GÜNDEM - 10 Ekim 2017 Salı 23:44

Mersin’deki darbe girişimi davası

A
A
A
Mersin’deki darbe girişimi davası

Mersin'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, aralarında eski tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ile eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen’in de bulunduğu, rütbeli askerler ve polislerden oluşan 22'si tutuklu, ikisi firari 35 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü.

Mersin Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ömer Faruk Güngör tarafından hazırlanan 462 sayfalık iddianame kapsamında hakim karşısına çıkan sanıklardan geçen duruşmada savunma yapamayan 5 sanık, Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk oturumda savunma verdi. Duruşmaya, sanık yakınları ile avukatlar katıldı.
FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, sanıkların 4'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 78'er yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın bugünkü oturumunda ilk savunmayı, darbe girişimi gecesinde Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı’na giden eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen yaptı. Örgütün emniyet yapılanmasının koordinatörü olduğu ve üç farklı hattan ByLock kullandığı suçlamalarıyla yargılanan Dağdelen, iddianame kapsamında kendisiyle ilgili 7 klasör evrak olduğunu belirterek, bunların kendisine ulaştırılmasını talep etti. Hakkındaki iddialarla ilgili suçlamaları gözaltı sürecinde işkenceye maruz kalması ve ailesiyle tehdit edilmesi nedeniyle kabul ettiğini öne süren Dağdelen, Sulh Ceza Hakimliğinde verdiği ifadesinin de farklı olduğunu, söylediği bazı cümlelerin cımbızla çekilerek iddianamede yer aldığını, bu nedenle bu ifadesini kabul etmediğini söyledi.

15 Temmuz gecesi, evine gelen bir kuryenin, askeri birliklere ve üst düzey komutanlıklara suikast yapılacağı bilgisi bulunduğunu, bu nedenle Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığından çağrıldığını söylemesi üzerine birliğe gittiğini anlatan Dağdelen, kendisi gittiğinde Tuğamiral Demirhan’ın önünde iki evrak görerek okuduğunu dile getirdi. Bu evrakta, Demirhan’ın ‘sıkıyönetim komutanı’ olarak atandığını okuduğunu aktaran Dağdelen, daha sonra Demirhan’ın kendisinden telsizini istediğini, arabadan getirilen telsizle de Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı olduğunu söylerken telsizin mandallandığını ifade etti. Kendisinin televizyonda sözde sıkıyönetim bildirisi okununca şüphelendiğini belirten Dağdelen, Emniyet Müdür Vekili Yakup Usta’ya telefonla ulaşmaya çalıştığını ancak ulaşamadığını, iddia edildiği gibi kimseye ‘Sizi gözaltına alacağım’ demediğini iddia etti. Gece saatlerinde nizamiye kapısına polisler gelince komutandan kendisini birlikten çıkarmasını istediğini, bir bota bindiğini ancak, görevli asker götürmeyince rıhtıma bıraktığını anlatan Dağdelen, liman içerisinde çıkış yolu aradığını, üzerine işçilerin giydiği fosforlu bir kıyafet giydiğini, sabah namazını kılarken de polisler tarafından gözaltına alındığını dile getirdi.

Dağdelen, FETÖ terör örgütü üyesi olmadığını, örgütle hiçbir irtibatının olmadığını, örgüt yöneticiliği ve hakkındaki diğer suçlamaları kabul etmediğini belirterek tahliyesini istedi.

“Komutan, ‘Ben sıkıyönetim komutanıyım’ dedi”

Sanıklardan Mehmet Emin Ceylan ise Mart 2016’da askerlik mesleğinden binbaşı olarak emekli olduğunu söyledi. 15 Temmuz akşamı Mersin’in bir yaylasında yemek yerken telefonla Birliğe çağrıldığını aktaran Ceylan, Birliğe gece yarısı 00.10’da gittiğini, kendisinden önce bir toplantı yapıldığını, komutanın odasında bir MP 5 silahla komutanın şoförünün de durduğunu belirterek, “Odada olağanüstü bir durum ve tedirginlik vardı. Bizi sabotaj diye çağırdılar, kırmızı alarm dediler. Odaya girdiğimde darbe girişimi olduğunu bilmiyordum. Demirhan ve Dağdelen sürekli fısıldaşarak konuşuyorlardı. O sırada Demirhan, onu görevden aldım, bunu atıyorum dediğini duydum. Komutanının Sahil Güvenlik Komutanını görevden aldım, dediğini duydum. ‘Sıkıyönetim komutanı olarak size tebliğde ve görevlendirmede bulunacağım’ dedi. ‘Ben sıkıyönetim komutanıyım’ dedi fakat kargaşa ortamında önündeki bildiriyi okuyamadı. Kurmay Başkanı Tayfun Ergi, ‘Üst makamlardan teyit etmediğimiz bir konuyla ilgili açıklama yapmanız bizi sıkıntıya sokar’ deyince Komutan, ‘Ben sıkıyönetim komutanıyım. Emrimi dinlemeyen çıksın gitsin’ dedi. Bu sözleri net olarak duydum. Darbe olduğunu anladım, odadan ilk ben çıktım. Benden sonra da çıkanlar olduğunu gördüm” dedi.
Ses kayıtlarında yer alan “Bugün darbe yaptık lan” ifadesini o gece kullandığını kabul eden, ancak bunu bir şaşkınlık ifadesi olarak, tamamen ironi ve dalga geçerek söylediğini iddia eden Ceylan, “Benim örgütle hiçbir alakam yok. Darbe yapanlarla hayatımın hiçbir döneminde kesinlikle irtibatlı olmadım. Darbeye kalkışan ekibi etkisiz hale getiren ekibin içinde yer aldım. Tanık olduğum bir davada sanık olmaktan utanıyorum. Yurt dışı yasağının kaldırılmasını ve beraatımı istiyorum” ifadelerini kullandı.

“Biz emre uymadığımız için Mersin’de darbe girişimi uygulanamamıştır”

Darbe girişimi gecesinde Kurmay Başkanı olan Tayfun Ergi de o gece yemek yediği sırada Demirhan’ın saat 09.00’da telefonla kendisini aradığını ve ‘Makama git, askeri hattın başına geç, birlik toplanma emrini ver’ diye emir verdiğini söyledi. Bunun üzerine Birliğe gittiğini anlatan Ergi, darbe girişi olduğunu televizyondan öğrendiğini belirterek, “Genelkurmay Haber Merkezinden saat 22.30 sıralarında sözde sıkıyönetim ilanı ve görevlendirmelere ilişkin mesaj geldi. Mesajı okudum. Televizyondaki yorumlar ve görüntülerden de olayın darbe girişimi olduğunu anladım. Birlik toplanma emrini darbe girişimi için vermedim, terör saldırısı olduğunu düşündüğüm için verdim. Mesajın içeriği garipti ve onaylamadığım için gelen birlik komutanlarına söz etmedim, kimseye okumadım. Sadece kıdem olarak benden de üstte olan Sahil Güvenlik Komutanı Fatih Erhan’a gösterdim. O da okudu. Demirhan, saat 23.00 gibi Birliğe geldi ve hemen ‘Mesaj geldi mi’ diye sordu. Komutan mesajı eline alıp ‘Ben sıkıyönetim komutanıyım’ dedi. Demirhan mesajı aldı ve kimseye sormadan, danışmadan hemen uygulamaya başladı. Kurmay Başkanı olarak kendisine itirazımı yaptım. Bize bağırmaya başladı. Komutan ihanet ettiği zaman yapılacak iki şey, kanunsuz emre itaat etmemek ve üst makamı aramaktır. Ben ikisini de yaptım. Ben ve odada bulunan komutanların birçoğu bu emre uymadığımız için Mersin’de darbe girişimi uygulanamamıştır” şeklinde konuştu.

“Dağdelen, ‘Ben malum havuzdanım, size yardıma geldim’ dedi”

Ergi, eski emniyet müdürü Dağdelen ile ilgili olarak da şu iddialarda bulundu: “Hasan Basri Dağdelen gelince komutan, ‘kimsin’ diye sordu. O da ‘Ankara’dan mail geldi, size yardıma geldim. Ben malum havuzdanım’ dedi ve kimliğe benzer bir şey gösterdi. Telsizi Demirhan’a vererek, tüm polislere anons geçmesini istedi. Amiral de telsizi aldı, anons geçerken mandallandı. Demirhan, ‘112’ye asker gönderin, kapılara asker gönderin’ diye emirler vermeye başladı. Ben o sırada ‘Ne yapıyorsunuz, polisle mi çatışacaksınız’ dedim, komutan da ‘Gerekirse çatışırız’ dedi. Ben bir bahane uydurup odadan çıktım. Güney Deniz Saha Komutanı’nı aradım, kesinlikle Demirhan’ın emirlerine uymamamızı istedi. Ben de zaten uymadığımı söyledim.”
Demirhan’ın sabah gözaltına alınma sürecini de anlatan Ergi, olayın başından itibaren darbe girişimine katılmadığını, dava nedeniyle 21 Ağustos'ta görevinden açığa alındığını, örgütle hiçbir bağlantısının olmadığını söyleyerek, beraatını istedi.

Meslekten ihraç edilen polis İrfan Tellioğlu ile Koray Gün de haklarındaki suçlamaların hiçbirini kabul etmeyerek, tutukluluk hallerinin sona erdirilmesini ve tahliye edilmelerini istediler.
Duruşmanın ikinci oturumuna sabah devam edilecek.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" (SGT) Yarışması’nın 10’uncusu sonuçlandı Rönesans Holding’in, 10’uncusunu düzenlediği "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" Yarışması bu yıl Esmiyor ve Impact Hub İstanbul iş birliği ile gerçekleşti. İklim değişikliği ile mücadele olarak belirlenen tema çerçevesinde ‘Azaltım’ veya ‘Uyum ve Dayanıklılık’ odağında projelerin kabul edildiği Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Yarışması’nda yapı, ürün ve hizmet tasarımı kategorilerinde toplam dokuz proje ödül aldı. Rönesans Holding’in, gençlerin fonksiyonel, insan ihtiyaçlarını karşılayan ve bunun yanında doğaya saygılı çözümler sunan fikirler üretmelerini teşvik etmek ve daha iyi yaşam koşulları sağlanmasına katkıda bulunarak geleceği şekillendirmek amacıyla düzenlediği "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" (SGT) Yarışması’nın 10’uncusu sonuçlandı. Esmiyor ve Impact Hub İstanbul iş birliği ile gerçekleştirilen ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlerin ödüllendirildiği yarışmada, üç farklı kategoride toplam 9 proje ödül almaya hak kazandı. SGT Yarışması’nda finale kalan 14 ekip, 19 Aralık’ta jüri karşısına çıkarak projelerini sundu. Jüri değerlendirmesi sonucunda ‘Yapı Tasarımı’, ‘Ürün Tasarımı’ ve ‘Hizmet Tasarımı’ kategorilerinde dereceye giren ekipler belirlendi. Her kategoride birinci olan projeler 50 bin TL, ikinciler 40 bin TL, üçüncüler ise 30 bin TL’lik ödülün sahibi oldu. Üç kategoride dokuz proje ödüllendirildi Yapı Tasarımı kategorisinde; kriz anlarında dönüştürülebilir ve dayanışmayı güçlendiren modüler bir yapı sistemi öneren ‘Ekolojik Çekirdek Projesi’ birinci olurken, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla toplumsal güven ve farkındalık oluşturmayı hedefleyen ‘Ekinoks Projesi’ ikinci, doğal döngülerle sosyal etkileşimi bir araya getiren bütüncül yaşam alanı önerisi ‘DeepFlow Projesi’ ise üçüncü oldu. Ürün Tasarımı kategorisinde; tarımsal atıkları geri dönüştürerek çevre dostu bir gübre geliştirmeyi amaçlayan ‘BiyoPolTech’ birinci oldu. Jüri değerlendirmesinde alg teknolojisiyle oksijen üreten akıllı kent direği ‘Yeşil Direk’ ikinci, tek kullanımlık plastiklere alternatif olarak biyobozunur ambalaj sunan ‘Bak-pack Projesi’ ise üçüncü olarak seçildi. Hizmet Tasarımı kategorisinde ise atıkları hammaddeye dönüştüren blockchain tabanlı pazar yeri ‘Re-source’ birinci, iklim verilerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlık izleyen ‘Sağlık Odaklı İklim Haritaları (SOİH)’ ikinci, binalar için şeffaf ve dijital bir çevresel performans sistemi sunan ‘Yeşilport Projesi’ ise üçüncülük ödülünü kazandı. 157 aday, 67 başvuru, yoğun bir gelişim süreci Toplam 157 aday sisteme giriş yaparken; 41’i hizmet tasarımı, 13’er tanesi ürün ve yapı tasarımı olmak üzere 67 başvuru alındı. Ön değerlendirme sonucunda seçilen 14 proje, iki aylık kapsamlı bir kapasite geliştirme programına dahil edildi. Program kapsamında ekipler; sürdürülebilirlik, değer önerisi geliştirme, varsayım doğrulama, proje planlama, hikâye anlatıcılığı ve etkili sunum teknikleri başlıklarında eğitimler aldı. Her projeye mentor ve uzman desteği sağlandı. Alanında uzman jüri kadrosu Yarışmanın jüri kadrosunda; akademi, özel sektör ve sivil toplumdan alanında uzman isimler yer aldı. Yapı Tasarımı Kategorisi’nde Rönesans Holding Sürdürülebilirlik ve Çevre Direktörü Evrim Atalas, Başkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nden Doç. Dr. Öğr. Üyesi Betül Bilge Özdamar, Rönesans Holding Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Baytan, PIN Architects Kurucu Ortağı Salih Küçüktuna jüri üyesi olarak yer aldı. Ürün Tasarımı Kategorisi’nde ise TOBB ETÜ, Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Aydın Öztoprak, Toyi Kurucu Ortağı ve Tasarımcısı Elif Atmaca, Airqoon Kurucu Ortağı Barış Can Üstündağ ve Doç. Dr. Engin Kapkın jüri üyeliği yaptı. Hizmet Tasarımı Kategorisinde ise Galatasaray Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Belgin Kaygan, Impact Hub İstanbul Kurucu Ortağı Ayşe Sabuncu, KODA Kurucusu ve Genel Koordinatörü Mine Ekinci, Pakt Ajans Kurucusu Anlamlandırıcı Serdar Paktin jüri üyesi olarak yer aldı. "Sürdürülebilir Geleceği Tasarla" 10 yılda, 150’nin üzerinde üniversite semineriyle 400 binden fazla öğrenciye yüz yüze, dijital kanallarla ise yılda ortalama 3 milyon öğrenciye ulaştı.
Eskişehir Yurt dışından telefon alışverişi devri kapanıyor Yurt dışından bireysel olarak getirilen cep telefonlarının pasaport kayıt harcının 2026 yılında 57 bin 241 TL 26 kuruş olması bekleniyor. Eskişehir’de uzun zamandır telefon tamiri ve satışı yapan Yiğit Aytekin ise bu durumda yurt dışından yapılan telefon alışveriş devrinin biteceğini belirtti. Halihazırda 45 bin 614 TL olan kayıt ücretinin, yeni yılda 57 bin 241 TL kuruş seviyesine çıkması öngörülüyor. Bu durumun yurt dışı telefon pazarını tamamen bitirme noktasına getireceği belirtiliyor. Öte yandan ise oluşan bu yüksek kayıt ücretine karşılık bazı vatandaşlar, piyasada 5-6 bin liraya satılan cihazlara daha önce kayıt ettirilmiş cihazların numaralarının kopyalanması gibi illegal yöntemlere yönelme eğilimi gösteriyor. Uzun yıllardır Eskişehir’de telefon satışı ve tamiri yapan Yiğit Aytekin ise telefonlarda bu yönetim bir durum ve suç teşkil ettiğini kesin bir dille hatırlattı. Yasa dışı pasaport numara kopyalama işlemlerinin büyük idari ve maddi cezalara neden olduğunu belirten Aytekin, güvenlik risklerine de dikkat çekti. "Kayıt ücreti 45 bin TL’den 57 bin TL’ye çıkacak" Yeni yılda artan kayıt ücreti hakkında konuşan esnaf Yiğit Aytekin, "Yurt dışından getirilen telefonların kayıt harçları hakkında önemli bir güncelleme bulunmaktadır. 2025 yılında bu harç ücretleri 45 bin 614 TL iken, bu ücretin 2026 yılında 57 bin 241 TL 26 kuruş olarak güncellenmesi beklenmektedir. Vatandaşlara bu konuda önerimiz şudur, yılbaşından evvel, bu zamlı fiyattan etkilenmemek adına, pasaport kayıt harçlarını mevcut fiyattan yapabilirler. Geçtiğimiz yıllarda pasaport kayıt harçları çok daha düşüktü 3 bin TL, 6 bin TL gibi. Bu dönemlerde insanlar yurt dışına çok gidip telefon getiriyordu; hatta tur şirketleri vizesiz, sadece kimlikle gidilebilen ülkelere "telefon turları" düzenliyordu. Oradan, özellikle pahalı olan, çok satılan telefonları alıyorlardı. Ancak, ücretin 45 bin 614 TL’ye çıkmasıyla bu durum zaten neredeyse tamamen bitirildi. Şimdi ücretin 57 bin TL seviyesine çıkmasıyla birlikte, yurt dışından telefon getirip kaydettirmek artık çok mantıklı olmayacak. Bu durum, yurt dışı telefon pazarını neredeyse bitirecektir. Böylelikle, iç pazarda Türkiye’ye resmi yollarla getirilen telefonlar daha fazla satış görecektir" dedi. "Vatandaşların yasa dışı yollara yönelmemesini tavsiye ediyoruz" Artan ücretler yüzünden illegal yollara yönelmeyi düşünen kullanıcılara uyarılarda bulunan Aytekin, "Vatandaşlar bu yüksek ücrete karşılık farklı çözüm yolları arayabiliyorlar. Piyasada 5-6 bin liraya satılan cihazlara kayıt numarası kopyalamak gibi kaçak yöntemlere yönelmek söz konusu olabiliyor. Bazı cihazlarda bu kayıt numaraları değiştirilebiliyor, lakin bu illegal bir durum ve suç teşkil ediyor. Bu işlemi yapmanın hem büyük idari cezaları hem de parasal cezaları vardır. İnsanların bu tür yasa dışı ürünlere yönelmemesini tavsiye ederiz. Ayrıca bu işlemler yapılırken cihazların güvenlik duvarları kaldırıldığı için, telefonlar çok güvensiz hale geliyor. Bazı cihazlarda ise, sim kart takılıp telefona bağlanan harici cihazlar var. Bu cihazda sim kartınızı takıyor, uygulamasını kuruyorsunuz ve bağlantılı bir şekilde çalışıyor. Ancak bu, iki tane telefon taşıyormuşsunuz gibi bir durum oluşturduğu için tek telefon kullanmak adına sağlıklı değildir" ifadelerini kullandı. "Kullanıcılar bankalarındaki tüm parayı kaybetme riskiyle karşı karşıya" Bu illegal yolların ise telefonlara zararlı yazılım bulaştırabileceği ve bu durumun banka uygulamalarına kadar uzanabileceğini aktaran Yiğit Aytekin, "Bu tarz bilinmeyen yazılımları yüklemenin cihaza zararı olabilir. Son zamanlarda piyasada çokça duyulan reklam virüsü gibi virüsler, bu uygulamalarla birlikte telefonlara gönderilebiliyor. Bu virüslerle herkese mesaj gidebilir. Android cihazlarda ise o virüslü uygulamayı yükledikten sonra, banka uygulamasına girilip dolandırıcılık bile yapılabiliyor. Bundan kaynaklı olarak, hem bilmediğimiz uygulamalar indirilmemeli hem de bilmediğimiz cihazlar kullanılmamalıdır. Vatandaşlar 40 bin liradan kaçarken, bu yasa dışı yöntemlerle bankalarındaki tüm parayı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilirler" şeklinde konuştu.