POLİTİKA - 22 Ekim 2019 Salı 19:56

Türkiye ve Rusya'dan Soçi'de tarihi mutabakat

A
A
A
Türkiye ve Rusya'dan Soçi'de tarihi mutabakat

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın Soçi kentinde gerçekleştirdikleri baş başa ve heyetler arası görüşmelerin adından ortak basın toplantısında açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bugün Sayın Putin ile terörle mücadele, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması ile mültecilerin geri dönüşü noktasında tarihî bir mutabakata imza attık. Bu muhtıraya göre Türkiye ve Rusya, Suriye topraklarında ayrılıkçı hiçbir gündeme izin vermeyecektir” dedi.
 Rusya’da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek açıklamalarına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumartesi günü trafik kazasında hayatını kaybeden Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşasında çalışan iki Rus vatandaşı ve Krasnoyarsk bölgesindeki barajın çökmesi nedeniyle hayatını kaybeden 15 Rus vatandaşı için başsağlığı diledi.

“Milli paralarla ticaret anlaşması 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefine ulaşmada önemli bir adım”

Bugünkü görüşmelerin ana gündem maddesinin Suriye’deki gelişmeler olduğunu ancak ikili ilişkilerin de ele alındığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “milli paralarla ticaretin artırılmasına” yönelik anlaşmanın kısa zaman önce imzalandığını hatırlatarak, bu anlaşmanın 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefine ulaşmada önemli bir adım olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve TürkAkım projelerindeki iş birliğinin devam ettiğini, S-400’lerin de belirlenen takvim çerçevesinde teslimatlarının yapıldığını belirterek, “Önümüzdeki dönemde de ortak çıkarlarımız doğrultusunda bu gayretli çalışmalar kararlılıkla devam edecektir. Savunma sanayi alanında da çok ciddi adımlar atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Putin ile Suriye’de barış, huzur ve istikrarın tesisi ve Astana formatı kapsamında çok ciddi caba harcadıklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Soçi Muhtırası’nda önemli kararlara imza attıklarını, Ankara Zirvesi’yle Anayasa Komitesi’nin kuruluşunu ilan ettiklerini, bu Komitenin de 30 Ekim tarihinde ilk kez toplanacağını açıkladı.

İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki durumun da görüşmelerde gündemde olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlip’te saldırılarda bir azalma yaşandığını görmenin memnuniyet verici olduğunu, burada istikrar ortamını güçlendirmenin ve kalıcı hâle gelmesini sağlamanın da ana gayeleri olduğunu söyledi.

“Barış Pınarı Harekâtı’nın gayesi; bölgeden terör örgütünü çıkartıp, sığınmacıların geri dönüşünü sağlamak”

Türkiye olarak sahada sükûnetin muhafazası için var güçle çalışmayı sürdüreceklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’e Barış Pınarı Harekâtı’na dair son gelişmeler hakkında kapsamlı bir bilgi verdiğini aktardı.

Harekâtın ana gayesinin bölgeden PKK-YPG terör örgütünü çıkartıp, Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünü sağlamak olduğunu yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu harekat aynı zamanda bölücü terör tehdidini ortadan kaldırarak, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini de garanti altına almaktadır. Bizim hiçbir ülkenin toprağında, egemenliğinde gözümüz yoktur. Türkiye olarak şimdiye kadar sahada attığımız bütün adımları hassasiyetle attık” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtları ile teröristlerden temizlediği 4 bin kilometrekarelik alana 365 bin Suriyelinin gönüllü olarak geri döndüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir dönem terörle, çatışmalarla anılan Suriye toprakları, Türkiye’nin katkılarıyla yıllar sonra yeniden huzura ve istikrara kavuştu. Bu modeli, Suriye’nin kuzeyindeki diğer yerlere de teşmil etmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

“Biz, 350 bini Kürt, 3 milyon 650 bin Suriyeli kardeşine son 8,5 yıldır kucak açan bir ülkeyiz, bir milletiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de misafir edilen Suriyelilerin vatan hasretini dindirecek adımların atılması gerektiğini sözlerine ekledi.

“Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması noktasında tarihi bir mutabakata imza attık”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı ile güvenli hâle getirilecek alana önce 1 milyon sonra da bir bu kadar Suriyelinin yerleşeceğine inandığını kaydederek, buna ilişkin planları muhataplarıyla paylaştığını, uluslararası toplumun katkı ve desteğiyle de bu planları hayata geçireceklerini vurguladı.

“Bugün Sayın Putin ile terörle mücadele, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanması ile mültecilerin geri dönüşü noktasında tarihî bir mutabakata imza attık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu muhtıraya göre Türkiye ve Rusya, Suriye topraklarında ayrılıkçı hiçbir gündeme izin vermeyecektir. 23 Ekim öğlen 12.00'den itibaren 150 saat içinde YPG'li teröristler ve silahları, 30 kilometrenin dışına çıkartılacak. Örgütün tahkimat ve mevzileri imha edilecektir. 150 saatin sonunda Barış Pınarı Harekâtı alanı sınırlarının batısı ve doğusunda, 10 kilometre derinlikte Türk-Rus devriyeleri başlayacaktır. Tel Fırat ve Mümbiç’teki tüm YPG’li teröristler silahlarıyla beraber bu bölgenin dışına çıkarılacaktır. Terörist sızmalara karşı her iki ülke gereken önlemleri alacak, muhtıranın gözetimi ve koordinasyonu için ortak bir mekanizma kurulacaktır” ifadelerini kullandı.

“Türkiye Ve Rusya, Suriye krizinin siyasi çözüme kavuşturulması için çabalarını sürdürecek”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve Rusya’nın, Suriye krizinin siyasi çözüme kavuşturulması için çabalarını sürdüreceğinin altını çizerek, “Putin ile varmış olduğumuz bu mutabakatın Suriye’nin kalıcı istikrarı ve terörden arındırılması yolunda yeni bir dönemi başlatacağına inanıyorum” dedi.

Muhtıranın hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye'nin komşusu ve Suriye halkının dostları olarak bu ülkede barış, güvenlik ve istikrarın yeniden hâkim olması için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını Rusya Devlet Başkanı Putin’e misafirperverliği için teşekkür ederek tamamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in açıklamalarının ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, varılan ortak mutabakatı açıkladı.

Putin: “Türkiye’nin endişelerini anlıyoruz”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmenin çok önemli olduğu vurgusunu yaparak Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anladıklarını söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Soçi kentinde gerçekleştirilen görüşmeler sonrası basın toplantısı düzenledi. Toplantıda yaptığı açıklamada iki ülke arasındaki iş birliklerinin arttığı vurgusunu yapan Putin, Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını anladıklarını söyledi. Putin, “Türkiye’nin sınır güvenliği konusunda kaygılarını anlıyoruz. Anayasa Komisyonu 29 Ekim’de toplantısını gerçekleştirecek. Suriyeli göçmenler en kısa sürede vatanlarına dönmeli. Bunu uluslararası kuruluşlar desteklemeli. Özellikle Birleşmiş Milletler öncülüğünde yardımlar yapılmalı” dedi.

Rusya ve Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda hemfikir olduğunu söyleyen Putin, “Terör örgütü militanlarının cezaevlerinde tuttuğu DAEŞ mensuplarını, Türk askerine bunu bir tehdit unsuru olarak kullanmaması önemlidir” dedi.

Suriye sınırlarında bulunan tüm terör gruplarının ülkeden çıkarılması gerektiğini savunan Putin, Cumhurbaşkanı ile bugün alınan kararların bölge için çok önemli olduğunu vurguladı.

Erhan Altıparmak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yılbaşı öncesi sahte alkol uyarısı Tadı, kokusu ve rengi etil alkolle birebir aynı olan metil alkol, vücuda girdiği andan itibaren sessizce öldürüyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, sahte alkole karşı yılbaşı öncesi hayati uyarılarda bulundu. Yılbaşı döneminde alkol tüketiminin artmasıyla birlikte, piyasaya sürülen sahte içkiler yeniden gündeme geldi. Özellikle metil alkol içeren ürünler, ilk saatlerde belirti vermeden ilerleyip kalıcı körlük ve ölüme kadar uzanan ağır tablolara neden olabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Medipol Üniversitesi Esenler Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, vatandaşları hayati risklere karşı uyardı. İlk belirti gözlerde ortaya çıkıyor Sahte alkol olarak bilinen metil alkolün, halk arasında tüketilen etil alkolden tamamen farklı ve son derece tehlikeli bir madde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kocabora, metil alkolün vücutta metabolize edilemediğini belirtti. Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle vücutta formik asit adı verilen toksik bir maddenin biriktiğini söyledi. Bu maddenin özellikle sinir hücrelerinin enerji üretimini bozduğunu ifade eden Prof. Dr. Kocabora, "Metil alkol zehirlenmesinde ilk bulgular genellikle gözlerde ortaya çıkar. Kişiler, alkolü tükettikten sonra kendilerini bir süre iyi hissedebilir ancak yaklaşık 12 ila 24 saat içinde görme bulanıklığı, görmede sislenme ve ışık hassasiyeti gibi şikâyetler başlar" dedi. Bu belirtilere dikkat Görme şikayetlerinin ilerleyen süreçte merkezi sinir sistemini de etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kocabora, yürüme bozukluğu, konuşma güçlüğü ve bilinç bulanıklığı gibi ciddi nörolojik tabloların da gelişebileceğini belirtti. Erken müdahale edilmediği takdirde görme kaybının kalıcı körlüğe kadar ilerleyebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle şüpheli alkol tüketimi sonrası ortaya çıkan en ufak görme değişikliğinde bile vakit kaybetmeden acil sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini vurguladı. "Katil alkol" tüm organlarda hasara yol açıyor Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Göral, alkolün başlı başına sağlık açısından önerilmediğini vurgulayarak, özellikle yılbaşı dönemlerinde piyasaya sürülen sahte alkolün çok daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Metil alkolün, halk arasında "katil alkol" olarak anıldığını belirten Prof. Dr. Göral, bu maddenin sanayide kullanılan, insan sağlığı açısından hiçbir faydası olmayan son derece toksik bir kimyasal olduğunu söyledi. Metil alkolün vücuda alındıktan sonra formaldehit ve formik aside dönüştüğünü ifade eden Göral, bu maddelerin hücresel düzeyde yaygın hasara yol açtığını ve neredeyse tüm organları etkilediğini dile getirdi. Ayırt edilemiyor Metil alkolün etil alkolden görünüş, koku ve tat açısından ayırt edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Göral, bu durumun insanların kolayca kandırılmasına neden olduğunu söyledi. Ucuz olması nedeniyle piyasaya sürülen sahte alkolün, birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Göral, "Bu durum sadece bir sağlık sorunu değil, açıkça insan hayatıyla oynanan bir cinayettir" dedi. Metil alkol zehirlenmesinde belirtilerin hemen ortaya çıkmayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Göral, kişilerin ilk saatlerde kendilerini iyi hissedebileceğini ancak 6-8 saat sonra ya da ertesi gün gün bulantı, kusma, karın ağrısı, karaciğer iltihabı, sarılık, pankreas yetmezliği ve solunum yetmezliği gibi hayati risk taşıyan tabloların gelişebileceğini söyledi. Prof. Dr. Göral, bu nedenle özellikle sahte alkol riskinin olduğu dönemlerde alkol tüketiminden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladı. Tüm vücudu zehirliyor Metil alkolün, etil alkol yerine kullanılan ancak temizlik maddeleri ve antifriz üretiminde yer alan son derece zehirli bir madde olduğuna dikkat çeken Acil Tıp Uzmanı Dr. Temizkan, bu maddenin vücutta toksik etki gösterdiğini ve ölümcül sonuçlara yol açabildiğini söyledi. Metil alkol zehirlenmesinin en tehlikeli yönlerinden birinin, belirtilerin geç ortaya çıkması olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Temizkan, sahte alkolden korunmanın tek yolunun alkolün yalnızca bilinen, güvenilir ve denetimli satış noktalarından temin edilmesi olduğunu vurguladı. Temizkan, kaçak ve kaynağı bilinmeyen alkol tüketiminin her zaman bu tür zehirlenme risklerini barındırdığına dikkati çekti.
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.