GENEL - 09 Nisan 2008 Çarşamba 12:19

Teslim olan PKK'lıdan şok itiraflar

A
A
A
Teslim olan PKK'lıdan şok itiraflar

1991 yılında terör örgütü PKK'ya katılan Rızgar kod adlı A.A isimli örgüt mensubu teslim olduktan sonra terör örgütünün son durumu hakkında bilgiler verdi.

Rızgar kod adlı PKK'lı terörist A.A, Şırnak'ın İdil ilçesinde 11 Ocak 2008 tarihinde teslim oldu. 

Terör örgütü PKK'ya 1991 yılında katıldıktan sonra Irak'taki kamplarda eğitim alan A.A, İdil İlçe Jandarma Komutanlığına teslim oldu. Verdiği ifadede örgütün politikalarını beğenmediğinden dolayı kaçtığını belirten terörist A.A, örgütün son durumuyla ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. 

Eğitimimizi bayan belediye başkanının eşi verdi

1994 yılında Kuzey Irak'a geçme isteğinin örgüt tarafından kabul edildiğini ve Gabar-Cudi dağlarını aşarak Haftanin kampına geçtiğini belirten A.A,
 "1994 yılında Türkiye'de askerler tarafından çok büyük çaplı operasyonlar yapılıyordu. Zaman zaman da Türk savaş uçakları Haftanin bölgesini bombalıyordu. Örgüt sınır ötesine yapılacak ilk operasyonun Haftanin bölgesine yapılacağını değerlendirerek buradaki birliklerin büyük çoğunluğunu başka bölgelere dağıttı. Bu sebeple bizim eğitim devresi de Haftanin de yarım kaldı ve eğitimi tamamlamak üzere burada siyasi eğitim alan örgüt mensupları Metina kampına gönderdiler. Metina kampında 3 ay kadar siyasi eğitim devam etti. Buradaki eğtimimizi bayan olan belediye başkanının kocası olan Hozan kod isimli örgüt mensubu verdi" dedi.

PKK ile KDP istihbaratı işbirliği yapıyor

KDP'nin kontrolünde olan Dohok kentinde kalırken örgütün KDP'nin istihbarat kanadıyla işbirliği içerisinde olduğunu belirten A.A, "Ben örgütten kaçarak ilk önce KDP'ye teslim oldum. Benim durumumda olan örgüt mensuplarından KDP'nin bilgisi dahilinde faydalanılmak istiyordu. Derik bölgesinde bulunan örgüte ait cephanelikleri göstermem için KDP'ye müracaat etmişler. KDP durumu bana bildirdi ve kendilerinin garantörülüğünde örgüt mensuplarıyla Türkiye'ye gidip bildiğim cephaneliklerin yerini örgüt mensuplarına göstermem için bana baskı yaptılar. Ben mecburiyetten dolayı bunu kabul ettim" diye konuştu.

Cezaevine notlar protez bacaklar arasında gidiyordu

A.A isimli örgüt mensubu, örgüt içinde faaliyet yürüttüğü yıllarda örgütün tüm cezaevlerinde olan örgüt mensupları ile irtibatı ve onlara gidecek notları, mektupları Emin Arslan'ın annesi olan kadının yaptığını ifade ederek, " Bu şahsın kanser nedeni ile bir bacağı kesilmişti ve protezdi ve bu protez içerisinde yapılan bir gizli bölmede cezaevine gidecek notlar gizlenerek gönderiliyordu" dedi.

PKK 2007 Aralık ayında 1 ton patlayıcı aldı

PKK Terör örgütünün 2007 yılı Aralık ayı içerisinde Kuzey Irak bölgesi Zaho kentinde bulunan silah pazarındaki Iraklı bir silah tüccarından yaklaşık bir ton kadar patlayıcı mühimmat aldığını belirten A.A isimli örgüt mensubu şunları söyledi: "Bu mühimmat içerisinde dinamit lokumları, TNT kalıpları ve plastik patlayıcı mühimmat bulunduğunu biliyorum. Örgüt mensupları mayın ve patlayıcı maddeleri genellikle silah tüccarları aracılığıyla temin etmektedirler". 

Vergi adı altında haraç alıyorlar

A.A isimli örgüt mensubu, PKK'nın Kaşura alanı ora bölgesi ve Haftanin alanı Şeraniş bölgesinde gümrük noktaları bulunduğunu ve bu noktalardan geçiş yapan kaçakçılardan vergi adı altında para toplandığını kaydetti.

PKK - KDP ilişkisi 2007 yılına dayanıyor

2001 yılında Mesuz Barzani'ye bağlı KDP güçleri ile örgüt arasındaki ilişkinin resmi bir boyut kazandığını ifade eden A.A isimli örgüt mensubu, şöyle konuştu:  "2001 yılı sonlarında Celal Talabani'ye bağlı YNK güçlerinin güç kaybetmesi neticesinde PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ile uzlaşma yoluna gitmiştir. 1999 yılına kadar örgüt ihtiyaçlarını YNK üzerinden temin ederken 1999 yılı sonrasında YNK ve KDP güçleri tarafından ihtiyaçlarını temin etme yoluna gitmiştir. Bu durum 2003 yılı Mart ayında ikinci körfez savaşına kadar bu şekilde devam etmiştir. İkinci körfez savaşından sonra ise Kuzey Irak bölgesinde yaşayan Kürt halkının ABD desteği ile güç kazanmış olup o zamana kadar tanınmayan bölgesel yönetimler uluslararası zeminde tanınmaya başlandı. 

Barzani durumdan hoşnut

Mesut Barzani bölgesel Yönetim Başkanlığına seçildikten sonra PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne olan bakış açısı tamamen yumuşadı. Bu yumuşamanın amacının ise Kürt ulusal önderliğine oynayan Mesut Barzani'nin konumunun zarar görmemesi üzerinedir. Çünkü Kürt olan bir grupla mücadele etmenin Kürt ulusal önderliğine geçişinde büyük zarar vereceği duygusunun Mesut Barzani'de hakim olmasıdır. 

Ayrıca Mesut Barzani'nin diğer bir amacı da PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün bölgede tamamen yok olmasını engelleyerek Türkiye'nin iç sorununun devam etmesini sağlamak, bölgede kendi yapılanmalarını oluşturarak iç sorunlarını çözmek ve bölgede güçlü bir konuma gelmektir. 

Barzani ve Talabani arasında bölüşülüyorlar

Mesut Barzani yönetiminin kaçan örgüt mensuplarına yönelik olarak da bu örgüt mensuplarını kendi bünyesinde barındırarak gücünü muhafaza etmeye çalışmaktadır. Bu süreçte Celal Talabani de boş durmayarak PKK/KONGRA-GEL terör örgütü bünyesinde kopan yönetici veya savaşçı konumundaki örgüt mensuplarını, bunlardan bazıları Ferhat kod adlı Osman Öcalan, Nizamettin Taş, Halil Ataç, Ekrem, Serhat, eski Mardin eyalet komutanı Delil, Mahit Tatvan, Sakine Batman, Xelin, Sarı Osman ve Dilara gibi örgüt mensupları 2003 yılı sonlarında örgütten ayrılarak ayrı bir grup kurdular. 

Talabani ileride kullananmayı amaçlıyor

Ancak bu grup daha sonrasında Osman Öcalan'ı da dışlayarak Talabani güçlerine katıldılar. Kontrol altına alarak finans sağladı, ev verdi, kamp verdi, maaş bağladı. Celal Talabani'nin bu gruba yardım etmesinin nedeni önümüzdeki süreçte Türkiye ile ilerde sıkıntılar yaşarsa bu grubu Türkiye'ye karşı kullanmaktır. Bu grup Celal Talabani himayesinde oluşturulan PVDK (Kürdistan Demokrat Yurtsever Partisi) çatısı altında bulunmaktadır. Ancak şu ana kadar her hangi bir faaliyetleri olmamıştır".

Barzani Türkiye'de parti kurmak istiyor

Mesut Barzani'nin Türkiye iç işlerine yönelik ilk olarak eski Mardin milletvekili ve Cizre'de ikamet eden Şerafettin Elçi önderliğinde KDP çizgisinde hareket eden bir Kürt partisi kurma çabası içerisinde olduğunu aktaran A.A isimli örgüt mensubu, "DTP'nin alternatifi olarak kurulacak olan bu partinin Türkiye içerisinde Kürtlerin siyasi alanda etkili olması sağlanmaya çalışılacaktır. Mesut Barzani tarafından bu parti çalışmalarına katılan şahıslara Kuzey Irak bölgesinde şirket kurmaları ve ekonomik açıdan etkili olmaları için yardımcı olunmaktadır. 

Bu şekilde yeni kurulacak parti için ekonomik açıdan üst seviyeye getirme çabası içerisindedirler. Türkiye içerisinde üniversiteyi kazanmayan Kürt gençlerini parasız olarak Irak kuzeyinde Mesut Barzani'ye bağlı Süleymaniye, Duhok ve Hevler'de bulunan üniversitelerde okuma, barınma ve burs imkanı sağlamıştır. Irak'ta bulunan üniversitelerde okuyan Kürt gençlerini Türkiye içerisinde uzun bir vadeye yayarak Kürtlerin siyasal alanda haklarını savunabilecek kadrolaşmaya gitme çabası içerisindedirler" diye konuştu. 

Parastin adında istihbarat teşkilatı kuruldu

A.A, sözlerini şöyle sürdürdü:  "Irak'taki Kürdistan federe bölgesindeki resmi dairelerin tamamında Doğu ve Güneydoğu'daki illerin hatta batıda Hatay'ı dahi içine alan haritalar asılıdır. Resmi asayiş araçlarının üzerinde de bu haritalar bulunmaktadır. Parastin adında (Savunma) istihbarat teşkilatını kurdu. Başına Mansur Barzani'yi getirdi. Barzani'nin kurduğu bu istihbarat örgütü Türkiye'ye yönelik olarak faaliyet yürütmektedir. KDP'yunun imkan ve kabiliyetleri hakkında bilgi toplamaktadır. Türkiye içerisinde bu istihbarat örgütüne bir çok kişi bilgi aktarmaktadır. İngiltere, Belçika, Hollanda, Danimarka, Fransa, Almanya ve Amerikan vatandaşı olan Kürtler Parastin içerisinde görev yapmaktadırlar".

PKK'nın füzeleri var

Türkiye'nin Kuzey Irak bölgesine olası bir sınır ötesi harekat için teskere kararının alınmasına müteakip, Irak kuzeyinde bulunan Hayırsız Dağı'nın güney yamacında bulunan eteklerine ağır silah olarak karadan karaya orta menzilli füze, karadan havaya füze, çok sayıda uçaksavar bataryaları, 105'lik toplar, 5-6 tane kadar Amerikan tanklarına benzemeyen ve Irak ordusuna ait olmayan tankların yerleştirildiğini belirten A.A isimli örgüt mensubu, bu ağır silahların daha sonra aynı bölgeden geri çekildiğini
ileri sürdü. 

Örgüte en büyük katılımın İran'dan

Örgüt içerisinde hizipleşme olduğunu ve bu hizipleşmenin amacının PKK/KONGRA-GEL terör örgütü içerisinde güç dengelerini elinde bulundurma çabası olduğunu ileri süren A.A, örgüte en büyük katılımın İran'dan yapıldığını söyledi.

Irak ordusu silahları PKK'da

Amerika'nın Irak'ı işgalinden sonra Irak ordusuna ait silah ve mühimmatlar terör örgütünün eline geçtiğini belirten A.A isimli örgüt mensubu, "Özellikle Irak ordusu Bağdat düştükten sonra ellerinde bulunan silahları bırakarak evlerine gittiklerinden mevcut silahların halk tarafından ve örgüt mensupları tarafından toplanarak kamplara aktarılmıştır. ABD askerleri de bu duruma göz yummuşlardır" dedi. 

PJAK'ı, ABD kurdurdu

Örgütün İran'da faaliyet gösteren kolu PJAK'ın kadrolarının ve silah malzeme ihtiyaçlarının PKK tarafından karşılandığını belirten A.A isimli örgüt mensubu, PJAK'ın kurulmasını ABD'nin istediğini ve temellerinin 2. körfez savaşı sonrasında atıldığını aktardı. A.A isimli örgüt mensubu, sözlerini şöyle sürdürdü:  "ABD'nin amacı savaşın ikinci adımı olarak İran'ı görmektedir. Bu süreçte PJAK'ı kullanarak İran'ı zayıflatacak ve olası bir İran harekatında da PKK ve PJAK güçlerini İran devletine karşı kullanacak. Zaten kurulduğu günden beri PJAK'ın tüm külfetini ABD karşılamaktadır. Şu an Kandil dağının İran kısmına düşen sarp arazilerde PJAK güçleri konuşlanmış vaziyettedir. Bu araziler çok sarptır ve neredeyse İran'ın bu güçleri buradan çıkartması imkansızdır. ABD'nin PJAK'ı kurmasındaki temel amaç zaten budur. ABD isterse örgütün bir kısmını değil tamamınıda PJAK adı altında İran devletine karşı kullanabilir. Örgütün buna hayır deme veya kabul etmemek gibi bir şansı bence yoktur. Çünkü ben inanıyorum ki ABD bugün istediği takdirde örgütün Kuzey Irak'taki faaliyeti son bulur ve burada örgüt faaliyet yürütemez. Örgüt ABD'nin istediği dışında, ABD'nin politikalarına aykırı olarak hareket edemez".

Örgüte olan katılımların büyük kısmı DTP'nin gençlik kollarından

A.A isimli örgüt mensubu itiraflarına şöyle devam etti: " Örgütün Avrupa'da özellikle İsveç ve Almanya'da örgütün mağaza-market türü kuruluşları vardır. Buraları işleten şahıslar özellikle örgüte uzak gözüken şahıslardan seçilir, buraların karı örgüte gelmektedir. Suriye ülkesi Şam şehri civarında örgütün zeytin yağı ve sabun fabrikaları vardır. Buraların karı da örgüte gelmektedir. Örgütün mahmurdaki kampında doktorluk yapan Alman bir bayan vardır. Benim bildiğim şu son dönemlerde örgüte olan katılımların büyük kısmı DTP'nin gençlik kolları vasıtasıyla olmaktadır. Buralara gelen gençlerin zaafları tespit edilerek, bu gençlerin kandırılması sonucu örgüte eleman temin edilmektedir. Geçmiş yıllardaki yapmış olduğu mayınlama eylemlerini artırarak devam ettirecektir, kırsal alanda fırsat buldukça operasyon yapan birliklere pusu türü, vur-kaç türü eylemler yapabilirler, yine özellikle metropol şehirlerde bombalama, molotof atma, işyeri kundaklama, araç yakma eylemleri olacaktır."

Suikastlar olabilir

Geçmiş yıllanunan örgüte ait cephanelikleri göstermem için KDP'yrda özellikle 2003 yılında örgütün gündemine gelen ve çok tartışılan ancak kabul görmeyen bir eylem tarzının son dönemde yine örgütün gündemine geldiğini ve tartışıldığını belirten A.A isimli örgüt mensubu, örgütün özellikle bürokrat, general, milletvekili gibi özellik arz eden şahıslara karşı suikast türü eylemler yapabileceğine dikkat çekti.
 
Örgüt seçimi kayıp olarak gördü

Örgütün sözde özel kuvvetlerinde faaliyet yürüten bazı örgüt mensuplarının suikast eğitimi aldığını belirten A.A, örgütün bağımsız milletvekillerinin seçilmesi için etkili bir politika yürüttüğünü kaydetti. 

A.A, şöyle konuştu: "Örgüt elindeki tüm imkanlarını kullanarak bu millet vekillerinin seçilmelerine destek olmuştur. Ancak seçim sonuçları hiç örgütün umduğu gibi olmadı. Örgüt için büyük bir kayıp olarak göründü. Bu milletvekilleri sayesinde meclis çatısı altında Kürt halkının hakları savunalacaktı ve ileriki yıllarda asıl hedef olan bir Kürt devletinin kurulması için çalışmalar yapılacaktı. DTP ile örgüt arasında bir bağ olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz. DTP'nin izleyeceği politikanın belirlenmesi,
seçimlerdeki adaylarının belirlenmesi, kadrolarının belirlenmesi tamamen örgütün kontrolündedir. Aynı zamanda DTP içerisinde örgütün istediği doğrultusunda faaliyet yürüten ve tek görevi örgüte yeni katılım kazandırmak olan özel olarak teşkilatlara yerleştirdiği şahıslar vardır. Bana isim olarak soracak olursanız ben isim bilmiyorum, çünkü uzun süredir Türkiye dışındayım partinin hiçbir organı ile irtibatım olmadı, eğer olsaydı şimdi size bir çok isim sayabilirdim. Yine DTP'nin gençlik kolları örgüte yeni katılım kazandıran adres gibidir. Buradaki görevli şahıslar partiye gelip giden gençler üzerinde yaptıkları tespitler üzerine çalışmalar yaparlar ve örgüte yeni katılımlar kazandırırlar."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Prof. Dr. Sevecan, komisyon tutanaklarının içeriğine dair sunum yaptı Prof. Dr. Murat Sevecan, komisyonun bugüne kadar yaptığı çalışmalar sonucunda elde edilen tutanakların içeriğine dair sunum yaptı. Sevecan sunumunda tutanakların içerik analizinde, hukuki ve yönetişim reformlarına yönelik vurgunun en çok demokratik hukuksal düzenleme ihtiyacı olduğunu söyledi. Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında 20. kez toplandı. Prof. Dr. Murat Sevecan, komisyonun bugüne kadar yaptığı çalışmalar sonucunda elde edilen tutanakların içeriğine dair sunum yaptı. Tutanaklarda sorunun tanımı üç temel eksende farklılaştığını dile getiren Sevecan, "Bunlar hak ve eşitlik, kimlik-inanç, güvenlik ve beka. Hak ve eşitlik odaklı çerçeve, ‘siyasi ve hukuki statü taleplerini’ olarak tanımlanırken, kimlik ve inanç odaklı çerçeve, ‘dil ve kültürel varoluş vurgusunu,’ güvenlik ve beka odaklı çerçeve, ‘devletin bekası risklerini’ öne çıkartmaktadır. Sorunun etki alanları yine en yoğun olarak iki temel kategoride toplanmaktadır. Birincisi; ekonomik ve bölgesel ekolojik maliyet. Bölgesel üretim kaynakları üzerindeki etkiler en yoğun dile getirilen boyuttur. İkincisi siyasi ve demografik tahribat; çatışma karşıtı alınan önlemlerin sosyal yapı üzerindeki etkisi" diye konuştu. "Sürece ilişkin tartışmalarda silah bırakma odaklı yaklaşım yüzde 31" Sürece ilişkin tartışmaların büyük ölçüde üç eksende yoğunlaştığını belirten Sevecan, "Sadece silah bırakma odaklı yaklaşım yüzde 31, silahsızlanmanın toplumsal boyutu yüzde 30 ve hukuki düzenleme ihtiyacı yüzde 23. Silah bırakmanın önemi konusunda en yoğun tartışma yüzde 41,20 ile siyaset cephesinde yaşanırken bu tartışma eşit oranlarda düşünce kuruluşları, sivil toplum ve mağdur gruplarda da yaşanmaktadır. Silahsızlanmanın toplumsal boyutuna en çok STK’lar yüzde 35 ile vurgu yaparken, siyasi partiler ve akademisyenler yüzde 20 ile ikinci sırayı paylaşmaktadır. Adalet arayışı ve mevzuat ihtiyacı yüzde 75 oranında dillendirilmiştir. Geçmiş adaletsizlikler ve mağduriyetlerin tanınması yüzde 21 ikinci sırada yer alırken, affa ilişkin yaklaşımlar yüzde 4 sınırlı bir yer tutmuştur" dedi. "Hukuki ve yönetişim reformlarına yönelik vurgu en çok demokratik hukuksal düzenleme ihtiyacı" Adalet arayışında beklentiler ve mevzuat ihtiyacı konusunun 56 farklı konuşmacının katılımıyla Komisyonun en yoğun gündemlerinden birini oluşturduğunu söyleyene Sevecan, "Hukuki ve yönetişim reformlarına yönelik vurgu en çok demokratik hukuksal düzenleme ihtiyacı; yüzde 31. Ve sürece ilişkin özel yasal düzenlemeler yüzde 27 etrafında yoğunlaşmıştır. Bunu anayasal gereksinimler yüzde 14 ve yerel demokrasi-kayyım uygulamaları yüzde 11 izlemektedir. Kısa vadede gereksinim duyulduğu ifade edilen İnfaz Kanunu’nun eşitlik ilkesi çerçevesinde yeniden düzenlenmesi, af düzenlemesi, hasta hükümlülerin tahliyesi, Terörle Mücadele Kanunu’nun yeniden düzenlenmesi veya yürürlükten kaldırılması, umut hakkının sağlanması ve topluma kazandırma/eve dönüş yasası öne çıkmaktadır" diye konuştu. "Sürecin uluslararası ve bölgesel boyutunun önemi hemen herkes tarafından öne çıkarılmaktadır" Ortak zemin ve mutabakat alanı hakkında bilgilendirmede bulunan Sevecan, "Bir arada yaşama iradesi altında kardeşlik, ortak acıyı umuda ve ortak gelecek hayaline dönüştürmek vurgusu tüm aktörler tarafından paylaşılmaktadır. Toplumsal rıza ve sürecin toplumca sahiplenilmesi ihtiyacında geniş bir mutabakat bulunmaktadır. Problemin çözümüne bütüncül yaklaşım konusunda belirgin bir ortaklık mevcuttur. Geçmişten ders çıkarma ve yeni bakış ve zihniyet geliştirme konusunda geniş bir uzlaşı vardır. Hukuki düzenleme ihtiyacı konusunda ‘farklılaşan parametrelere rağmen’ bir mutabakat bulunmaktadır. Sürecin uluslararası ve bölgesel boyutunun önemi hemen herkes tarafından öne çıkarılmaktadır" ifadelerini kullandı. "Sürecin nihai hedefi konusunda belirsizlik devam etmektedir" Ayrışma noktaları ve uzlaştırma gerektiren alanları ifade eden Sevecan, "Güvenlik-özgürlük dengesi konusunda aktörler arası yaklaşımlar belirgin biçimde ayrışmaktadır. Sürecin nihai hedefi konusunda belirsizlik devam etmektedir. ‘Terörün sona ermesi’, ‘Türkiye modeli’, ‘kardeşlik’, ‘normalleşme’, ‘demokratikleşme’, ‘siyasal entegrasyon’ gibi farklı hedefler ifade edilse de bunların nasıl bir bütün oluşturacağı ve somut adımlarının neler olacağı konusunda net bir mutabakat yoktur. Af, topluma entegrasyon konusuna yaklaşımda önemli ayrışmalar bulunmaktadır. Kök nedenlerin tanımı konusunda farklı çerçeveler kullanılmaktadır" dedi. Konuşmasının sonunda gözlemlenen önerileri paylaşan Sevecan " Sürecin nihai hedefine ilişkin net, anlaşılır ve ölçülebilir bir tanım yapılması, demokratikleşme adımlarının içeriği konusunda ortak bir zeminin tesis edilmesi, toplumsal güven inşasına yönelik somut adımların belirlenmesi ve ivedilikle atılması, hukuki altyapının acilen tamamlanması, katılımcılık ve şeffaflık mekanizmalarının güçlendirilmesi" olarak sıraladı.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini açıkladı. İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün akşam Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Trablus’a uçuş sırasında arızalanarak düşen jette yer alan Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindekileri taşıyan heyetin vefat etmesi üzerine Libya Milli Birlik Hükümeti Başkanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Erdoğan, yapılan görüşmede Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindekileri taşıyan uçağın düşmesi sonucu hayatlarını kaybetmelerinden duyduğu üzüntüyü ve taziye dileklerini iletti. İletişim Başkanı Duran, sosyal medya hesabından yaptığı yazılı açıklamada konuya ilişkin şu ifadelere yer verdi: "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanımız görüşmede, Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindekileri taşıyan uçağın düşmesi sonucu hayatlarını kaybetmelerinden duyduğu üzüntü ile taziye dileklerini ifade etti."
Erzurum Dijital dünyada çocuk haklarına destek için Erzurum’da imza kampanyası Erzurum’da Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünce, "Dijital Dünyada Çocuk Hakları" temasıyla imza kampanyası kapsamında kamuoyu farkındalık ve bilgilendirme stantları açıldı. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği stantta, dijital ortamda çocukların haklarının korunmasına yönelik farkındalık oluşturuldu. Erzurum’da bir alışveriş merkezinde kurulan stantta, Dijital Dünyada Çocuk Hakları Sözleşmesi hakkında bilgilendirme yapılırken, vatandaşlar kampanyaya imza ve destek vererek çocukların dijital dünyada güvenli bir şekilde var olmasına katkı sundu. Ailelere ve ziyaretçilere güvenli internet kullanımı, çocuk mahremiyeti ve dijital riskler konusunda bilgilendirici materyaller de dağıtıldı. Stant alanını ziyaret eden Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hasan Aykut, çocuklarla birebir ilgilenerek dijital dünyadaki hakları konusunda bilinçlendirme çalışmalarına katıldı. Çocuklara çeşitli hediyeler veren Aykut, farkındalık çalışmalarının önemine dikkat çekti. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İl Müdürü Hasan Aykut, "Dijitalleşen dünyada çocuklarımızın haklarının korunması her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor. Amacımız, çocuklarımızın dijital ortamlarda karşılaşabileceği risklere karşı hem onları hem de ailelerini bilinçlendirmek. Bu imza kampanyasıyla çocuk hakları konusunda toplumsal farkındalığı artırmayı ve güçlü bir kamuoyu desteği oluşturmayı hedefliyoruz" dedi. Hafta sonu da devam edecek olan kampanyaya vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği gözlemlenirken, imza kampanyasının farklı noktalarda da sürdürüleceği belirtildi.