GÜNDEM - 06 Mayıs 2019 Pazartesi 11:12

O artık dünyanın en mutlu ‘cam’ annesi

A
A
A
O artık dünyanın en mutlu ‘cam’ annesi

Cam kemik hastalığıyla dünyaya gelen, sürekli kemikleri kırılan, 20 yaşına kadar evden dışarıya bile çıkamayan, iki bacağı da dizinden kesilen Zeynep Erensayın, yılmadı, hayata küsmedi; üniversite okumaya başladı, iki kitap yazdı, onlarca kişisel resim sergisi açtı.

32 yaşında evlenen Zeynep, doktorların, ‘Olmaz, çok riskli, sen ya da bebek ölürsünüz’ uyarılarına ve muayeneyi bile kabul etmemelerine rağmen en büyük hayali olan anneliği de tattı. Sadece 23 kilo olan Zeynep, yaklaşık bir ay önce bir erkek bebek doğurarak, dünyadaki sayılı cam kemik hastası anneler arasına girdi.

Cam kemik hastası 34 yaşındaki Zeynep Erensayın, Diyarbakırlı bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. 3 aylık olana kadar ailesinin hastalığının farkına varmadığı Zeynep, zorluklar, acılar, başarılar ve sonunda mutluluğu yakaladığı yaşam öyküsünü İHA muhabiriyle paylaştı.

“Annem kucağına dahi alamamış, sevememiş, sarılamamış”

Anne-babasının akraba olduklarını ve hastalığının akraba evliliğinden kaynaklandığını anlatarak konuşmasına başlayan Zeynep Erensayın, “Üç aylıkken annem kıyafetlerimi değiştirirken bacağım kırılmış. Çok korkmuş ve babaanneme danışmış. Babaannem de ‘sen yapamıyorsun’ diyerek, kıyafetlerimi değiştirmeye çalışmış. Bu sefer de kolum kırılmış. Beni hemen hastaneye götürmüşler. Diyarbakır’daki doktorlar ailemi Ankara Hacettepe Hastanesi’ne yönlendirmişler. Orada yapılan muayenede cam kemik hastası olduğum ortaya çıkmış. O dönemde doktorlar, ‘Hiçbir tedavisi yok, bir ilacı bile yok’ demişler. 7-8 yaşıma kadar kesinlikle annem kucağına dahi alamamış beni, sevememiş, sarılamamış; sadece beslemiş” dedi.

O yaşlardan sonra kemiklerinin daha fazla kırılmaya başladığını ve yeniden Ankara’ya götürüldüğünü ifade eden Erensayın, “O dönemde Ankara’da bana bir ilaç verilmiş. 15-16 yaşıma kadar yataktan çıkamadım, oturamadım. 20 yaşıma kadar evden hiç çıkamadım, okula gidemedim, bir genç kızdım, genç kızlığımı yaşayamadım. Araştırdım ve Diyarbakır’da bir doktor buldum. Aileme, ‘Beni bu doktora götürün’ dedim. ‘Tedavin yok, üzülürsün’ dediler ama ben ısrar edince doktora gittik. Detaylı bir muayenenin ardından doktor, ‘Kesinlikle bu hastalığın çaresi yok. Ama ampüte olursan, yani bacaklarını aldırırsan en azından ağrılarından kurtulursun’ dedi” ifadelerini kullandı.

“Bacaklarım kesildi, hayatım tamamen değişti”

Ailesinin, çevresinin karşı çıkmasına rağmen, çok acı çektiğini ve ağrılarından kurtulmak istediğini söyleyerek herkesi ikna ettiğini aktaran Erensayın, ameliyat kararının ardından iki ay içinde iki bacağının da dizinden kesildiğini anlattı. Bu aşamadan sonra hayatının tamamen değiştiğini ifade eden Erensayın, 20 yaşından sonra okumaya başladığını, ilk ve orta öğrenimini açık öğretimde tamamladığını, şu anda da Açıköğretim Fakültesi İlahiyat bölümünde okuduğunu söyledi.

O yıllarda evde sürekli resim yaptığını belirten Erensayın, “Suluboya, yağlı boya, kuru boya, guaj, ne bulursam onunla resim yapmaya başladım ve 2004 yılında resim sergisi açmaya karar verdim. Bugüne kadar 9 kişisel, 3 tane de karma resim sergisi açtım. Sonra kitap yazmaya başladım. İlk olarak bir dergi hazırladım ‘Cam Kız İyileşecek’ adında, çünkü iyileşeceğime inanıyordum. Hayalim; iyileşmek, bir yuva kurmak, insanlara faydalı olmak, çalışmaktı. En çok da çalışmayı seviyordum. Yaklaşık 5 yıl özel bir GSM şirketinde müşteri hizmetlerinde çalıştım. Bu arada kendimi geliştirmek için İngilizce, işaret dili ve tasarım gibi birçok kursa gittim” diye konuştu.

“Anne olmaya karar verdim. Herkes ‘delirdin mi, ölmek mi istiyorsun’ dedi”

Yaklaşık 4 yıl önce Mersin’e yerleştiğini ifade eden Zeynep Erensayın, Mersin sokaklarında kendi yazdığı kitaplarını ve şeker satmaya başladığını, o dönemde simit satarak geçimini sağlayan ortopedik engelli eşi Maşallah Erensayın ile bir alışveriş merkezinin önünde tanıştıklarını anlattı. Her ikisinin de ailesi itiraz etmesine rağmen 2017’de evlendiklerini ve bu süreçte ailelerinden hiç destek görmediklerini belirten Erensayın, nikahlarını dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın kıydığını, düğün yaptığını ve eşini de belediyede işe yerleştirdiğini söyledi.

Daha sonra anne-baba olmaya karar verdiklerini vurgulayan Erensayın, “Herkes bana ‘delirdin mi, ölmek mi istiyorsun’ diyerek tepki gösterdi. Kesinlikle korkmadım, içimde bir cesaret vardı, bir gün anne olacağıma inanıyordum” şeklinde konuştu.

Birçok doktora gittiğini, hastane hastane gezdiğini ve tüm kapıların yüzüne kapandığını dile getiren Ersayın, “Doktorlar bana, ‘Karnın bile yok nasıl anne olacaksın? Ölümcül, çok tehlikeli, olmaz. Sen de bebek de ölürsünüz’ dediler. Yalvarıyorduk ama her kapıdan geri çevrildik. Sonra geçen yıl hamile kaldım, doktorlar, ‘Çok riskli, sen ya da bebek öleceksiniz’ dediler. Hastaneye her seferinde korkarak gittim. 7 aylıkken bebeğimin öldüğünü söylediler. Bebeği sezaryenle aldılar” dedi.

“Çok mutluyum. Bu dünyaya bir evlat getirmek güzel bir duygu”

İlk bebeğini kaybettikten 3 ay sonra yeniden hamile kalan Zeynep Erensayın, yine doktor doktor gezdiğini ve umudunu kaybettiği bir gün sosyal medya üzerinden VM Medical Park Mersin Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşenur Kaya Kahveci’ye ulaştığını anlattı. Erensayın, “Gecenin bir yarısı dualar ederek Ayşenur Hocama sosyal medyadan yazdım ve ‘anne olmak istiyorum, bana yardım edin’ dedim. Bana hemen cevap yazdı ve ‘gel bakalım’ dedi. O gece sabaha kadar o mesaja baktım, o kadar mutluydum. Sabah hastaneye gittik. Ayşenur Hanım bana normal bir hasta gibi yaklaştı, riskleri anlattı, kolay olmayacağını söyledi ve takibimi kabul etti. Ben 8 ay bebeği koruyabildim karnımda.

Hiç korkmadım, cesaretim vardı. Hamilelik süreci diğer kadınlara göre benim için üç kat daha zordu. Kasılmalarım başlamıştı, normal muayeneye geldim ve doktorum 30 haftalıkken beni hemen bir saat içinde sezaryenle doğuma aldı. Uyandığımda eşime ilk sorum ‘yaşıyor mu’ oldu. ‘Evet’ yanıtını alınca ‘sağlıklı mı’ diye sordum. Bu dünyaya bir evlat getirmek güzel bir duygu. Allah’ım herkese nasip etsin. Çok şanslıyız. Çok mutluyum. Zaten pırıl pırıl bir eşim var, bir de oğlum oldu. Miraç Kandili gecesi doğum yaptığım için bebeğimizin adını da asistanın önerisiyle Miraç koyduk. Tüm ekibe çok teşekkür ediyorum. Onlar artık benim ailem” ifadelerini kullandı.

Zeynep Erensayın, yaklaşık bir ay önce VM Medical Park Mersin Hastanesi’nde sadece 23 kiloyken 1 kilo 200 gram bir erkek bebek dünyaya getirdi. Bebeği halen hastanenin yenidoğan bölümünde kuvözde kontrol altında tutulan Zeynep, hemen her gün hastaneye gelerek, bebeğine sütünü getiriyor.

“Zeynep, tüm risklere rağmen bebeğini istiyordu. Biz de tüm desteği verdik”

VM Medical Park Mersin Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşenur Kaya Kahveci ise Zeynep’in 5 haftalık hamileyken kendisine geldiğini söyledi. Cam kemik hastalığıyla ilgili bilgileri olsa da kendileri için yeni bir vaka olduğunu belirten Op. Dr. Kahveci, riskli bir durum olduğundan konuyla ilgili branşlarla da iletişime geçerek detaylı bir araştırma yaptığını kaydetti. Zeynep’in anne olmayı çok istemesi ve ‘Bebeğim olmazsa olmaz’ demesiyle bu yola girdiklerini ifade eden Kahveci, şunları söyledi: “Riskler aileyle paylaşıldı. Zeynep, tüm risklere rağmen bebeğini istiyordu. Biz de tıbben ne gerekiyorsa bütün desteği hem gebelik sürecinde hem de doğum sürecinde ekip olarak verdik.”

“En büyük risk ikisinin de kaybıydı”

Cam kemik hastalığının, sürekli kemiklerin kırıldığı çok hassas bir hastalık olduğunu dile getiren Kahveci, şöyle devam etti: “Ama sadece bu değil. Vücutta, bu süreçte bir takım deformitelere sebep olan, ekstra solunum, kalp sıkıntıları olan; gebelik açısından erken doğum, bebek kaybı gibi riskler taşıyan bir hastalık. Tabi annemiz de burada bize çok yardımcı oldu, birebir söylediklerimizi yerine getirdi. Asla olumsuz bakmadı. Ne gerekiyorsa bütün talimatlarımıza uydu. Burada en büyük risk ikisinin de kaybıydı. Biz de bunun önüne geçebilmek için literatür olarak kitaplar ne diyorsa ona yönelik prosedür uyguladık. Daha önceki öyküsünden dolayı da elimizde birtakım bilgiler vardı. 26 haftalık bir bebek kaybı vardı. 26 haftaya kadar bebeğini getirebilmişti. Anneyi-bebeği koruyarak ondan bir adım daha öteye gitmeye gayret ettik ve olumlu sonuç aldık.”

23 kiloyla anne oldu

Bebeğin 30’uncu haftada doğduğunu belirten Kahveci, Zeynep’in hamile kaldığında 21 kilo olduğunu, gebeliğinin sonunda sadece 2 kilo alarak 23 kiloya çıktığını söyleyerek, “60-70 kiloluk bir anne için 3,5-4 kilo bir bebek anlamına geliyor 1 kilo 200 gram bebek. Artık solunum sıkıntıları ve mide şikayetleri çok artmıştı. Ama doğuma almamız doğal doğumun başlamasıyla oldu. Düzenli kasılmaları başladı ve doğuma aldık” dedi.
Doğumun kendileri için gergin bir süreç olduğunu, ancak bunu hastaya yansıtmadıklarını anlatan Kahveci, “Anne karnında bebeğe bir genetik analizimiz yoktu.

Gebelik kaybı olur düşüncesiyle aile genetik tarama istemedi. Her şekilde bu bebeği isteyen bir aileydi. Dolayısıyla bebekte aynı durum olması, doğum sırasında bebeğe zarar gelme riski mevcuttu. Ayrıca annenin akciğer kapasitesi sınırlı, kemiklerinde birtakım hassasiyetleri vardı. Anestezisi de zorluydu; kemik kırığı olabilirdi, akciğerlerindeki sıkıntı solunum sıkıntısına neden oluyordu. Ekip olarak biz takibini yaptık ama hastane olarak herkes elinden geleni yaptı. Şimdi anne de bebek de sağlıklı. Bebeğimizi yaklaşık üç haftadır hastanemizin bebek yenidoğan servisinde takip ediyoruz. Olumlu gidiyor, kendi başına nefes alabiliyor, 1 kilo 460 grama ulaştı ve sağlıklı. Bir sıkıntımız yok” dedi.

Kahveci, dünyada 20 bin-30 bin vakada bir görülen cam kemik hastalığında genellikle gebeliklere izin verilmediğini, Zeynep’in nadir vakalardan biri olduğunu sözlerine ekledi.  

Kıymet Gökçe-Koray Ünlü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Balıklı Rum Hastanesi ihbarda bulunmuştu: "Sahte reçete" soruşturması tamamlandı İstanbul’da bulunan Balıklı Rum Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi bölümünde, usulsüz reçete düzenlenerek, muayene olmayan hastaların tedavi edilmiş gibi gösterip, SGK’nın ve hastanenin zarara uğratıldığı iddiasına ilişkin, yürütülen soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianamede, bir sanık hakkında, 46 yıla kadar, 4 sanık hakkında ise 26’şar yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi. Balıklı Rum Hastanesi’nde, çocuk psikiyatri doktoru Prof. Dr. A.E. ve tıbbi sekreter N.D. ile bir eczanede kalfa olarak çalışan R.Ç. başta olmak üzere 16 şahsın, sahte reçete düzenleyerek Balıklı Rum Hastanesini zarara uğratıldığı, konun ise hastane tarafından yapılan iç denetimde ortaya çıktığı olaya ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı. Soruşturma kapsamında geçtiğimiz günlerde yapılan operasyon neticesinde, 6 şüpheli gözaltına alınmış, bu şüphelilerden 3’ü tutuklanmıştı. Konuya ilişkin, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan 157 sayfalık iddianamede; Balıklı Rum Hastanesi Vakfı ‘müşteki’, 18 kişi ‘mağdur’, 16 kişi ‘müşteki’, 5 şahıs ise ‘şüpheli’ sıfatıyla yer aldı. İddianamede, tıbbi sekreter N.D. ve eczacı kalfası R.Ç. diğer sanıkların da içinde olduğu sahte reçeteler düzenlenmek suretiyle resmi evraklarda sahtecilik yapıldığı, müşteki hastane başta olmak üzere bir çok kişi ve kuruma zarar verdiği, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’nın kendi kurum bünyesinde yapmış olduğu iç denetim sonucunda; hastanede "Çocuk Psikiyatristi" olarak görev yapan sanık Prof.Dr. A.E. ve tıbbi sekreter sanık N.D.’nin, dışarıdan eczacılar ile anlaşarak, kimlik kontrolü yapmadan hastayı muayene ettikleri, resmi evrak düzenledikleri, hastaneye gelen kişi adına SGK sisteminde sorun olmadığı halde "Sistemde Problem Var"mazeretiyle kayıt açmadan işlem yaptıkları ve yeşil ile kırmızı reçete düzenledikleri, bunun sonucunda da kamu kurumlarını zarara uğrattıkları belirtildi. "SİSTEM YOKTUR" kaşesi vurularak SGK zarara uğratıldı Protokol numaralarının çoğunda muayene olan hastanın değil, başkalarının kayıtlı olduğunun belirtildiği iddianamede, hastaların kayıtlı oldukları tarihte hastaneye hiç gelmedikleri, dolayısıyla hastaların hastanenin resmi sisteminde hiç bir kaydı olmadığı, dolayısıyla o kişi adına hastanede kaydı olan başka bir kişinin protokol numarasına yazılarak adına sahte reçete düzenlendiği, sisteme kaydedilmeyen hastalara usulsüz reçete verildiğinde; "Kişinin ne kadar ilaç alıp alamayacağı, sistemin buna izin verip vermediğinin görülmediği, "kırmızı ve yeşil reçeteli ilaçların fazla miktarda ve kayıtsız alındığının tespit edildiği, bazı hastaların belirli bir tarihten sonra hastane sistemine hiç kayıt olmadıkları, ancak bu hastalar adına yeşil ve kırmızı reçete düzenlenmeye devam edildiği aktarıldı. İddianamede, hastanenin maddi zarara uğradığı gibi hastaneye gelmeyen bu hastaların adına kendilerinden habersiz reçete düzenlenmesi sebebiyle bu kişilerin kimlik bilgilerinin izinsiz kullanıldığı, birçok hastaya hastanenin yoğun olduğu söylenerek, sanık Doktor A.E. tarafından, anlaşmalı olduğu bazı psikiyatristlere yönlendirilme yapılarak hastanenin maddi kayba uğradığı, hastane ve sağlık çalışanlarının normalde "dışarıda başka eczane, sağlık kurumu gibi yerler ile resmi ve uygun olmayan ilişki içine girmesi" yasak olduğu halde sanık Doktor A.E’nin sürekli olarak eczane kalfası R.Ç. tarafından reçete edilen ilaçlar getirildiği, bunun sonucunda da her ikisi arasında menfaat ilişkisi olduğu bilgisi yer aldı. Hazırlanan iddianamede, bazı hastalara "SİSTEM YOKTUR" kaşesi vurularak sisteme kayıt edilmeden çokça yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçların hastane adına reçete edildiği, SGK’nın maddi kayba uğramasına sebep olunduğu bilgisi yer aldı. İlaçları el altından farklı kişilere yüksek fiyatlardan satarak haksız kazanç elde ettikleri belirtildi Hazırlanan iddianamede, Doktor A.E.’nin, 2020 yılından beri hastanede çalıştığı, bir psikolojik danışmanlık merkezine yüzde 50 ortağı olduğu, bu merkezin 3 yöneticisinden de biri olduğu, ayrıca Doktor A.E.’nin eylemlerini hastane çalışanı N.D. ile birlikte hareket ederek gerçekleştirdikleri, sanıkların Balıklı Rum Hastanesine kayıt yaptırmayan ancak özel polikliniğe giden hastaların reçetesini hastane aracılığı ile SGK’ya fatura ettikleri, fatura edilen ve kırmızı ve yeşil reçetelere mahsus edilerek alınan ilaçları el altından farklı kişilere yüksek fiyatlardan satarak haksız kazanç elde ettikleri, yazılan usulsüz ilaçlardan dolayı temin edilen haksız kazancı diğer sanıkların aralarında paylaştıkları, bu ilaçları temin ederken Eczacı sanık A.H. ile ilaç mümessili sanık C.K.’nin iletişim kurarak ilaç temini yönünde birlikte hareket ettikleri, işlenen suç yönünden dosyadan bulunan tüm sanıkların iş birliği içerisinde hareket ettikleri aktarıldı. Sanıklar hakkında değişen oranlarda hapis talebi İddianamede, sanık A.H. hakkında, 5 suçtan 21 yıldan, 46 yıla kadar, sanık A.E. başta olmak üzere diğer sanıklar C.K., N.D. ve R.Ç. hakkında ise 11’er yıldan 26’şar yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi. Hazırlanan iddianame Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Sanıkların yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.
Muş Muş’ta dolandırıcılık operasyonu: 5 tutuklama Muş’ta yatırım vaadiyle dolandırıcılık yaptığı belirlenen şüphelilere yönelik Muş’ta düzenlenen siber operasyonda 5 kişi tutuklandı. Muş İl Emniyet Müdürlüğüne yapılan müracaat üzerine başlatılan soruşturmada, müştekinin kendisini arayan şahıslar tarafından yatırım vaadiyle dolandırıldığı belirlendi. Müştekinin, iki ayrı şirkete ait banka hesaplarına 26 işlemde toplam 2 milyon 352 bin 382 TL para gönderdiği tespit edildi. Soruşturma kapsamında yapılan incelemelerde, söz konusu paraların farklı şahıslara ait banka hesaplarına aktarıldığı, bu hesaplardan kripto para platformlarına yönlendirilerek kripto varlık alımı yapıldığı ve kripto cüzdanlara transfer edildiği belirlendi. Muş İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 25.12.2025 tarihinde gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonlarda, çeşitli illerde toplam 10 şüpheli yakalandı. Şüphelilerden 7’si adli işlemlerinin tamamlanması amacıyla ile getirilirken, 3 şüpheli ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bazı şüphelilerin adreslerinde bulunamadığı, bir kısmının ise yurt dışında olduğu tespit edildi. Şüphelilerin ikametlerinde yapılan aramalarda 13 cep telefonu, 6 SIM kart, 2 hard disk ve 1 hafıza kartı ele geçirildi. İle getirilen 7 şüpheli, 26.12.2025 tarihinde mevcutlu olarak adli makamlara sevk edildi. Şüphelilerden 1’i savcılıktan serbest bırakılırken, 1 şüpheli yurt dışı yasağı adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 5 şüpheli ise tutuklanarak cezaevine teslim edildi.
Bayburt Bayburt’ta ’Liseler Arası Münazara Yarışması’ devam ediyor Bayburt İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen Liseler Arası Münazara Yarışması kapsamında ikinci münazara Aydıntepe Çok Programlı Anadolu Lisesi ile Bayburt Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri arasında gerçekleştirildi. Öğrenciler, eğitimde teknoloji ve insan ilişkisinin önceliğini tartıştı. Yarışmada, Aydıntepe Çok Programlı Anadolu Lisesi öğrencileri ’Eğitimde teknolojik araçlar öncelikli olmalıdır’ tezini savunurken, Bayburt Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri ise ’Eğitimde öğretmen-öğrenci ilişkisi öncelikli olmalıdır’ tezi üzerinden görüşlerini dile getirdi. Belirlenen tezler doğrultusunda gerçekleşen münazarada öğrenciler; eleştirel düşünme, etkili ifade ve akademik tartışma becerilerini sergileyerek nitelikli bir tartışma ortaya koydu. Öte yandan, yarışmanın ilk münazarası ise Bayburt Lisesi ile Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri arasında Çoruh Kültür Merkezi’nde düzenlenmişti. İlk münazarada Bayburt Lisesi öğrencileri ’Eğitimin öncelikli amacı değerler eğitimidir’ tezini savunmuş, Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri ise ’Eğitimin öncelikli amacı bilgi aktarımıdır’ tezi üzerinden görüşlerini paylaşmıştı. Liseler Arası Münazara Yarışması ile öğrencilerin kendini ifade etmesine ve akademik gelişimlerine katkı sunulması amaçlanıyor.