RAMAZAN - 16 Mayıs 2018 Çarşamba 09:56

Orucu bozan şeyler durumlar haller maddeler halinde nelerdir? Ramazan orucunu neler bozar!

A
A
A
Orucu bozan şeyler durumlar haller maddeler halinde nelerdir? Ramazan orucunu neler bozar!

Mübarek Ramazan ayının başlaması ile beraber vatandaşlar internet üzerinden orucu bozan şeyler nelerdir, diyanet orucu bozan şeyler gibi aramalar yapıyor. Haberimiz üzerinden ramazan ayında orucu nelerin bozduğunu öğrenebilirsiniz. İşte konu ile ilgili detaylar

11 ayın sultanı Ramazan ayının başlaması ile beraber birçok vatandaş orucu bozan durumlar nelerdir? Ağız kokusunu önlemek için ağız spreyi kullanmak veya sakız çiğnemek orucu bozar mı? Unutarak yemek içmek orucu bozar mı? gibi durumları merak ediyorlar. Oruç tutarken yapılmaması gereken şeyleri haberimiz üzerinden kapsamlı bir şekilde bulabilirsiniz. İşte orucu bozan durumların listesi...

Orucu bozan şeyler durumlar haller maddeler halinde nelerdir? Ramazan orucunu neler bozar!

Orucu bozan şeyler

Sual: Ramazan orucunu bozan şeyler nelerdir?

CEVAP

Ramazan orucunu bozup, yalnız kaza gerektiren şeyler:

1- Boğaza kar ve yağmur kaçması,

2- Astım spreyi kullanmak,

3- Zorla bozdurulmak,

4- Buruna sıvı ilaç koymak,

5- Burnuna kolonya çekmek, [Koklamak bozmaz.]

6- Mukimken oruca başlayıp, sefere çıkınca yiyip içmek,

7- Ud ağacının, amberle tütsülenip dumanının çekilmesi,

8- Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek çekmek,

9- Kulağın içine ilaç damlatmak, kulağı ilaçlı suyla yıkamak,

10- Derideki açık yaraya konan sıvı veya katı ilacın sindirim yoluna girmesi,

11- Vücuda ilaç şırınga etmek,

12- İsteyerek, zorlayarak ağız dolusu kusmak,

13- Dişi kanayanın ağzındaki kanı yutması veya tükürükle eşit miktarda karışık kanı yutması,

14- İmsak vaktinin bittiğini bilmeden yiyip içmek,

15- Güneş battı zannederek orucunu bozmak,

16- Dişlerin arasında kalan nohut kadar şeyi yutmak,

17- Buruna çekilen suyun ağızdan çıkması,

18- Abdest alırken boğaza su kaçması, [Hanbelî’de bozmaz.]

19- Kâğıt, taş, pamuk, ot, pişmemiş pirinç gibi ilaç ve gıda olmayan şeyi yutmak,

20- Makattan veya kadınların önden fitil kullanması,

21- Oruçlu olduğunu unutup yediğinde, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devam etmek,

22- İmsak vaktinden sonra niyet edenin, gün içinde orucunu kasten bozması,

23- Denize girince veya guslederken makattan su girmesi, [Hanbelî’de bozmaz.]

24- Dil altına konan ilacı emmek,

25- Makata konan pamuğun veya başka şeyin hepsinin içeri girmesi,

26- Vücuda giren ultrason veya endoskopi cihazında ilaç, merhem olması,

27- Lavman yaptırmak, [Mâlikî’de bozmaz.]

28- Özel olarak su buharı teneffüs etmek,

29- Burundan genze giden kanı yutmak,

30- Bayılanı ayıltmak için veya uyuyanın ağzına su akıtmak,

31- Açlığa veya susuzluğa gerçekten dayanamayarak yiyip içmek. [Kefaret gerekip gerekmeyeceğini bilmeyen, ihtiyaten küçük bir kağıt parçasını veya çiğ pirinç tanesini susuz yutarak orucunu bozmalı. Sonra yiyip içebilir.]

32- Basur memesinin, taharetlendikten sonra, ıslak olarak içeriye girmesi,

33- Mastürbasyon yapmak,

34- Yaş parmağı, ön veya arka tarafa sokmak, [Hanbeli’de bozmaz.]

35- Seferde iken kasten orucunu bozana kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Çünkü seferde oruç tutmak farz değildir.

36- Kasten orucunu bozan, sonradan oruç tutmamayı mubah kılacak bir hâl başına gelse, mesela kadının hayzı başlasa yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa yalnız kaza gerekir. Fakat orucunu bozup sefere çıksa, kefaret gerekir; çünkü sefere çıkmak semavi bir özür değildir.

37- Oruçlunun ağzına giren gözyaşı veya ter, çok olur da, tuzluluğunu ağzının her yerinde duyar ve yutarsa orucu bozulur. Yutmayıp tükürürse bozulmaz.

Orucu bozan şeyler

Sual: Dinde reformcular, (Kolaylaştırın, güçleştirmeyin) hadisini, (Abdest alırken ağza bulaşan su orucu bozmadığı gibi, ağza sıkılan ilaçlı sprey de orucu bozmaz. Burun damlası da içeri girse bile bozmaz. İğne veya serumla ilaç vermek, makattan ve vajinadan fitil kullanmak, dilaltı hapını emmek ve kulağa damlatılan ilaç da orucu bozmaz) şeklinde yorumluyorlar. Bu yorumlar yanlış değil mi?

CEVAP

Elbette yanlıştır. Hepsi, dört mezhepte de orucu bozar. Fıkıh kitaplarında gıda veya deva [ilaç] olan bir şeyi yutmak orucu bozar deniyor. Kum, toprak, maden gibi gıda ve deva olmayanlar ise orucu bozar, fakat kefaret gerektirmez. (Redd-ül-muhtar)

Gıda ve deva olanların serumla, iğneyle verilmesi orucu bozar, kefaret değil kaza gerektirir. Mesela açık yaraya konulan sıvı veya katı ilaç emilirse, orucu bozar, fakat kefaret gerekmez. Astım spreyinin içinde ilaç olduğu için bozar. Ağza girip yutulan bir şeyin, az veya çok olmasının önemi yoktur. Bir damla ilaç veya bir damla su, isteyerek yutulursa oruç bozulur, kefaret de gerekir. Abdest alırken istemeden yutulursa kefaret gerekmez, çünkü bunda kasıt yoktur. Abdest alırken ağızda kalan yaşlığı yutmakla, ağza burna verilen ilacın yutulması mukayese edilemez, çünkü abdest almak zarurettir. İlaç almak da zarurettir denirse, zaten oruç tutamayacak kadar hasta olanın oruç tutmamasına ruhsat verilmiştir. İyileşince tutar. Reformcuların dediği gibi, (Hem ilacı alır, hem de oruçlu olurum) demek çok yanlıştır.

Dört mezhepte de ve bütün müctehid imamlara göre, yaraya konulan ilaç, cevfe [içeriye] giderse oruç bozulur. Şâfiî’de, dimağ [beyin], karın, bağırsak, mesane birer cevftir. Mesela, baştaki kemik yarılsa, buradaki yaraya konulan ilaç, cevfe yani beyne gideceğinden oruç bozulmuş olur.

Şafii’de karna bıçak saplansa, bıçağın ucu mideye, yani cevfe girdiği için oruç bozulur. Sağlam deriden bıçak, cevfe girince oruç bozulduğu gibi, iğneyle adaleyi veya damarı yırtarak verilen ilaç, cevfe ulaşınca oruç bozulmuş olur. Hanefi’deyse, bıçak tamamen midenin içine girerse oruç bozulur.

Bugün tıpta, serumun mesaneye, dimağa ve vücudun her yerine gittiği kesin olarak bilinmektedir. O halde serum, dört mezhepte de orucu bozar. Sadece kaza gerekir. Tıp, damardan veya adaleden verilen ilacın, dimağ ve mesaneye gittiğini bildirirken, hiç kimse, (Serum veya enjeksiyonla verilen ilaç, cevfe [yani dimağ ve mesane gibi yerlere] gitmez) diyemez. Derse de ilmî olmaz, indî olur ve hiç kıymeti olmaz. [Buradaki Hanefîyle ilgili bilgiler, Tahtâvi, Mebsut, Bedayi gibi, Şâfiîlerle ilgili bilgiler ise, Mecmû, Muğn-il-muhtaç, Tuhfe, Envâr, Kummesrâ, Bâcuri, Şerh-i İbni Bâcuri gibi muteber eserlerden alınmıştır.]

Lavman yaptırmak, Maliki hariç, diğer mezheplerde bozar. (El-fıkh-u alel-mezahib-i erbaa)

Makattan ve vajinadan fitil kullanmak, hatta pamuğun girip kaybolması, parmağın yaş olarak girmesi, kulağa ilaç damlatmak ve burna sıvı ilaç çekmek de orucu bozar. (Redd-ül-muhtar, Hindiye, Hidaye)

Dilaltı hapı ise ilaçtır, mukoza denilen yumuşak dokudan emildiği için, deri altına iğneyle ilaç zerki gibi olup orucu bozar. Ağız içindeki mukozadan değil de, vücuttaki sağlam deriden emilen ilaçlar bozmaz.

Kulağa konan ilaç

Sual: (Kulağa veya buruna konan ilaç, tedavi amaçlı olduğu için orucu bozmaz) diyenler çıkıyor. Tedavi amaçlı olunca, bu ilaçlar ve serumlar orucu bozmaz mı?

CEVAP

Tedavi maksatlı olanlar da elbette orucu bozar. Oruçlu, kasten gıda yahut ilaç olarak bir şeyi yiyip içerse, kefaret de gerekir. Şırınga [enjeksiyon] yaptırır veya buruna ilaç akıtır yahut kulağa yağ damlatırsa veya ufak taş ve benzeri yenmeyen veya iğrenilen, tiksinilen bir şeyi yutarsa sadece kaza gerekir. (Redd-ül-muhtar)

Tedavi veya gıda maksadıyla da olsa, serum da, iğne yaptırmak gibi orucu bozar ve kaza gerekir. Kefaret gerektirmemesi, ağızdan verilmediği içindir.

Yaradılışta bulunan deliklerden içeri giren şey, gıda ve deva olmasa bile orucu bozduğu gibi, vücuttaki yaraya konulan ilaç, sindirim yollarına sızarsa, yine oruç bozulur. (Tahtavi)

Demek ki, tedavi maksadıyla yani ilaç olarak da olsa, zaruretsiz bir şey yiyip içmek, orucu bozduğu gibi kefaret de gerekiyor. Tedavi maksadı olsun olmasın, kulağa veya buruna akıtılan ilaç kazayı gerektiriyor. Tedavi amaçlı olunca orucu bozmaz demek, dinimize aykırıdır.

İlaç orucu bozmaz mı?

Sual: Bir dinde reformcu, (Kulağa ilaç damlatılsa, buruna sıvı ilaç çekilse, astım spreyi kullanılsa oruç bozulmaz, çünkü tedavi amaçlı ilaç ve damlalar orucu bozmaz. İlaç kullanılması bir beslenme işi değildir, oruca karşı direnç kazanma faaliyeti sayılmaz. Onun için orucu bozmaz) diyor. İlaç almak orucu bozmuyor mu?

CEVAP

Elbette bozar. (İlaç alınması orucu bozmaz) demek dini sulandırarak yıkmak demektir. Fıkıh kitaplarında deniyor ki:

Faydalı bir şey yiyip içince, gıda veya deva olarak veya keyif veren bir şey ağızdan mideye gidince oruç bozulmuş olur, kefaret de gerekir. Açık yaraya konulan sıvı veya katı ilaç emilirse oruç bozulur. Vücuda, gıda ve deva olmadığı hâlde, ağızdan yutulan, bir taş, bir kâğıt parçası da girse, orucu bozar. Suyun illa ağızdan burundan girmesi şart değildir, taharetlenirken makata su kaçarsa oruç bozulur. Bir kimse şırınga yaptırır, burnuna bir ilaç akıtır veya kulağına yağ damlatırsa yahut vücut veya baş yarasına ilaç akıtır da ilaç hakikaten içine ve beynine işlerse veya ufak taş ve benzeri insanın yemediği veya iğrenip tiksindiği bir şeyi yutarsa kaza lazım gelir. (Dürr-ül muhtar, Redd-ül muhtar, Hindiyye, S. Ebediyye)

Orucu bozanlar

Sual: Gözyaşları, yüzden akan terler, yağan yağmur yahut kar, ağzımızı kapattığımız hâlde boğazımıza kaçarsa orucumuz bozulur mu?

CEVAP

Evet, bozulur ve kaza gerekir. Eğer kasten ağzımızı açıp yağmurun, karın girmesini sağlarsak kefaret de gerekir. (Nimet-i İslâm)

Kulağa ilaç koymak

Sual: Hanefî’yim diyen biri, (Kulağa ilaç damlatmak orucu bozmaz) gibi yanlış bir hükmü nasıl verebiliyor?

CEVAP

Belki, mezhepsiz demesinler diye Hanefî’yim demiş olabilir. Çünkü mezhebi olan kimse, aklına göre kıyaslar yapmaz, mezhep kitaplarından nakiller yapar.

Kulağa damlatılan ilacın mideye veya boğaza gitme şartı yoktur. Kulağa damlatılan yağ veya ilaçlar orucu bozar. (Dürr-ül muhtar, Redd-ül muhtar, Mülteka, Fetâvâ-i Hindiyye, Hidaye, Nimet-i İslam, Mecmua-i Zühdiye, Dürer ve Gurer)

Şâfiî mezhebinde kulağının içine bir şey sokmak da orucu bozar. Çünkü kulağın içi mide hükmündedir, hattâ bir erkek idrar yoluna pamuk koysa bile orucu bozulur. Çünkü tabiî menfezden içeri girmiş oluyor. Şâfiî'de kulak da tabiî bir menfez yani deliktir. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)’da, (Şâfiî'de, bir çöpü kulağa sokmak da orucu bozar. Çünkü kulağın içi, vücudun iç kısmından sayılır) deniyor.

O kişi, (Astım spreyi ile ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu bozmaz, çünkü miktarı azdır) diyor. Hâlbuki hiçbir kitapta (Çoğu bozar, azı bozmaz) diye bir kayıt yok. Gıda değil veya deva değil, küçücük bir taş veya kum tanesi de boğaza girince bozduğu, yukarıda adı geçen kitapların hepsinde bildirilmektedir.

(Dil altı hapı, az ilaç emildiği için orucu bozmaz) diyor. Dil altı hapı ise ilaçtır, mukoza denilen yumuşak dokudan emildiği için, deri altına iğne ile ilaç zerki gibidir. Orucu bozar. Mezhebimizin hükmüne uymayıp da aklını ölçü alan kim olursa olsun itibar etmemelidir.

İğne yaptırmak orucu bozar mı?

Sual: (S. Ebediyye’de, iğne [enjeksiyon] yaptırmanın, serum vermenin İmameyn’in kavline göre orucu bozmadığı yazılıdır) deniyor. Doğru mu?

CEVAP

Doğru değil. Bir yanlış anlaşılma var. Serum ve iğne, dört mezhepte de orucu bozar. S. Ebediyye’de Merakıl-felah şerhinden alınarak şöyle deniyor:
(Başta ve gövdedeki yaraya konulan ilacın, sıvı olsun, katı olsun, beyne ve hazım yoluna gittiği bilinirse, oruç bozulur. İçeri gittiği iyi bilinmezse, ilaç sıvı ise, İmam-ı a’zam bozulur dedi. İki imam ise, içeri gittiği iyi bilinmeyince bozulmaz dedi. İçeri sızdığı iyi bilinmeyen ilaç katı ise, üç imam da, bozulmaz dedi.)

Bundan anlaşılıyor ki, sızdığı iyi bilinen ilaç, katı da olsa, sıvı da olsa, üç imam da (Orucu bozar) buyurmuştur. Koldan, bacaktan, her yerden deri altına, adaleye iğne ile yapılan aşı, ilaç enjeksiyonlarının orucu bozacağı, buradan anlaşılmaktadır. (S. Ebediyye)

Görüldüğü gibi, yapılan iğnelerin, serumların orucu bozduğu açıkça bildirilirken, (Bozmaz) diyenlere itibar etmemelidir.

KAYNAK:DİNİMİZİSLAM.COM

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van TSO’da ‘Hakemler Eğitimi Sertifika Töreni’ düzenlendi Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi tarafından düzenlenen "Hakemler Eğitimi"nin tamamlanmasının ardından katılımcılara sertifikaları verildi. Van TSO M. Rifat Hisarcıklıoğlu Salonu’nda gerçekleşen törende, yapılan eğitim sonucu başarılı olan ve tahkim davalarında görev alacak hakemler sertifikalarını aldı. Eğitim sürecinde katılımcılara; arabuluculuk, tahkim ve MED-ARB, tahkim anlaşmaları, tahkim yargılaması ve uygulamalı dersler olmak üzere kapsamlı bilgiler sunuldu. Törende konuşan Van TSO Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva, 12-15 Eylül tarihleri arasında hakemlerin katılımlarıyla bir eğitim programının düzenlendiğini hatırlattı. Başkan Takva, "Söz konusu eğitime göstermiş olduğunuz katılım ve ilgi için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Eğitime hukukçularımızın yanı sıra mühendisler, iktisatçılar, işletmeciler ve mali müşavirler de yoğun ilgi gösterdi. Toplamda 95 kişi başvuru yaptı; şartları karşılayan ve eğitimi başarıyla tamamlayan 74 katılımcı belge almaya hak kazandı. Bu ilgi ve katılım, bizim için gerçekten çok kıymetlidir" dedi. Özellikle oda ile hakem eğitimi almak isteyen aktörler arasındaki iletişimin güçlenmiş olmasından büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Takva şöyle konuştu: "Umuyor ve diliyorum ki hukukun tesisi ve çözüm odaklı bir anlayışla ticari hayatımızda yaşanan anlaşmazlıkları ve diğer sorunları çözmeyi hedefleyen merkezimiz; kentimize, ekonomimize, sosyal hayatımıza ve en önemlisi iletişimimize katkı sunacaktır. Bu katkının da siz değerli hakemlerimizin gayret ve destekleriyle artacağına inanıyorum. Çünkü şehrimizde sadece işçi-işveren ilişkileri veya ekonomik güçlükler değil, aynı zamanda toplumsal problemler de gündemimizi meşgul ediyor. Bu tür eğitimlerin, işbirliğinin ve kolaylaştırıcı kurumların, yaşadığımız sorunlara çözüm üretme noktasında önemli bir rol oynayacağına olan inancımı özellikle ifade etmek istiyorum. Bu süreçte emeği geçen başta Ticaret ve Sanayi Odamızın kıymetli yönetim kurulu üyelerine ve destek veren tüm paydaşlara teşekkür ediyorum." Törene; Van TSO Yönetim Kurulu Üyeleri, Van TSO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi Divan Üyeleri, Van Organize Sanayi Bölgesi (Van OSB) Yönetim Kurulu Başkanı Memet Aslan, Başkan Yardımcısı Yaşar Şen, sertifikaya almaya hak kazanan kursiyerler katıldı.
Konya Lastik alırken ve kullanırken ‘bir şey olmaz’ demeden önce kontrol edin Kış lastiğinde kullanım zorunluluğu bu yıl 15 Kasım’da başlarken, hava şartlarının mevsim normalleri değerinde seyretmesiyle sürücüler lastikçilerin yolunu tutmaya devam ediyor. Kış lastiğinin tercih edilen şartlara uygunluğu ve kullanımıyla ilgili tavsiyelerde bulunan uzmanlar, bayat lastik, hava oranları ve kullanım şartlarının hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Şehirlerarası yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar için kış lastiği zorunluluğu 15 Kasım itibariyle başladı. Uygulama devam ederken, ticari olmayan araç sürücüleri de lastik değişimi için oto lastikçilere gitmeye devam ediyor. Konya’da hava sıcaklıklarının düşmesiyle kış lastiğinin kullanılmasını öneren lastikçi Osman Doğan, "Lastiklerin kış lastiği takılması gerekiyor. Çünkü havalar 10 derecenin altına düştüğü anda kış lastiği takmamız hem aracımızın sağlığı hem kendi sağlığımız için faydalı olur. Güvenli şekilde hareket etmemizi sağlar. Vatandaşlar lastiğin dişleri iyi görünüyor gibi görüyor ama lastiklerin kendisi bayat oluyor. Ondan dolayı lastik değiştirmek istemiyorlar bazen ama kış lastikleri de vakumlu olduğu zaman yol tutuşu ve hakimiyet daha güzel oluyor. Aracımıza lastiklerini takarken örneğin araba arkadan itiş ise arkaya 2 tane lastik takalım yeter diyorlar ama öyle bir durum yok ve kesinlikle 4 tekerleğe de kış lastiği takmamız zorunlu. Sebebi arkadan itiş bir araç, arkadan çekiyor ama fren hakimiyeti önde olduğu için yol tutuşu biraz daha yüksek performans sağlıyor" dedi. "Hava ayarları düşük olduğu zaman lastiklerin yol tutuşu sağlam olur düşüncesi kesinlikle yanlış" Lastikte doğru hava basıncının önemine değinen Osman Doğan, "Hava ayarı zaten lastiğin hayatıdır. Hava ayarları düşük olduğu zaman lastikler yol tutuşu sağlam olur düşüncesi var ama kesinlikle yanlış. Özellikle kış şartlarında yanlış bilinen gerçek; hava basıncı düşünce lastiğin yol tutuşu biraz daha artar düşüncesi yanlış. Lastiğin uygun hava seviyelerinde olması lazım. Lastik diş dediğimiz vakumların açılması gerekiyor ki yola tam temas olsun. Bir diğer konu ise balans ayarı. Tabii ki aracımız normal yolda giderken, atıyorum 100 -120 kilometre süratlere çıkıyoruz ve titreme yapıyor. Titreme zaten araca bir engel değil ama sürücüye tabii ki engel. Sürüş konforu için bu ayarların da düzenli olarak yapılmasını tavsiye ediyoruz" şeklinde konuştu. "Su, güneş gördüğünde lastik bayatlıyor" Araç lastiklerinin üretim tarihine dikkat çeken Doğan, "Lastik sıfır olduğu zaman lastiğin raf ömrü 10 yıldır. Uygun saklama şartlarında 10 yıl lastik takılabilir. Ama üretim tarihi 3-5 sene geçmiş lastik vardır ikinci el olarak satılır, bunlar bazen dışarıda düzenli olarak muhafaza edilmemiştir. Su, güneş gördüğünde lastiğimiz bayatlıyor. Diş vakum olsa da dahi arabanın lastikleri yolu tutmuyor. O yüzden bayatlarına dikkat etmemiz gerekiyor. Uygun saklama şartlarında lastiklerimizi muhafaza etmemiz gerekiyor, bunlar çok önemli hususlar. Lastiğin en büyük düşmanı su ve güneş. Eğer ki uygun saklama şartlarında yaparsak herhangi bir sıkıntımız olmaz, kullanabilirler. Lastiğin bakımında eğer müşterimiz kışlık, yazlık kullanıyorsa, lastikleri değiştirdiği zaman uygun saklama yapması lazım. Lastik mesela çivi batıyor, vida batıyor, lastiğin daha ömürlü olması için önemli olan nokta lastiğe fitil attırmamamız, içinden yama attırmamız gerekiyor. Lastiğin ömrünü zaten fitil kısaltır ve sıkıntı oluşturabilir. O yüzden bunlara müşterimizin dikkat etmesini rica ediyoruz" ifadelerini kullandı. "Jant kırık veya kaynaklı olduğu zaman güvenli bir performans sağlamıyor" Doğan, jant bakımlarının da çok önemli olduğunu, jantlar eğik olduğu zaman sıkıntıya sebebiyet verdiğini belirterek, "Biz deformeleri boyattırarak giderebiliyoruz, yoksa farklı jantlar takabiliyoruz. Ama jantlarımız kırık veya kaynaklı olduğu zaman güvenli bir performans sağlamıyor. Lastiklerde hava inme yapıyor. İndikten sonra da zaten lastiklerimiz ölüyor. O yüzden jant bakımlarını da ihmal etmemeliyiz. Bakımlarını düzenli şekilde yaptırmalarını istiyoruz" diye konuştu.
Ankara Merkez Bankası Başkanı Karahan: "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda alınan mesafeyi önemsediklerini belirtti. Karahan, "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" dedi. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), 2’nci Yüksek İstişare Konseyi toplantısını gerçekleştirdi. Ankara’da gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmalarını TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan gerçekleştirdi. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ise programa onur konuğu olarak katıldı. Toplantıda konuşan Karahan, Merkez Bankası olarak real sektörle çift yönlü iletişime önem verdiklerini ifade ederek, şubelerinde görev yapan uzman ekiplerin, 2013 yılından bu yana firmalarla, real sektör temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirdiğini belirtti. Karahan, "Makro ve mikrobiyatrilerden yaptığımız analizleri, saha görüşmelerinden elde ettiğimiz bilgilerle destekliyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri hem karar alma süreçlerinde kullanıyoruz, hem de çeşitli sektörlerdeki durum ve yapısal sorunlar hakkında tespit yapma fırsatı buluyoruz. Bunları ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla paylaşıyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında iki bin 500’den fazla firmayla, son 5 yılda da toplamda yaklaşık 15 bin firma ile görüştük. Bu sene bu iletişimi bir adım öteye taşımaya karar verdik. Bu doğrultuda para politikası ve makroekonomik görünüm adlı toplantılar yapmaya başladık. Birçok şehirde sanayi ve ticaret odalarıyla, esnaf odalarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler gerçekleştirdik. Yeni yılda da bu toplantılara devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" Yapılan çalışmalarda 3 temel öncelikleri olduğuna değinen Karahan, "Rezerv yeterliliğini sağlamak, KKM bakiyesini azaltmak ve fiyat istikrarını tesis etmek. Merkez Bankası net rezervlerinde 120 milyar dolardan fazla artış kaydettik. Geldiğimiz noktada Merkez Bankası rezervlerinin artık günlük bazda takip edilmediğini görüyoruz. Bu da bize piyasanın, rezervlerimizin belli bir yeterlilik seviyesine ulaştığını düşündüğünü söylüyor. Bildiğiniz gibi şartlı bir yükümlülük olan KKM hesaplarının bakiyesi 143 milyar dolara ulaşmıştı. Şu anda bu bakiyenin 1 milyar doların altına indiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu konuyu da başarıyla gündemden çıkarmış oluyoruz. Üçüncü ama en önemli önceliğimiz fiyat istikrarı. En önemli diyorum çünkü rezerv ve KKM konularının kök sebebi olan yüksek enflasyon, aynı zamanda vatandaşın alım gücünü ve yaşam standartını düşürüyor. Bu nedenle ilk olarak enflasyonu kontrol altına almayı hedefledik. Aldığımız tedbirlerle enflasyonun yüzde 75’i aşmamasını sağladık. Daha sonra dezenflasyonu tesis ettik ve geldiğimiz noktada enflasyonun yüzde 31 seviyesine indiğini görüyoruz. Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz. Hem kısa dönem göstergeler hem de orta vadeli görünüm bize dezenflasyonun sürdüğünü ve süreceğini gösteriyor. Bu düşüşün kalıcılığını sağlamak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Elbette bu dönemde uygulanan politikaların real sektör üzerine bir takım etkileri söz konusu. Ancak geldiğimiz noktada ekonomideki büyümenin kompozisyonun değişerek devam ettiğini görüyoruz. Bununla birlikte ciddi bir sektörel dönüşümün de gerçekleştiği açık. Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" dedi. "Fiyat istikrarı demek faizlerin kalıcı olarak düşük olması demek" Fiyat istikrarının önemine değinen Karahan, açıklamalarına şu sözlerle devam etti: "Bildiğiniz gibi fiyat istikrarına giden yolda bazı maliyetler olabiliyor. Bu maliyetlere neden katlanılması gerektiğini anlatmak istiyorum. Sonrasında bugüne kadar enflasyonda yaşadığımız düşüşü nasıl sağladığımızı, bunun hangi kaynaklar aracılığıyla gerçekleştiğini anlatacağım. Bu aynı zamanda bize bundan sonraki düşüşün nasıl olacağı hakkında da bir fikir verecek. Son olarak kamuoyunda sık sık konuşulan faiz kararlarımız hakkında bir değerlendirme yapmak istiyorum. Burada hem vatandaş için hem real sektör için önemli olan, belirleyici olan piyasadaki faizler. Piyasadaki faizler ne zaman düşer? Piyasa faizleri Merkez Bankası’nın politika faizinden nasıl ve ne ölçüde etkilenir? Bu etki hangi unsurlara bağlıdır? Bu konuda bir değerlendirme yapacağım. Böylelikle kararlarımızı alırken göz önünde bulundurduğumuz bazı unsurları da vurgulayacağım. Merkez Bankamızın internet sitesini açtığınızda sol üst köşede şöyle bir ifade görürsünüz. Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu fiyat istikrarı konusu neden bu kadar önemli ki, temel amacı bu olan bir kurum kurulması gerekli görülmüş. Bir ülkenin refahı için fiyat istikrarı neden bu kadar kritik? Fiyat istikrarının önemini anlamanın yolu, fiyat istikrarı olmadığında yani yüksek enflasyon ortamında neyi kaybettiğimizi analiz etmekten geçiyor. Hepimiz dönem dönem yaşamışızdır. Bazı şeylerin kıymetini en iyi onu kaybettiğimizde anlarız. Bu nedenle önce yüksek enflasyonun maliyetini anlatarak başlamak istiyorum. Her şeyden önce yüksek enflasyon demek, alım gücünde düşüş demek. Ücretlerde yaşanan artışların refahı aynı ölçüde artıramaması demek, yaşam standartlarına yansımaması demek. Bunun yanında her ne kadar yüksek enflasyon dönem dönem yüksek büyüme ile birlikte görülse de aslında aynı zamanda istikrarsızlık demek. Yüksek enflasyon dönemlerinde büyümenin çok oynak olduğunu görüyoruz. Bazı dönemlerde çok yüksek olabilen büyüme takip eden dönemlerde yavaşlayabiliyor. Maliyet artışları da benzer şekilde hareket ediyor. Bu nedenle yüksek enflasyon dönemleri genelde öngörülebilirliğin son derece düşük olduğu dönemler. Bunun neticesinde de böyle dönemlerde uzun vadeli planların ve uzun vadede verimlilik artışı sağlayacak yatırımların yapılması zorlaşıyor. Dolayısıyla bu dönemler uzun sürdüğü takdirde ekonominin verimliliği düşüyor ve uzun vadeli potansiyeli de zarar görüyor. Fiyat istikrarını sağladığınızda ise aynı zamanda öngörülebilirliği tesis etmiş oluyorsunuz. Bunun yanında fiyat istikrarı demek faizlerin kalıcı olarak düşük olması demek ve finans sektörü tarafından uzun vadeli finansmanın uygun şartlarda sağlanabilmesi demek. Uzun vadeli finansman imkanı ve öngörülebilirlikle birlikte düşük enflasyon yatırım ortamında ciddi bir iyileşme sağlar. Bu iyileşme ile beraber uzun vadeli yatırımlar yapılabilir hale gelir. Ülkenin büyüme potansiyeli artar, büyüme sürdürülebilir hale gelir. Büyümenin getirdiği refah artışı toplumun birçok kesimi tarafından daha dengeli şekilde paylaşılabilir." "Özel tüketim büyümesinin dengelenmesi, ekonomideki büyüme için oldukça önemli" 2020 yılından sonra Türkiye’nin yeniden yüksek enflasyonla tanıştığına değinen Karahan, 5 yıllık süreçte enflasyonun ortalama olarak yaklaşık yüzde 45 olarak gerçekleştiğini ifade etti. Karahan, "Bu dönem aynı zamanda para politikasının gevşek olduğu, kredi maliyetlerinin düşük tutulduğu ve kredi miktarının da oldukça bol olduğu bir dönemdi. Yani yatırım yapmak isteyenin, finansmana ulaşmak isteyenin ne erişim ne maliyet açısından zorlanmayacağı bir ortamdı. Böyle bir dönemde yatırımların hızlanmasını beklersiniz. Ancak veriye baktığımızda fiyat istikrarı döneminde neredeyse yüzde 8’i bulan yatırım büyümesinin bu söz konusu dönemde hızlanmak bir yana yavaşladığını gördük. Bu son dönemin bir başka özelliği ise büyüme oranlarının fiyat istikrarı dönemine benzer olması. 2004-2019 yılları arasında ortalama yüzde 5.5 kadar büyüyen Türkiye ekonomisi, ondan sonraki 5 yılda da benzer oranda büyüdü. Peki yatırım büyümesi bu dönemde zayıfladı ise ekonomi nasıl aynı hızda büyümeye devam etti? Sorunun cevabı aslında özel tüketimde yatıyor. Fiyat istikrarı döneminde yıllık bazda yüzde 4.5 büyüyen özel tüketim, yüksek enflasyon döneminde yüzde 10 oranında ve neredeyse tarihi olarak en büyük seviyelerde büyüdü. Bu büyüme kompozisyonu çok sağlıklı değil. Verilere baktığımızda yüksek enflasyon döneminde yani 2020’den sonraki dönemde yatırımlar Yüzde 5.7 büyürken özel tüketim yüzde 10 oranında yani yatırımlardan çok daha yüksek oranda büyüyor. Üretim kapasitesinin bu hızla artmadığı bir ekonomide bu kadar hızlı özel tüketim büyümesi ancak ithalatla mümkün. Nitekim ekonomimizde de bunu gördük. 2023 başında cari açığın milli geliri oranı ithalattaki artış kaynaklı yüzde 5’i aştı. Fiyat istikrarını sağladığımızda bu büyüme kompozisyonunun geçmişte olduğu gibi düzeleceğini yani yatırım tüketim dengesinin çok daha sağlıklı seyredeceğini düşünüyoruz. Özel tüketim büyümesinin dengelenmesi ve büyüme kompozisyonunun iyileşmesi dezenflasyon için önemli olduğu kadar ekonomideki büyümenin dengeli olabilmesi için de oldukça önemli. Bildiğiniz gibi parasal sıkılaşmaya başlayalı iki yıldan fazla bir süre oldu. Geldiğimiz noktada büyüme kompozisyondaki dengelenmenin ne boyutta olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Şu anda baktığımızda yatırım büyümesinin yüzde 7,7 olduğunu özel tüketimdeki hızla artışında önemli ölçüde törpülendiğini görebiliriz. Ve tıpkı anlattığım gibi yatırım büyümesinin özel tüketimden daha hızlı olduğu ve dolayısıyla büyümenin daha sürdürülebilir olduğu bir görünüm elde etmiş olduk" ifadelerini kullandı.
Kocaeli Sokakta 60 bin dolar bulan temizlik görevlisi: "Aklımdan asla kötü bir niyet geçmedi" Kocaeli’nin Darıca ilçesinde ağacın dibine bırakılan poşetin içinde bulduğu 60 bin doları polise teslim eden temizlik görevlisi, "Aklımdan asla kötü bir niyet geçmedi" diyerek çalıştığı firma tarafından ödüllendirildi. Bayramoğlu Mahallesi Plaj Yolu Caddesi’nde bir zincir markette temizlik görevlisi olarak çalışan İbrahim Ada, 2 gün önce sabah temizliği sırasında market önündeki ağacın dibinde bırakılmış kargo poşetini fark etti. Poşeti çöpe atmak üzere eline alan Ada, içinin dolu olduğunu fark edince durumdan şüphelenerek market müdürüne bilgi verdi. Market müdürüyle birlikte paketi kontrol eden çalışanlar, içinde çok miktarda dolar görünce parayı Darıca İlçe Emniyet Müdürlüğü Merkez Amirliği’ne giderek teslim etti. Polis ekipleri tarafından yapılan sayımda paketteki miktarın toplam 60 bin dolar olduğu tutanakla kayıt altına alındı. Polislerin yaptığı çalışmalar neticesinde sahibi bulunarak dolarlar teslim edildi. "Aklımdan hiçbir kötü niyet geçmedi" 60 bin doları bulan İbrahim Ada, "Poşeti geri dönüşüme atmak için aldım ama ağırlığını fark edince açtım ve para olduğunu gördüm. Hemen müdürüme gösterdim. Birlikte kontrol edip polise teslim ettik. Karakolda sayım yapıldı ve 60 bin dolar olduğu ortaya çıktı. Aklımdan asla kötü bir niyet geçmedi. Paranın sahibi geldi, teşekkür etti" dedi. Firma tarafından ödüllendirildi İbrahim Ada’nın örnek davranışı, çalıştığı firma tarafından da karşılıksız bırakılmadı. Firma yetkilileri, Ada’ya hediye çeki ve çeşitli hediyeler takdim ederek sergilediği dürüstlükten dolayı teşekkür etti. Firma yetkilisi Yakup Berk, "İbrahim Bey’in hassasiyeti örnek bir davranıştır. Poşeti fark ettiğinde hemen yönetimi bilgilendirmiş, ardından emniyet ekipleri çağrılarak para tutanakla teslim edilmiştir. Sayımda 60 bin dolar olduğu tespit edildi. Kendisine bu duyarlılığından dolayı teşekkür ediyoruz" diye konuştu.