KÜLTÜR SANAT - 01 Ocak 2018 Pazartesi 06:50

Sultan II. Mahmud: Kime göre gâvur padişah?

A
A
A
Sultan II. Mahmud: Kime göre gâvur padişah?

Türkiye Gazetesi tarih köşesi yazarı Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, köşesinde birçok tarihi gerçeğe ışık tutan bir yazı kaleme aldı. Sultan II. Mahmud Han hakkında bilinmeyen gerçekleri gün yüzüne çıkaran bu yazıyı sizler için derledik...

Sultan II. Mahmud: Kime göre gâvur padişah?

Osmanlı tarihinin hakkında en çok konuşulan, hizmetleri hakkıyla takdir edilememiş bir şahsiyet Sultan II. Mahmud… Kimine göre "gâvur padişah", kimine göre "büyük ıslahatçı"dır...

Memleketin en buhranlı zamanında tahta çıkan Sultan II. Mahmud, uzun süren saltanatında çok gailelerle uğraştı. Zaman zaman sert icraatıyla devletin çözülmesine mâni olmak kudretini gösterdi. Her sahadaki ıslahat faaliyetleriyle imparatorluğa hayatiyet kazandırdı. Cahil ve mutaassıp bir kesimin reaksiyonunu çekmekle beraber, aklıselim sahipleri tarafından hizmetleri şükranla anıldı; Garb menbalarında bile hürmetle anıldı.

Millî bünye

Sultan II. Mahmud, sadece harbler ve isyanlarla uğraşmadı. Zamanında binlerce bina yapıldı veya tamir edildi. Yollar açıldı veya genişletildi. Köprüler, kuruldu. Buharlı gemi ve makineler alındı. Harbiye ve tıbbiye mekteplerini; ayrıca memur yetiştiren mektepler kurdu. Tophane’de Nusretiye ve Bahçekapı’da Hidâyet; Arnavutköy sahilinde Tevfikiye; Üsküdar Şemsipaşa’da Adliye Câmilerini; Bayezid Kulesi’ni, Mahmudiye, yani Unkapanı Köprüsü’nü, muhtelif yerlerde çeşmeler yaptırdı. Eyüp Sultan türbesi dâhil, İstanbul’daki bütün sahabe kabirleri, hep Sultan II. Mahmud tarafından yaptırılmıştır. Resulullah’ın kabri üzerine yeşil kubbeyi yaptıran O’dur.

Zamanında ilk gazete neşredildi. Modern posta, karantina, nüfus sayımı, rüşdiye adıyla orta mektep teşkilatı, memurların fes ve setre giymesi gibi yenilikler onun zamanına tarihlenir. Klasik Osmanlı siyasî müesseselerinin çoğu başka isimlerle devam etmiş; artık fonksiyonu kalmayanlar kaldırılmıştır. Mesela defterdar, mâliye nâzırı; reisülküttâb, hâriciye nâzırı adını almıştır.

Bu devirdeki ıslahatla, Jön Türk inkılapları asla birbirine kıyas edilemez. Sultan II. Mahmud’un ıslahatı hep millî bünyeye muvafık olarak cereyan etmiştir. Şer’î hükümlerin ve siyasî an’anelerin haleldar olmamasına hususi ihtimam gösterilmiştir. Fes ile şapkanın, kabil-i kıyas olmadığı âşikârdır. Fes, Anadolu’da asırlardır giyilen, Osman Gazi’den beri Türklerin de giydiği kırmızı keçe külahın tekâmül etmiş hâlidir. İbâdet değil de âdete dair işlerde gayrimüslimlere benzemeyi İslâmiyet yasak etmemektedir.

Bürokratların inat ve muhalefetini kırmak adına, devlet dairelerine resmini astırması garip karşılanmakla beraber, zaten az zaman sonra terk edilmiştir. Yeniçerilere duyulan alerji, mehterin de kaldırılmasına sebebiyet vermiş; yerine Mızıka-ı Hümâyun kurulmuştur. Kurduğu sistem, şekil itibariyle günümüze kadar gelmiştir. Şu anda işleyen ne müessese varsa, Osmanlı’ya, ezcümle Sultan II. Mahmud devrine aittir.

Dinî hassasiyet

Alman müşavir Helmuth von Moltke hatıralarında şöyle der: “Sultan’ın dinî hissiyatı o kadar kuvvetliydi ki, vefatından birkaç gün önce, hemen hemen ölüm hâlindeyken, cuma namazı için kendisini Bayezid Câmii’ne taşıtması bunu ispat eder...” Vefatından 2 sene evvel çıkarttığı bir fermanla, Osmanlı memleketinin her yerinde 5 vakit namazda cemaate devam edilmesini emretmiştir. Es’ad Efendi’nin yazdığı Dürr-i Yektâ isimli Türkçe ilmihali bütün şehir, kasaba ve köylere yollatmıştır. İlkmektep tahsilinin bütün Osmanlı vatandaşlarına mecbur kılınması da onun fermanıyla olmuştur.
Kışlada her birliğe cemaatle namaz için tabur imamı ve dinî müşkillerin halli için alay müftüleri tayin etmiştir. Battal Gazi Destanı, Hayber Kalesi Cengi gibi hurafe cinsinden kitaplara alışmış askerlerin okuması için, Hanefî mezhebinin kurucularından İmam Muhammed’in harb hukukuna dair Siyer-i Kebir kitabını Türkçe’ye tercüme ettirmiş; kışlalarda okunmasını emretmiştir.
Hekimbaşı Abdülhak Molla der ki: “Yeni süvari birliklerinin teşkili esasında, iki seneye yakın bir müddet Râmi Kışlası’nda bulunan padişah, her geceyi başta kışla câmii olmak üzere, Eyüp, Davud Paşa, Topçular gibi câmilerde zikir, dua ve ilim sohbetiyle geçirmiştir.” Kendisi evvelce amcazâdesi Sultan III. Selim’in tesiriyle Mevlevî muhibbi idi. Mevlevî Halet Efendi’den kurtulunca, muhtemelen temayülü değişmiş ve ağabeyi Sultan IV. Mustafa gibi, Nakşibendî tarikatine girerek, Yahya Efendi tekkesi şeyhi Mehmed Nuri Efendi’ye bağlanmıştır.

Hepsi evlâdımdır

“Ben teb’amdan Müslümanları ancak câmide, Hristiyanları kilisede, Musevileri havrada tanımak isterim. Aralarında başka gûna bir fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kâvidir ve hepsi hakikî evlâdımdır” diyecek kadar da, İslâmî müsamahaya sahipti. “Herkes kendi içinde yaşasın; ama kanun önünde eşittir” manasına gelen bu sözü, şimdiki tabirle demokrat şahsiyetine delildir.

Kendisine "Gâvur Padişah" diyenler, Yeniçeri Ocağı ile beraber tekkelerini kapattığı münharif Bektaşîlerdir. 1837 senesinde bir cuma namazına giderken Galata Köprüsü üzerinde atının önüne çıkan Saçlı Şeyh adında bir meczup, Bektaşi tekkelerini kapattığı için bu şekilde hitap etmiştir.

Hâdiseyi ilk nakleden Ubicini, bu kişinin Bektaşi meczubu olduğunu söylerken; bilahare hâdiseyi nakledenler sözün sahibini “şeriatçı bir hoca”ya dönüştürmüşlerdir. Padişah, tasavvuf erbabı, bütün Osmanlı padişahları gibi, dini bütün bir şahsiyettir. Ancak Bektaşîlerin başlattığı bu aleyhte propaganda, her kesimden insana tesir ederek bugüne kadar gelmiştir. Bektaşîlerin, Osmanlılara ve Nakşibendîlere olan aleyhtarlığı bununla başlar. Meşrutiyetten sonra ikisinden de intikam alma imkânı bulmuşlardır.

Şefaat ya Resûlallah!

Hücre-i Saadet’e hediye gönderdiği altın şamdan münasebetiyle yazdığı ve Resûlullah’a sevgisini terennüm ettiği na’t pek içlidir:
Şamdan eyledim ihdâya cür’et yâ Resûlallah.
Muradım dergâh-i ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!
Değildir ravdaya şâyeste, destâvîz-i nâçizim.
Kabulünde kıl ihsân inayet, yâ Resûlallah!
Kimim var hazretinden gayri, hâlim eyleyem ilâm.
Cenâbındandır ihsân, mürüvvet, yâ Resûlallah!
Dahîlek, el-emân, sad el-amân, dergâhına düştüm,
Terahhum kıl, bana eyle şefâat yâ Resûlallah!
Dü âlemde kıl istishâb, Hân Mahmûd-ı Adlîyi,
Senindir evvel ü âhirde devlet yâ Resûlallah!

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tunceli Asgari ücret artışı sonrası Tunceli’de fiyatlar mercek altında 2026 yılı için asgari ücretin yüzde 27 artışla net 28 bin 75 liraya yükselmesinin ardından, Tunceli’de yılbaşı öncesi fahiş fiyat ve hijyen denetimleri dört kurumun ortak çalışmasıyla kent merkezi ve ilçelerde gerçekleştirildi. Asgari ücretin 2026 yılı için yüzde 27 zamla net 28 bin 75 lira belirlenmesinin ardından, yılbaşı öncesi fiyat istikrarının korunması ve vatandaşların mağdur edilmemesi amacıyla denetimler artırıldı. Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, asgari ücret artışının tüm mal ve hizmet fiyatlarına birebir yansıtılmasının ekonomik gerçeklerle bağdaşmadığı vurgulanarak, ücret artışını gerekçe göstererek fahiş fiyat uygulamalarına yönelen işletmelere karşı en ağır idari ve hukuki yaptırımların uygulanacağı bildirildi. Bu kapsamda Ticaret Bakanlığı talimatları doğrultusunda Tunceli Valiliği koordinesinde yürütülen çalışmalarda; Ticaret İl Müdürlüğü, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, Tunceli Belediyesi ve Defterdarlık ekipleri kent merkeziyle birlikte ilçelerde sahaya inerek fiyat, hijyen ve tüketici hakları başta olmak üzere çok yönlü denetimler gerçekleştirdi. "Vatandaşlarımızın mağdur olmaması adına bizler denetimlerimizi ekipler halinde sürdüreceğiz" Ticaret Bakanlığı’nın talimatıyla kent genelinde denetimlerin aralıksız devam ettiğini ve vatandaşların mağdur olmaması için gereken her önlemin alınacağını vurgulayan Tunceli Ticaret İl Müdürü Kayahan Topal, "Yaklaşan yılbaşı öncesi Ticaret Bakanlığı ve valiliğimizin talimatlarıyla sadece Tunceli şehir merkezinde değil, ilçelerimizde de rutin denetimlerimize devam ediyoruz. Bugün de Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüzden, Tunceli Belediyesinden ve Defterdarlığımızdan denetim ekiplerimizle beraber 4 kurum ortak bir denetim gerçekleştirdik. Her kurum kendi bünyesinde denetimlerini gerçekleştirdiler. Çok fazla olumsuz bir durumla karşılaşmadık. Vatandaşlarımızın mağdur olmaması adına bizler denetimlerimizi ekipler halinde sürdüreceğiz. Desteklerinden dolayı valimize ve bakanımıza teşekkür ediyorum" dedi. "Denetim sıklığımızı bugünlerde artırmaya devam ediyoruz" Tunceli Tarım ve Orman İl Müdürü Yavuz Suat Pala ise "Tüketim sıklığının arttığı bugünlerde gerek halk sağlığını korumak, gerekse tüketicini daha sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamak için bugün burada Ticaret İl Müdürlüğü, zabıta ve Tarım İl Müdürlüğünden gıda kontrol ekiplerimizle beraber toplu tüketim yerlerini, üretim ve satış yerlerini fiyat ve hijyen yönünden denetliyoruz. Denetim sıklığımızı bugünlerde artırmaya devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Adana Yüz felcine yönelik güncel cerrahi yaklaşımlar Adana’da değerlendirildi Yüz felcinde rekonstrüksiyon yöntemlerinin tüm yönleriyle ele alındığı 21. Başkent Kulak Burun Boğaz Günleri, Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kışla Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Kulak burun boğaz alanının bilimsel buluşmalarından biri olan 21. Başkent Kulak Burun Boğaz Günleri, yüz felcinde rekonstrüksiyon yöntemlerinin tüm yönleriyle ele alındığı kapsamlı bir programla Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kışla Yerleşkesi’nde yapıldı. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı tarafından düzenlenen toplantı, alanında uzman hekimleri Adana’da bir araya getirdi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Alper Nabi Erkan, "Bu yılın ana teması, kulak burun boğaz cerrahisinin en zorlu alanlarından biri olan ‘Fasiyal Paralizide Rekonstrüksiyon Yöntemleri’ olarak belirlendi. Toplantı kapsamında, yüz felci hastalarına güncel yaklaşım yöntemleri, cerrahi teknikler ve uzun dönem sonuçlar hem teorik sunumlar hem de canlı cerrahi uygulamalar eşliğinde ele alınacak. Yıllar içinde istikrarlı biçimde büyüyerek bilimsel bir platform haline gelen toplantımıza katkı sunan herkese teşekkür ederim" ifadelerini kullandı. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent N. Özlüoğlu da Başkent Kulak Burun Boğaz Günleri’nin her yıl artan bilimsel içerik ve katılımla sürdüğünü kaydetti. Özlüoğlu"Bugün yapacağımız toplantıda yüz felci gibi emek, sabır ve deneyim gerektiren bir alana kapsamlı biçimde odaklanmayı hedefledik. Toplantının teorik bilgi ve canlı cerrahi uygulamalarıyla katılımcılara en iyi şekilde fayda sağlamasını ve genç meslektaşlarımız için ilham verici bir ortam oluşturmasını diliyorum. Organizasyonun gerçekleşmesine verdikleri destek dolayısıyla Başkent Üniversitesi yönetimine, Merkez Müdürü Prof. Dr. Birol Özer’e ve Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi çalışanlarına emeklerinden dolayı teşekkür ederim" dedi. Toplantının davetli konuşmacısı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İsa Kaya, yüz felcinin yalnızca kasların değil, yüz ifadesi ve bireyin kimliğini de etkileyen bir durum olduğunu belirtti. Kaya, bu alandaki cerrahi yaklaşımların teknik olduğu kadar hastaya saygıyı ve hekimlik anlayışını da yansıttığını ifade etti. Dört ana oturum şeklinde düzenlenen bilimsel program kapsamında, akut ve uzun dönem yüz felçlerinde sinir dekompresyonu, sinir ve kas transferleri, üst ve alt yüz reanimasyonu ile gözün korunmasına yönelik cerrahi stratejiler olgu sunumları ve videolar eşliğinde değerlendirildi. Toplantının en dikkat çekici kısımlarından biri olan canlı cerrahi bölümünde, Doç. Dr. Kaya tarafından gerçekleştirilen operasyon katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi.