ÇEVRE - 03 Kasım 2014 Pazartesi 09:48

Türkiye’de ilk dere turizmi

A
A
A
Türkiye’de ilk dere turizmi

Ordu’da gür ormanların içinden akan, adına türküler yazılan dereler turizme kazandırılacak.

Adına türküler yakılan Ordu’nu dereleri, tepeleri ve yaylaları, yapılacak destinasyon çalışmaları sayesinde dünya turizmine eve sahipliği yapacak. Türkiye de ilk, dünyada sayılı projelerden birisi olacak ‘Dere Turizmi’nin 2 yılda bitirilmesi hedefleniyor. Avrupa Birliği ve Turizm Bakanlığı’nın destekleri ile hazırlanan Dere Turizm’inin amacı Ordu’nun derelerini turizme kazandırmak ve Ordu'yu tanıtmak olacak.

TÜRKİYE’NİN EN UZUN KANYONU ÇAMAŞ'TA
Uzunluğu 4 km olan, Türkiye’nin en büyük dere kanyonu Ordu Çamaş’ta. Ordu Valiliği tarafından turizme kazandırma çalışmalarına başlanan kanyonun 2015 sonlarında turizme açılması hedefleniyor. Dere kanyonun özelliklerinde biri de dünya da ender görülen benekli alabalıkların burada yaşıyor olması. Proje tamamlandığında olta balıkçılığına da yer verilmesi hedefler arasında. Ayrıca avlak alanda da hizmete açılacak. Çok sayıda keklik, atmaca, şahin, dağ keçisinin yoğun olarak yaşadığı alan, av meraklılarının gözde yerlerinden biri olacak.

YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE EV KURULACAK
Adına türküler yakılan Ordu’nu tepeleri, yaylaları yapılacak destinasyon çalışmaları sayesinde dünya turizmine eve sahipliği yapacak. Diğer adı yayla turizmi olan bu yerlere de betonlaşmaya izin verilmeyecek. Doğaya uygun bungalov evler yapılacak. Boztepeye ek çalışmalar yapılarak bölgenin teleferikle cazibe merkezi olacak.

BALIKÇILIK VE YABAN HAYATIN BAŞKENTİ OLACAK
Kurulması hedeflenen yaban hayat ve balıkçılık, özellikle göl balıkçılığı, yöresel balık çeşitleri için çalışma ve projelere başlanacak. Su değirmenlerinin bulunduğu yer olan Ordu da değirmenler de gün yüzüne çıkarılıyor.

ORDU’NUN DERELERİ TURİZME KAZANDIRILACAK
Vali İrfan Balkanlıoğlu, Ordu’nun derelerinin turizme kazandırılması için her türlü desteğin verileceğini söyleyerek, bu güzelliklerin herkes tarafından görülmesini sağlamak gerektiğini ifade etti. "Bize düşen ne var ise elimizden geleni yapacağız. Derelerin canlandırılması ve turizmin hizmetine girmesi lazım. "Turizme kazandırılacak çok bakir alanlarımız var. Turizmden şehir olarak yeterince pay alamıyoruz. Ordu’nun güzelliklerini iyi tanıtarak, bu avantajlarımızı değerlendirebiliriz” diyen Vali Balkanlıoğlu, turizmin şehre hareketlilik ve canlılık getireceğini, ekonomik olarak da büyük kazanç sağlanacağını belirtti.

“Bacasız Sanayi” de denilen turizmin çok önemli bir katma değer olduğuna dikkat çeken Vali İrfan Balkanlıoğlu, ”Ordu, doğal güzellikleri ile turizm cenneti olmaya aday. Eşsiz manzarası ve yamaç paraşütü ile Boztepe, Yason Burnu, Arkeolojik kazı çalışmalarının yapıldığı Kurul Kalesi, Yoroz kent ormanı, Ordu’nun en güzel mesire yerlerinden ve turistik mekanlarından biri olan ve Türkiye’nin 36. Tabiat Parkı Ulugöl, Eko-Turizm, eski Ordu Evleri, doğal güzelliği, bol oksijenli havası, gür ormanları ve yemyeşil çayırlara sahip olmasının yanında sınırları içerisinde denize en yakın kayak tesisi ile 77 obası bulunan, 2 bin yıllık tarihe sahip, Doğu Karadeniz'in en geniş yaylası olan Çambaşı Yaylası ve diğer yaylalarımız gerek doğal güzellikleri gerekse büyük yerleşim kapasiteleriyle Karadeniz Bölgesinin önemli mevsimlik rekreasyon alanlarıdır.

Dünyanın denize dolgu 3.’üncü havalimanı olma özelliğini taşıyan Ordu-Giresun Havalimanımız, Ordu-Giresun Havalimanı çevresinde yapılması planlanan Çikolata Park Projesi, Karadeniz’i, İç Anadolu'ya, Doğu Anadolu'ya ve Akdeniz'e bağlayacak olan Karadeniz-Akdeniz Yolu Projesi, Çevre yolu ve Botanik Bahçe’yi sayabiliriz. Bu nedenle Ordu’nun turizm potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek en büyük amacımız. Ordu, doğal güzelliğiyle bir marka şehir” şeklinde konuştu.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."