SAĞLIK - 26 Kasım 2017 Pazar 02:42

Psikologdan şiddet gören kadınlara uyarı

A
A
A
Psikologdan şiddet gören kadınlara uyarı

Psikolojik Danışman Fatma Yücel, toplumda şiddeti yaşayan kadınların, bu duruma rıza göstermemesi gerektiğini belirterek, "Kadınlar geleneksel olarak bu duruma rıza gösterecek şekilde yetiştiriliyor ve bu yüzden yasal yollara başvurmuyor. Bu aşağılık duygusuyla, bu travmayla sürekli yaşamak zorunda kalıyor. Özellikle doğu kültüründe yaşayan kadınlar bunu gelenek veya yetiştirilme tarzı olarak görmemeli" dedi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle açıklama yapan Psikolojik Danışman ve Oyun Terapisti Fatma Yücel, şiddet gösteren bireylerde öfke kontrolü, dürtü kontrolü bozukluğu ve buna benzer problemler olduğunu ifade ederek şiddetin topluma etkileri hakkında bilgi verdi. Kadına yönelik şiddette birçok faktörün ortaya çıktığını söyleyen Yücel, "Bunun içerisinde psikolojik ve sosyolojik olarak niyet ve zihniyet meselesi vardır.

Biyolojik olarak baktığımız zaman cinsiyet faktörü ortaya çıkabilmektedir. İnsanın doğasında doğuştan getirdiği iki faktör vardır. Cinsellik ve saldırganlık vardır. Cinselliğe baktığımız zaman erkeklerdeki testesteron hormonunun beraberinde saldırganlığı getirdiği görülmüştür. Bu saldırganlığın önünü kesemediğiniz zaman öfke kontrolü sağlanamadığı zaman şiddet ve şiddete meyilli hareketler ve davranışları beraberinde getirir. Psikolojik faktöre baktığımız zaman bu şiddeti uygulayan kişilerde genellikle antisosyal kişilik bozukluğu, dürtü kontrol bozukluğu, öfkesini kontrol edememe gibi sebepler olduğunu görürüz" diye konuştu.

"Atasözlerimizin bile çok büyük etkileri var"

Toplumsal ve sosyolojik olarak bakıldığı zaman kültürde bu durumun çok fazla etkilerinin ortaya çıkabildiğine dikkat çeken Yücel, "Atasözlerimizin bile çok büyük etkileri vardır. Mesela ‘kızını dövmeyen dizini döver.' 'Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etme’ gibi atasözleri kadınları aşağılayan, ikinci sınıf insan seviyesine getiren ve daha çok değersizleştiren bir kadın potansiyeli ortaya çıkarabilmektedir. Bunun yanında kadın erkeklere göre biraz daha güçsüzdür. Erkeklerde fiziksel güç biraz daha çok fazla olduğu için cinsellik, saldırganlık toplumsal ve sosyolojik faktörlerle birlikte beraberinde şiddeti de getirebilmektedir. Bu duygular kadınlarda olumsuz benlik imajı, aşağılanan, kendini değersiz gören potansiyeli ortaya çıkarmaktadır. Unutmayalım ki dünyanın yarısını kadınlar oluşturuyor.

Çocuklarımızı kadınlar yetiştiriyor ve şiddet gören, aşağılanan bir kadın nasıl daha iyi çocuklar yetiştirebilsin" şeklinde konuştu.

Yücel, "Şiddetin kendisi üzerinde oluşturduğu travmayı, etkiyi kabul edebilmelidir. Bizim toplumumuza bakıldığı zaman kadınlar şiddetin genellikle çok normal bir şey olduğunu sanıyor. Geleneksel olarak böyle yetiştiriliyorlar ve bunu normal bir durum olarak karşılıyor. Bu yüzden yasal yollara başvurmuyorlar ve bu aşağılık duygusuyla bu travmayla sürekli yaşamak zorunda kalıyorlar" dedi.

"Çocuklar üzerinde büyük etkisi var"

Şiddetin çocuklar üzerinde büyük etkileri olduğunu ifade eden Yücel, şunları kaydetti:

"Çünkü bu çocuklar anne ve babalarının bu durumuna şahit oluyor. Şiddete şahit olan, şiddeti gören çocuklar unutulmamalıdır ki yarın öbür gün şiddete meyilli yetişkinler olarak yetişecektir ve bu sağlıklı bir toplum yapısı oluşturmaz. Yapılan araştırmalara göre duygusal, psikolojik ve fiziksel olarak şiddet gösteren bireyler çocukluğunda veya geçmişinde şiddete maruz kalmış, aile içerisinde problem yaşayan kişilerdir." 

Emrah Kızıl - Murat Başal
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Nevşehir Kapadokya’nın lezzetleri ‘Kapadokya’da Bahar Sofraları’ etkinliğinde görücüye çıktı Kapadokya bölgesinin önemli organizasyonlarından biri olan ’Kapadokya Gastronomi Festivali’ bu yıl ’Kapadokya’da Bahar Sofraları’ adı altında Kapadokya Üniversitesi’nin ev sahipliğinde başladı. İlki 2022 yılında yapıldığında Kapadokya bölgesinde gastronomi rüzgarını başlatan festival; yine insan, tarih ve doğa temaları üzerinden yürütülüyor. Tarih boyunca kadim topraklarda yaşamış çeşitli kültür ve inançlara sahip insanların baharın gelişini, şifa, bolluk ve bereket beklentileriyle anlamlandırarak kutladıkları Hıdırellez’in geleneksel lezzetleri öne çıkartılıyor. Katılımcılar doğanın uyanışı ile insanın yeşeren umutlarının bütünleştiği, mevsimsellik ve yerelliğin ön planda tutulduğu Kapadokya’da Bahar Sofraları etkinliği ile gastronomi alanında kanaat önderleri Kapadokya’nın gastronomi mirası ile tanışma imkânı buldu. Nevşehir Valiliği himayesinde Kapadokya Üniversitesi, Ürgüp Kaymakamlığı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), Ahiler Kalkınma Ajansı (AHİKA) ve Kapadokya Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği (KAPTİD) iş birliği ile düzenlenen festival, Kapadokya Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Bölümü ile Kapadokya bölgesinin değerli şeflerinin öncülüğünde hazırlanan ve ’Kapadokya’da Bahar Sofraları’ sloganı ile sunulan öğle yemeği ile başladı. Kapadokya Üniversitesi Gastronomi bölümü mutfağında hazırlanan ve bölgeye özgü birbirinden farlı tatların bir araya getirildiği festivalde, özellikle küllü mısırlı ısırgan çorbası ve tatlı su balığından yapılan fava tabağı dikkat çekti. Kapadokya yöresinde yetişen bitkilerden yapılan yemeklerin ön plana çıktığı etkinlikte katılımcılara, taze otlu, asma yapraklı, bölgeye özgü bulgur pilavı ile sunulan kuzu yahninin yanı sıra, bazlama üzerinde karamelize edilmiş soğan ile sunulan kuzu ciğeri ve bölgede yetişen otlarla yapılan gözlemeler ikram edildi. Tıbbi ve aromatik bitkiler uzmanı Saniye Gezer, bölgede yenilenebilir otlardan bir araya getirdiği su ritüeli hazırladı. Bölge özgü yemeklerin sunumunun yapıldığı festivalde konuşan Anadolu Halk Mutfakları Araştırmacısı ve Program Yapımcısı Adnan Şahin, "Kapadokya’da bu yıl 3.’sü yapılan bu festivalin gecikmiş bir festival olduğunu düşünüyorum. Bölgenin gastronomik zenginliğinin öne çıkması konusunda çok önemli bir çalışma" dedi. Akademisyen şef ve TV yapımcısı Asuman Kerkez de yenilen yemeğin damağa imza atması gerektiğini söyledi. Kerkez, "Bu festival gerçekten çok önemli, belki de yüz yıllar önceki reçeteleri burada tatma ve deneyimleme şansınız oluyor. Kapadokya’yı çok seviyoruz. Her sene buraya keyifle geliyoruz. Eskiyle yeniyi bir araya getirmeyi çok iyi başarıyorlar. İçeride birbirinden güzel nefis şeyler tattık. Özellikle tatlı su balığından yapılan bir fava tabağı var. O tabak benim favorimdi. Bunun üzerine yetiğin hiçbir şey o tadı değiştiremedi. Yemek böyledir, damağınıza imza atar. Yıllar sonra bile hatırlarsınız" ifadelerini kullandı.