GÜNDEM - 27 Nisan 2017 Perşembe 09:22

Türkiye artık onay beklemeyecek

A
A
A
Türkiye artık onay beklemeyecek

Türkiye, artık bombardıman öncesi sadece bilgi verecek, uluslararası onay beklemeyecek.

Ankara, Suriye ve Irak’a hava operasyonu öncesi müttefiklerinden onay beklemedi. Ancak koordinatlar vermek suretiyle, bombalanacak bölgelere ilişkin tüm muhataplar bilgilendirildi. Edinilen bilgiye göre ilk bilgilendirme, saat 02.00’da başlayan operasyondan 1,5 saat önce yapıldı.

ABD, Rusya ve Kuzey Irak yönetimi haberdar edildi. Sözkonusu paylaşım, harekât sırasında üçüncü ülke unsurlarına zarar vermemek için yapıldı. Buna rağmen bölgeden uzaklaşma fırsatı bulamayan PKK’lılardan en az 70’i bombalar altında imha edildi. Diğer yandan Türkiye’nin operasyon öncesi onay almasını gerektiren bir uluslararası zorunluluk bulunmuyor. Türkiye sözkonusu operasyonu, Irak ve Suriye sınırından yönelen PKK tehdidi kapsamında gerçekleştirdi. Ankara, BM Şartı’nın 51. Maddesi kapsamında doğal meşru müdafaa hakkını kullandı.

TEHLİKELİ BÖLGEDELER

Türkiye’de gerçekleştirilen çok sayıda terörist eylemin, Sincar ve Karaçok gibi merkezlerden koordine edildiği saptanmıştı. Türkiye, bu tespitlerin ardından uzunca bir süredir muhatabı olan üçüncü ülkelere, sınırdan itibaren 30 kilometre güneye çekilmeleri yönünde uyarılarda bulunuyodu. Ancak buna rağmen başta ABD olmak üzere çeşitli ülkeler, müttefik olarak gördükleri PKK/PYD terör örgütüyle planlamalarını bu bölgelerde gerçekleştiriyorlardı. Bu durum bilindiği için Ankara, operasyon öncesi bilgilendirmelerde de titiz davrandı.

BİLGİ PAYLAŞIMI VARDI

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, hava operasyonuna ilişkin açıklamayı resmi temaslar için geldiği Özbekistan’da yaptı. Harekâta ilişkin ABD ve Rusya’ya bilgi ilettiklerini belirten Çavuşoğlu, şunları söyledi: “Son zamanlarda bu bölgede operasyon yapacağımızı, bizzat müttefikimiz ABD’ye bildirdik ve askerlerini belli bir çizginin ötesine, yani sınırımızdan 20-30 kilometre güneye çekmelerini kendilerine de söyledik. Ayrıca bu operasyondan iki saat önce de bu aramızdaki anlaşmanın vurguladığı gibi ya da anlaşma gereği ABD ve Rusya ile burada operasyon yapacağımızın bilgisini paylaştık. Diğer taraftan koalisyonun Katar’daki hava koordinasyon merkeziyle de bu bilgiyi paylaştık. Yine Rusya’nın Suriye’deki operasyon merkeziyle de bu bilgiyi paylaştık.”

KATAR'A DA İLETİLDİ

“Hem Amerika hem Rusya ile ayrı ayrı hem de Katar’daki koordinasyon merkeziyle paylaştık, hem de 2 saat öncesinden paylaştık. Dolayısıyla burada bir bilgi paylaşımı yok diyen kimse, ben ona katılmadığımı açıkça söylemek isterim. Hem diplomatik kanallardan hem de askeri kanallardan ve son birkaç hafta içinde ABD’li dostlarımıza defalarca bildirdik. Sözkonusu müdahale Türkiye’nin meşru hakkıdır. Türkiye’nin terörle mücadelesi bundan sonra da kararlıklıkla devam edecektir. Dostlarımızdan beklentimiz Türkiye’ye destek vermeleridir.”

SAHİPLERİNE SIĞINDILAR

Bombardıman sonrası Suriye PKK’sı PYD, ABD'ye sığındı. Bombardımanın devamından ve Rakka için PYD/YPG’siz seçeneğin tercih edilmesinden endişe eden terör örgütü, sahiplerine bozulmuş durumda. PYD elebaşı Salih Müslim, Türk uçaklarının ABD’nin haberi olmaksızın uçuş yapamayacağını söyleyerek sitem etti ve “Koalisyon bir açıklama yapmalı” çağrısında bulundu. Müslim’in çağrısının ardından ABD’den “Onayımız yoktu” açıklaması geldi. ABD’li subaylar daha sonra, bombalanan bölgeleri PYD’li teröristlerle birlikte gezdi.

Uzak durun Suriye ve Irak’ta en az 70 PKK/PYD’linin öldürüldüğü operasyon sonrası Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, ABD’li ve Rus meslektaşlarını aradı. ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford ve Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov ile görüşen Akar, muhataplarını yürütülen harekâta ilişkin bilgilendirdi. Operasyon öncesi temas trafiğine ilişkin bir açıklama da Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Müftüoğlu’ndan geldi. PKK/PYD hedeflerine yönelik harekâta ilişkin, “Operasyon öncesi, çakışmalara mahal vermemek üzere ikili düzeyde hayata geçirilmiş olan askeri düzenlemeler çerçevesinde ABD ve Rusya askeri ataşelerine, Ankara’da askeri makamlarımızca bilgi aktarılmıştır” diyen Müftüoğlu, şunları söyledi:

ÜÇÜNCÜ TARAFLARA MESAJ

“Sayın Genelkurmay Başkanımız, ABD’li ve Rus muhataplarıyla birer telefon görüşmesi yapmış, ayrıca DEAŞ ile Mücadele Küresel Koalisyonu’nun hava harekatlarının yönetildiği merkez olan Katar’daki Birleşik Hava Harekat Merkezi’ne (CAOC) bilgi iletilmiş, ABD ve Rusya’nın Ankara’daki büyükelçilikleri kanalıyla da gerekli bilgilendirmede bulunulmuştur. Esasen terör örgütünün ülke ve sınır güvenliğimize, Irak ve Suriye’nin kuzeyinden yönelen eylemlerine misliyle mukabele etme kararlılığımız, sınırımızın Suriye ve Irak bölümünün 30 kilometreye kadar olan derinliğinde DEAŞ’a karşı harekat icra eden üçüncü tarafların terör örgütünün mevzi, eğitim kampı ve faaliyet bölgelerinden uzak durmaları yolunda gerekli uyarılar da bir süre önce gerek askeri gerek diplomatik kanallardan ABD ve Rusya nezdinde yapılmıştı.”

Kıymet Sezer - Yeni Şafak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Hak-İş Genel Başkanı Arslan: "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" dedi. Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Kocaeli’de bulunan Seka Park’ta bir miting gerçekleştirdi. Mitingde konuşan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, tüm dünyadaki mazlum ve mağdurların yanında olduklarını belirterek, "Gözyaşı, dili ve vicdanı olmak zorundayız. Onun için savaşın acılarını yaşayanlara, iklim değişikliği, açlık ve yoksulluğun pençesinde çırpınanlara, mültecilere, göçmenlere merhamet elimizi uzatıyoruz. Filistin’de, Gazze’de, Kudüs’te, Yemen’de, Mısır’da, Suriye’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun yapılan zulüm, soykırım ve vahşete karşı çıkıyoruz. Dünyanın tüm mazlum ve mağdurları için barış, özgürlük, demokrasi ve adalet talebimizi güçlü bir şekilde haykırıyoruz. 1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" diye konuştu. "Kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz" Arslan, dayanışma için birlik ve beraberlik mesajı vererek, 1 Mayıs’ta Kocaeli’den sendikal taleplerini şöyle sıraladı: "Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Toplu pazarlık kapsamının genişletilmesini, sendikal hak ve özgürlüklerin daha ileriye taşınmasını, sendikalara üye olduğu için işçilerin işten çıkarılmasının doğru bulmuyoruz, son bulmasını istiyoruz. Bugün, bu alanda ücretler üzerindeki ağır vergi yüküne bir kez daha dikkat çekiyoruz. Vergide adalet sağlanmasını, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz. Aile yükümlülüklerini dikkate alan, adil bir vergilendirme sistemi, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik modeli ve vergi denetiminde etkinliğin artırılmasını talep ediyoruz. Artan hayat pahalılığına karşı emekçileri koruyacak daha etkin politikaların hayata geçirilmesini istiyoruz. Enflasyon rakamlarının aşağı seviyelere inmesi, kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz. Ücretlilerin milli gelirden aldığı payın artırılmasını, ekonomik büyümeden ve refah artışından hak ettiğimiz payı istiyoruz. Büyüyen, gelişen Türkiye’den emekçiler daha fazla pay alsın istiyoruz. İnsanı merkeze alan, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya ve Türkiye ekonomisi istiyoruz. Kayıt dışı istihdamın azaltılması, insan onuruna yakışmayan, güvencesiz çalışma sisteminin sona erdirilmesi, iş kazalarının son bulması ve daha iyi bir sosyal güvenlik sistemi için alanlardayız. İstihdamda kadın ve gençlere daha çok yer verilmesini istiyoruz. Annelik hakkının korunmasını, kreş ihtiyacının karşılanmasını istiyoruz. Gençlerin eğitim, staj, işe giriş ve istihdam imkanlarının geliştirilmesini istiyoruz. Çocuk işçiliği ile daha etkin mücadele edilmesini istiyoruz. Engellilerin toplumsal yaşama etkin bir şekilde katılımının sağlanmasını istiyoruz. Asgari ücret tespit komisyonunun yapısının katılımcı bir anlayışla yeniden belirlenmesini istiyoruz. 4857 sayılı iş kanunun, işgücünün değişen şartlarına uygun olarak iş güvencesi kapsamının genişletilmesini ve sendikal hak ve özgürlüklerin güçlendirilerek korunmasını talep ediyoruz. Kapsam dışında kalan emekçiler için kadro istiyoruz. 696 sayılı KHK ile kadroya geçen emekçiler için tayin, becayiş ve nakil hakkı istiyoruz. Mevsimlik ve geçici işçilerin sorunlarını da yakından biliyor ve tam çözümü için mücadele ediyoruz. Çaykur başta olmak üzere mevsimlik, geçici kamu işçileri ile kampanya işçilerinin sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Kamu çerçeve protokolüne belediyelerin ve özel idarelerin de dahil edilmesini istiyoruz. Mahalli idarelerin iştiraklerinde/ şirketlerinde çalışan işçilere yılda 52 günlük ilave tediye ödenmesini istiyoruz. Belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar ve belediye şirketlerinde çalışanların da enflasyon farkı, ilave artışlar ve iyileştirmelerden istisnasız olarak yararlanmasını istiyoruz. Ev işçileri ve bakım işçilerinin iş kanunu kapsamına alınarak sendikal haklarının sağlanmasını istiyoruz." Hastane Bilgi Yönetim Sistemi Çalışanlar Derneği yöneticilerinden Tamer Kızılgün, 1 Mayıs’ta haklarını savunmak için buraya geldiklerini ifade ederek, "Bizler buraya 1 Mayıs’ta haklarımızı savunmak için geldik. 1 Mayıs işçiler için her ne kadar bayram olsa da biz taşeron çalışanlar için bayram olarak geçmiyor. Bizler 696 sayılı kanunda kadro dışı kalan taşeron kesimiz. Hastanede yaptığımız görev çok kritik ve önemli. Seçimlerden önce bakanımız Vedat Bilgin müjde verdi. Bu müjdeyi hala bekliyoruz. Bakanımız değişti ama hala müjde gerçekleşmedi. Şu an da hiç kimse bundan bahsetmiyor. Bize her seçim öncesi sözler verildi. Bizler artık bu sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz" dedi.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi ekibinden öğrencilerin eğitim hedefleri için TÜBİTAK projesi Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Büyük’ün yürüttüğü ’Türk Yükseköğretim Sisteminde Mikro-Yeterliliklerin Kredilendirilmesi İçin Gereksinimlerin Belirlenmesi’ projesi TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı. Projeleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Köksal Büyük, “Mikro-yeterlilikler ya da diğer bir ismi ile mikro krediler öğrenme kazanımlarını, iş yükünü ve kredi değerini içeren kısa süreli eğitim programlarıdır. Öğrenciler, kendi eğitim hedeflerine uygun yeterlilikleri seçebilir ve alacakları krediyi önceden bilebilirler. Yüksek öğretim kurumları, öğrenme kredisi karşılığı olmayan okul dışı eğitim faaliyetlerini akademik krediye dönüştürmek için bugüne kadar yeterince çaba sarf etmediler. Ancak, geleceğin başarılı üniversitelerinin okul dışı öğrenmeye imkan tanıyan kurumlar olacağını net bir şekilde ifade etmeliyim. Bu açıdan, mikro-yeterlilikler büyük bir fırsattır. Konu ile ilgili olarak Avrupa Komisyonu, mikro-yeterlilikler için ortak tanımlar ve standartlar geliştirmeyi hedeflerken, Avrupa Birliği Konseyi ise hayat boyu öğrenme ve istihdam edilebilirlik adına bu yaklaşımı destekleyen kararlar almıştır. Türkiye’de ise, son zamanlarda bu yeterliliklerin yükseköğretim sistemine entegrasyonu ve uygulanması üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu süreçler, uluslararası öğrenci hareketliliğini destekler ve öğrenenlere kişisel ve profesyonel gelişimleri için esnek eğitim imkanları sunar" dedi. “Daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecek” Projenin kapsamına da değinen Prof. Dr. Köksal Büyük, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki mikro-yeterlilik uygulamalarının mevcut durumunu ve modellerini belirlemek, farklı ülkelerdeki benzer uygulamalarla karşılaştırmalı analiz yapmak, Türkiye’nin eğitim sistemi özellikleri ve ihtiyaçlarına uygun mikro-yeterlilik ilke ve esaslarının oluşumuna katkı sağlamak önemli çıktılarımız arasındadır. Bu süreçte öğrencilerin, öğretim elemanlarının ve iş dünyasının mikro-yeterliliklere bakış açıları ve beklentileri araştırılacak, böylece daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecektir. Yükseköğretimdeki tüm paydaşların yani Yükseköğretim Kurulu, üniversite yönetimleri, öğretim elemanları, idari personel, öğrenciler ve sektör temsilcilerinin mikro-yeterliliklere ilişkin hazır bulunma düzeyleri belirlenecek ve bu konudaki potansiyel direnç noktaları tespit edilecektir. Ayrıca, mikro-yeterliliklerin kredi değerlerinin belirlenmesi, kontrol edilmesi ve kabul süreçlerini içeren bir sistem tasarımı yapılacak, bu süreçlerin yükseköğretime entegrasyonu sağlanarak sistemin uygulanabilirliği arttırılacaktır. Son olarak hem eğitim sistemimize hem de öğrencilerimize katkı sağlayacak olan proje ekibimizde Anadolu Üniversitesi’nden değerli araştırmacılarımız Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Doç. Dr. Murat Akyıldız, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nurcan Deniz ve ASBÜ’den Doç. Dr. Ahmet Yusuf Yılmaz yer almaktadır.”