GÜNDEM - 13 Mayıs 2015 Çarşamba 08:55

Soma ders oldu, iş güvenliği üniversiteye girdi

A
A
A
Soma ders oldu, iş güvenliği üniversiteye girdi

301 işçinin hayatını kaybettiği Soma faciasının birinci yıl dönümünde Nişantaşı Üniversitesi, 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında tüm bölümlerinde iş sağlığı ve güvenliği dersi verme kararı aldı.

Manisa’nın Soma ilçesinde Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye ait Eynez Maden Ocağı’nda 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen ve Türkiye’yi yasa boğan Soma faciasında 301 işçinin hayatını kaybetmesinin üzerinden bir yıl geçti. Facianın yıl dönümünde ülke genelinde çeşitli anma programları düzenlenirken bir destek de akademi dünyasından geldi. Nişantaşı Üniversitesi, 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında tüm bölümlerinde iş sağlığı ve güvenliği dersi vererek öğrencilerde bu konuda bir bilinç oluşturmayı hedefliyor. İş sağlığı ve güvenliği konusundaki temel felsefenin düzeltmek değil, önlemek olduğuna dikkat çeken Nişantaşı Üniversitesi İcra Kurulu Üyesi Burak Kılanç, önümüzdeki eğitim döneminden itibaren Nişantaşı Üniversitesi çatısı altındaki tüm bölümlerde iş sağlığı ve güvenliği derslerinin verileceğini söyledi. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili denetim ve mevzuatların önlemeyle ilgisi olması gerektiğini vurgulayan Kılanç, “Bir kaza olduktan ve canlar gittikten sonra, işletmeye yüksek cezaların uygulanmasının çok da bir faydası yok. Kazanın olmaması için sıkı denetimler uygulamak daha faydalı olacaktır. Bu konuda toplumun A’dan Z’ye ve 7’den 70’e eğitilmesi gerekir. Burada da Yükseköğretim Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı’na büyük görevler düşüyor. Üniversite olarak güzel bir uygulama başlattık. Nişantaşı Üniversitesi olarak 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılında tüm öğrencilerimize iş sağlığı ve güvenliği dersini vereceğiz” dedi.

5 LİSANS 59 ÖNLİSANS İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ BÖLÜMÜ
Şu anda 5 üniversitede lisans, 59 üniversitede ise önlisans seviyesinde iş sağlığı ve güvenliği bölümü olduğunu belirten Burak Kılanç, “Milli Eğitim Bakanlığı, daha anasınıfından başlayarak ilköğretim ve ortaöğretim seviyesinde zorunlu ya da seçmeli derslerle iş sağlığı ve güvenliğinin temel kavramlarını anlatmalı. Hatta TEOG’da ve YGS’de bununla ilgili sorular çıkmalı. Bu noktada YÖK’e de görevler düşüyor. Meclis 2547 sayılı kanunun 5. maddesinde yapılacak bir değişiklikle ya da üniversite senatolarının alacağı bir kararla tüm öğrencilerin alabileceği seçmeli ya da zorunlu dersler müfredata eklenebilir” diye konuştu.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda halkın büyük bir çoğunluğunun bilgi sahibi olmadığını ve bu noktada eğitim kurumlarına büyük görevler düştüğünü hatırlatan Kılanç, “Öğrenciler, iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim almalı. Çünkü bu öğrenciler, mezun olup sonra iş yerine gittiklerinde doğru olmayan bir şeyle karşılaştıklarında, onları doğruya çekmeye çalışırlar ya da kişisel haklarının ne olduğunu bildiklerinden bir hak arayışına girerler. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği konusunda gençlerimizin daha ilkokuldan başlayarak bilinçlendirilmesi, gelecekte Soma gibi çok içimizi yakan faciaların yaşanmaması adına bir güvence olacaktır” dedi.

Nişantaşı Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Programı Başkanı Öğr. Gör. Kağan Cenk Mızrak ise, Soma faciasının ardından iş sağlığı ve güvenliği bölümünün daha önemli hale geldiğini söyledi. Çalışma hayatındaki herkesin iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini ifade eden Mızrak, “İş sağlığı ve güvenliği dersi sadece iş sağlığı ve güvenliği bölümünde değil, tüm bölümlerde önplana çıkmaya başladı. İnsan hayatı çok önemli ve insanlar çalışırken her zaman güvende olmak ister. İş sağlığı ve güvenliği de çalışma hayatındaki insanların güvenliğiyle ilgileniyor. Öncelikle çalışma hayatındaki herkesin iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgilendirilmesi, değişen yönetmeliklerle ilgili güncel bilgilendirmelerin yapılması gerekiyor ve çalışma hayatındaki uygulamaların anlatılması gerekiyor. Artık iş sağlığı ve güvenliğinin gerçeklerini görmeliyiz ve her yaştan insanın öğrenmesi için çabalamalıyız” dedi.

BANU EZBER - HÜSEYİN ÇAKMAK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Türkiye’nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor Türkiye’nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor. Erzincan Kemaliye’deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Prof. Dr. Ali Demirsoy’un katkıları ile kuruldu. Müzeyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliye ilçesinde kurulan “Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti” isimli proje kapsamında 2009 yılında kuruldu. Müzenin kuruluşuna Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Aydın Akbulut ve Öğ. Gör. Yusuf Durmuş öncelik etti. Bu müzede sergilenen örneklerin önemli bir kısmı 10 ayrı üniversiteden 48 bilim insanının görev aldığı “Kemaliye ve Çevresinin Biyoçeşitlilik Açısından İncelenmesi” projesi kapsamında bölgeden toplanan jeolojik ve biyolojik örneklerden oluşmakta. Kurulduğu tarihten bugüne bölge halkı, öğrenciler ve ekoturizm açısından önemli bir ilgi odağı oldu. Ülkemizin değişik bölgelerinden ve Kemaliye çevresinden alınan mineral, taş, toprak ve her türlü jeolojik materyal MTA’daki uzmanlara teşhis ettirilerek dolabların içindeki raflarda uygun kaplarda sergilenmekte. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş mineral, kristal, toprak, kayaç örnekleri sergilenmekte. Kemaliye ve çevresinin Gastropad, Bivalvia ve Echinodermata gruplarına ait fosil örnekleri teşhis edilerek, raflarda sergilenmekte. Bir hücreli bitki ve hayvanların mikroskop altında görüntülerinin sunulduğu bir bölüm bulunmakta. Karasal ekosistemin ilk canlı gruplarından olan likenler doğal ortamına uygun habitat ortamları hazırlanarak sergilenmekte. Yine Kemaliye’den toplanan ve teşhis edilen karayosunu örnekleri sergi panolarına yerleştirilerek sunulmakta. Omurgasızların önemli bir kısmı formol ve alkol içinde kavanozlarda etiketleriyle birlikte sunulmakta. Böceklerin büyük bir kısmı, bilimsel örnek hazırlama yöntemine göre içi boşaltılıp tahnit edilmiş, özel böcek iğnelerine geçirilerek panolarda (müze görsel materyali olarak) ya da parazitlere karşı özel korumalı, çekmeli müze dolaplarında saklanmakta. Müzenin en ağırlıklı kısmını böcekler ve herbaryum materyali oluşturmakta. Bölgenin ve ülkemizin tatlısularında ve denizlerinde yaşayan balık örnekleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek (formolalkol) görsel malzemeye dönüştürülerek sergileniyor. Aynı işlem amfibiler için de yapılmıştır. Farklı türlerden oluşan amfibi örnekleri alkollü kaplar içinde ve sergi dolaplarında teşhir edilmekte. Birçok zehirli yılın türünün bulunduğu sürüngen örnekleri de aynı yöntemle görsel malzemeye dönüştürülmüştür. Özellikleri, zehirleri ve korunma önlemleri konusunda bilgiler verilmiştir. Çeşitli fırsatlarla elde edilmiş kuş örnekleri tahnit edilerek sunulmaktadır. Kemaliye ve çevresinden 200 yakın kuş türünün (bir kısmı göçücü, transit) varlığı bilinmektedir. Bu kuş türlerine ilişkin tanıtıcı resimler ve tahnit malzemeleri önemli bir eğitim malzemesi niteliği taşımakta. Türkiye’deki yırtıcıların büyük bir kısmını barındıran yörede, memeliler önemli bir yer tutmaktadır. Soyu tehdit altında olan ayı, kurt, vaşak, sansar, dağ keçisi, porsuk, sincap, yedi uyur, fındık faresi, yer sincabı, çok sayıda küçük memeli ve kemirici türleri yörenin fauna elemanları olarak müzede halkın ve eğitim camiasının hizmetine sunulmuştur. Çeşitli şartlar altında elde edilmiş olan büyük ve küçük memeliler tahnit edilerek üç boyutlu sergilenmiştir. Ayrıca bu memelilerin postları ve bazılarının iskeletleri de sergilenmekte ve tanıtıcı bilgi verilemekte. Kemaliye ve çevresinden teşhis edilen 1000 kadar bitkinin en az yarısı, özellikle soğanlı bitkiler görsel olarak sunulmuştur. Bitkiler müze materyali olarak preslendikten sonra kartonlara yapıştırılmıştır. Bu örneklerin hepsi herbaryum örnekleri olarak özel dolaplarda bilim insanlarının kullanımına açıktır ve sergilenmekte”