EĞİTİM - 08 Mayıs 2023 Pazartesi 10:50

Prof. Dr. Çağrı Erhan: 'Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır'

A
A
A
Prof. Dr. Çağrı Erhan: 'Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır'

Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından, TOKAMER'in desteği ile “Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Dış Politikası: Tarih, Kuramlar, Aktörler, Meseleler" başlıklı bilimsel bir kongre düzenlendi. Kongrede konuşan Prof. Dr. Çağrı Erhan, “Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır” dedi.

Cumhuriyetin 100. Yılı Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen kongrede Hollanda, Azerbaycan ve Türkiye’den toplam 36 üniversiteden 47 bildiri sunuldu. Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan’ın açılış konuşmasını yaptığı kongrenin ilk paneline Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Prof. Dr. Mustafa Aydın ve Prof. Dr. Mensur Akgün konuşmacı olarak katıldı. Kongrede Türk Dış Politikasının tarihi ve geleceğinin akademik boyutuyla ele alınacağını kaydeden Prof. Dr. Erhan, en önemli dönüm noktalarının ise Lozan Antlaşması olduğunu vurguladı. Bu antlaşmanın, Türkiye’nin sınırlarının belirlenmesi, bağımsızlığının ve egemenliğinin tescillemesi bakımından çok önemli olduğunun altını çizdi.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: 'Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır'

Dönüm noktalarıyla başarılı bir 100 yıl

Prof. Dr. Mensur Akgün, Türk Dış Politikasının, Lozan temel olmak üzere, 100 yıllık bir başarı hikayesi olduğunu belirtti. Lozan’ın başarılı bir diplomasi sürecinin sonunda imzalanabildiğine dikkat çeken Akgün, bunu hem savaşta karşımızda olan müttefiklerin zafiyetlerinden yararlanılarak, onlarla tek tek anlaşmalar imzalanması hem de o zaman yeni ortaya çıkan ve kaderi Türkiye ile özdeşleşen Sovyetler Birliği ile yakınlaşmasıyla mümkün olduğunu hatırlattı. Akgün, “1925’te imzalanan Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması Türkiye Sovyetler ilişkilerini bambaşka boyuta taşıdı. 1933’te Montrö, 1939’da Hatay sorununu çözen antlaşma önemli dönüm noktalarıdır. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşına girmemiş olması, savaş sonrası yalnızlıktan kurtulmak için 1946’da ABD ile ilişkilerini geliştirmesi ve NATO’ya girmesi de dönüm noktalarıdır” diye konuştu. Bununla birlikte bazı hatalar da yapıldığına değinen Akgün, “Keşke 6-7 Eylül olayları olmasaydı, İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına daha fazla uyabilseydik, keşke Kıbrıs meselesine, AB ile ilişkilerimizde sorun oluşturacak şekilde yaklaşmasaydık. Ama genel olarak 100 yıllık süreçte dış politikamızın bir başarı hikayesi olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: 'Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır'

Ortak sevinç ve travmalar üzerinden Türk Dış Politikası değerlendirildi

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan da Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıcından itibaren bütün dış politika tavırlarına baktığınızda pozitif bir anlayış benimsediğini ifade etti. Dışlanmış hissetmesine rağmen olumlu ilişkiler kurmayı ve statükoyu korumayı istediğini ve kendisini egemen güçlerin yanında konumlandırdığını anlatı. Diğer taraftan Psiko-politik alanında çalışmalar yaptığını belirterek, olayların ve psikolojik durumların karşılıklı etkileşimlerine, yansımalarına baktıklarını söyledi. Türkiye’nin sağlam bir ulus ve devlet hikayesi olduğunu ifade ederek, geçmişten bugüne “Zafer” anlatısını benimsediğine değindi. Lozan’ın da bunun en önemli sembolik parçası olduğunu kaydeden Deniz Ülke Arıboğan, “Türkiye rövanş arayan, arayışı olan, saldırganlaşan bir ülke değil. İlişkilerini diplomasi ile yürütmüş, hiç toprak kaybetmemiş, artıda olan bir ülke” değerlendirmesini yaptı. Sembollerin de önemine değinen Arıboğan, ulusal kimliklerin dış politikayı şekillendirdiğini anlattı. Son zamanlarda Cumhuriyetin seçilmiş zafer anlatısı olan İstiklal Harbi yerine, Osmanlı ile ilişkilendirilecek zaferler üzerinde durulduğunu söyledi.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: 'Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır'

Çanakkale Zaferinin, 1453 İstanbul’un Fethinin, hatta 1071 Malazgirt Zaferinin gündeme getirilmesini buna bağladı. 15 Temmuz’un da bu meyanda sembol niteliği olduğuna değinen Arıboğan, “Seçilmiş bir travma üzerinde, yas ve ağıt kültürünün öne çıktığını görüyoruz. Dönemsel olarak Türkiye’nin kimliğini de değiştirebilecek bir durum bu. Köprülere, yollara isimleri verilen şehitlerin, savaş kahramanlarının yerine ikame edildiği, yeni bir anlatı görüyoruz. Bunlar iç politikaya yönelik gibi görünüyor ama dış dünyaya karşı, ülkelerin psikolojilerini etkiliyor. Kendini düşmanlarla çevrili, hasmane bir ortamda gören ülkelerin dış politikası da pasif ve savunmacı oluyor” değerlendirmesini yaptı. Dış politika konusunda ciddi dönüşlerin de yapılabildiğini belirten Arıboğan, “Eski Osmanlı havzasında yeni bir ekonomik iş birliği ortaklığı ile yola çıktığımız, mayınları temizlediğimiz bir yolda, şu anda bütün sınır hattını İran, Irak, Suriye Ermenistan’a kadar duvarla kapattığımız yeni bir duruma geçiyoruz. Bu çok doğal olarak pasif ve savunmacı bir anlayışın sonucu” diye konuştu. Arıboğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarından itibaren, Lozan’ın oluşturduğu psikoloji ile savunmacı olmaktan uzaklaşıldığını dile getirerek, “Türkiye, hasım olarak batıyı görmemiştir. Türkiye’nin ‘ötekisi’, 1918’de İstanbul’u işgal eden İngiltere ya da güney ve güneydoğu hattını işgal eden Fransızlar, İtalyanlar da değildir. Türkiye ulusal kimliğini geliştirirken ‘ötekisi’ olarak zaman zaman kendi tebaasını Rum, Ermeni ve Yahudileri seçmiştir ama asıl kendi hayaletini, Osmanlı geçmişini seçmiştir. Bu, o zamanlarda dış dünya ile pozitif ilişkiler kurması için fırsat oluşturmuştur. Bundan dolayı dış politika anlamında ‘ötekisini’ konjonktürel olarak sürekli yenilemiştir. Bazen Sovyetler Birliği, Yunanistan, İsrail, İran ya da Suriye olmuştur. Şu anda ise net olarak ABD’dir” diyerek tarihle süreci değerlendirdi.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: 'Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır'

Coğrafya ve tarih bağlamında değişen Türk Dış Politikası

Prof. Dr. Mustafa Aydın ise coğrafya ve tarih bağlamında dış poltikatı ele aldığı değerlendirmesinde 1920’ler ve 1990’lar olmak üzere 2 büyük kırılma noktasının söz konusu olduğunu söyledi. Mustafa Aydın ayrıca Türkiye’nin, bu ilk dönemde büyük bir imparatorluktan, ulus ve bölge devletine dönüştüğünü ve adaptasyon süreci geçirdiğini kaydetti. 1990’lardaki radikal değişimin ise uluslararası sistemdeki soğuk savaşın sona ermesiyle, Türkiye’nin bir kanat ülkesi olmaktan çıktığına ve yakın çevresini farklı okumaya başladığına işaret eden Aydın, daha geniş bir nüfus alanı olduğunu gördüğünü, bu yaklaşımına 1990’larda Orta Asya, 2000’lerde Kafkaslar ve Balkanlar, 2010’da Ortadoğu’ya yönelik olduğunu anlattı.

Bunlara rağmen Türk Dış Politikasının, belli süreklilikleri olduğunu da ifade eden Mustafa Aydın, bunun sınırlılıklarından ve limitasyondan kaynaklandığını açıkladı. “Orta büyüklükte olan bir devlet durumumuzu değiştiremedik. Üst gelir düzeyine ulaşacağımızı düşünüyorduk ancak bunu henüz gerçekleştiremedik. Orta gelir grubundan çıkamadık. Sınırlı ekonomik güç, sınırlı ulusal kaynaklar ile uluslararası sistemin hala büyük devletler tarafından domine ediliyor olması gibi nedenler, zincirlerini kırmaya çalıştığı dönemlerde engel olarak karşısına çıktı” değerlendirmelerini yaptı.

Türk Dış Politikasında etkili olan 3 sendrom

Mustafa Aydın, ayrıca ideoloji ve siyasi parti gözetmeksizin Türk Dış Politikasında etkili olan 3 önemli sendromdan bahsetti. “Bunların ilki Yalnız Kurt sendromu. ‘Türkün, Türk’ten başka dostu yoktur’ sözünde kendini buluyor. Mesela yaptığımız ankette ‘Türkiye dış politikasını yürütürken kimle iş birliği yapmalıdır?’ diye soruyoruz. Halkın yüzde 27’si gibi önemli bir kısmı hiç kimse ile diyor. İkincisi Sevr Sendromu. Türkiye’yi parçalayacakları düşüncesi. 150 yıllık tarihi yaşanmışlıklar bunlara kaynaklık ediyor. Üçüncüsü de Hegemon sendromu. Yakın coğrafyamızda bizim dışımızda başka bir hegemon istemiyoruz. Bunlarla rahatsız ilişkiler kuruyoruz. Fırsat bulursak da biz egemen olalım istiyoruz” dedi.

Prof. Dr. Çağrı Erhan: 'Lozan, 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli dönüm noktasıdır'

“Uluslararasıcı bir stratejisi olmalı”

Mustafa Aydın da son olarak gelecek dış politikasında “Uluslararasıcı” olarak tanımlanabilecek büyük bir strateji gerektiğinin altını çizdi. Parametrelere baktığınızda Türkiye’nin 4 farklı cephesi olduğunu ve bunları doğru kullanmasının önemine değindi. Batı da güçlü olmak isteyen Türkiye’nin, doğuda da güçlü olması gerektiğini anlattı. Karadeniz coğrafyası için politika geliştirmemiş bir Türkiye’nin, Ortadoğu’da etkili olamayacağını, batıda da ciddiye alınmasının mümkün olmadığını kaydetti. “Ayaklardan biri güçsüz ise topal masa oluyorsunuz” benzetmesini kullanan Aydın, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye, bu tarihi ve zor coğrafyada gerçekçi ve pragmatik olmaz ise bu sayılan sendromların bazıları gerçeğe dönüşebilir. O nedenle Diplomasi, Diyalog ve Develepment ile yani akıl, fikir ve izan çerçevesinde, ekonomik güç ve halkın refahını da göz önünde tutarak etkili bir dış politika izlemesi gerekiyor.”

“Yeni Durumlar, yeni hedefler belirlenmeli”

Prof. Dr. Çağrı Erhan panelin sonunda, günümüzde değişen şartları anlayabilmek için tarihi yeniden okuma ihtiyacından söz etti. Değişen durumlara göre yeni hedefler belirlenmesinin altını çizen Erhan, “Küresel ısınma, iklim değişikliği uluslararası ilişkileri de etkiliyor. Geçmişte Türkiye’ye ağır sanayi ile uğraşmayın, siz tahıl ambarı olarak Fransa’yı İtalya’yı besleyin diyorlardı. Şimdi su azalıyor, biz de Ukrayna tahılına tabii oluyoruz. Tabii afetler ya da tabii kaynaklar da ilişkileri etkiliyor. Karadeniz’de doğalgaz, Gabar Dağları’nda petrol çıkıyor. Devletlerin gizli arşivleri açılıyor. Bilmediğimiz yeni durumları öğreniyoruz. Bunlara göre geleceği planlamak gerekiyor” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Meclis üyesini sıkıştırıp, aracı yumrukladı… O anlar kamerada Bursa’da Osmangazi Belediyesi Meclis Üyesi Özlem Bodur, trafikte yol verme tartışması sonrası saldırıya uğradı. İddiaya göre yol vermediği gerekçesiyle öfkelenen şüpheli sürücü, Bodur’u takip ederek aracına saldırdı. O anlar kameraya yansırken, şüpheli çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, Hamitler Mahallesi Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı üzerinde seyir halinde olan Özlem Bodur, yol verme meselesi nedeniyle tanımadığı bir sürücünün tepkisiyle karşılaştı. İddiaya göre şüpheli sürücü, bu nedenle trafikte Bodur’u sıkıştırarak sinkaflı el hareketlerinde bulundu. Sıkıştırma nedeniyle durmak zorunda kalan Bodur, bu sırada araçtan inen şahıs A.G.’nin saldırısına uğradı. Şüpheli önce aracın aynasını kırdı, ardından araca yumruk atıp olay yerinden uzaklaştı. O anlar kameraya yansırken, şüphelinin "Seninle görüşeceğiz, seni öldürürüm" şeklinde tehditlerde bulunduğu iddia edildi. Olay sonrası polis merkezine başvuran Osmangazi Belediyesi Meclis Üyesi Özlem Bodur, maddi zarar oluşmadığını ancak hakaret ve tehditlere maruz kaldığını belirterek şikâyetçi oldu. Yapılan araştırmada söz konusu aracın sahibinin A.G. olduğu tespit edildi. Şüpheli A.G.’nin ifadesinde suçlamaların bir kısmını kabul ettiği öğrenildi. Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda adliyeye sevk edilen şüpheli A.G., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan, olayın ardından AK Parti ve MHP’li milletvekillerinden ve Meclis üyelerinden Özlem Bodur’a destek mesajları geldi. Milletvekilleri, trafikte şiddetin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak sürecin yakından takip edileceğini ifade etti.
Aydın Bir kişinin öldüğü kaçak define olayında 1 tutuklama Aydın’ın Efeler ilçesinde iddiaya göre define aramak için kaçak kazı yaparken girdiği tünelde mahsur kalan şahıs ekiplerin saatler süren arama çalışmasının ardından ölü olarak bulunurken, tünelin dışında bekleyen diğer şahıs ise jandarmadaki işlemlerinin ardından sevk edildiği adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay, sabaha karşı Kalfaköy Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, define aramak için kaçak kazı yaptıkları iddia edilen şahıslardan biri açtıkları tünele girdi. Dışarıda kalan T.Y. (44) içerideki Sezer Ayhan (32) isimli arkadaşından uzun süre haber alamayınca durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine bölgeye jandarma, AFAD, UMKE, Jandarma Arama Kurtarma Ekibi (JAK) yönlendirildi. Kısa sürede bölgeye gelen ekipler tünel içerisindeki Ayhan’a ulaşmak için çalışma başlattı. Yaklaşık 20 metre uzunluğundaki tünelin uzun ve dar olması ekiplerin çalışmalarını güçleştirirken, saatler süren kurtarma çalışmalarının ardından Ayhan ölü olarak bulundu. İzmir İl Afet Müdürlüğü’nden getirilen temiz hava besleme sistemi ile mahsur kaldığı tünelden ölü olarak çıkarılan Ayhan’ın cansız bedeni hastane morguna kaldırılırken, kesin ölüm nedeni yapılacak olan otopsinin ardından belli olacak. Tutuklandı Tünel dışında kalan T.Y. isimli şahıs jandarma ekipleri tarafından gözaltına alındı. Jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen T.Y. çıkartıldığı adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İstanbul Emre Belözoğlu: "Minimum 7-8 oyuncuyla beraber değişmesi gereken bir takımımız var" Kasımpaşa Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, minimum 7-8 transfer yapılması gerektiğini söyledi. Trendyol Süper Lig’in 17. haftasında Kasımpaşa deplasmanda oynadığı Galatasaray’a 3-0’lık skorla yenildi. Mücadelenin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Kasımpaşa Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, "Galatasaray’a karşı yapabileceğimiz net bir şekilde detaylandırdığımız yerler vardı. Oyunu tutmak adına bence elinden geldiğince uygulamaya çalışan bir oyuncu grubum var. Oyunu 1-0 tuttuk. Galatasaray geçiş yaparken, topu kaptırdığınızda geçişe geçişte güçlü bir takım. Set hücumunda güçlü bir takım. İki tarafı da çok iyi oynayabilen bir takım. Bunun hazırlığını yapmıştık. 1-0 giderken 65-70’te hamle yaptık. Hamlenin karşılığında da biraz daha cüretkar oynamaya çalıştık. Böyle olunca da biraz daha onların daha rahat alan bulmasını vesile oldu. Hücum anlamında isteklerimizi yapamadık. Defans anlamında belli alanlarda Galatasaray’ı sıkıştırdık. Oyuncularımın isteğini, arzusunu görebiliyorum. Devreyle beraber değişmemiz gerekiyor. Kasımpaşa ilk defa sahasında maç kazanmadan devreyi bitirdi. O yüzden takımımızda değişim kaçınılmaz gibi duruyor. Hemen yarından itibaren 3 gün antrenman yapacağız. 2 Ocak’ta kampa gideceğiz. Minimum 7-8 oyuncuyla beraber değişmesi gereken bir takımımız var. İnşallah bunu yaparız" diye konuştu. Gelmeden önce kadroyla ilgili ekibiyle değerlendirme yaptığını ifade eden Belözoğlu, "Buna rağmen en iyisini yapmak için buradayız. Kadroyu güçlendireceğimizi düşündüğümüz bir devre arası var. Bence Kasımpaşa’nın bunu yapması gerekiyor. Kerem (Demirbay) iyi bir oyuncu. İsmi geçen oyunculardan biri de o. Topu tutmada, yönlendirmede o benim istediğim oyunu ortaya çıkabilecek bu tarz oyunculara ihtiyaç var gibi görünüyor. Ceyhun Bey’le görüştük, başkanlarımızla görüştük. Takımın güçlenmesi adına bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum. 17 maçın minimum 8-9 galibiyet çıkarabilecek bir takım inşa edeceğiz. Şikayet edecek durumda değilim. Şikayet etmemeliyim bu kadroya geldiysem. Bugün planlarımızın bazıları tuttu, bazıları tutmadı. Karşımıza güçlü bir takım vardı" şeklinde konuştu. "Elimde peynir, domates varken, kimse benden sucuklu ya da sosisli pizza beklememeli" Elindeki kadroyla iyi işler çıkarmaya çalıştığını vurgulayan Emre Belözoğlu, "Elindeki malzemeyle en iyi lezzeti çıkarabilecek oyunu yapmak durumundayım. Elimde peynir, domates varken, ben sadece peynirli domatesli en güzel pizzayı yapmalıyım. Kimse benden sucuklu ya da sosisli pizza beklememeli. Bu işin gerçeği budur. Teknik adamlar bir şeyleri konuşurken biraz daha gerçekçi yaklaşmalılar. Ben burada elimdeki mevcutla bile en iyi neyi yapabilirim, bunun derdindeyim. Ofansif anlamda kesinlikle değişmemiz gereken, gelişmemiz gereken yerler var" ifadelerini kullandı. Her çalıştırdığı takımın kendisine tecrübe olduğunu aktaran Belözoğlu, "Elimizdeki güce göre en lezzetlisini yapmak zorundasınız. Ankaragücü’yle yaşadığımız süreç tamamen bence hakemlerin organize ettiği bir süreçti. Antalyaspor, geçen sene bence yine ligin en sıkıntılı kadrolarından bir tanesiydi ama bence iyi iş çıkardık. Lige çok iyi başladık. 4 maçta 9 puan aldık. Camia mutsuz, 4 maçın 4’ünü de kazanmamız gerekiyor diyorlardı. Ben o yüzden bıraktım. Çünkü bazen ülkede gerçeklerle karşılaşmak istemeyen bir grupla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Gerçekçi bakacağız. Bunları tecrübe olarak görüyoruz. Teknik adamlık kariyerimde iyi de gitse kötü de gitse hedeflerimden vazgeçmeden yoluma devam edeceğim. Bu bir tecrübe. Hep böyle bakarım" diyerek sözlerini tamamladı.