GÜNDEM - 10 Temmuz 2020 Cuma 09:10

Oje nedir? Nasıl sürülür?

A
A
A
Oje nedir? Nasıl sürülür?

Tırnak cilası ve ojeler küçük şişelerde muhafaza edilir. Tırnak bakımı için son derece gösterişli olan oje, kadınların tutkusudur. Parmaklarınızın göz alıcı bir güzellik kazanması için oje sürerken dikkat etmeniz gereken bazı kurallar vardır.

• Oje sürülmeden önce parmaklara şeffaf koruyucu oje sürülürse, oje hem parmaklarınıza taşmaz hem de kolay sürülür.
• Koruyucu oje, tırnak uçlarına doğru daha yoğun şekilde sürülürse ojenin tırnaklarda kalış süresi uzatılmış olur.
• Eğer ojeyi taşırmadan tırnaklarınıza süremiyorsanız ojeyi fırçaya mümkün olduğu kadar az almaya çalışın. New Well ojeleri ile ilk sürüşte sonuca ulaşmak hiç de zor değil.
• Oje uygulaması yapıldıktan sonra oje şişesini aşırı soğuk ya da sıcak bir ortama maruz bırakmayınız. Oje şişelerinin en uygun saklama ortamları güneş görmeyen dolap ve çekmecelerdir.

Oje nedir? Nasıl sürülür?

Tırnak Şekline Göre Oje Seçimi

Tırnakların şekline göre uygulanması gereken oje, çeşit ve rengi farklılıklar gösterebilir. Tırnaklarınızı iki renk ya da simli bir oje ile daha gösterişli hale getirmeniz mümkündür. Modern bir dokunuş ile güçlendireceğiniz tırnaklarınıza kare, yuvarlak, badem ve oval oje uygulamaları ile tırnak şeklinizi göz önünde bulundurarak harika bir görünüm sağlayabilirsiniz.

Oje nedir? Nasıl sürülür?

Kısa Tırnaklar

Oje uygulamasında önemli olan husus tırnakların kısa ya da uzun olması değil, bakımlı olmasıdır. Bu kapsamda ellerin nemlendirilmesi, tırnakların törpülenmesi ve tırnaklara manikür yaptırılması ojenin gösterişli olması açısından dikkat edilmesi gereken bir husustur. Peki, kısa tırnaklar için hangi renk oje seçilmelidir sorusunun cevabı gayet basit: genellikle açık renkler önerilir ama hangi renk sizi mutlu edecekse o rengi sürün!

Uzun Tırnaklar

Koyu renk ojeler daha çok uzun tırnaklar için tercih edilmesi gereken bir oje rengidir. Koyu renk, tırnakların kısa görünmesine neden olabilir. Uzun tırnaklı kadınlar koyu renk ojeleri tırnaklarının her alanına özgürce uygulayabilirken kısa tırnakta ojenin sadece orta kısımlara uygulanması, tırnağın daha da kısa görünmesinin önüne geçer.

Yuvarlak Tırnaklar

Yuvarlak tırnaklarda koyu renk ojeler tırnakları hem daha canlı hem de daha şekilli gösterir. Pastel tonların yanında kırmızı renk tonlar da yuvarlak tırnaklar için tercih edilebilir renk çeşitlerindendir. Yuvarlak tırnaklı kadınlar oje sürerken tırnağın iki tarafında da bir miktar boşluk bırakabilirler, böylece tırnakları hem daha ince hem de daha uzun görünür.

Badem Tırnaklar

Badem tırnaklar görünüm itibariyle kısa yapıdaki tırnaklara benzer. Badem tırnaklara yapılan oje uygulamalarında da tırnağı daha da kısa gösterecek koyu renklerden uzak durmak gerekir. Mat oje çeşitleri, badem tırnaklar için tercih edilmesi gereken en uygun oje çeşididir.

Oje Lekesi Nasıl Çıkar?

Ev ortamında oje uygulaması yaparken ufak tefek kazalarla da karşılaşabilirsiniz. Bu zor gibi görünen lekeler, evde kullandığınız sirke yardımı ile kolayca çıkarılır. Leke üzerine sirke döküp 1-2 saat beklemeniz yeterlidir. Mas üzerine dökülürse anında aseton uygulayabilirsiniz. Oje lekesi cildiniz üzerindeyse son derece basit bir aseton uygulaması ile kolayca çıkar. Tırnaklarınızda yarım ojeler de leke gibi görünebilir, onları asetonla temizlemeli ve tırnaklarınızı nemlendirmelisiniz. Asetonu pamuğa damlatın tırnakları ovun ojeleri çıkarın. Bu uygulama esnasında özellikle tırnak dip ve kenarlarında oje kalıntılarının kalmamasına dikkat edin.

En İyi Oje Markası: New Well

Doğal makyaj ürünleri ile ön plana çıkan New Well ojeleri sayesinde oje sürmek hem çok eğlenceli hem de gösterişli bir hal alıyor. Özellikle parlak oje modellerinde kullanılan üstün renk pigmentleri sayesinde mutlaka çevrenizin dikkatini çekersiniz. Ayrıca söz konusu ürünlerin tırnak ve cilde zarar vermeyen özellikteki eşsiz formülü sayesinde sağlıklı tırnaklara kavuşursunuz. Özel günlerinizde kombininizle de uyumlu renkleri bulacağınız bu ürünler sayesinde tamamlayıcı aksesuarınız hazır…
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."