EKONOMİ - 27 Temmuz 2022 Çarşamba 12:48

Mercedes-Benz Türk, 2022’nin ilk yarısında 112 adet patent başvurusunda bulundu

A
A
A
Mercedes-Benz Türk, 2022’nin ilk yarısında 112 adet patent başvurusunda bulundu

Mercedes-Benz Türk, 2022’nin ilk yarısında 112 adet patent başvurusunda bulundu. Şirket, 2014 yılından bu yana toplam 621 adet patent başvurusu gerçekleştirdi.

Mercedes-Benz Türk Kamyon ve Otobüs Ar-Ge ekipleri, Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına devam ediyor. 2022 yılının ilk 6 ayında Mercedes-Benz Türk Kamyon Ar-Ge ekibi 90 adet, Mercedes-Benz Türk Otobüs Ar-Ge ekibi de 22 adet olmak üzere toplam 112 adet patent başvurusunda bulundu. Böylece 2022 yılının ilk 6 ayında en çok patent başvurusunda bulunan şirket olduğu belirtilen Mercedes-Benz Türk, 2014’ten bu yana toplam 621 adet patent başvurusu yaptı.

Hoşdere Otobüs Fabrikası bünyesinde faaliyete alınan İstanbul Ar-Ge Merkezi ile 2009 yılında Ar-Ge Merkezi Belgesi’ni alan şirket, bu tarihten itibaren otobüs ve kamyon ürün gruplarında Ar-Ge çalışmalarına başladı. Şirket, 2018 yılında Aksaray’da kurduğu Ar-Ge Merkezi ile kamyon ürün grubu özelindeki çalışmalarına hız kazandırdı.

Mercedes-Benz Türk Otobüs Geliştirme Karoseri Direktörü Dr. Zeynep Gül Koca, “İstanbul Ar-Ge Merkezi sahip olduğu çeşitli yetkinlikler sayesinde çatı şirketimiz Daimler Truck’ın global ağı içerisinde çok önemli bir konumda yer alıyor. Sürdürülebilir çözümler sağlayan, yenilik ve dönüşüme öncelik etmeyi hedefleyen İstanbul Ar-Ge Merkezi bu doğrultuda birbirinden önemli işlere imza atıyor. Çeşitli atıklardan geri dönüştürülen bio-bazlı plastik hammaddeleri kullanarak otobüsler için geliştirmekte olduğumuz dış tasarım parçaları bunun en güzel örneği. Bu ve benzeri hammaddeleri kullanarak karbon ayak izini azaltmayı, maliyetleri düşürmeyi ve geri dönüşüme daha fazla katkı sağlamayı hedeflerken döngüsel ekonomiye ve sürdürülebilirliğe katkıda bulunacağız. Araçların altında bulunan kaplamanın araç altı seviyesine göre ayarlanabilmesi, Kuzey Amerika pazarına sunduğumuz Tourrider’ın tamponlarında kullanılan ve çarpışma esnasında darbe sönümlenmesini sağlayan malzemeyi de örnekler arasında sayabiliriz. Tüm Otobüs Ar-Ge ekibimize hem markamıza hem de ülkemize olan katma değerlerinden dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz” dedi.

Mercedes-Benz Türk Kamyon AR-GE Direktörü Melikşah Yüksel ise “İstanbul ve Aksaray’da yer alan Ar-Ge Merkezleri ile yılın ilk yarısında 112 patent başvurusu yaparak, bu alandaki öncü konumumuzu somut rakamlarla da ortaya koyduk. Yaptığımız patent başvurularının konularını genel olarak; dorse, kabin, motor sistemleri, elektrikli araç batarya sistemleri ve motor batarya sistemleri olarak özetleyebiliriz. Kamyon ürün grubu özelinde ise söz konusu dönemde 90 adet yeni patent başvurusu gerçekleştirdik. Geleceğin elektrikli kamyonlarının batarya sistemleri ve araç üzerinde kullanılacak yeni teknolojilerin gelişiminde imzamız bulunuyor. Geleceğin kamyonlarının geliştirilmesine katkıda bulunduğumuz için gurur duyuyoruz” diye konuştu.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.