MAGAZİN - 11 Nisan 2014 Cuma 10:41

Neden kimse 'Ömer Baba'yı örnek almıyor?

A
A
A
Neden kimse 'Ömer Baba'yı örnek almıyor?

Kurtlar Vadisi’nin ‘Ömer Baba’sı olarak bilinen usta tiyatrocu Emin Olcay’ın Sanat Atölyesine konuk olduk ve güzel bir röportaj gerçekleştirdik.

Ekranlarda uzun süredir Kurtlar Vadisi dizisiyle görmeye alışık olduğumuz yarım asırlık usta tiyatrocu Emin Olcay güler yüzü ile karşıladı bizi Maltepe’de yeni açtığı ‘Sanat Atölyesi’nde. Sanat hayatında ellinci yılında olan ama içindeki tiyatro aşkını hiç yitirmemiş, aksine mesleğe yeni başlamış bir tiyatro oyuncusunun heyecanını hala içinde saklı tutan usta bir tiyatrocuyla karşılaştık gittiğimizde.

Usta oyuncu sanat hayatına nasıl başladığından Türkiye’de tiyatronun nerede olduğuna, ’Kurtlar Vadisi’nde canlandırdığı ‘Ömer Baba’ karakterine kadar birçok konuda sorularımıza yanıt verdi.

-Sanat hayatına nasıl başladınız?
1964'te ilk tiyatroya başladım. Devlet tiyatroları çocuk tiyatrosu bölümünde ‘Peter Pan’ isimli müzikalle başladım. Işık Yener Suat'tan ‘Peter Pan'ı oynuyordum. Sonradan güzel bir tesadüf oldu ve 2001 yılında ‘Petar Pan'ı sahneye koyarak emekli oldum. Bu sene sanat hayatında 50. yılım. Tiyatroya bir ilgiyle başladım. Ailemde tiyatro sanatçısı yoktu ama rahmetli babam, rahmetli abim beni sürekli devlet tiyatrolarına götürürdü. Biz 5 yaşından itibaren her pazar tiyatroda çocuk oyunu seyrederdik. O zamanlar televizyon yok tabi. Babam çok ileri görüşlü bir insandı. Çocuklarını geleceğe hazırlamak için en önemli unsurlardan birinin tiyatro olduğunu anlamıştı. Bende aynı görüşü savunuyorum ve onun içinde çocuk tiyatrosu yapıyorum.

-Yarım asırlık bir sanat hayatınız var. Bunun büyük çoğunluğu tiyatroya ait. Tiyatroyu seçmenizdeki neden nedir?
Tiyatroyu seçmemdeki neden başta bütün tiyatroyu seçenlerin genelde yaptığı gibi, kendini beğendirme, ilgi odağı haline getirme isteği olduğundan dolayı kaynaklıdır. Herkes bana baksın, herkes beni izlesin diye başlar bütün tiyatrocular. İleride ise tiyatroyu meslek olarak edindiği zaman bunun eğitimini alır, yavaş yavaş kendini geliştirmeye başlar ama ölünceye kadar da bu geliştirme devam eder. Bende de böyle başladı. Ben zannettim ki sahneye çıkarsam herkes beni görür, beğenir ama öyle olmadığını daha sonra anladım tabi. (gülüyor)

Neden kimse 'Ömer Baba'yı örnek almıyor?

-Tiyatrocu olmasaydınız ne iş yapmak isterdiniz?
Mimar olmayı çok istiyordum. Rahmetli abim mimardı. Hatta Almanya'da iç mimari ve tiyatro dekorasyonu okudum ama sahne beni daha çok çekti. Yine de kendi dekorlarımı kendim yapıyorum. Hatta yeni açtığımız Atölye Sanat merkezimizin dekorasyonunu eşimle beraber yaptık. Her miliminde eşimle benim emeğim var.

-Türkiye'de tiyatroya ve tiyatrocuya gereken önemin verildiğini düşünüyor musunuz?
Hayır! Çok net söylüyorum hayır! Niye hayır onu da söyleyeyim. Bu benim 50 yıllık bir tespitimdir. Ben Anadolu'nun her karışını dolaştım devlet tiyatrosuyla ve şunu gördüm. Devlet tiyatroları sezon sonunda bütün Anadolu'yu kapsayan bir turne yapıyor. Ben buna karşıyım. Çünkü örneğin bir ile gidiyorsunuz, 400 kişilik bir salonu var. Orda bir oyun oynuyorsunuz, 400 kişi geliyor seyrediyor. Ama bu 400 kişi kim? Bu 400 kişi tiyatroyu bilen insanlar. Biz tiyatroyu bilmeyenlere öğretmeye çalışmalıyız ki başarılı olabilelim. Tiyatronun ne olduğunu bilmeyenler tiyatroya bir kere gelseler ne olduğunu anlayacaklar. Çünkü biz tiyatroda seyirciye ayna tutmakla görevliyiz. Seyirci kendisini sahnede görsün isteriz.

Türkiye'de insanlar maalesef uzun zamandır yarın ki ekmeğini düşünür hale geldiler. Kimse sanata bir değer vermeyi, sanatında onların yaşamlarında çok önemli bir yer tuttuğunun farkında değil. Hâlbuki sanat insanın ruhunu güzelleştirir. İnsanlar birazcık sanata yönelseler stresten, sıkıntıdan kurtulurlar ama bunun farkında değiller.

Birde telkin ettiğim bir konu var. Maalesef belediyeler sosyal hizmet adı altında bir yanlış yapıyorlar. Bu yanlış şu ki; belediyeler tiyatro oyununu satın alıyor, seyirciye bedava izletiyor. Bu insanı sanatın çok değersiz bir şey olduğuna inandırıyor. Ben belediyelere şunu tavsiye ediyorum. Oyunu satın alsınlar ama seyirciden hiç olmazsa beş lira da olsa ücret alsınlar ki tiyatromuz biraz daha değer kazansın.

GAZİNOLARLA TİYATROLAR AYNI VERGİYE TABİ TUTULUYOR

Bir de 20 senedir anlatamadığımız vergi sistemi var. Belediye bizden eğlence vergisi alıyor. Hâlbuki tiyatro Türkiye’de eğitim aracıdır. Eğlence aracı değildir. Bir gazinodan aldığı vergiyi tiyatrodan da alıyor. Bu durumda tiyatroların gelişmesini beklemek çok yanlış olur.

Devlet Tiyatroları bu görevi yerine getirmiştir çoğu zaman. Türkiye'de girmediği il kalmamıştır ve tiyatronun ne olduğunu anlatmıştır. Benim yaşadığım bir takım olaylar var. Erzurum'da bir turnede rahmetli hocamız Turgut Özakman zamanında bir turnenin ben başkanıydım. Hiç tiyatro izlememiş insanları tiyatroya getirdik. İzleyenler arasında 70 yaşlarında bir beyefendiye oyundan sonra sorduk nasıl buldunuz? Aynen cevabı söylüyorum yöresel ağızla: 'Valla ben tiyatro deyince böyle cıbıldak garıların oynadığı yer bellemiştim ama sizinki okul' dedi. Bir kere izledi ve çok beğendi. Biz tiyatroyu bilmeyen insanların izlemesini istiyoruz.

-Çıkış noktanızı Kurtlar Vadisi olarak biliyoruz. Vadi’de bu kadar parlamanızın nedeni nedir?
Çıkışımız Kurtlar Vadisi diyebiliriz. Çünkü 11 senedir aynı dizide oynuyorum. Ben şuna inanıyorum, orada bir görev yaptığımın farkındayım. İnsanlara doğruyu güzeli yaşarken iz bırakmış bir takım büyüklerimizin sözleriyle iletiyorum. Onlar yaşarken bu kadar iz bıraktılarsa bende dillendirirken çizgi çiziyorum.

DİZİDEN GELEN SEVGİNİN YALAN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM

Beni dışarıda görüp biz seni şu oyunda seyrettik diyen insanın elini öpesim geliyor. Çünkü anlıyorum ki tiyatro seyrediyor. Televizyon herkes de var. Televizyonda görülmek beğenilmek bence sabun köpüğü gibidir. Dizi kalktığı anda kimse sizi görmez. Onun için diziden gelen sevginin, ilginin ben yalan olduğunu düşünüyorum.

NİYE KİMSE ‘ÖMER BABA’YI ÖRNEK ALMIYOR?

Birde şu var bilmem farkında mısınız ama dışarıda gençlerimiz siyah elbiseler içerisinde yürüyüşlerini değiştirerek, Kurtlar Vadisi'ndeki tiplemeleri dışarıda oynamaya çalışıyorlar.

Peki, niye kimse Ömer Babayı taklit etmiyor? Çünkü zor, çünkü o doğru adam, o olması gereken adam. Okuması lazım, birtakım şeylerden vazgeçmiş olması lazım ama gençlerimiz bunu yapmıyor, kolaya gidiyor.

-İnsanların ‘Ömer Baba’ya bakış açısı nasıl?
Çok büyük bir saygıyla ve sevgiyle bakıyorlar. Ben bunu her yerde duyuyorum, her yerde görüyorum ama beni rahatsız eden konularda var. Ben bir oyuncuyum. Bunu bir türlü anlatamıyorum. Bizim insanımız televizyonda gördüğü tipin dışarıda da aynı olduğunu zannediyor. Mesela 'Deli Yürek' dizisinde hortumcu bankacı rolünde oynadım. Ben o zaman hortumcu mu oluyorum? Bunu düşünmek ne kadar kötü bir şey. Beni dışarıda görüp 'Çocuklarıma nazar değdi okur musun?' diyenler var ama ben bir oyuncuyum. Ben üzerime düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum ve Ömer babanın çok büyük bir görev yaptığının farkında olduğum içinde çok titiz davranıyorum. Ama ben dışarıda Ömer baba olamam. Çok üstte bir adam çünkü. Doğruluğuyla, dürüstlüğüyle, adaletiyle, verdiği mesajlarla müthiş bir adam. Her ne kadar o olmaya çalışsam da olamam. Allah nasip eder inşallah olmayı.

Neden kimse 'Ömer Baba'yı örnek almıyor?

-Size ‘Ömer Baba’ olarak hitap etmelerini nasıl karşılıyorsunuz?
Beni rahatsız ediyor. Ailemin bana vermiş olduğu bir isim var ve ben onu şerefle taşımaya çalışıyorum. Dışarıda ben Emin Olcay'ım. Eğer bana dışarıda Ömer Baba diyen olursa ona şunu söylüyorum; sen hala televizyonla yaşıyorsun. Kurtlar Vadisi bitti, diyelim o zaman ben ölecek miyim? Allah ömür verirse Emin Olcay yaşayacak.

-Emin Olcay ile ‘Ömer Baba’ arasındaki farklar veya benzerlikler nelerdir?
Keşke benzerlik olsa. Biraz önce söylediğim gibi insanız, hatalarımız çok. ‘Ömer Baba’ gerçekten ulaşılması zor bir tip. O ne sabırdır? O ne insanlara saygıdır? O ne güzelliklerdir? Ağzından çıkan her kelimenin bambaşka bir değeri var. Bizde o kadar sabır yok, bizde o kadar hoşgörü yok. Onun gibi olmaya çalışıyorum, diyelim. Tasavvuf ile ilgileniyorum çünkü çok sevdiğim bir konu. Mesneviyi okudum, Yunus Emre'yi hiç elimden düşürmüyorum. Hatta önümüzdeki ay rahmetli Sönmez Atasoy'un yazdığı 'Bizim Yunus' diye tek kişilik bir oyun oynayacağım. Bunun dışında Nasrettin Hoca çok önemli bir evliyadır benim için. Bunu araştırdıkça daha fazla gördüm. Nasrettin Hocanın söylediği her sözün altında bir hikmet yatıyor. Tasavvuf ile bu şekilde ilgileniyorum ama tasavvuf erbabı değilim asla olamam çok zor. Elimden geldiğince ilgilenmeye çalışıyorum.

-‘Ömer Baba’yı kendinize örnek alıyorsunuz diyebilir miyiz peki?
Almaz olur muyum? Hazır önümde çok güzel bir örnek var. Kim almak istemez ki böyle güzel bir örneği ama almıyorlar. Zor geliyor herhalde.

-Senaristlere dizide ‘Beni öldürün artık yeter’ dediğiniz oldu mu?
Evet, dedim. İki sene önce diziden ayrılmak istedim. Çünkü Ömer baba eski laflarını etmemeye başladı. Bende gittim senaristlere, beni günlük hayattaki gibi konuşturacaksanız evet, hayır, olmaz, çık, gel şeklinde benim burada ne işim var, dedim. Bu işte Ömer baba olarak ne işim var? Ömer baba görevini yapmıyorsam eğer burada durmamın bir anlamı yok, dedim. Daha sonra toplandık bir konuşma yaptık ve Ömer baba eski konuşmalarına devam etmeye başladı.

-Kurtlar Vadisi'nin gündemi bu kadar yakından takip etmesini nasıl karşılıyorsunuz?
O konuda bir şey söyleyemem ama senaristler gündemi yakından takip ediyorlar ve onları gündeme getiriyorlar. İnsanlarımızda hemen hemen en son ilgilenmesi gereken konu siyaset olması gerekirken kahve kültürümüz olduğundan dolayı konuşulanların yüzde doksanı siyaset veya maçtır. Hal böyle olunca dizinin gündemi de ilgilerini çekiyor ve 11 yıldır izleniyor.

-Böyle bir kültür sanat atölyesi açmanızdaki amaç nedir?
Benim eşim ve çocuklarımda benim gibi sanatçı. Biz böyle sanatçı bir aileyiz ve bir potansiyelimiz var. Bu potansiyeli değerlendirmemiz lazım, diye düşündük. Aynı zamanda ellinci sanat yılımızı da böyle kutlayalım istedik eşimle beraber ve böyle bir mekân açmaya karar verdik. Esasında iki senedir yer arıyorduk ve Maltepe’de böyle bir mekân bulduk ve çok titiz davranarak güzel bir sanat atölyesi haline getirmeye uğraştık.

Açılış yaptığımız gün bir taraftan keman sesi, bir taraftan ney sesi, diğer taraftan piyano sesi geliyordu ve dört aylık yorgunluğum bir saatte yok oldu gitti ve yerini huzura bıraktı. Sanat işte bu yüzden güzel.

HAMZA İNÇ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Samsun Şehir Hastanesi Başhekimi Ulubay’dan MHRS randevuları için uyarı Samsun Şehir Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mahmut Ulubay, MHRS üzerinden alınan randevularda yaşanan karışıklık nedeniyle vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı. Başhekim Doç. Dr. Mahmut Ulubay yaptığı açıklamada, Aralık ayı itibarıyla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ana Bina, Atakum Polikliniği, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları ile Onkoloji Ek Hizmet Binalarının MHRS randevularının Samsun Şehir Hastanesi bünyesi üzerinden verilmeye başlandığını belirtti. MHRS randevu ekranında randevu alınan kurumun "Samsun Şehir Hastanesi" olarak göründüğünü, muayene olunacak yer bölümünde ise ilgili ek hizmet binasının yer aldığını ifade etti. Ancak randevu ekranındaki harita bölümünde ek hizmet binalarında alınan randevular için de konum olarak ana hastane olan Samsun Şehir Hastanesinin gösterilmesi nedeniyle, bazı vatandaşların Atakum’daki ek hizmet binaları yerine Canik ilçesinde yeni hizmete giren ana binaya gittiği bilgisinin kendilerine ulaştığını aktaran Ulubay, bu durumun mağduriyete yol açabildiğini söyledi. Başhekim Ulubay, şu an itibarıyla Canik ilçesindeki Samsun Şehir Hastanesinde yalnızca Göğüs Hastalıkları Kliniğinin hizmet verdiğini, diğer ek hizmet binalarının ise taşınma süreci tamamlanana kadar kendi mevcut binalarında hizmet vermeye devam edeceğini kaydetti. Vatandaşların mağduriyet yaşamamaları için MHRS üzerinden randevu aldıktan sonra randevu ekranında muayene olacakları hizmet binasını mutlaka kontrol etmeleri ve muayene için belirtilen ek hizmet binasına gitmelerinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Ulubay, süreçle ilgili yeni gelişmeler oldukça kamuoyunun bilgilendirileceğini de sözlerine ekledi.
Ankara Ankara’da tek kişilik yol çalışması Ankara’nın Keçiören ilçesindeki köprü çalışmasında tek bir işçinin çalışması, iş çıkış saatlerinde uzun araç kuyruklarına sebep oluyor. Keçiören ilçesinde bulunan Fatih Köprüsü’nde yol genişletme çalışmaları nedeniyle trafik yoğunluğu yaşanıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) tarafından, Keçiören’in önemli geçiş noktalarından biri olan köprüde trafiği rahatlatmak amacıyla başlatılan çalışmalar sebebiyle 4 şeritli köprüde bazı şeritlerin kapatılması, özellikle iş çıkış saatlerinde uzun araç kuyruklarına sebep oluyor. Uzun süre trafikte beklemek zorunda kalan sürücüler ve bölge sakinleri, köprüde çalışmaların tek bir mini ekskavatör ile yürütülmesi nedeniyle sürecin uzadığını belirterek, çalışmanın bir an önce tamamlanması için yetkililere çağrıda bulundu. "Bu köprü gerçekten trafiğe darbe vuruyor" Fatih Köprüsü’nde yürütülen çalışmaların sabah ve akşam saatlerinde uzun araç kuyruklarına neden oluğunu belirten Cavit Eğitmenoğlu, "Bu köprü gerçekten trafiğe darbe vuruyor. Ufacık bir kepçeyle iki ay sürdürmeden, yol iki günlüğüne kapatılsa veya başka yan yollardan verilse, isteyen burayı iki günde çözer. Bu yapılan hizmet değil, oyalanma. Bana göre bu çalışma hizmet yapıyormuş görünme gibi geliyor. Daha çok iş makinesiyle bir gün veya iki gün trafiği kapat, en azından yarısını yaparsın, yarısını da diğer güne bırakırsın. İki aşamalı da yapabiliyorsun ama öyle yapmıyorsun. Bir aydır, iki aydır devamlı oyalanma, göstermelik başka bir şey değil. Yetkililerden göstermelik değil de gerçekten vatandaşı rahatlatacak çalışmaların yapılmasını isterim. Akşam ve sabah çok trafik oluyor, buradan şehir hastanesine gitmek istiyorum ama tıkanıyor. Onun için bir an önce bu köprünün yapılmasını isterim" dedi. ABB sosyal medya hesabından Fatih Köprüsü’ndeki çalışmanın tek bir mini ekskavatör ile yürütülmesine ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Söz konusu bölgede yürütülen yol çalışmaları personel yetersizliğinden kaynaklanmamakta olup, mevcut köprü yapısına ve altyapıya herhangi bir hasar verilmemesi amacıyla kontrollü, aşamalı ve teknik zorunluluklar çerçevesinde sürdürülmektedir. Çalışma alanının aktif trafik akışı içinde bulunması ve hassas mühendislik yapıları içermesi nedeniyle sürecin yavaş ilerlemesi köprünün zarar görmesi ya da yıkım riski oluşmaması için can ve mal güvenliğini esas alan sorumlu bir kamu yönetimi anlayışının doğal sonucudur." Geçmiş dönemlerde, yapılan işler gece gündüz çalışılarak kısa sürede tamamlanıyordu.
İstanbul Pegasus Hava Yolları, Chelsea Futbol Kulübü’nün resmi havayolu partneri oldu Pegasus Hava Yolları, dünya futbolunun önde gelen kulüplerinden Chelsea ile gerçekleştirdiği global ortaklıkla uluslararası marka yolculuğunda yeni bir sayfa açtı. Pegasus Hava Yolları, global marka yolculuğunda önemli bir adım atarak, dünyanın en köklü ve en çok takip edilen spor kulüplerinden Chelsea Futbol Kulübü ile global bir iş birliği gerçekleştirdi. Anlaşma kapsamında Pegasus, Chelsea Futbol Kulübü’nün erkek ve kadın futbol takımlarının Resmi Havayolu Partneri oldu. Chelsea Futbol Kulübü’nün güçlü global erişimi ve dünya genelindeki geniş taraftar kitlesiyle desteklenen bu iş birliği kapsamında havayolu şirketi, öncelikli yurt dışı pazarlarda yenilikçi iletişim kampanyaları hayata geçirmeyi hedefliyor. Pegasus Hava Yolları Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Onur Dedeköylü iş birliğine ilişkin şunları söyledi: "Bu iş birliğiyle yenilikçilik, küresel büyüme ve insanları birbirine bağlama vizyonunu paylaşan iki güçlü marka bir araya geliyor. Futbolun evrensel gücüyle, global marka yolculuğumuzu daha da ileri taşımayı hedefliyoruz. Chelsea’nin global taraftar kitlesi, bizim uluslararası erişimimizle güçlü bir şekilde örtüşüyor. Birleşik Krallık, beş farklı noktaya uçtuğumuz ve büyümeyi sürdürdüğümüz önemli pazarlarımızdan biri. Chelsea Futbol Kulübü iş birliğiyle taraftarlar ve misafirlerimiz için ilham veren deneyimler oluşturmayı sabırsızlıkla bekliyoruz." Chelsea Futbol Kulübü İş Ortaklıkları Satış Direktörü Oliver Boden; "Pegasus Hava Yolları’nın son yıllardaki büyüme performansı ve seyahati herkes için erişilebilir kılma vizyonu son derece etkileyici. Hava yolu sektörünü dönüştürme hedefleri ve filo yatırımları, ne kadar büyük düşündüklerini açıkça ortaya koyuyor. Şirket ile iş birliği yapmaktan gurur duyuyor; yolculuklarının bir sonraki aşamasında onları desteklemeyi ve birlikte benzersiz bir ortaklık inşa etmeyi hedefliyoruz" dedi.
Kayseri Çocuklarda düztabanlığın 4 önemli sinyaline dikkat Memorial Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Muhammed Melez, çocuklarda düztabanlıkla ilgili bilgi verdi. Çocuklarda düztabanlık veya ‘pes planus’ adı verilen sorun ayak iç arkının düzleşmesi ve tüm tabanın yere değmesiyle kendini belli ediyor. Genetik faktörlerin de tetiklediği düztabanlığa obezite, diyabet, romatizmal eklem iltihaplanmaları ve ayak yaralanmaları da neden olabiliyor. Ayak ağrıları ve şişmeleriyle bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen ve sık görülen düztabanlık ailelerin endişelenmesine neden oluyor. Bu durumda çocukların sağlıklı adımlar atabilmesi için mutlaka uzman yardımı alınması ve erken dönemde gerekli önlemleri alınması önem taşıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Muhammed Melez, çocuklarda düztabanlıkla ilgili bilgi verdi. "Bebekler doğuştan düztabandır" Aslında bebekler doğuştan düztabandır. Ayak taban yağ dokusunun fazla olması nedeniyle çocuk ayakları doğuştan düztaban görünümünde olur. Yürümeye başladıktan sonra şekillenmeye başlayan ayak arkları genellikle 6-10 yaşına kadar gelişmeye devam eder. Bu nedenle tüm çocuklarda belli bir yaşa kadar düztabanlık görünen bir durumdur. Aileler genellikle çocuk yürümeye başladıktan sonra içe basma şikayeti ile ortopedi ve travmatoloji polikliniklerine başvurmaktadır. Bu nedenle ayak anatomisinin, ayak gelişiminde ki doğal seyrin iyi bilinmesi ve düztabanlığın bir hastalık mı yoksa fizyolojik bir gelişim aşaması mı olduğu ayrımı iyi yapılmalıdır. "Ayak kemeri gelişmezse" Ayak kemerleri, dik yürüme mekaniğinde önemli bir unsurdur ve insanlara özgü bir durumdur. Ayak kemerlerinin oluşumu kemik, eklem ve bağ dokularının ortak gelişimi sonucunda oluşur. Çocuklarda ayak kemerinin gelişememesi sonucunda düztabanlık bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bu sorun nedeniyle tedaviye gerek olmadığı düşünülse de düztabanlığın sebebi önemlidir. Erken çocukluk döneminde oluşan ayak kemeri, ilerleyen süreçte gelişmezse veya ileriki yaşlarda çökerse (düşük ayak kemeri), bu durum ağrıya neden olabilmekte ve yürümeyi olumsuz etkilemektedir. Ayağı bir arada tutan dokudaki yaralanma veya aşınma nedeniyle daha büyük çocuklarda da düztabanlık gelişebilir. Düztabanlık genetik bir sorun olarak da ortaya çıkabilir. Düztabanlığın 2 çeşidi var Düztabanlık farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazı çocuklar ebeveynlerinden bu sorunu miras olarak alır. Esnek düztabanlık: En yaygın tiptir ve çocukluk döneminde fizyolojik bir durumdur. Ayak kemeri yüklenme ile kaybolurken parmak ucunda yükselme veya yük azaltma durumunda ayak arkının oluşmasıdır. Genellikle bağ esnekliği suçlanmakla beraber kesin nedeni bilinmemektedir. Aile öyküsü pozitiftir. Bu durum genellikle aktif şikayet oluşturmazken bazı çocuklarda ayak ve ayak bilek çevresinde ağrıya neden olabilir. Ayak gelişiminin 10 yaşında kadar geliştiği düşünüldüğünde soruna bağlı olarak ortaya çıkan belirtilerin görülmemesi nedeniyle çocuklarda ileri tetkik ve egzersiz dışı tedavi gereksizdir. Ancak belirti veren çocuklarda egzersiz dışında medial ark destekli tabanlık ve ayakkabılar kullanılabileceği gibi çok nadirde olsa cerrahi gerekebilir. Sert düztabanlık: İster ayakta ister oturur durumdayken medial ayak arkının oluşmama durumudur. Doğuştan veya sonradan kazanılmış olarak görülebilmektedir. Doğuştan nedenler arasında Aksesuar navikular kemik, tarsal koalisyon, vertikal talus (talus kemiğinin dikey olması), kazanılmış nedenler arasında ise posterior tibial tendon yetmezliği, travma ve tümörler neden olabilir. Sert düztabanlık genelde semptomatik olmaktadır. Düztabanın sorun olduğu çocukların belirlenmesinde şu belirtiler anlamlı olabilmektedir. Ayak ağrısı, özellikle topuk veya kemer bölgesinde. Hareketle artan ayak ağrısı. Ayak bileği şişmesi. Sıkı topuk bağları "Riski artıran nedenlere dikkat" Bazen de genetik bir rahatsızlığın parçası olarak düztabanlık gelişebilir. Zamanla düztabanlığın riskini artırabilecek bazı faktörler vardır; Obezite. diyabet (şeker hastalığı), romatizmal eklem iltihabı, ayak veya ayak bileği yaralanmaları, yaşlanmanın etkisi. Erken teşhis önemli Düztabanlık belirtilerinin çocuklarda erken fark edilmesi, tedavi sürecini hızlandırır. Düztabanlığı olan bazı çocuklar herhangi bir rahatsızlık hissetmezken, bazı çocuklarda ise günlük aktiviteleri olumsuz etkileyecek sonuçlar ortaya çıkar. Yapılan bazı çalışmalar çocuklarda asemptomatik esnek düztabanlıkta kullanılan tabanlık ve ayakkabıların normal ayak gelişimini olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Bu nedenle düztabanlığın gelişimsel doğal sürecin bir parçası mı yoksa hastalık mı olduğu ayrımı yapılmalı ve gereksiz tedavilerden kaçınılmalıdır. Ancak semptomatik esnek veya sert düztabanlığın erken teşhis edilmesi, nedene yönelik ve deformite düzeltici tedavi gerekmektedir.
Kars Sarıkamış’ta Uluslararası FIS Sarıkamış Cup başladı Türkiye’nin en önemli kış turizm merkezlerinden biri olan Sarıkamış, bu yıl da uluslararası bir spor şölenine ev sahipliği yapıyor. Kars’ın Sarıkamış ilçesinde Alp Disiplini Uluslararası Kayak ve Snowboard Federasyonu düzenlenen (FIS) Sarıkamış Cup yarışları başladı. Dünyanın ve Türkiye’nin en önemli kayak merkezlerinden Sarıkamış Kayak Merkezi’ne başlayan ve 21 ülkeden 126 sporcunun katılımıyla yapılan yarışlarda sporcular kıyasıya mücadele ediyor. Şampiyonaya katılan yarışmacılara başarılar dileyen Sarıkamış Kaymakamı Enis Aslantatar, "Bugün itibariyle ilçemizde Uluslararası Kayak Şampiyonası başlamış bulunmakta, avantajımız kendi ilçemizde kristal karlar diyarında doğal karın olması, bundan dolayı da yarışmacılar sarıçam ormanları arasında kaymaktan çok memnun. Bundan sonraki uluslararası şampiyonaların hepsine Sarıkamış olarak ev sahipliği yapmak" dedi. Öte yandan Sarıkamış’ın eşsiz doğasında gerçekleşen şampiyona, sadece sporcular için değil, bölgeye gelen yerli ve yabancı turistler için de tam bir görsel şölene dönüşmüş durumda. Sezonun açılmasıyla birlikte canlanan merkezde, yarışların yanı sıra atlı kızak turları ve çeşitli etkinliklerle kış turizmi heyecanı zirveye ulaştı. Sarıkamış’taki bu büyük heyecanın ardından kayak tutkunlarının gözü Erzurum’a çevrilecek. FIS Sarıkamış Cup’ın tamamlanmasıyla birlikte, 26-29 Aralık tarihlerinde FIS Palandöken Cup heyecanı başlayacak.