EĞİTİM - 17 Ağustos 2022 Çarşamba 20:04

Milli Eğitim Bakanı Özer: “Son 20 yıldaki eğitim bir başarı hikayesidir”

A
A
A
Milli Eğitim Bakanı Özer: “Son 20 yıldaki eğitim bir başarı hikayesidir”

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, son 20 yıldaki eğitimin her yönüyle bir başarı hikayesi olduğunu söyledi.

Bir dizi programa katılmak üzere Van’a gelen Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, il eğitim değerlendirme toplantısının ardından Uygulama Oteli Konferans Salonunda 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Hazırlık Toplantısı’nı katıldı. Burada eğitimcilere hitap eden Bakan Özer, Van’ın eğitim durumuna ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptıklarını anımsattı. Van'ın 2022 yılındaki MEB bütçesi olan 705 milyona ilave olarak 1 milyar 750 milyonluk yatırımı kazandırma kararı verdiklerini ifade eden Bakan Özer, “Dolayısıyla Van’ımızın Milli Eğitim Bakanlığı 2022 yılı bütçesini 705 milyondan yaklaşık 2 buçuk milyara çıkartmış bulunuyoruz. Bu eğitim yatırımlarının, yeni yatırımların hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak tüm illerimizin eğitimde çok daha güçlü olması için, çocuklarımızın çok daha nitelikli bir şekilde eğitim alabilmesi için, öğretmenlerimizin çok daha huzurlu ortamlarda, okul yöneticilerimizin çok daha emniyetli, huzurlu ortamlarda ve severek gönüllü bir şekilde bu süreçlere katkı vermeleri için bakanlığın her türlü imkanını seferber edeceğiz. Bu bağlamda biz sizlerin hizmetkarıyız. Sizin ihtiyaçlarınızı nasıl karşılayabiliriz? Tüm bürokrasideki arkadaşlarımızla birlikte sahada değerlendirmeye, dinlemeye ve hızlı bir şekilde karşılamaya çalışıyoruz” diye konuştu.

“Ülkenin geleceği açısından çok önemli bir katkıda bulunuyoruz”

2022-2023 eğitim öğretim yılı hazırlıklarına erken başladıklarını dile getiren Özer, “Hepinizin malumu olduğu üzere 17 Haziran’da okullar kapandıktan sonra tüm okul yöneticilerimize bir hafta sonra İstanbul'da çok kapsamlı bir değerlendirme toplantısı yaptık. Hem bir yıllık politikalarımızda gelinen noktaları birlikte değerlendirme imkanımız oldu hem de İstanbul'un tüm okullarının, anaokulundan liseye kadar tüm okullarının temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve donatım ihtiyaçlarını o gün itibariyle karşıladık. İstedik ki 2022-2023 yılına çok daha sağlıklı bir şekilde girelim. Okullar sadece eğitim öğretimin yapıldığı yerler değildir. Bir ülkenin en kıymetli sermayesi olan beşeri sermayesinin niteliğinin çok boyutlu bir şekilde arttırıldığı yerlerdir. O gençlerimizin, yavrularımızın psikososyal duygusal gelişimlerini yaptıkları yerlerdir. Akran eğitiminin olduğu yerlerdir, kültür, sanat, spor faaliyetlerinin olduğu yerlerdir. Dolayısıyla okullar kapalı olduğu zaman telafi edilmesi gereken tek şey öğrenme kayıpları değildir. Öğrenme kayıplarının çok daha öncesinde başka kayıplar vardır. En fazla kayıplardan maliyet ödeyenler de bu imkanlara en fazla ihtiyaç olanlardır. İşte bir buçuk yıllık eğitime ara vermenin dijital platformlarda bu süreçleri yönetmenin istediğiniz kadar dünyanın en mükemmel dijital platformunu da inşa etseniz beşeri sermayenin ödeyeceği maliyetleri telafi edebilmeniz mümkün değil. Onun için o bir yıl içerisinde 2022-2023 eğitim öğretim yılında o fedakarlıklarınız, maskeyle ders anlatmalarınız, süreçleri çok sağlıklı bir şekilde yönetmenizle ve devasa bir kitlenin 18.9 milyonluk bir kitlenin okullarla bütünleşmesini sağlamadaki göstermiş olduğunuz yüreklilik gerçekten müthiş bir şey. Sizleri kutluyorum. Ülkenin geleceği açısından çok önemli bir katkıda bulunuyoruz” şeklinde konuştu.

“Okulları açık tutamasaydık gerçekten mahvolacaktık”

Pandemi sürecinde okulları tedbirlerle açık tutuklarını ifade eden Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Milli Eğitim Bakanı olarak sözünde durarak hem birinci dönemin sonunda hem de ikinci dönemin sonunda siz değerli çalışma arkadaşlarıma, idari personeline, öğretmen, idari personel ayrımı yapmadan teşekkür belgesi, başarı belgesi verdim. Ve ilk kez gerçekten bundan da büyük mutluluk duyuyorum. İlk kez bir Milli Eğitim Bakanı tüm çalışanlara, tüm öğretmenlerine bir yılda iki defa başarı belgesi vermiş oldu. Bu popülist bir yaklaşımdan ziyade tarihe bir not düşme anlamında kıymetlidir. Eğer biz o bir yıl içerisinde okulları açık tutamasaydık gerçekten mahvolacaktık. O gençlerimizi, yavrularımızı toparlayabilme imkanından mahrum olacaktık. Onun için gerçekten bu millet, devlet sizlere minnettar. O fedakarlıklarınız da çok kutsal.”

“Son 20 yılda eğitime çok ciddi yatırımlar yapıldı”

Son 20 yılda eğitime ciddi yatırımlar yapıldığının altını çizen Özer, “81 ilde 922 ilçede yeni derslikler, yeni okullar yapılarak bu ülkenin çocuklarını, gençlerinin, yavrularının eğitime erişimi kolaylaştırıldı. Yaklaşık bir milyona yakın dersliği olan bir eğitim sistemine sahibiz. Hemen bu yatırımlar tüm okullaşma alanlarına yansıdı. Eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranları arttı. Bu ülkede kız çocuklarının eğitim erişimiyle dünya kadar kampanyalar yapıldı. Hatta muhafazakar kesim dindar kesim bu ülkede kız çocuklarını okullara göndermiyor diye sürekli suçlandı. Hem okul yapılmadı hem suçlandılar ama gelinen noktada okullar yapıldığı zaman kız çocuklarının okullaşma oranlarını, erkek çocuklarının eriştiği görüldü. Ortaöğretimdeki okullaşma oranları yüzde 90’lar seviyesinde. Yüksek Öğretimde 2014 yılından itibaren ilk defa kadınların okullaşmalarını erkekleri geçti. Fırsat verildiği zaman bu ülkenin vatandaşlarının, kız çocuklarının okutulmasıyla ilgili bir problemi yok” dedi.

“Kadınlarınız başörtüsünden dolayı yurt dışına gittiği zaman beyin göçünden bahsetmediniz?”

20 yıllık süreçte yatırımlarla birlikte eğitimdeki başörtü yasağının da kaldırıldığını söyleyen Özer, şunları söyledi:
“İkinci okullaşma oranlarının artırılmasından sonra süreç içerisinde yapılan en önemli hamlelerden bir tanesi eğitim sisteminin demokratikleşmesi oldu. Bunun başında hepinizin malumu olduğu üzere başörtüsü yasakları geliyordu. Düşünebiliyor musunuz? Kılık kıyafetinden dolayı bu ülkenin vatandaşlarının çocukları, kadınlarının eğitime erişimi engelleniyordu. Şimdi diğer ülkelerle bir karşılaştırıyor, diğer ülkeler çocuklarını, gençlerini eğitim sistemine dahil etmek için çırpınırken biz fantezi yapıyoruz. Diyoruz ki başörtülü giremez. Peki ne yapacak bunlar? Yükseköğretim Kurumları üniversitelerinde dünyanın dramları yaşandı, eylemler yapıldı, enerjisini Türkiye boşu boşuna tüketti ve bir sürü kadınımız imkanı olanlar da Yükseköğretim imkanına kavuşabilmek için yurt dışına gittiler. Şimdi o zaman düşünmemiz lazım değil mi? Bugün beyin göçüyle ilgili konuşanlar, ülkede işte beyin göçü var, yurt dışına gençlerimiz gidiyor. Peki, neden o zamanlarda kadınlarınız başörtüsünden dolayı yurt dışına gittiği zaman beyin göçünden bahsetmediniz? Bugün kadına şiddetle ilgili konuşanlar o gün en temel anayasal hakkı kadınlarımızın, kızlarımızın elinden alınırken niye bunun bir kadına şiddet olduğu dile getirilmedi? Demek ki dert başkadır. İşte son 20 yılda bu binalar, okullaşma alanları harcanırken aynı zamanda başörtüsü yasağı da kaldırıldı.”

“Türkiye çok kritik bir şeyi başardı”

Süreçte bir taraftan okullaşma oranlarının arttırıldığını ve aynı zamanda eğitim sisteminin önündeki antidemokratik uygulamaların kaldırıldığını dile getiren Özer, “Çocuklarını okula göndermede sıkıntı yaşayanlara şartlı eğitim verildi. Çocuğu da gönderirse eğitime belli miktarda maddi katkı sağlamak, pansiyon, burslar, taşımalı eğitim ücretsiz eğitim, ücretsiz yemek, ders kitaplarını ücretsiz olarak dağıtılması, bunların hepsi aslında eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesiyle ilgili çok önemli hamlelerdi. Türkiye çok kritik bir şeyi başardı. Şimdi eğitimde öğrenci sayınızı arttırdığınız zaman kaliteyi sürdürebilmeniz çok zordur. Ama Türkiye son 20 yılın kalitesini sürekli iyileştiren bir mekanizmaya sahip oldu. Yani hem eğitim sistemini büyütüyorsunuz hem kalite sürekli iyileşiyor hem de eğitim sistemini antidemokratik uygulamalardan arındırıyorsunuz” diye konuştu.

“Bugün kaliteyle ilgili konuşanların derdi kalite değil”

Gelinen noktada 18.9 milyon öğrencisi ve 1.2 milyon öğretmenliğiyle devasa bir eğitim sistemine sahip olduklarının altını çizen Özer, “Bakın öğretmen başına düşen, derslik başına düşen öğrenci sayısı kritiktir değil mi? Eğitimde bir kalite göstergesidir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) tüm kullandığı değerlendirmelerde bir kalite göstergesi olarak kullanılır. 2000 yıllarda okullaşma oranları tüm eğitim kademelerinde yüzde 50’nin altındaydı. Şu anda da yüzde 90’nın üzerindedir. 2000 yıllarda okullaşma oranlarının yüzde 50’nin altında olduğu durumda öğretmen başına düşen öğrenci sayısının bugünden daha düşük olmasını bekleriz. 2000 yıllarda öğretmen başına düşen öğretmen sayıları 40’lar seviyesindeyken bugün 20’lerin altına düştü. Çünkü eğitim sisteminde 500 bin civarında öğretmen varken, şu anda 1.2 milyon öğretmenin olduğu bir eğitim sistemine kavuştuk. Yani son 20 yıldaki bu eğitim hikayesi neresine bakarsanız bakın bir başarı hikayesidir” şeklinde konuştu.

“Yılsonu hedefimiz yüzde 100 olacak”

Okullar arası başarı farkının başladığı yerlerin okul öncesi olduğunu işaret eden Özer, “Maddi imkanı olmayanların okul öncesi okula erişimi çok kısıtlıdır. Planlamamız çok hızlı bir şekilde devam etti. 10 ay içerisinde bin 110 adet bağımsız anaokulu yaptık ve 500 bin çocuğumuz ilk kez anaokulundan yaralanmaya başladı. Bu kısa süre içerisinde 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 78’den yüzde 93’e çıktı. Yılsonu hedefimiz yüzde 100 olacak. Bunun bin adeti İstanbul’da açılacak, Bugün itibariyle 66 adet yeni anaokulu da bu yıl Van’a kazandırıyoruz. Van’daki anaokulu sayısını 100’lere çıkaracağız” dedi. Konuşmasında Van’a müjdeli haberler de veren Bakan Özer, “Van’da mesleki eğitimde yaklaşık 10 bin öğrencimiz var. Dolaysıyla Van’daki mesleki eğitimdeki tüm gençlerimiz ayda 2 bin TL maaş almış olacak. Bir diğer müjde daha; 5 blokluk inşaatı tamamlanmış bir bina var. Bu binayı öğretmenlerimize alalım dedik. 5 bloğu hemen tamamlayıp siz değerli öğretmen ve okul yöneticilerimizin hizmetine sunacağız” diye konuştu.

Bakan Özer, Dilkaya Köy Yaşam Merkezini hizmete açtı

Yapılan konuşmaların ardından Bakan Özer beraberindeki Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Ozan Balcı, AK Parti Van milletvekilleri Osman Nuri Gülaçar, İrfan Kartal ve Abdulahat Arvas, Edremit Belediye Başkanı İsmail Say ile birlikte Edremit ilçesindeki Dilkaya Köy Yaşam Merkezi Açılışını gerçekleştirdi.

Yılmaz Sönmez

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Hakim ve savcı adaylarına “İş Hayatında İletişim ve Diksiyon” ile “Etkili ve Hızlı Okuma” kursu Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Silifke Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Savcılarına, hâkimlere ve hâkim-savcı adaylarına yönelik düzenlenen ve "İş Hayatında İletişim ve Diksiyon" ile "Etkili ve Hızlı Okuma" kursları tamamlandı. Cumhuriyet Başsavcısı Selman Eskiler kursların kapanış konuşmasında, "Silifke Adliyesinde görevli Cumhuriyet Savcıları, hâkimlerimiz ve hâkim-savcı adaylarımızın gönüllülük esasına dayalı olarak mesleki ve kişisel gelişim alanlarında bilgi, beceri ve yetkinliklerini arttırmak gayesiyle çeşitli kurs planlamaları yaptık. Yargı camiasında görev yapan birçok meslektaşımız vermiş oldukları kararlar öncesi hem dijital hem de basılı materyaller ile uzun süreli ve yoğun bir şekilde okuma faaliyetinde bulunmaktadırlar. Bu nedenle okuma süreçlerinde okuma tekniklerini öğrenmeleri ve mesleki anlamda bir takım kolaylıklar edinmeleri adına planlamış olduğumuz ’Etkili ve hızlı okuma’ kursumuz ile iş hayatları boyunca protokol ilişkileri, söyleşi, konferans, ziyaret gibi sosyal ve kültürel etkinliklerine katkı sağlamasını umduğumuz ’İş hayatında iletişim ve diksiyon’ kursumuz tamamlanmıştır. Düzenlenen eğitimler sonucunda katılımcıların yeni bilgiler edinmesi ve bir takım becerilerinde belirgin bir şekilde artış gözlemlenmiş olması bizleri mutlu etmiştir. Bu vesileyle söz konusu eğitimleri veren eğitmenlerimize, eğitimleri başarıyla tamamlayan Cumhuriyet Savcısı, hâkim ve hâkim-savcı adaylarımıza, ayrıca eğitime katkıları sebebiyle Silifke Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederim" dedi. Silifke Adalet Sarayında Esra Kara ve Serdar Türe tarafından pratik ve uygulamalı toplam 72 saat ders verildi.
Aydın Filmlere konu olan incir reçelinde kullanılan ilekler tezgahları süslüyor Filmlere konu olan incir reçelinin yapımında kullanılan ilekler, pazar tezgahlarını süslüyor. Tezgahlarda çok sık bulunmayan ilekleri gören bazı vatandaşlar da merakından tezgaha geliyor. Dünyanın en kaliteli incirlerinin yetiştiği Aydın’da, “deli ilek” olarak bilinen küçük ilekler de pazar tezgahlarını süslemeye başladı. Genellikle ilekler incir ağaçlarını sineklendirmek ve kaliteli incir elde etmek için satın alınırken, bazı vatandaşlar da ilek reçeli yapmak için tercih ediyor. İncir reçeli yapımında kullanılan deli ilekler tezgahlarda yerini alırken, vatandaşlar da yoğun ilgi gösteriyor. Gelen talepler doğrultusunda küçük ilekleri satmaya başladığını ifade eden üretici Raziye Ay; “Bu küçük ilekleri genelde reçel yapmak için alıyorlar. Biz normalde bu küçük ilekleri hep ayıklar sebzelerin içine dökerdik. Bir keresinde soran oldu getirdim. O günden sonra talep artmaya başladı. İlekleri kaynatıp, acı suyunu aldıktan sonra kabuğunu soyarak şerbet içerisinde bekletiyorlar ve reçele dönüştürüyorlar. Biz de talep olunca getirip satmaya başladık. Normalde büyük ilek satışları olur zaten pazarlarda. Çünkü bu ilekler incir ağaçlarına asılıyor ve sinek çıkarıyor. Tabi bunlar biraz daha küçük. Deli ilek olarak biliniyor. Şuan daha yeni fidanların ileklerini de getirip satıyoruz” dedi. Küçük ilekleri bilmeyen bazı vatandaşların da merak ederek tezgaha geldikleri ifade eden Ay, “Tezgahta zaten küçük ilekleri gören vatandaşlar merak edip soruyor, dikkat çekiyor. Alıp reçel yapıyorlar. Seveni de çok. Biz de talebi karşılıyoruz. Bugün sabah da pazara gelmeden isteyenler var diye topladım ve buraya getirdim. Kilosunu da piyasaya uygun şekilde 40 TL’den satıyoruz. Çok şükür işlerimiz güzel. Zaten tüm ürünlerimiz organik. Kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünleri satıyoruz” şeklinde konuştu.
Erzurum Erzurum’dan Avrupa’ya staj için gidiyorlar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nde onlarca öğrenci, farklı meslek gruplarında Avrupa’nın değişik ülkelerine staj amaçlı gönderiliyor. Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin hazırlayıp sunduğu ve Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilerek finanse edilen proje çerçevesinde; kuaförlük dalında Barselona’ya beş öğrenci bir öğretmen, motorlu araçlar teknolojisi dalında Almanya’ya yedi öğrenci bir öğretmen ve aşçılık dalında Portekiz’e beş öğrenci bir öğretmen gidecek. Adeta Avrupa’da üs kurdular Oltu Mesleki Eğitim Merkezi öğrencileri stajlarının önemli bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerinde yapıyorlar. Merkez Müdürü Önser Yeğin’in göreve gelmesinden sonra yaptığı AB projeleriyle gündeme gelen Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, Türkiye’de kendi türünde akredite olan iki Mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olmayı başardı. Adeta bir şubesini Avrupa ülkelerinde açan merkez, şimdiye kadar onlarca öğrencisine 14 günden bir yıla kadar sürelerle yurt dışında mesleki eğitim alma imkanı sağladı. 2 Mayıs 2024 tarihinde 5 öğrenci 1 öğretmen ile İspanya Barselona’ya kadın kuaförü dalında öğrenciler 21 günlük staj eğitimine gidecek. Motorlu Araçlar Teknolojisi alanından da ise yedi öğrenci 21 gün ile 90 günlük staj için Almanya’nın sanayi kenti olan Hamburg’da olacak. Bangkok’ta staj yapacaklar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin Müdürü ve Proje Koordinatörü Önser Yeğin, “9 Mayıs 28 Mayıs 2024 tarihleri arasında da beş öğrenci bir öğretmenimiz ile beraber Portekiz’e staj eğitimi için gidecekler. Aynı şekilde Kuyumculuk Teknolojisi alanı değerli taş işleme ve faset kesim teknikleri için 25 Mayıs -9 Haziran 2024 tarihleri arasında ise Tayland’ın başkenti Bangkok’a 2 öğrenci 3 öğretmen ile giderek burada değerli taşların işlenmesi sanatı ile alakalı eğitim alacaklar. Bu alanda bir ay içinde bir okuldan bu kadar yurt dışı faaliyeti gerçekleştirmek rekordur. Bir ayda 25 öğrenci ve beş öğretmenin yurt dışı iş ve işlemlerini gerçekleştirerek. Bu organizasyonu başarmanın sevincini tüm personel ve öğrencilerimizle haklı gurunu yaşıyoruz. Görev sürem burada 12 Temmuz 2024’te bitecek ve bu okuldan ilçemizin başka bir okuluna tayin olacağım. Bu zamana kadar en güzel hizmetleri yapmaya devam edeceğiz” dedi. 95 öğrenci staj imkanı buldu İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin, “Oltu Mesleki Eğitim Merkezi özellikle Oltumuzla ismi anılan taş işlemeciliğini tüm dünyaya tanıtması ve mesleki eğitiminde bir farkındalığı oluşturması açısından Merkez Müdürü Önser Yeğin’nin olağanüstü gayretlerini takdir ediyoruz. Türkiye’de bu kadar Mesleki Eğitim Merkezi içerisinde sadece iki mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olarak Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilmesi başlı başına önemli bir başarıdır” şeklinde konuştu. Oltu Mesleki Eğitim Merkez’inden şimdiye kadar AB ülkelerinde 25 öğretmen, 95 öğrenci 14 gün, 21 gün, 90 gün , 180 gün ve 365 gün sürelerle mesleki alanlarında staj eğitimi yaptı. Bir öğrenci Londra’da istihdam imkanı bulurken, dört öğrenci de Hollanda’da iş buldu. AB Staj hareketliliğine katılan tüm öğrenciler alanlarında istihdam edilmişlerdir. 2027 yılına kadar akredite olan Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, AB ülklerine staj eğitimi için öğrenci göndermeye önümüzdeki yıl da devam edecek.
İstanbul Diş teline avantajlı alternatif: Şeffaf plaklar Hizalanmış dişlere ve sağlıklı bir gülüşe sahip olmak isteyen fakat diş teli kullanmaktan çekinenlerin sıklıkla tercih ettiği şeffaf plaklara dair merak edilenleri anlatan Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plakların çocukların kullanımına da uygun olduğunu vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Diş Hastanesi’nden Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plak tedavisinin kişiye özel planlanarak üretilen, takılıp çıkartılabilen şeffaf hizalayıcılar kullanılarak dişlerin kademeli olarak düzeltilmesini amaçlayan bir işlem olduğunu belirtti. Günde ortalama 22 saat takılmalı Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların neredeyse kimsenin fark etmeyeceği kadar ince bir yapıda olduğunun altını çizerek, “Diş yüzeyine eklenen ve ataçman adı verilen dolgu çıkıntıları üzerinden kuvvet uygulanarak dişleri düzeltir. Dişlerin hareket edebilmesi için uygulanan kuvvet devamlı olmalıdır. Bu sebeple ortodontik plakların beslenme zamanı ve diş fırçalarken çıkarılması haricinde günde ortalama 22 saat takılması gerekiyor. Şeffaf plaklar ilk takıldığında bir baskı hissedilebilir ancak kısa süre sonra alışmak mümkün” dedi. “Hem çocukların hem de yetişkinlerin kullanımına uygun” Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların diş destek dokuları sağlıklı ise hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabileceğini belirterek “Diş çapraşıklığı, dişler arası boşlukların kapatılması, gülümseme estetiği planlaması, protez öncesi hazırlıklar gibi tedavi hedefleri için uygulanıyor. Tedavi sonrasında dişlerin eski haline dönmesini engellemek için tel tedavisinden sonra yapıldığı gibi dişler arkadan ince bir telle sabitlenir, bu tel dışarıdan görünmez.” dedi. “Ortodontist yönlendirmesi çok önemli” Şeffaf plak tedavilerinde sürecin ortodontistin ağızdan ölçü alması ile başladığını anlatan Bıyıklıoğlu, “Bu aşamada geleneksel ölçü yöntemleri kullanılabildiği gibi ağız içi tarayıcılar da tercih ediliyor. Alınan ölçü bilgisayar ortamına aktarılıyor ve dişler bilgisayar simülasyonu ile hareket ettirilerek şeffaf plaklar hazırlanıyor. Dişlerin hareket etmesi istenen pozisyona göre seri şekilde üretim yapılıyor. Ölçüler alındıktan sonra plakların hastaya teslim edilmesi kullanılan sisteme göre 4 haftayı bulabilir. Şeffaf plak tedavisinde her bir plak ortalama 7-10 gün kadar takılır, tedavinin devam ettiği süreçte ortodontistin yönlendirmesiyle gerekli diğer plaklara geçilir.” ifadelerini kullandı. Ağız hijyeni için oldukça faydalı Hastaların, günlük diş temizliğinde olduğu gibi plaklarını çıkartarak dişlerini ve plaklarını temizleyebileceklerini dile getiren Bıyıklıoğlu, “Plaklar sert olmayacak şekilde fırçalanabilir. Bu nedenle hastanın ağız hijyenini sağlaması bakımından bir sorun teşkil etmez. Hastaların daha önce bir tedavi görmüş olması (ortodonti, dolgu, kanal tedavisi, kuron kaplama vs.) şeffaf plak tedavisi için bir engel oluşturmaz. Şeffaf plak tedavileri geleneksel tel tedavileriyle kıyaslandığında daha fazla hasta kooperasyonu gerektirir.” şeklinde konuştu. Şeffaf plakların avantajları saymakla bitmiyor: Tedavi sonucu önceden görülüyor, yeme içme kısıtlaması gerektirmiyor Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu, hastaların sıkça merak ettiği şeffaf plak kullanımının avantajlarını şu şekilde sıraladı: -Dijital olarak oluşturulan tedavi simülasyonu sayesinde hasta, tedavi sonucunu henüz tedavi başlamadan önce üç boyutlu olarak görülebiliyor. -Yemek yerken çıkarılabilir olması sayesinde yeme-içme kısıtlaması gerektirmez. -Diş fırçalarken çıkarılabilir olması braket tedavisine kıyasla fırçalamada kolaylık sağlar. -Spor, yüzme gibi aktivitelerde plaklar engel teşkil etmez. -Plakların varlığına alışma süreci geçtikten sonra konuşmada sorun oluşturmaz. “Uzaktan tedavi takibi sağlanabiliyor” Şeffaf plakların kontrol sürecinde hastaların genellikle 4 - 6 haftada bir rutin kontrollere çağırıldığını ve tedavi sürecine göre bu aralığın daha uzun veya kısa tutulduğu zamanlar da olabildiğini belirten Bıyıklıoğlu sözlerini, “Kontroller sırasında şeffaf plakların ağıza uyumunun kontrolü, dişlerin konumunun önceden planlanan simülasyondaki konumlarla karşılaştırılması, genel gidişatla ilgili hasta bilgilendirmesi gibi işlemler olur. Ayrıca şehir dışı/ yurt dışı hastalar için uzaktan tedavi takibi sağlanabilir.” şeklinde sonlandırdı.