GÜNDEM - 07 Eylül 2022 Çarşamba 09:21

Türkiye 2023’te 50 milyon turist bekliyor

A
A
A
Türkiye 2023’te 50 milyon turist bekliyor

Türkiye'ye Ocak-Temmuz döneminde gelen yabancı ziyaretçi sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 128,28 arttı. Yaşar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Turizm Rehberliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan İçöz, Türkiye’nin 2022 turizm sezonunu yorumlayarak “2023’te Uluslararası alanda Türkiye’ye olan talebin yüzde 40 civarında artmasıyla 50 milyon turist bekleniyor” dedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın açıkladığı Ocak-Temmuz dönemi verilerine göre yabancı ziyaretçi sayısı geçen yılın 7 aylık dönemine göre yüzde 128,28 artarak 23 milyon 30 bin 209 oldu. Türkiye'ye en çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 137,36 artış ve 2 milyon 992 bin 551 kişiyle Almanya birinci, yüzde 41,36 artış ve 2 milyon 197 bin 331 kişiyle Rusya ikinci, yüzde 2036,01 artış ve 1 milyon 810 bin 248 kişiyle İngiltere üçüncü sırada yer aldı. TÜİK verilerine göre, Türkiye'ye gelen 3 milyon 165 bin 538 yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşı ile birlikte toplam 26 milyon 195 bin 747 ziyaretçi ağırlandı. Türkiye, Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 52,84'lük artışla 6 milyon 665 bin 129 yabancı ziyaretçi ağırladı.

TÜİK’in Nisan-Haziran verilerine göre ise turizm gelirinin yüzde 83,8'i yabancı ziyaretçilerden, yüzde 16,2'si ise yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşlarından elde edildi. Konaklama yapan yabancıların ortalama gecelik harcaması 81 dolar, yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşlarının ortalama gecelik harcaması ise 65 dolar oldu. Bu dönemde turistlerin kişi başı harcama miktarı 845 dolar, gecelik harcamaları ise ortalama 78 dolar olarak hesaplandı. Master Card verilerine göre, kişi başına en çok para harcayan ülkeler Rusya, Almanya, İngiltere, ABD, Hollanda, Kuveyt ve Katar oldu. Turistlerin ortalama kalış süreleri 4,5 gün olurken en çok Alman, Rus, İngiliz ve Bulgar turist ağırlandı.

Türkiye 2023’te 50 milyon turist bekliyor

“Talep artınca fiyatlar da yüzde 25 artacak"

2023’te 50 milyonun üzerinde turist beklendiğinin müjdesini veren Yaşar Üniversitesi Turizm Rehberliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İçöz, “Bu iyi bir haber, ama ulaşım açısından dezavantajı var. Avrupa Birliği’ne üye ülkelere uçuşlara AB destek veriyor ve bu durum Avrupalı turistler için Yunanistan gibi ülkelere daha düşük fiyata uçma cazibesi oluşturuyor. Halen devam eden savaşın ve uygulanan yaptırımların da etkisi ile Rusya’dan gelen turist sayısının 3 milyonu zor aşacağı tahmin ediliyor. 2023’te ise uluslararası alanda Türkiye’ye olan talebin yüzde 40 civarında artması bekleniyor. Ancak doğal olarak aynı hızda konaklama oda arzını artıramayacağımız için Dolar ve Euro üzerinden konaklama fiyatlarında yaklaşık yüzde 25 artış söz konusu olması öngörülüyor” dedi.

“Karşılaştırma 2019'a göre yapılmalı"

Prof. Dr. Orhan İçöz, doğru bir değerlendirme yapmak için bu rakamları turizmin zirve yaptığı dönem olan 2019’la karşılaştırmak yapmak gerektiğini anlatarak “Haziran sonuna kadar olan dönemde 2021’e kıyasla yüzde 185’lik bir artış var. Fakat hesabımızı 2019’a göre yapmamız lazım. Çünkü 2019 turizmin zirve yaptığı dönemdi. O zaman bu dönemdeki toplam turist sayısı 21 milyondu ve 19 milyon ziyaretçi sayısı kuşkusuz daha düşük ama 2019’a da yakın. Bu sene savaş nedeniyle Ukrayna’dan turist gelemiyor ama önceki yıllara göre azalsa da Rusya’dan ve Rusça konuşan diğer ülkelerden turist gelişi vardır. Gurbetçiler de ülkemiz için önemli bir turizm pazarı, ancak bu ziyaretçiler genelde akraba ziyaretinde bulunduğu için konaklama ve yeme içme masrafları çok olmuyor. Batılı ülkelerden gelen turistler konaklama olarak çok uzun süre kalmıyor” dedi.

Türkiye 2023’te 50 milyon turist bekliyor

Almanya'dan 2 milyon ziyaretçi

Türkiye’yi bu yıl en çok ziyaret eden ülkelerden bahseden İçöz, “Türkiye’ye gelen Alman turist sayısı ilk 6 ayda 2 milyon 30 bin ziyaretçi olarak 2019’dan yüzde 12 daha fazla ve bu rakam Temmuz 2022 itibarıyla 2 milyon 992 bin kişiye yükselmiştir. Alman turist sayısı 2019’un ilk 6 ayı için 1 milyon 800 bin olarak gerçekleşmişti. Önümüzdeki aylarda da Almanların gelmeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Alman turist sayısındaki bu artış ülke turizmi için oldukça iyi bir haber, çünkü Almanlar tüm dünyada nüfuslarına göre en fazla seyahate çıkan ve iyi para harcayan turistler olarak kabul ediliyor, bu nedenle Türkiye daha fazla Alman turist çekmek için uğraşmalıdır. İngilizlerin sayısı da 2019’a göre 250 bine yakın artış gösterdi.

İngilizler dünyanın en deneyimli ve klasik turistlerdir. Onlar için turizm bir gelenektir bu nedenle daha fazla İngiliz’i Türkiye’de görmek turizmin geleceği açısından iyimser bir durum. İngilizlerin önümüzdeki yıllarda daha çok geleceği tahmin ediliyor. Ucuzlukta onlar için ilk sıradayız tercihte ise 7’inci sıradayız. İngilizler Türkiye’de günde ortalama 86 pound harcıyorlar ve bu rakam İspanya ve Hırvatistan gibi ülkelerde çok daha yüksek. Avrupa pazarı olarak eksik kaldığımız konu Hollandalı turistlerdir, sayıları 500 binin altında, ülkeye oldukça az giriş yaptılar. Orta Doğu pazarı olarak da İranlılar son 4-5 senede çok fazla geliyorlar ve kültürel yakınlık nedeniyle Türkiye’de kendilerini daha rahat hissediyorlar. Belirtilen dönemde Gürcüler ve Irak’tan gelen turistler ise 500 bin civarında” diye konuştu.

“Sayısı az ama çok para harcayan turist isteniyor"

İstanbul ve Antalya’nın Türkiye’de turizmin liderliğini yapan şehirler olduğunu belirten İçöz, “Destinasyon popülerliğinde ilk sırada olan İstanbul bu dönemde yaklaşık 7 milyon turist ağırladı. İkinci popüler destinasyon olan Antalya’ya da ilk altı ayda 6 milyon turist geldi. Bu verileri iyi izlememiz gerekiyor. Turistler hangi olanakları hangi düzeyde istiyorlar, bunları hesaplamamız lazım. Aslında istenen şey daha fazla turist değil, daha az ama daha çok para harcayan turist. Böylece hem ülke kaynaklarını daha az tüketmiş oluyorlar hem de daha fazla döviz getiriyorlar. Türkiye’nin elit turizmini yakalaması gerekiyor” dedi.

Savaş nedeniyle gelmeyen Rusların kontenjanını İngilizler doldurdu

Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle turist sayısındaki düşüşü yorumlayan İçöz, “Turizm yöneticileriyle yaptığım görüşmelerdeki izlenimlerime göre ise Rusya pazarı zayıfladı ve Ukraynalı turist ise hemen hemen yok gibi. Rusya’ya yapılan birçok yaptırım var. Bu nedenle turist sayısı yarı yarıya düştü. Ama ilginç bir şekilde, Rusça konuşulan ülkelerden çok gelen oldu. Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan gibi ülkelerden daha fazla insan geliyor. Bu ülkelerden uçuş yasağı yok. Yaptırımları aşmanın yolu onların kredi kartlarının tanınması yoluyla olmuş. Rus turistler bakımından en önemli sorun kart ile harcama sınırlamalarıydı. MIR isimli ve Türkiye’de tanınan Kredi kartı kullanılması onları da rahatlatmış. Özellikle Antalya’ya çok Rus turist gidiyordu. İşletmeciler İngilizlerdeki sayısal artışı biraz da buna bağlıyorlar. Antalya’yı Ruslar dolduruyordu, kontenjan kalmıyordu. Rusların daha az gelmesi fiyat avantajının da etkisi ile İngilizlere fırsat tanıdı. Rus açığı İngilizler tarafından kapatılıyor” şeklinde konuştu.

 

 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.