GÜNDEM - 25 Eylül 2015 Cuma 17:10

Şahin: 'Hac organizasyonunu Türkiye'ye versinler'

A
A
A
Şahin: 'Hac organizasyonunu Türkiye'ye versinler'

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Suudi yetkililere seslenerek, 'Hac organizasyonunu bize versinler. Türkiye oradaki organizasyonu kimsenin burnu kanamadan hac vazifesini yaptırır' dedi.

Partinin İl Başkanlığı tarafından Eflani ilçesinde düzenlenen bayramlaşma programına katılan Mehmet Ali Şahin, Suudi Arabistan'da meydana gelen faciaya değinen Şahin, Mekke'de yaşanan ölümlerin üzerinde düşünmek gerektiğini söyledi. "Buna 'kader', 'vade geldi', 'ecel' deyip geçebilir miyiz?" diyen Şahin, “Hacda meydana gelen olayı 'Ecel-i kaza' olarak görüyorum. 2 milyon insan hacı olacak gelmiş. 2 milyon insan çok değil. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da teröre karşı miting yapıldı, 2 milyon insan vardı orada. Hiçbir olumsuzluk olmadan, hiç kimsenin burnu kanamadan dağıldılar. 2 milyon insanın Mekke'de Arafat'ta o geniş arazide ibadetlerini huzur içinde yapabilmeleriyle ilgili gerekli tedbirler alınabilir. Tedbir açısından ciddi bir noksanlık olduğunu düşünüyorum. Bir vinç devrildi, ölenler oldu. Daha önce kazalar oldu. Her yıl binlerce hacı dünyanın çeşitli bölgelerinden gelmiş hayatlarını kaybediyorlar. Allah rahmet eylesin, üzüntümüz büyük mübarek bayramda. 750'nin üzerinde ölü. Bundan daha fazla da yaralı var. Çok az da olsa Türk vatandaşı da var hayatını kaybeden. İnşallah sayısı artmaz. Tedbir açısından eksiklik var" dedi.

“HAC ORGANİZASYONUNU TÜRKİYE'YE VERSİNLER”
Mekke ve çevresinin Suudi Arabistan toprakları içinde olduğunu, ama o kutsal mekanların tüm Müslümanlara ait olduğunu da belirten Şahin, “Oradaki güvenlik sorununu çözmek için Müslüman ülkelerin bir araya gelerek bir çözüm geliştirmelerinde yarar var.

Efendim, 'Oradan gelen, buradan gelen sıkışmışlar birbirlerini ezmişler'. Olacak şey mi? Dünyaya bunu nasıl izah edersiniz? İzahı var mı? Bine yakın insan, 750 kişi hayatını kaybetmiş. Böyle bir şey olabilir mi? Lütfen böyle milliyetçilik yaptığımı düşünmesin. Bize versinler, Türkiye oradaki organizasyonu kimsenin burnu kanamadan hac vazifesini yaptırır Allah'ın izniyle. Ücret de talep etmiyoruz. Suudi Arabistan hükümetine sesleniyorum; verin bize, Türkiye'ye. Türkiye olarak oradaki organizasyonu çok nizami bir şekilde hallederiz, çözeriz" diye konuştu.
Suudi yetkililerin faciayla ilgili kurallara uymadıkları gerekçesiyle hacıları suçladığını kaydeden Şahin, şunları söyledi:

"Kardeşim tedbiri sen alacaksın. Düzeni sen sağlayacaksın. Onları yönlendireceksin. Afrika'dan gelmişler. Yol, iz bilmeyebilirler. Onları öğretecek, yol gösterecek sizsiniz. Yönlendirme levhaları, hatta insanlarla onlara rehberlik edecek sizsiniz. Bunun mazereti olamaz. İhmal sonucu ölümler meydana gelmiştir. Bundan sonra bunların yaşanmamasını diliyorum." 

YASİN ERDEM 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.