GENEL - 16 Mayıs 2009 Cumartesi 17:15

Türkiye'de kaç muhtar var biliyor musunuz?

A
A
A
Türkiye'de kaç muhtar var biliyor musunuz?

Muhtar Dernekleri Federasyon Başkanı Hüseyin Özkan Türkiye'de 36 bini köy, 17 bini mahalle olmak üzere 53 bin muhtarın bulunduğunu söyledi.

SATILMIŞ AKKAŞ / AFYON KARAHİSAR

Tüm Muhtarlar Derneği Afyonkarahisar Şubesini ziyaret eden Muhtar Dernekleri Federasyon Başkanı Hüseyin Özkan, muhtarların önde gelen sorunları ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Muhtarların en önemli sorunları arasında yer alan muhtarlara ait bir bürolarının olmadığını ifade eden Federasyon Başkanı Özkan, bulundukları il belediyelerinin muhtarlara kalıcı ve muhtarlara yakışır bir bina yapmaları yönünde isteklerini İçişleri Bakanlığı'na istekte bulunduklarını belirtti.

Özkan, "Türkiye'de 17 bin mahalle muhtarı 36 bin köy muhtarı olmak üzere toplam 53 bin muhtarımız vardı. Muhtarlarımızın sorunlarını devletimizin üst kademesindeki Bakanlarımıza ve Başbakanımıza ilettik. İlettiğimiz sorunlar arasında muhtarların yer sorunlarının olduğunu yer alan bir istek dilekçesi ile başvurduk. Bunun yanı sıra muhtarlarımızın ödenek primleri ile ilgili de bir çalışma yaptık. Bağlı olduğumuz Bakanlığı bu isteğimizi yazılı ve sözlü olarak ilettik. Şuan bir muhtarın aldığı aylık 320 TL'dir. Ama muhtar 5 yıl boyunca arlıksız ve saati gözetmeden görev yapar. Yapılacak ödeme prim çalışması ile muhtarımızı bir nebze olsun rahatlatmak istiyoruz. Hükümet buna benzer sorunları çözdü. İnşallah bizim sorunlarımızı da çözer. Tek temennimizi muhtarlar olarak budur" dedi.

"Muhtarın görevi sabit olmaz"

Muhtarın görev saatinin olmadığını 365 gün 24 saat görevi başında bulunduğunu söyleyen Muhtar Dernekleri Federasyon Başkanı Hüseyin Özkan, muhtarlar bulundukları köy ve mahallelerin aranan insanlar olduğunu kaydetti.

Özkan, "Muhtarlarımızın görev saati ve günü yoktur. Çünkü muhtarlar bulundukları köy ve mahallelerin en önemli kişileridir. Muhtarlar gece yarısında bile halkına hizmet etmek için çalışır. Bu yüzünde muhtarların bulundukları yerde ne kadar önemli olduğunu o bölgede yaşayan insanlar iyi bilir. Muhtarın tek bir gayesi vardı. O da mahallesine köyüne hizmet götürebilmektir. Muhtarlar mahallenin abisi, babası ve en büyüyüdür" diye konuştu.

"Dikkatli kadın muhratlar daima başarılı olur"

Muhtarlık yapan kadınların özverili ve cesur olduğuna değinen Federasyon başkanı Özkan, dikkatli kadınların başarılı muhtarlık yaptığını kaydetti.

Hüseyin Özkan, "Son dönemde kadın muhtar sayısında önemli bir artış oldu. Kadın elinin deydiği yerin düzene girdiği söylenir. Tabii ki muhtarlık yapan fakat dikkatli kadınlarında bulundukları köy, mahallelerde hizmet yapabilmek için tatlı bir yarışa giriyor. Kadın muhtarın bulunduğu mahallede bağlı olduğu belediye'den hizmet alması biraz daha zor olarak
görülebilir ama bence hizmet etmesi o kadarda zor değildir. Kadın elinin değdiği yer güzelleşir ise kadın muhtarında bulunduğu mahalle ve köyde öyle güzelleşir" dedi.

"Muhtarın siyasi görüşü olmaz"

Hükümetten beklentilerini anlatan Federasyon Başkanı Özkan, hükümetin bir çok konuyu aydınlattığını isterse muhtarlarla ilgili olan sorunları da çözebileceğine değindi. 1894 yılından Osmanlı döneminde atamalı muhtarlık görevinin yapıldığına dikkat çeken Hüseyin Özkan, muhtarların demokrasinin beşiği değil ta kendisi olduğunu kaydetti.

Muhtarları seçmenleri adı ve soyadı ile çağırdığını bu o muhtarın demokrasi içerisinde seçildiğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Özkan, muhtarların siyaset kanalı ile seçim kazanmadıklarını kendi isimleri ile bulundukları köy ve mahallelerde seçimlere girerek başarı sağladığını bildirdi. Muhtarlığın gerekli olduğunun altını çizen Özkan, muhtarlığın ihmal edildiğini de sözlerine ekledi.

Muhtarların siyaset yapmasının da yanlış olduğuna değinen Özkan, muhtarın tarafsız olmasının daha doğru olacağını savundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."