ASAYİŞ - 28 Mayıs 2014 Çarşamba 11:39

Sinem Özdemir bulundu mu ?

A
A
A
Sinem Özdemir bulundu mu ?

Samsun’da, 14 yıl önce 5 yaşındayken evlerinin önünde oynarken kaybolan Sinem Özdemir’i bulmak için başlatılan soruşturma kapsamında bir evin mutfağına gömülmüş çocuk cesedi bulundu.

Cesedin küçük kıza ait olup olmadığı DNA testiyle belirlenecek.

Samsun’da, 14 yıl önce 5 yaşındayken evlerinin önünde oynarken kaybolan Sinem Özdemir’i bulmak için çalışma başlatan Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir hafta önce kendisine bu olayın çözülmesi için verdiği dosyayı kurduğu özel ekiple araştıran Cumhuriyet Savcısı Vedat Soğukpınar, kısa sürede iz sürüp kurduğu özel ekiple bir evin mutfağına gömülmüş çocuk cesedi buldu. Buluntu çocuk cesedinin Sinem Özdemir mi yoksa başka kayıp çocuk mu olduğunu DNA testi belirleyecek.

9 Haziran 2000 tarihinde İlkadım ilçesi Zeytinlik Mahallesi Kalfa Sokak’taki evinin önünde oynarken kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından 5 yaşındayken kaçırılan Sinem Özdemir’in bulunması için bugüne kadar yapılan tüm girişimler sonuçsuz kalmıştı. Kızlarının bulunması için çalmadık kapı bırakmayan, hatta bulana ödül vaat eden baba Mahmut Özdemir, bir süre önce yaptığı açıklamada, 14 yıldır hep kapı çaldığında kızlarının geri döneceği umudu ile yaşadıklarını ve kızının bulunması için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den yardım istemişti.

İHA’NIN HABERİ HAREKETE GEÇİRDİ

İhlas Haber Ajansı’nın (İHA) 10 Nisan 2014 tarihinde yaptığı “14 Yıldır Bitmeyen Umut” başlıklı haber devleti harekete geçirdi. Samsun Cumhuriyet Başsavcı Erol Tosun, Samsun Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi’nin kayıp çocuklar olarak aradığı Sinem Özdemir’in dosyasını yeniden açtı. Başsavcı Tosun, Samsun Cumhuriyet Savcısı Vedat Soğukpınar’ı Sinem’in bulunması için özel olarak görevlendirdi. Bir hafta önce dosya kendisine ulaştığı öğrenilen Savcı Soğukpınar, Samsun Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu’ndan oluşan özel bir ekip kurdu ve iz sürmeye başladı. Savcı Vedat Soğukpınar, kurduğu özel ekip ile önce Sinem’in kaybolduğu tarih ve öncesi çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan tutuklanan veya serbest kalanlar ve yargılananlar arasında bir araştırma yaptı. Önce kişiler daha sonra da ayrıntılar araştırıldı. Çok sayıda istismar suçlusuna ve ailesine ulaşıldı.

EŞİNİN İFADESİ ORTAYA ÇIKARDI

Kavak ilçesinde 1995 yılında 2 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz edilip öldürülmesi olayıyla ilgili yargılanan, delil yetersizliğinden beraat eden ve 6 yıl önce evinde kendisini asarak intihar eden evli 2 çocuk babası Ahmet D.’nin eşinin intihar sonrası verdiği ifadede, kendisini öldürmesini gerektirecek bir sebep olmadığı görüşünü belirtmişti. Savcı Soğukpınar, Ahmet D.’nin eşinin ifadesine yeniden başvurdu. Genç kadının verdiği ifade sırasında, Sinem’in kaybolduğu tarihte kendisinin köyde olduğunu, eve geldiğinde eşinin mutfağa beton döktüğünü belirterek, “Eşim gün boyu beton dökmüş ve kan ter içinde kalmıştı. Kendisine ‘niçin beton döktüğünü’ sorduğumda ise ‘Mutfakta su sızıyordu. Onun için beton döktüm’ demişti. Ben de kendisine ‘birlikte yapsaydık’ diye söylemiştim” dedi.

Betonlama ayrıntısından yola çıkan savcı ve ekibi, boş olan evde inceleme yaptı. Mutfak tezgahının yanındaki duvarda sonradan sıva izi tespit edildi ve tezgahın altında kazı çalışması yapıldı. Yaklaşık bir metre kazı yapıldıktan sonra çocuk cesedine ait kemiklere, kafatasına ve çocuk kol saatine rastlandı.

Cesedin Sinem Özdemir’e mi ait olduğu yoksa, Türkiye’de kayıp bir başka çocuğa mı ait olduğu Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek DNA sonucu belli olacağı öğrenildi. Dehşete düşüren olay, Samsun’da büyük yankı uyandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."