EKONOMİ - 01 Ekim 2020 Perşembe 13:54

LEAD Network Ümit Boyner’i ağırladı

A
A
A
LEAD Network Ümit Boyner’i ağırladı

Yetenekli kadın iş gücünü perakende ve tüketici malları sektöründe desteklemek ve kadın çalışan oranını arttırmayı hedefleyen LEAD Network’ün Eylül ayı konuğu olan Ümit Boyner, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin hak, özgürlükler ve demokrasi meselesi olduğunu belirtti.

Perakende ve tüketici ürünleri sektörlerinde çalışan kadın liderleri destekleyen, üst düzey kadın yöneticilerin sayılarını artırmayı ve gelişimlerine katkıda bulunmayı misyon edinen LEAD Network’ün Eylül konuğu Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner oldu.

Yetenekli kadın iş gücünü perakende ve tüketici malları sektöründe desteklemek ve kadın çalışan oranını arttırmayı hedefleyen LEAD Network, her ay düzenlediği buluşmalarında Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner’i ağırladı.

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Çeşitlilik ve Kurumsal Yönetişim” başlıklı etkinlikte LEAD Network üyeleriyle biraraya gelen Ümit Boyner; “toplumsal cinsiyet eşitliği meselesinin sadece toplumlar değil şirketler içinde de çeşitlilik, demokrasi, katılımcılık ve nihayetinde etkin yönetişimin temel konularından biri” olduğunu belirtti. Boyner ayrıca, “kapsayıcı bir ekonomik gelişme ve sürdürülebilir büyüme için kurumsal yönetişimde çeşitlilik ve kadın erkek eşitliğinin bir tercih değil zorunluluk olduğunun” altını çizdi.

Halen Hedefler için İş Dünyası Platformu’nun kurucu Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de sürdüren Ümit Boyner, toplumsal cinsiyet eşitliğinin Birleşmiş Milletler’in 2030 için belirlediği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı içinde de çok önemli bir yeri olduğuna ve sürdürülebilirliğin şirketler için her geçen gün daha da önemli hale geldiğini vurgulayarak “Özellikle pandemi döneminde daha iyi görüldü ki yönetim kurullarında ve üst yönetimlerde kadın liderlerin olduğu şirketler ile kadın liderlerin yönettiği ülkeler kriz yönetiminde daha başarılı. Sürdürülebilirliği içselleştiren şirketler, hem fırtınalarda hem de sakin sularda operasyonlarını daha verimli ve dirençli kılıyor. Müşteriler, çalışanlar ve toplumlar şirketleri dünyanın karşı karşıya kaldığı sorunlarda çözümün bir parçası olarak görmek istiyor. Toplumların binyıllardır kanayan yarası olan cinsiyet eşitsizliği de çözülmesi gereken sorunların başında geliyor. Bu konuyu hak, özgürlükler ve demokrasi meselesi olarak görüyorum. Kadınların yürüttüğü mücadeleye verilen desteğin ve bu konudaki bilincin arttığını görmek de umut verici” dedi.

LEAD Network Türkiye Başkanı Aysun Zaman geçtiğimiz günlerde düzenledikleri CEO Yuvarlak Masa etkinliğinde önemli bir çağrıda bulunduklarını belirterek “Hepinizin şirketlerinde birlikte çalıştığı önemli kadın liderler var , sadece bunları göz önüne çıkarmanız bile çok önemli bir adım, bu kadınlar sahneye çıktıkça diğer kadınlara ilham olacak ve kendi kafalarındaki önyargıları kıracaklardır.” dedi. Sektörün CEO’larına “Şirketlerinizi konferanslarda , panellerde, seminerlerde medya da temsil edecek kadın liderler seçmeniz çok önemli bir adım olacak ve biz buna son derece inanıyoruz. Sizlerden de bu konuda destek istiyoruz, bu kadın temsilcileri belirleyip bizlerle paylaşmanız halinde, kendilerine eğitimler de vermeye hazırız” diyerek çağrıda bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Uzmanından uyarı: "H3N2, ölümle dahi sonuçlanabilen ve mutlaka ciddiye alınması gereken bir hastalıktır" Liv Hospital Ankara Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Duran Tok, "H3N2 dahil influenza virüsleri, solunum yollarının koruyucu mekanizmalarını bozarak hastalığın ağır ve uzun sürmesine neden olabiliyor. H3N2, ölümle dahi sonuçlanabilen ve mutlaka ciddiye alınması gereken bir hastalıktır" dedi. H3N2 virüsünün, influenza A grubuna ait bir grip virüsü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Duran Tok, Türkiye’de her yıl ekim ve kasım aylarında başlayıp, nisan mayıs aylarına kadar devam eden bir grip sezonunun yaşandığını ifade etti. Öksürük ve hapşırık gibi solunum yolu semptomları ile kapalı alanlarda geçirilen sürenin artması, yalnızca H3N2’nin değil; domuz gribi, diğer influenza türleri ve farklı solunum yolu virüslerinde de artışa neden olduğunu belirten Tok, H3N2 virüsünün geçmiş yıllara göre daha yaygın görüldüğünü belirterek, özellikle risk gruplarının dikkatli olması gerektiğini vurguladı. "Havaların soğumasıyla birlikte mevsim geçişlerinde grip vakalarında ciddi artışlar görülüyor" H3N2 virüsünün, influenza A grubuna ait bir grip virüsü olduğunu dile getiren Liv Hospital Ankara Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tok, "Ülkemizde her yıl ekim-kasım aylarında başlayıp nisan-mayıs aylarına kadar devam eden bir grip sezonu yaşanıyor. Havaların soğumasıyla birlikte mevsim geçişlerinde grip vakalarında ciddi artışlar görülüyor. Öksürük ve hapşırık gibi solunum yolu semptomları ile kapalı alanlarda geçirilen sürenin artması, yalnızca H3N2 değil; domuz gribi, diğer influenza türleri ve farklı solunum yolu virüslerinde de artışa neden oluyor. Ancak mutasyona uğramış H3N2’nin bu yıl geçmiş yıllara göre daha baskın olduğu biliniyor" ifadelerini kullandı. Yeni H3N2 varyantının bulaş hızının daha yüksek olabileceğine dair öngörüler bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Tok, "Ancak daha ağır bir hastalık tablosuna yol açtığına dair net bir veri bulunmuyor. 5 yaş altı çocuklar ve 50 yaş üzerindeki bireylerde hastalık daha ağır seyredebilir. Ayrıca kronik akciğer, karaciğer ve kalp hastalığı olanlar, diyabet ve kanser hastaları, gebeler, küçük çocuklar ve aşırı kilolu bireyler yüksek risk grubunda yer alıyor" ifadelerine yer verdi. "Bazı kişilerde ateş olmadan da seyredebilir" H3N2 belirtilerinin genellikle ani başladığını belirten ve ateşin bu belirtiler arasında olmama ihtimalinin de var olduğunun altını çizen Dr. Tok, "Ateş, baş ağrısı, kuru öksürük, halsizlik, terleme, boğaz ağrısı, kas ve eklem ağrıları ile burun tıkanıklığı ya da akıntısı görülebiliyor. Ancak bazı kişilerde ateş olmadan da seyredebilir. Çocuklarda ise bulantı, kusma ve ishal tabloya eşlik edebilir. H3N2 dahil influenza virüsleri, solunum yollarının koruyucu mekanizmalarını bozarak hastalığın ağır ve uzun sürmesine neden olabiliyor. Bu durum, yeni enfeksiyonların tabloya eklenmesine zemin hazırlıyor. H3N2, ölümle dahi sonuçlanabilen ve mutlaka ciddiye alınması gereken bir hastalıktır" cümlelerine yer verdi. "Kapı kolları ve lavabo başlıkları sık sık dezenfekte edilmeli" Gripten korunmanın kişisel ve toplumsal önlemlerle mümkün olduğunu ifade eden Dr. Tok, şu önerilerde bulundu: "El hijyenine dikkat edilmeli, eller sık sık ve özenle yıkanmalı, aralık-mart ayları arasında kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durulmalı. Mecbur kalındığında maske ve mesafe kurallarına dikkat edilmelidir. Hasta kişilerle yakın temastan kaçınılmalı, toplu yaşam alanlarında kapı kolları ve lavabo başlıkları sık sık dezenfekte edilmelidir. Mevsimsel grip aşısı her yıl güncellendiği için, özellikle risk grupları ekim-kasım aylarında aşılarını yaptırmalı. Düzenli uyku, dengeli beslenme, düzenli egzersiz, vitamin eksikliklerinin (özellikle D vitamini) giderilmesi ve moral-motivasyonun korunması bağışıklık sistemi için büyük önem taşıyor."
Antalya ’Üvey oğlum’ demedi, engelli Tunahan’ın eğitimi için hamallık yaparak evine raylı sistem kurdu Antalya’nın Alanya ilçesinde yaşayan doğuştan bedensel ve zihinsel engelli 18 yaşındaki Tunahan Kaplan’ın hayatı, üvey babası Bilal Aktoy’un yaptırdığı raylı asansör sistemiyle bir nebze de olsa kolaylaştı. Hayatını büyük ölçüde yatağa bağlı olarak sürdüren Tunahan, artık okula ve dışarıya daha rahat çıkarılabiliyor. Gündüzleri hamallık akşamları ise üvey oğlunun bakımı üstelen Üvey baba, hayata tutunabilmek için yoğun mesai harcıyor. Alanya’da yaşayan Tunahan Kaplan, doğuştan bedensel ve zihinsel engelli olarak yaşamını sürdürüyor. 18 yaşındaki Tunahan, günlük yaşamının tamamını yatağında geçirirken, haftanın iki günü özel bir okula giderek eğitim alıyor. Tunahan’ın babasının vefat etmesinin ardından annesi Fatma Aktoy (50), Bilal Aktoy (55) ile hayatını birleştirdi. Bu evlilikten sonra Tunahan’ın bakım ve yaşam mücadelesi aile için daha da büyük bir sorumluluk haline geldi. Tunahan’ın evden çıkarılması, özellikle de okula götürülmesi aile için uzun süredir ciddi bir zorluk oluşturuyordu. Yatağa bağımlı olan Tunahan, zaman zaman annesi, zaman zaman da üvey babası Bilal Aktoy tarafından kaldırılarak tekerlekli sandalyeye alınıyor, ancak merdivenler ve fiziksel engeller nedeniyle dışarı çıkmak neredeyse imkânsız hale geliyordu. 40 bin TL’ye raylı asansör Tunahanın yaşamına duyarsız ve kayıtsız kalmayan üvey baba Bilal Aktoy, tüm maddi imkânlarını zorlayarak evlerine raylı asansör sistemi yaptırdı. Yaklaşık 40 bin TL’ye mal olan sistem sayesinde Tunahan’ın evden çıkarılması ve okula ulaştırılması artık çok daha kolay hale geldi. Raylı asansör, Tunahan’ın tekerlekli sandalyesiyle güvenli şekilde taşınmasını sağlarken, aileye de büyük bir rahatlama sağladı. Geçimini Alanya Sebze ve Meyve Hali’nde hamallık yaparak sağlayan Bilal Aktoy, ağır şartlarda çalışmasına rağmen Tunahan için elinden geleni yapmaya devam ediyor. Asgari ücret ile çalışan Aktoy, kazandığı parayla hem evin geçimini sağlıyor hem de Tunahan’ın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Hayatını yatağa mahkûm şekilde sürdüren Tunahan Kaplan için raylı asansör, sadece bir teknik sistem değil, aynı zamanda okula gidebilmenin, temiz hava alabilmenin ve sosyal hayattan tamamen kopmamanın da kapısını aralıyor. Öte yandan gecenin karanlığında evinin geçimi için halin yolunu tutan üvey baba zorlu hayat şartlarına rağmen hem evine hem ise üvey oğlunun bakımını üstlenmek adına yoğun mesai harcıyor. Çevre köylerden gelen sebze ve meyveleri hale indiriyor, ardından ise boş kasaları yerlerini istifliyor. İşin ağırlığına aldırış etmeyen Bilal Aktoy akşam ise evinin yolunu tutuyor. Yapılan raylı asansör ile Tunahan’ın hayatının daha kolaylaştığını söyleyen anne Fatma Aktoy ‘’Tunahan’ı engelli okula getirip götürüyoruz. Asansör ile indirip çıkarıyoruz. Altını ve yemeğini kendim yapıyorum. Asansör’ü yapmayı eşimim aklına geldi. Tunahan için asansör yaptıralım dedi eşim. Yukarı çıkması daha kolay olur dedi. Beton zemin yaptırılsa zor olacağını düşünerek raylı asansör yaptırdık. 40 bin tl’ye kendimiz asansör yaptırdık. Bu şekilde daha kolay oldu. Servis geldikten sonra yukarıda bulunan cihazla yukarı çıkarıp okula götürüyorlar’’ dedi. Tunahan’ın bakımının zor olduğunu belirten üvey baba Bilal Aktoy ‘’Asansör sistemi kurdurduk. 40 bin TL masraf ettik. Raylı sistemden eşim düştükten sonra kolu kırıldı. Tunahan’ın bakımını ben üstendim. Eşimin kolu düzelene kadar hergün işyerinden geldim altları değiştirdim. Zorlukla karşılaşıyoruz. Okul yönetimi Tunahan’ı asansöre alıktan sonra okul dönüşü tekrardan asansör ile indirip yatağına bırakıyor. Tunahan’ın bakımı zor’’ şeklinde konuştu. Ayrıca haldeki işin zorluğundan da bahseden Aktoy ’’ Yıllardır çalışıyorum. Evimin geçimini sağlıyorum. Ağır işlerde çalışıyorum. Buradan gittikten sonrada üvey oğluma bakıyorum. Tunahan’ı kaldırıp yatağa koymak biraz zor oluyor. Buradaki işler de ağır ama katlanıyoruz’’ şeklinde konuştu.
Burdur Bakan İbrahim Yumaklı: "Burdur Gölü’nde yılda 66 milyon metreküp su açığı meydana geliyor" Tarım ve Orman Bakan İbrahim Yumaklı, Burdur Gölü Eylem Planına yönelik yaptığı açıklamada, "Eylem Plan kapsamında; buraya 5 yılda 5,8 milyar liralık yatırım yapacağız. Bu yatırımla yıllık 50 milyon metreküp suyu göl havzamıza kazandırmayı hedefliyoruz. Eylem uygulamaları yaygınlaştıkça, su kazanımımızın da artmasını bekliyoruz" dedi. Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, çeşitli ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Burdur’a geldi. Burdur Gölü Kuş Gözlem İstasyonu’nda, Burdur Gölü Eylem Planını açıklayan Bakan Yumaklı, "Ülkemiz küresel iklim değişikliğinin etkilerini derinden hissediyor. Son 25 yıldır sıcaklıklar, ortalamanın üzerinde seyrediyor. 2024 yılı sıcaklığı uzun yıllar ortalamasının 1,7 derece üzerine çıkarak 15,6 derece ile son 54 yılın en sıcak yılı oldu. 2025 yılı Temmuz ayı son 55 yılın en sıcak Temmuz ayı olarak kayıtlara geçti. 2025 su yılı yağışları, uzun yıllar ortalamasının yüzde 27 altında ve son 52 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Artan sıcaklıklar ve azalan yağış ile birlikte ülkemizde şiddetli kuraklıklar yaşanıyor. Neticesinde de su kaynaklarımız azalıyor. Bunların başında da göllerimiz geliyor. Su konusundaki bütün kurumların katılımıyla teşekkül eden Ulusal Su Kurulu’nda, bu göllerimizle ilgili bazı kararlar aldık. Bu kararlar doğrultusunda; Bakanlık olarak Eğirdir, Beyşehir, Akşehir, Eber, Bafa, Burdur, İznik, Seyfe ve Sapanca göllerimiz için eylem planlarımızı hazırladık" şeklinde konuştu. "Burdur Gölü’nde yılda 66 milyon metreküp su açığı meydana geliyor" İlk olarak İlk Eğirdir Gölü Eylem Planını açıkladıklarını ifade eden Bakan Yumaklı, "Göllerimiz için yürüttüğümüz bu çalışmaları belediyelerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, ilgili kurumlarımızın katkılarıyla güçlendirdik. Eylem Planlarımızı, yerinde incelemeler ve bilimsel veriler ışığı altında oluşturduk. Burdur Gölü, hem uluslararası Ramsar Alanı, hem de ulusal ölçekte birinci derece doğal sit alanı olmasıyla, ekolojik açıdan son derece önemli. Nesli tehlike altında olan dik kuyrukların kışlama alanı, endemik tür olan Burdur dişli sazancığının yuvası olan bu göl, biyolojik çeşitlilik açısından da kıymet taşıyor. Ülkemizin yedinci büyük gölü olan Burdur Gölü, kapalı bir havza olması nedeniyle dışa akışı olmayan, buharlaşmanın yoğun olduğu tuzlu-sodalı bir gölümüz. Ancak iklim değişikliği etkileri sebebiyle gölümüz kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya. Burdur Gölü Havzası’nda uzun yıllar yağış ortalaması 484 mm iken, son 10 yılın 8’inde bu değerlerin altında kaldı. Bu yılın ilk 11 ayında ise bu rakam maalesef 304 mm oldu. 1980-2000 yıllarında bu havzada ortalama sıcaklık 12,4 derece iken, bu yıl şu ana kadarki ortalama sıcaklık 14,2 derece oldu. 1970’te 857 metre olan su seviyesi, 21 metre azalarak bugün 836 metreye kadar indi. Yüzölçümü ise yarıdan fazla azalarak, 250 kilometrekareden 115 kilometrekareye düştü. Bu göl, yılda ortalama 179 milyon metreküp su kaybediyor. Bu miktarın yüzde 78’i buharlaşmadan kaynaklanıyor. Yağışlar ve depolamalarla birlikte, göle giren su miktarı ise 112 milyon metreküp. Bu durumda Burdur Gölü’nde yılda 66 milyon metreküp su açığı meydana geliyor" diye konuştu. "Eylem Plan kapsamında; buraya 5 yılda 5,8 milyar liralık yatırım yapacağız" Eylem planın amacını anlatan Bakan Yumaklı, "Eylem Planımızın amacı da; işte bu su açığını kademeli olarak azaltarak, gölümüzü hayatta tutmak ve gelecek nesillere taşımaktır. Eylem Plan kapsamında; buraya 5 yılda 5,8 milyar liralık yatırım yapacağız. Bu yatırımla yıllık 50 milyon metreküp suyu göl havzamıza kazandırmayı hedefliyoruz. Eylem uygulamaları yaygınlaştıkça, su kazanımımızın da artmasını bekliyoruz. 8 ana eylem ve 35 alt tedbirden oluşan planımızı 3 ana başlıkta uygulayacağız. İlk olarak Havzada Ekosistem Temelli Entegre Su Yönetimi başlığı altında şu eylemleri uygulamaya alacağız: Tarımsal Su Kullanım Yönetimi, İlave ve Alternatif Su Kaynaklarına Yönelik Çalışmalar, Su Kullanımlarının Kontrolü, İzleme ve Denetimi, Su Kalitesine Yönelik Çalışmalar. İkinci olarak Suyun Etkin ve Verimli Kullanılması başlığı altında şu konulara odaklanacağız: Sulama Tesislerinin Yenilenmesi, Bazı Proje Yatırımlarının Ertelenmesi, Su Verimliliği Çalışmaları, Eğitim ve Farkındalık Çalışmaları. Üçüncü başlık olan Doğal Kaynakların Korunmasıyla da; doğa temelli yaklaşımlarla halk sağlığını olumsuz etkileyen tozumanın azaltılması çalışmalarını yapacağız. Bölgede basınçlı sulama yöntemleri yaygın olarak kullanılıyor. Bu anlamda çiftçilerimize teşekkür ediyoruz. Şunu vurgulamak isterim ki, bölgedeki kuraklık şartlarından dolayı, tarla içi modern sulama sistemi kullanımını daha yüksek seviyeye çıkarmalıyız. Bu konu, artık bu iklim şartlarında, sadece bu yöre değil, bütün Türkiye için zaruri hale geldi" ifadelerini kullandı. "Burdur Gölü Eylem Planımızın, ülkemiz için bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum" Hazırlanan eylemlerin sonuçları hakkında da bilgi veren Bakan Yumaklı, "Eylemlerden başka çarpıcı örnek vermek gerekirse; Isparta atık su arıtma tesisi çıkış suyunun ileri arıtılarak gölün beslenmesi ile 8,5 milyon metreküp su kazanımı sağlayacağız. Yine içme-kullanma suyu şebekelerindeki su kayıplarının yüzde 50 oranında düşürülmesiyle de 3,4 milyon metreküp yıllık su kazanacağız. Bugün burada, yalnızca bir gölü değil; ekosistemimizi, geleceğimizi, üretim gücümüzü değerlendiriyoruz. Suyun stratejik önemini, birleştirici gücünü konuşuyoruz. Üreticilerimiz, kurumlarımız, üniversitelerimiz, belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımızla, ortaya koyduğumuz bu iradeyi sizlerle paylaşıyoruz. Suyla gelen bereketi, kültürü, tarihi, ekosistemi korumak için birlikte hareket ediyoruz. Gelin, bu doğa harikasını, ortak geleceğimizi hep birlikte koruyalım. Başarı, tüm paydaşların bu sürece katkısıyla mümkün. Sözlerimin sonunda, bize çalışmalarımızda güçlü destek veren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı arz ediyorum. Eylem planımıza katkı veren bütün kurumlarımıza ve akademisyenlerimize teşekkür ediyorum. Burdur Gölü Eylem Planımızın, ülkemiz için bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum" dedi.