SAĞLIK - 26 Mart 2017 Pazar 11:49

Testerlardaki tehlikenin farkında mısınız?

A
A
A
Testerlardaki tehlikenin farkında mısınız?

Makyaj malzemesi almadan önce kozmetik marketlerde deneme amaçlı birçok kişinin kullandığı “testerlar” sağlıklı yaşamı tehdit ediyor. Kremden ruja, rimelden fondötene kadar çeşitli testerların uçuk, gribal enfeksiyon ve deri hastalıklarına kadar uzanan risklerine dikkat çeken Bahçeşehir Üniversitesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gonca Gökdemir hem vatandaşları uyardı hem de dev markalara çağrıda bulunarak, testerların tek kullanımlık olmasını önerdi.

Sağlık Bakanlığı tarafından 2016 yılında denetlenen bin 198 kozmetik ürünün 379'unun güvensiz, 606'sının 'Teknik düzenlemeye aykırı' olduğu tespit edilmesi gözleri kozmetik dünyasına çevirdi. Müşterilere deneme amaçlı sunulan tester ürünler de tehlikenin başında yer aldı. Bahçeşehir Üniversitesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gonca Gökdemir, testerların bilinçsizce kullanımına karşı vatandaşları uyardı.

Nasıl risk altındayız?

Birçok kişinin aynı tester malzemelerinin kullanımının sağlıklı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Gonca Gökdemir, “ Sizden önce tester ürünü kullanan sağlıksız kişilerden tester ürününe geçen hastalıklar sizin o tester ürünü temizlemeden ya da temizletmeden bilinçsizce kullanmanız durumunda cildinizde de bir sıyrık, çatlaklık var ise mikrobik enfeksiyon, uçuk gibi viral enfeksiyonlar, bakteriyle enfeksiyonlar, hatta sarılık gibi hepatit virüsüne bağlı enfeksiyonlara çok kolay yakalanabilirsiniz” dedi.

Çözüm “kullan at” modeli

Testerların kullanımı sırasında vatandaşların dikkatli olması gerektiğini belirten Prof. Gökdemir, “Kozmetik ürün içersinde de ürünleri koruyucu birtakım prezervatif maddeler, renk maddeleri var. Eğer yaşlanma karşıtı ürünler kullanıyorlarsa içerisinde birtakım vitamin ve minareler var. Bunlar havayla temasa uğradığı zaman bozulma ihtimalleri olan kimyasallar var. Dolayısıyla siz kullandığınız bir tester ürünün defalarca açılıp kapandığı için bu ürünler bozulmuş da olabilir. Bozulmuş bir ürünü cildinize temas ettirdiğiniz zaman hiç aklımıza gelmeyen birtakım tahriş egzamaları cildinizde görülebilir. Yurtdışında bizde de bazı kozmetik ürünlerin numuneleri daha küçüktür. Kullan at modelidir. Belki o tür ürünler tester olarak kullanılması daha sağlıklı olabilir. Testerları ayrı bir temizlik ürünüyle temizlemek sonrasında tekrar temizlemek bir uyarıcı olabilir. Ya da testerla cilt arasına o teması sağlayan extra bir spatula tarzı küçük tahta çubuklar şeklinde ara malzemeler kullanılabilir” diye konuştu.

“Kullan at” modeline vatandaşlardan da destek

Kozmetik marketlerden kişisel bakım ürünleri alırken genellikle bilinen markaları tercih ettiklerini söyleyen vatandaşlar da “kullan at” modelinin uygulanmasını istedi. Söz konusu uygulamanın ivedi şekilde markalar tarafından raflarda bulundurulması gerektiğini aktaran vatandaşlar şunları söyledi:
“ Tester denemiyorum çünkü herkesin kullandığı tester ürünlerini kullanmak bana sempatik gelmiyor. Herhangi bir mikrop bulaşıcı hastalık bulaşabileceğini düşünüyorum bu yüzden uygun bulmuyor. Kullan at modeli hem daha pratik hem de kullanıcılar için daha çok çeşit sauna bilecek şekilde olsa herkes için daha kolaylıklı olur.”

“Kozmetik marketlere gittiğimde tester ürünü denemiyorum genellikle açılmış ve kullanılmış olan ürünler oldukları için bayatlama ihtimali de olduğu için pek tercih etmiyorum. Kullan at modeli testerlarda uygun olur ama ben bir başkasının kullandığı testera devam etmeyeceksem olabilir.”

“Hiç tester ürünün denemiyorum çünkü acaba cildime bir alerji verecek mi ? bir reaksiyon gösterecek mi? bilmediğim için uzak duruyorum testerlardan.”

“Kozmetik marketlere gittiğimizde tester ürünleri deniyoruz sıklıkla parfüm ve cilt için krem deniyoruz. Ürünlerin kullan at modeli olsa o zaman on numara olur.”

“Sıklıkla makyaj ürünleri satın alıyorum. Tester ürünlerinde tehlike olabilceğini düşündüğüm için kullanmıyorum genelikle tester ürünlerini denememekten yanayım . Ruj alacağım zaman rengine bakıyorum ruju elime sürüp bakıyorum dudağıma sürüp denemiyorum. Testerların kullan at modeli olsa sağlıklı olur.”

“Her kadın gibi bende makyaj yapmayı seviyorum. Aslında tester ürünlerini çok denememeye çalışıyorum. Ama mecbur bazı durumlarda denemek zorunda kalıyoruz. Hijyen açısında kozmetik ürünlerinin kullan at modelinin daha sağlık olacağını düşünüyorum ama böyle bir şey yapılır mı? bilemiyorum.” 

Hüseyin Çakmak - Fatih Gavuz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Hak-İş Genel Başkanı Arslan: "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" dedi. Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Kocaeli’de bulunan Seka Park’ta bir miting gerçekleştirdi. Mitingde konuşan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, tüm dünyadaki mazlum ve mağdurların yanında olduklarını belirterek, "Gözyaşı, dili ve vicdanı olmak zorundayız. Onun için savaşın acılarını yaşayanlara, iklim değişikliği, açlık ve yoksulluğun pençesinde çırpınanlara, mültecilere, göçmenlere merhamet elimizi uzatıyoruz. Filistin’de, Gazze’de, Kudüs’te, Yemen’de, Mısır’da, Suriye’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun yapılan zulüm, soykırım ve vahşete karşı çıkıyoruz. Dünyanın tüm mazlum ve mağdurları için barış, özgürlük, demokrasi ve adalet talebimizi güçlü bir şekilde haykırıyoruz. 1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" diye konuştu. "Kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz" Arslan, dayanışma için birlik ve beraberlik mesajı vererek, 1 Mayıs’ta Kocaeli’den sendikal taleplerini şöyle sıraladı: "Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Toplu pazarlık kapsamının genişletilmesini, sendikal hak ve özgürlüklerin daha ileriye taşınmasını, sendikalara üye olduğu için işçilerin işten çıkarılmasının doğru bulmuyoruz, son bulmasını istiyoruz. Bugün, bu alanda ücretler üzerindeki ağır vergi yüküne bir kez daha dikkat çekiyoruz. Vergide adalet sağlanmasını, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz. Aile yükümlülüklerini dikkate alan, adil bir vergilendirme sistemi, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik modeli ve vergi denetiminde etkinliğin artırılmasını talep ediyoruz. Artan hayat pahalılığına karşı emekçileri koruyacak daha etkin politikaların hayata geçirilmesini istiyoruz. Enflasyon rakamlarının aşağı seviyelere inmesi, kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz. Ücretlilerin milli gelirden aldığı payın artırılmasını, ekonomik büyümeden ve refah artışından hak ettiğimiz payı istiyoruz. Büyüyen, gelişen Türkiye’den emekçiler daha fazla pay alsın istiyoruz. İnsanı merkeze alan, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya ve Türkiye ekonomisi istiyoruz. Kayıt dışı istihdamın azaltılması, insan onuruna yakışmayan, güvencesiz çalışma sisteminin sona erdirilmesi, iş kazalarının son bulması ve daha iyi bir sosyal güvenlik sistemi için alanlardayız. İstihdamda kadın ve gençlere daha çok yer verilmesini istiyoruz. Annelik hakkının korunmasını, kreş ihtiyacının karşılanmasını istiyoruz. Gençlerin eğitim, staj, işe giriş ve istihdam imkanlarının geliştirilmesini istiyoruz. Çocuk işçiliği ile daha etkin mücadele edilmesini istiyoruz. Engellilerin toplumsal yaşama etkin bir şekilde katılımının sağlanmasını istiyoruz. Asgari ücret tespit komisyonunun yapısının katılımcı bir anlayışla yeniden belirlenmesini istiyoruz. 4857 sayılı iş kanunun, işgücünün değişen şartlarına uygun olarak iş güvencesi kapsamının genişletilmesini ve sendikal hak ve özgürlüklerin güçlendirilerek korunmasını talep ediyoruz. Kapsam dışında kalan emekçiler için kadro istiyoruz. 696 sayılı KHK ile kadroya geçen emekçiler için tayin, becayiş ve nakil hakkı istiyoruz. Mevsimlik ve geçici işçilerin sorunlarını da yakından biliyor ve tam çözümü için mücadele ediyoruz. Çaykur başta olmak üzere mevsimlik, geçici kamu işçileri ile kampanya işçilerinin sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Kamu çerçeve protokolüne belediyelerin ve özel idarelerin de dahil edilmesini istiyoruz. Mahalli idarelerin iştiraklerinde/ şirketlerinde çalışan işçilere yılda 52 günlük ilave tediye ödenmesini istiyoruz. Belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar ve belediye şirketlerinde çalışanların da enflasyon farkı, ilave artışlar ve iyileştirmelerden istisnasız olarak yararlanmasını istiyoruz. Ev işçileri ve bakım işçilerinin iş kanunu kapsamına alınarak sendikal haklarının sağlanmasını istiyoruz." Hastane Bilgi Yönetim Sistemi Çalışanlar Derneği yöneticilerinden Tamer Kızılgün, 1 Mayıs’ta haklarını savunmak için buraya geldiklerini ifade ederek, "Bizler buraya 1 Mayıs’ta haklarımızı savunmak için geldik. 1 Mayıs işçiler için her ne kadar bayram olsa da biz taşeron çalışanlar için bayram olarak geçmiyor. Bizler 696 sayılı kanunda kadro dışı kalan taşeron kesimiz. Hastanede yaptığımız görev çok kritik ve önemli. Seçimlerden önce bakanımız Vedat Bilgin müjde verdi. Bu müjdeyi hala bekliyoruz. Bakanımız değişti ama hala müjde gerçekleşmedi. Şu an da hiç kimse bundan bahsetmiyor. Bize her seçim öncesi sözler verildi. Bizler artık bu sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz" dedi.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi ekibinden öğrencilerin eğitim hedefleri için TÜBİTAK projesi Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Büyük’ün yürüttüğü ’Türk Yükseköğretim Sisteminde Mikro-Yeterliliklerin Kredilendirilmesi İçin Gereksinimlerin Belirlenmesi’ projesi TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı. Projeleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Köksal Büyük, “Mikro-yeterlilikler ya da diğer bir ismi ile mikro krediler öğrenme kazanımlarını, iş yükünü ve kredi değerini içeren kısa süreli eğitim programlarıdır. Öğrenciler, kendi eğitim hedeflerine uygun yeterlilikleri seçebilir ve alacakları krediyi önceden bilebilirler. Yüksek öğretim kurumları, öğrenme kredisi karşılığı olmayan okul dışı eğitim faaliyetlerini akademik krediye dönüştürmek için bugüne kadar yeterince çaba sarf etmediler. Ancak, geleceğin başarılı üniversitelerinin okul dışı öğrenmeye imkan tanıyan kurumlar olacağını net bir şekilde ifade etmeliyim. Bu açıdan, mikro-yeterlilikler büyük bir fırsattır. Konu ile ilgili olarak Avrupa Komisyonu, mikro-yeterlilikler için ortak tanımlar ve standartlar geliştirmeyi hedeflerken, Avrupa Birliği Konseyi ise hayat boyu öğrenme ve istihdam edilebilirlik adına bu yaklaşımı destekleyen kararlar almıştır. Türkiye’de ise, son zamanlarda bu yeterliliklerin yükseköğretim sistemine entegrasyonu ve uygulanması üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu süreçler, uluslararası öğrenci hareketliliğini destekler ve öğrenenlere kişisel ve profesyonel gelişimleri için esnek eğitim imkanları sunar" dedi. “Daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecek” Projenin kapsamına da değinen Prof. Dr. Köksal Büyük, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki mikro-yeterlilik uygulamalarının mevcut durumunu ve modellerini belirlemek, farklı ülkelerdeki benzer uygulamalarla karşılaştırmalı analiz yapmak, Türkiye’nin eğitim sistemi özellikleri ve ihtiyaçlarına uygun mikro-yeterlilik ilke ve esaslarının oluşumuna katkı sağlamak önemli çıktılarımız arasındadır. Bu süreçte öğrencilerin, öğretim elemanlarının ve iş dünyasının mikro-yeterliliklere bakış açıları ve beklentileri araştırılacak, böylece daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecektir. Yükseköğretimdeki tüm paydaşların yani Yükseköğretim Kurulu, üniversite yönetimleri, öğretim elemanları, idari personel, öğrenciler ve sektör temsilcilerinin mikro-yeterliliklere ilişkin hazır bulunma düzeyleri belirlenecek ve bu konudaki potansiyel direnç noktaları tespit edilecektir. Ayrıca, mikro-yeterliliklerin kredi değerlerinin belirlenmesi, kontrol edilmesi ve kabul süreçlerini içeren bir sistem tasarımı yapılacak, bu süreçlerin yükseköğretime entegrasyonu sağlanarak sistemin uygulanabilirliği arttırılacaktır. Son olarak hem eğitim sistemimize hem de öğrencilerimize katkı sağlayacak olan proje ekibimizde Anadolu Üniversitesi’nden değerli araştırmacılarımız Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Doç. Dr. Murat Akyıldız, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nurcan Deniz ve ASBÜ’den Doç. Dr. Ahmet Yusuf Yılmaz yer almaktadır.”