyalog anlayışının en önemli temsil mekanizmalarından olan; Üçlü Danışma Kurulu’nu, Kamu Personeli Danışma Kurulu’nu ve Ortak Paylaşım Platformu’nu gerçekleştirdik. Çalışma Meclisi ise bu platformlar arasında, en kapsamlı ve en kritik öneme sahip istişare mekanizmalarından biridir. Bu çerçevede; ilgili bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, işçi, işveren, ve kamu görevlileri sendikaları/konfederasyonları, akademisyenler, iş dünyası, uluslararası ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan geniş katılımlı yapısı ile; Çalışma Meclisi toplantılarımızı, sosyal diyalogun hayata geçirilmesi vizyonuyla gerçekleştirmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. “İşçi, işveren ve kamu ilişkilerinin düzenlenmesi noktasında; ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi, çalışma meclislerinin en önemli hedefleridir” Işıkhan, Türkiye Yüzyılı’nın ilk Çalışma Meclisi olan bu seneki programın ‘Türkiye Yüzyılı’nda Çalışma Hayatı: Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği’ temasıyla gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarına dikkati çekerek, “İşçi, işveren ve kamu ilişkilerinin düzenlenmesi noktasında; ortak işbirliği alanının oluşturulması, mevcut durum hakkındaki değerlendirmelerin yapılması, sorunların karşılıklı olarak, tartışılarak, ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi, Çalışma Meclislerinin en önemli hedefleridir. Dün ve bugün gerçekleştirilen toplantı ve panellerimiz ile çalışma hayatına dair güncel konular yanında, geleceğe dair fırsatlar ve zorluklarla ilgili istişarelerde bulunduk. İki gün boyunca gerçekleştirilen panelde; çalışma hayatının geleceği, insana yakışır iş, ikiz dönüşüm ve adil geçiş konuları yanında; sendikal örgütlenmede ve toplu pazarlık süreçlerinde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerini kapsamlı olarak ele aldık” diye konuştu. “Temel hedefimiz, refahtan herkesin pay alabildiği, insanı merkeze alarak büyüyen bir Türkiye’dir” Bakanlıkların, sosyal tarafların, sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası kuruluşların temsilcileri ile akademisyenlerin katkıları doğrultusunda etkin ve verimli bir Çalışma Meclisi toplantısını gerçekleştirdiklerini aktaran Bakan Işıkhan, şu ifadelere yer verdi: “Temel hedefimiz, sadece üreterek büyüyen ve istihdamı arttıran bir Türkiye değil; aynı zamanda; ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ temel değeriyle; refahtan herkesin pay alabildiği, hakkın ve adaletin korunduğu, insanı merkeze alarak büyüyen bir Türkiye’dir. Bu noktada; Çalışma Meclisi gibi çözüm odaklı platformlar; çalışma hayatının hem yapısal hem de fonksiyonel sorunlarının çözüme kavuşturulabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu meclisin çıktıları, özellikle; kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ücret, çalışma koşulları, iş sağlığı ve güvenliği gibi çalışma hayatının öncelikli sorun alanlarının kalıcı olarak çözüme kavuşturulması için bizlere, geleceğe ait önemli fırsatlar sunacaktır.” “Emeğe ve onun müdafaasına verdiğimiz değerin en net kanıtı yarın kutlayacağımız 1 Mayıs Emek Ve Dayanışma Günü’dür” Işıkhan, Türkiye’nin 21 yılda sosyal güvenlikten sendikal örgütlenmeye kadar çalışma hayatını ilgilendiren her alanda çok büyük mesafeler kat edildiğini belirterek, “Geçmişte; hak ettiği ilgiyi göremeyen sendikacılık ile işçi, memur ve işveren ilişkilerini düzenleyen sosyal diyalog mekanizmaları son 21 yılda etkin bir şekilde işletilmiştir. Özellikle; örgütlü emek mücadelesinin kendine en rahat yaşam alanı bulduğu dönem, hükümetlerimiz, dönemidir. Çünkü; emek ve alın teri bizim hem maddi hem de manevi dünyamızda derin karşılıkları olan kavramlardır. Emeğe ve onun müdafaasına verdiğimiz değerin en net kanıtı yarın kutlayacağımız 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’dür. Daha önce kanlı olaylarla anılan ve toplumda büyük endişelere yol açan 1 Mayıs; Başbakanlığı döneminde; Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından 2009 yılında resmi tatil ilan edilmiştir. 1 Mayıs resmi tatil yapıldıktan sonra hem kutlamalar tüm Türkiye’ye yayılmış; hem de toplumun tüm kesimlerince kutlanmaya başlanmıştır” dedi. Işıkhan, Türkiye’nin her yerinde 1 Mayıs’ın barışçıl gösterilerle, anlamına uygun olarak kutlandığını söyleyerek, “Daha önce belli başlı marjinal gruplar tarafından sahip çıkılan 1 Mayıs; günümüz itibariyle tüm emekçilerimize bir bayram olarak teslim edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; işçimizin, memurumuzun ve tüm emekçilerimizin hakkının korunması, her zaman öncelikli meselemiz olmaya devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu. Programda Jandarma Genel Komutanlığı’nda temizlik işçisi olarak çalışan evli ve iki çocuk sahibi Saadet Tom da bir konuşma yaptı. Tom, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutlayarak, “Bugün burada, 2018 yılında taşeron işçi olarak çalışırken kadroya geçirilmiş bir kardeşiniz olarak bulunuyorum. Hepiniz çok iyi biliyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanımız bizlere kadro verdi. Emekçiler olarak istediğimiz hastanelere gidemediğimiz günlerden, SSK hastanelerinde ilaç kuyruklarında beklemekten bugün istediğimiz hastanelerde muayene olacak bir sosyal güvenlik sistemine sayenizde sahip olduk. Çocuklarının ve ailesinin geleceği adına büyük kaygılar içerisinde evine helal lokma götürebilmenin telaşı içerisinde olan biz emekçiler olarak sizlere teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.