SAĞLIK - 17 Aralık 2022 Cumartesi 12:55

Lohusa depresyonu, anne ve bebek için ciddi sonuçlar oluşturabilir

A
A
A
Lohusa depresyonu, anne ve bebek için ciddi sonuçlar oluşturabilir

Dünyaya bir bebek getirmek mutluluk verici bir olay olsa da özellikle annenin yaşamını zorlaştıran ve stres üreten bir yönü de var. Bu nedenle birçok kadın, anne olduktan sonra hafif hüzün ve kaygı hissediyor ve ruh halinde önemli değişiklikler yaşayabiliyor. Uzman Psikoloğ Tuğçe Denizgil Evre, normal durumlarda yedi veya on gün içinde kendiliğinden düzelmesi beklenen bu belirtilerin devam etmesi halinde lohusa depresyonuna işaret edebileceğini söylüyor.

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Uzman Psikoloğu Tuğçe Denizgil Evre, “Lohusa depresyonu doğumdan sonraki ilk altı hafta içinde sinsice başlar ve birkaç ay içinde düzelir fakat bir veya iki yıla kadar da sürebilir. Bu depresyonun birden çok nedeni vardır. Gebelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron yani adet döngüsü ve hamileliği koruyan cinsiyet hormonu düzeylerinin doğumla birlikte ani düşmesi veya geç başlangıçlı doğum sonrası depresyonda tiroit bozuklukları rol oynayabilir. Ayrıca B9 vitamini de doğum sonrası depresyonda etkili olabilir” ifadesini kullanıyor.

Lohusa depresyonu 2 yıla kadar sürebilir

Annelerin yüzde 50’si ila yüzde 70’inde görülen lohusa depresyonunun yaklaşık iki ay devam ettiğini söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil, annenin doğum sonrası ruhsal durumundaki değişikliklerle ilgili şunları söyledi; “Yeni annenin kafası çok karışıktır. Sık sık gözleri dolar, dikkatini bir türlü toplayamaz, derin derin iç çekme durumu yaşayabilir ve vücudundaki her noktanın ağrıdığını hisseder. Doğum sonrası hüzün olarak adlandırılan bu durum normal olarak kabul edilmektedir. Bir hafta veya on gün içinde anne bebeğine ve yeni ortamına uyum sağlamaya başlayacak, nasıl davranması gerektiğini yavaş yavaş öğrenecektir. Annelik konusunda deneyimli olmayan kadınlar için ilk dönemlerde yakınlarından alacakları desteğin önemi çok büyüktür. Hamileliğini zor geçiren veya düşük tehditi yaşayan veya zorlukla hamile kalmış anneler sahip oldukları bebeklerini her an kaybedeceklerini düşünerek gergin, kaygılı ve telaşlı olabilir.”

Hormonal, sosyal ve psikolojik değişiklikler lohusa depresyonuna neden olabilir

Lohusa depresyonunun neden olduğu psikolojik nedenlere de değinen Tuğçe Denizgil Evre, doğum yapan tüm kadınlarda hormonal değişiklikler olmasının yanında psikiyatrik bozuklukların da gözlemlenebileceğini, stres, kişiler arası ilişkiler ve sosyal destek alımı ile bağlantılı olarak doğum sonrası değişiklikler yaşanabileceğini belirtti.

Hayatlarını kendilerinden çok dış faktörlerin yönettiğini düşünen annelerin doğum sonrası depresyon açısından daha yüksek risk grubunda olduğunu söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, doğumdan sonraki üç gün içinde hormonların hamilelik öncesi seviyeye geldiğini, kimyasal değişikliklere ilave olarak bebek sahibi olmakla ilişkili olan sosyal ve psikolojik değişikliklerin de depresyon riskini artırdığını ifade etti.

Lohusa depresyonu, anne ve bebek için ciddi sonuçlar oluşturabilir

Lohusa depresyonunun belirtileri

Açıklamalarına lohusa depresyonunun belirtileri ile ilgili devam eden Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, duyarsızlık, aşırı yorgunluk, enerji eksikliği ve bedensel yakınma gibi durumların doğum sonrası yaşanabilecek depresyon belirtileri olduğunu kaydetti. Aynı zamanda aile, arkadaş veya keyif veren etkinliklerden uzak durma, bebeğini yeterince sevmediği inancı ya da bebeğin beslenmesi ve uykusu ile ilgili duyulan endişeler ile bebeğe zarar verme korkusunun depresyon belirtisi olabileceğini söyledi.

“Anneler konsantrasyon güçlüğü, bellek zayıflığı, psikomotor hareketliliğinde artış, yerinde duramama, endişe, sinirlilik, sınırlılık, bulantı, kendiliğinden ağlama ve panik atak, iştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk, bebekle ilgilenmek istememe ya da bebeği öldürmek isteme gibi durumlar yaşayabilir” diyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, aynı zamanda mutluluk yerine çökkün duygulara sahip olmaktan gelen suçluluk duygusu, ilgi ve istek kaybı, depresif ruh hali, haz kaybı, değersizlik hissi, umutsuzluk, acizlik duygusu ile ölüm veya intihar düşüncelerinin de seyredebileceğini kaydetti.

Tuğçe Denizgil Evre: “Emziren anne depresyonda ise doktor kontrolünde ilaç kullanabilir.”

Lohusa depresyonunun kadın kadına semptomların şiddetine ve tipine göre farklılık gösterdiğini söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, depresyon ilaçları veya eğitim içi bir destek grubuna katılımın tedavi seçenekleri arasında olabileceğini söyledi. Psikolog Tuğçe Denizgil şöyle devam etti: “Emziren anne depresyonda ise doktor kontrolünde ilaç kullanabilir.”

Tedavi edilememiş lohusa depresyonunun anne ve bebek için tehlikeli olabileceğini söyleyen Psikolog Tuğçe Denizgil Evre, hamilelik sonrası depresyon yaşayan annelerin mutlaka profesyonel bir yardım alması gerektiğini belirtti.

Psikolog Denizgil Evre, “Yeni doğum yapan anneler günlük durumlarla başa çıkamıyor, kendisine veya bebeğe zarar vermeyi düşünüyor ve günün çoğunu aşırı endişeli, korkmuş veya panik halinde geçiriyorsa mutlaka profesyonel bir yardım almalıdır. Lohusalık döneminde annenin yanında anlayışlı, tecrübeli ve destek sağlayabilecek bir yetişkin gereklidir. Anne, bebekle birlikte eş ilişkilerinin yeniden şekilleneceği, duygusal sıkıntılar gündeme gelebileceği konusunda önceden bilgilendirilmeli, bunların geçici olacağı yönünde telkin edilmelidir” ifadesini kullanıyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis "Maziden Atiye Ahlat" programıyla öğrencilere bölge tanıtılıyor Cumhurbaşkanlığı’nın himayelerinde Milli Eğitim Bakanlığının organizasyon ve yürütücülüğünde tarihi ve kültürel geziler, kültür sanat etkinlikleri, kitap ve sinema tahlili, söyleşi, yarışma gibi çeşitli etkinliklerle öğrencilerin çok yönlü gelişiminin desteklenmesi amacıyla başlatılan "Maziden Atiye Ahlat" programıyla çevre illerden gelen öğrenciler, Bitlis’in Ahlat ilçesi başta olmak üzere bölgeyi geziyor. Milli Eğitim Bakanlığı; tarihi, siyasi ve kültürel açıdan önemli bir merkez olan Bitlis’in Ahlat ilçesinde başlattığı "Maziden Atiye Ahlat" adlı etkinlik programını sürdürüyor. İlki yarıyıl tatilinde başlatılan program bahar döneminde de devam ediyor. Bu kapsamda Adıyaman, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Iğdır, Kars, Muş, Şanlıurfa ve Van illerinden katılan kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı olarak yürütülen programda 5-11 Mayıs tarihleri arasında birinci grup olarak 96 kız öğrenci, 12-18 Mayıs tarihleri arasında ikinci grup olarak da 84 erkek öğrenci Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlanarak Selçuklu Meydan Mezarlığı başta olmak üzere kümbetler, tarihi mekanlar, Ahlat Müzesini ve bölgenin önemli tarihi ve doğal güzelliklerini görme imkanı buldu. Program kapsamında gerçekleştirilen tarihi ve kültürel geziler, kültür sanat etkinlikleri, konser ve şiir geceleri, kitap ve sinema tahlili, söyleşi, yarışma gibi çeşitli etkinlik içerikleri ile öğrencilerin çok yönlü gelişiminin desteklenmesi amaçlanıyor. Program kapsamında Erzurum’dan gelen BİLSEM öğrencilerinden İrfan Sefiroğlu, “Maziden Atiye Ahlat programı kapsamında buradaki birçok tarihi mekanın yanı sıra Bitlis, Muş ve benzeri yerlerdeki tarihi yerleri gördük. Bu tarihi yerleri görmek bizi etkiledi. Bu programda başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Milli Eğitim Bakanımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz” dedi. Programa Elazığ’dan katılan Efe Minibağ da, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir edildiklerini belirterek, “Çeşitli seminerlerle bilgi birikimimizi geliştiriyoruz. Aynı zamanda buradaki tarihi mekanları, kümbetleri gezerek tarih bilgimizi artırıyoruz. Bizlere bu imkanları sağladıkları için başta Cumhurbaşkanımıza ve Milli Eğitim Bakanlığımıza teşekkür ederiz” dedi. Programa Iğdır’dan katılan Zeynep Büşra isimli kız öğrenci ise “Iğdır BİLSEM’den geliyorum. ‘Maziden Atiye Ahlat’ programı kapsamında bizi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlayan Cumhurbaşkanımıza ve Milli Eğitim Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Kamp boyunca birçok seminer gördük ve birçok geziye katıldık. Bu geziler sayesinde hem kültürel birikimimiz arttı hem de tarihimizi öğrenme fırsatına sahip olduk. Seminerlerde de alanında uzman kişilerden bilgiler aldık ve onlardan istifade ettik” diye konuştu.
Bitlis "Maziden Atiye Ahlat" programıyla öğrencilere bölge tanıtılıyor Cumhurbaşkanlığı’nın himayelerinde Milli Eğitim Bakanlığının organizasyon ve yürütücülüğünde tarihi ve kültürel geziler, kültür sanat etkinlikleri, kitap ve sinema tahlili, söyleşi, yarışma gibi çeşitli etkinliklerle öğrencilerin çok yönlü gelişiminin desteklenmesi amacıyla başlatılan "Maziden Atiye Ahlat" programıyla çevre illerden gelen öğrenciler, Bitlis’in Ahlat ilçesi başta olmak üzere bölgeyi geziyor. Milli Eğitim Bakanlığı; tarihi, siyasi ve kültürel açıdan önemli bir merkez olan Bitlis’in Ahlat ilçesinde başlattığı "Maziden Atiye Ahlat" adlı etkinlik programını sürdürüyor. İlki yarıyıl tatilinde başlatılan program bahar döneminde de devam ediyor. Bu kapsamda Adıyaman, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Iğdır, Kars, Muş, Şanlıurfa ve Van illerinden katılan kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı olarak yürütülen programda 5-11 Mayıs tarihleri arasında birinci grup olarak 96 kız öğrenci, 12-18 Mayıs tarihleri arasında ikinci grup olarak da 84 erkek öğrenci Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlanarak Selçuklu Meydan Mezarlığı başta olmak üzere kümbetler, tarihi mekanlar, Ahlat Müzesini ve bölgenin önemli tarihi ve doğal güzelliklerini görme imkanı buldu. Program kapsamında gerçekleştirilen tarihi ve kültürel geziler, kültür sanat etkinlikleri, konser ve şiir geceleri, kitap ve sinema tahlili, söyleşi, yarışma gibi çeşitli etkinlik içerikleri ile öğrencilerin çok yönlü gelişiminin desteklenmesi amaçlanıyor. Program kapsamında Erzurum’dan gelen BİLSEM öğrencilerinden İrfan Sefiroğlu, “Maziden Atiye Ahlat programı kapsamında buradaki birçok tarihi mekanın yanı sıra Bitlis, Muş ve benzeri yerlerdeki tarihi yerleri gördük. Bu tarihi yerleri görmek bizi etkiledi. Bu programda başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Milli Eğitim Bakanımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz” dedi. Programa Elazığ’dan katılan Efe Minibağ da, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir edildiklerini belirterek, “Çeşitli seminerlerle bilgi birikimimizi geliştiriyoruz. Aynı zamanda buradaki tarihi mekanları, kümbetleri gezerek tarih bilgimizi artırıyoruz. Bizlere bu imkanları sağladıkları için başta Cumhurbaşkanımıza ve Milli Eğitim Bakanlığımıza teşekkür ederiz” dedi. Programa Iğdır’dan katılan Zeynep Büşra isimli kız öğrenci ise “Iğdır BİLSEM’den geliyorum. ‘Maziden Atiye Ahlat’ programı kapsamında bizi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlayan Cumhurbaşkanımıza ve Milli Eğitim Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Kamp boyunca birçok seminer gördük ve birçok geziye katıldık. Bu geziler sayesinde hem kültürel birikimimiz arttı hem de tarihimizi öğrenme fırsatına sahip olduk. Seminerlerde de alanında uzman kişilerden bilgiler aldık ve onlardan istifade ettik” diye konuştu.
Samsun Bin rakımda yetişen çilek, pazar sorunu yaşamıyor Samsun’un Alaçam ilçesi Dürtmen Yaylası’nda bin rakımda yetişen ve özel aroması ile damaklara hitap eden çilek, pazar sorunu yaşamıyor. Proje kapsamında ilk çilek deneme dikimi İlhan Güngör’e ait Dürtmen Yaylası Vicikler Mahallesi’nde yapıldı. Çilekler bu sene bol meyve verdi. Alaçam Kaymakamı Fatih Kayabaşı, Alaçam Belediye Başkanı Ramazan Özdemir ve İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, alternatif ürün tarımının yaygınlaştırılmasına yönelik uygulamaya koyulan ’Çilek Yetiştiriciliği Projesi’ çerçevesinde destek verilen çilek bahçesinde hasat yaptı. Bin rakımlı Vicikler Mahallesi’nde hobi olarak başladıktan sonra ticari olarak çilek üretimine devam eden üretici İlhan Güngör, müşteri ve pazar sorunu yaşamıyor. Talepleri yetişmeye çalışan Güngör, çilek alanlarını her yıl geliştiriyor. "Alaçam çileğinin coğrafi işaretini alarak tüm Türkiye’ye tanıtmak istiyoruz" Kaymakam Fatih Kayabaşı, “İlçemizde çilek üretimi geçen senelerden yapılan çalışmalardan dolayı ekim alanlarımız ve üretimimiz artıyor. Alaçam’da 100 dönüme yakın bir alanda üretimimiz çiftçilerimiz tarafından yapılıyor. Aromasıyla, kıvamıyla, lezzetiyle Alaçam çileğini marka değerine getirmek için kaymakamlığımız, belediyemiz, il tarım müdürlüğümüz ve diğer kurumlarımızla beraber topyekun bir mücadele içinde çalışmalarımız devam ediyor. Uzun vadede ise Alaçam çileğinin coğrafi işaretini alarak tüm Türkiye’ye tanıtmak istiyoruz. Alaçam çileği lezzetiyle Samsun’da, tüm Türkiye’de de ön plana çıkacak" dedi. Belediye Başkanı Ramazan Özdemir, "Belediye olarak bu tarz üretim alanlarının sayısını arttırarak hedef pazar kitlesi oluşturmayı istiyoruz. Amacımız, Alaçam’da üretilen çileği tüm Türkiye’ye pazarlamak" diye konuştu. İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, “2022-2026 üretim planlamamızda özellikle Alaçam’da Dürtmen Yaylası’nda çilek üretiminin arttırılması hedefi koymuştuk. Hedef doğrultusunda 2021-2022 yılı içerisinde toplam 720 bin adet yediveren dediğimiz albion çeşitle, bunun 500 bin adeti Büyükşehir Belediyemiz, 220 bin adeti de bakanlığımız bütçesiyle aynı zamanda onların 6 buçuk ton ve 4 buçuk ton marjla beraber yaklaşık 16 çiftçimizle başlamıştık. 2023 yılı içerisinde de DOKAP’la beraber yaklaşık 15 ilçemizde üçer dekar alanda her 50 çiftçimize hem damlama sulama ile hem de manşlarıyla beraber tamamını destekledik. Yaklaşık 3 milyon TL’ye yakın bir projeydi. Onunla da ilimizde 472 dekar olan alan 2023 itibarıyla 672 dekar alana çıktı. Bin 200 tona yakın bir üretimimiz gerçekleşmekte. Burada özellikle niye Alaçam diyoruz, yaylada küçük alanlarda gece-gündüz sıcaklık farklı olması nedeniyle hem lezzette hem aromasında çok büyük fark etmekte. Alaçam çileğini lezzetiyle biliyoruz. Samsun merkezde Alaçam çileği diye satılıyor. Çiftçimizin emeğine sağlık diyorum" şeklinde konuştu. Üretici İlhan Güngör ise “Yaklaşık 6 yıldır profesyonel malt sistemiyle çilek üretimi yapıyorum. Doğanın bitki üzerinde en fazla etkisi çilekte. Diğer ürünlerde de öyle ama çilekte daha fazla. Rakımın yüksek olması, havanın, oksijen, gece gündüz sıcaklığı farklı yani sulama suyuna kadar her şeyin etkisi var. Genelde pazar sorunu yaşamıyoruz çünkü sipariş üzerine çalışıyoruz. Aroması yüksek olduğu için diğer bölgelerden vatandaş almıyor, bizim çileğin hasadını bekliyor" ifadelerini kullandı.