GÜNDEM - 21 Ağustos 2018 Salı 10:19

Kurban eti nasıl saklanır? | Kurban eti nasıl muhafaza edilmeli? | KURBAN ETİ MUHAFAZA yöntemleri

A
A
A
Kurban eti nasıl saklanır? | Kurban eti nasıl muhafaza edilmeli? | KURBAN ETİ MUHAFAZA yöntemleri

Kurban eti nasıl saklanır? | Kurban eti nasıl muhafaza edilmeli? | KURBAN ETİ MUHAFAZA yöntemleri. Kurban eti muhafaza etme yöntemleri, kurban eti saklama yöntemleri vatandaşlar tarafından sorgulanıyor. Kurban Bayramının gelmesiyle birlikte vatandaşlar, Kurban eti nasıl saklanır? Derin dondurucuda ve buzlukta kurban eti ne kadar saklanır? Kurban eti derin dondurucuda ne kadar dayanır? sorularının yanıtını arıyor. Detaylar haberimizde...

Kurban eti nasıl saklanır? | Kurban eti nasıl muhafaza edilmeli? | KURBAN ETİ MUHAFAZA yöntemleri? Kurban eti nasıl muhafaza edilir, Kurban eti nasıl saklanır? soruları Kurban Bayramı ile ilgili yanıtı en çok araştırılan sorular.. Kurban eti derin dondurucuda, buzlukta kaç derecede saklanır? Kurban eti derin dondurucuda buzlukta ne kadar dayanır? En uygun kurban eti saklama yöntemleri nedir? İşte yanıtlar...

SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN KURBAN ETİ AÇIKLAMASI

Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, "Etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemeli, bazı zoonoz hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı unutulmamalıdır. Kurban etleri, büyük parçalar şeklinde değil, birer yemeklik olacak şekilde küçük parçalara ayrılarak buzdolabının buzluk kısmında veya derin dondurucuda saklanmalıdır. Etler kolaylıkla bozulabilen potansiyel riskli besinlerdir" denildi. 

Sağlık Bakanlığı kurban etlerinin kesimi, muhafaza ve pişirme yöntemleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Kurban kesiminin, gerekli dini hükümlere uygun, hijyenik hale getirilmiş, sağlıklı çevre koşullarında gerçekleştirilmesin önem arz ettiği belirtilen açıklamada, gerek kurban kesiminden önce gerek hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli, muhafazası esnasında gerekse pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında temizlik ve hijyen kurallarının ihmal edilmemesi gerektiğine vurgu yapıldı. 

KURBAN ETİ NASIL TÜKETİLMELİ

Kurban Bayramı’nda tatlı tüketimine ek olarak kırmızı et tüketiminin miktarının ve sıklığının da doğal olarak arttığı ifade edilen açıklamada, "Özellikle şişmanlık, yüksek tansiyon, kalp-damar, mide ve diyabet (şeker hastalığı) hastalığı olan kişilerin beslenmelerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içeriği daha yüksek olduğu için; kalp-damar hastalığı, diyabet (şeker hastalığı) ve yüksek tansiyonu olan kişiler, Kurban Bayramı'nda yağsız veya az yağlı etleri tercih etmeli ve aşırıya kaçmamalıdır. Etler sindirimi zor olan besinlerdir. Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik, hem pişirmede hem de sindirimde zorluğa yol açar. Bu nedenle özellikle mide-bağırsak hastalığı olan kişiler kurban etlerini hemen tüketmemeli, buzdolabında birkaç gün beklettikten sonra, haşlama veya ızgarada pişirme yöntemiyle tüketmeli, kızartmalardan kaçınılmalıdır. Et, proteinin yanı sıra yağ, çeşitli mineraller ve vitaminleri de içermesine rağmen C ve E vitaminini içermemektedir. Bu nedenle etlerin sebzelerle birlikte pişirilmesi veya etlerin yanında sebzelerin de tüketilmesi sağlıklı beslenme için gereklidir.

KURBAN ETİ NASIL PİŞİRİLİR

Etle yapılan yemekler kendi yağı ile pişirilmeli ve ilave yağ eklenmemelidir. Etler ızgarada pişirilirken, ateş, eti yakmayacak ve kömürleşme sağlamayacak şekilde ayarlanmalıdır. Yüksek ateş, yüzeydeki proteinleri birdenbire katılaştırır ve ısı etin iç kısmına ulaşamaz. Bu nedenle etlerin iç sıcaklığı en az 75 derece olmalıdır. Çok yüksek ısı, etin dış yüzeyinin yanmasına ve su kaybının fazla olmasına yol açarak besin öğesi kaybını artırır. Etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemeli, bazı zoonoz hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı unutulmamalıdır.

KURBAN ETİ NASIL SAKLANMALI

Kurban etleri, büyük parçalar şeklinde değil, birer yemeklik olacak şekilde küçük parçalara ayrılarak buzdolabının buzluk kısmında veya derin dondurucuda saklanmalıdır. Bu şekilde hazırlanan etler, buzlukta eksi 2 derecede birkaç hafta, eksi 18 derece derin dondurucuda ise 3-4 ay süreyle saklanabilir. Etler kolaylıkla bozulabilen potansiyel riskli besinlerdir. Etlerin dondurulduktan sonra tekrar çözülmesi bazı mikroorganizmalar için üreme ortamı oluşturur ve bu da sağlığımızı tehdit eder. Çözülen et hemen pişirilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır. Etlerin, oda ısısında açıkta bırakılacak şekilde değil, yine buzdolabının alt bölmesinde çözülmesi sağlanmalıdır.

KURBAN ETİ MUHAFAZA YÖNTEMLERİ

Manisa Esnaf ve Sanatkarlar Odası Kasaplar Temsilcisi Rıdvan Keçeci de vatandaşların yiyebileceği miktarda kurban etlerini dolaba yerleştirmeleri gerektiğini dile getirdi. Keçeci, şöyle konuştu: “Dolaba yerleştirdikleri vakit vatandaşlar kullanabilecekleri miktarda yerleştirsinler. Ondan sonra kullanacağını sadece çıkarıp çözsünler. Eğer dolaba koyma ve çıkarma işlemi çok sık olursa bu da bakteri üretir. O yüzden ellerinden geldiğince yiyecekleri miktarda çıkarıp pişirsinler. Buz dolaplarında saklanma kapları var. Naylon olmayan maddelerden kullanılan kaplar var. Bu tip malzemelerde paketlenmesi daha iyi olur. Naylon kimyasal maddelerden üretildiği için ette bakteri üretmesi daha kolay olabilir. Mesela folyo kağıdı olabilir. Folyo kağıtlarında kullanabilecekleri miktarda dolaba koyabilirler. En sağlıklısı o tip şeyler. Eğer dolaba koyma şansları yoksa kavurmada belirli bir yağ oranıyla birlikte tuzlayıp kavurursa daha uzun süreli saklanabilir. Tabi ki normalde etin uzun bir süre kaldığı dolapta etin lezzeti açısından kaybettirebilir. Başka şansımız yok ama sadece çok aşırı bir şekilde dolaba koyup çıkarma işlemini yapmasınlar. 

KURBAN ETİ NASIL MUHAFAZA EDİLMELİ

Kurban etlerinin sağlıklı saklanması konusunda vatandaşlara uyarıda bulunan Keçeci, kurban kesildikten sonra bir süre dinlendirilmesi gerektiğini söyledi. Kurbanların ehil kasaplar tarafından bilinçli bir şekilde kesilmesine özen gösterilmesi gerektiğine dikkat çeken Keçeci, “Kurban kesildikten sonra ıslak süngerle hayvan temizlendikten sonra bir süre dinlenmeye alınmalı. Bu dinlenme işlemi yapıldıktan sonra eğer yer uygunsa dolaplara büyük parçalar halinde konulmalıdır. Dolapta bu şekilde dinlenmeleri daha sağlıklı olur. Naylon poşetler içerisinde etler buzdolaplarına yerleştirilmemelidir. Etlerin sıcak bir şekilde naylon poşetler içerisinde buzdolabına yerleştirilmesi, etin sağlıksız bir şekilde bakteri üretmesini sağlar. Vatandaşlarımız ellerinden geldiğince etleri bütün bir şekilde dolaba koymalı. Parçalama işlemlerini yapabiliyorlarsa yapsınlar, yapamıyorlarsa işi bilen kasaplara hijyen ortamda yaptırsınlar” diye konuştu. 

Korsan kasaplara dikkat 

Keçeci, şöyle devam etti: “Kurban bayramlarında özellikle terk edilmiş sağlıklı olmayan yerlerde korsan kasapların hijyen olmayan ortamlarda bir kıyma makinesi koyarak, bu işi yaptıklarını görüyoruz. Belki bunlar ucuz yapıyor ama insanlarımız unutmamalılar ki bayramda kurbanlar veteriner hekimlerin kontrolünden geçerek kesilen hayvanlar değil. Bu da Kurban Bayramı’nda pek mümkün olmuyor. Sağlıklı ortamda et işlemlerini yaptırmaları kendileri açısından iyi olur. En azından sağlıksız bir bakteri oluşmaz”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”