DÜNYA - 22 Temmuz 2015 Çarşamba 14:25

Türkiye'nin yüzde 80'i eşcinsel evliliğe karşı

A
A
A
Türkiye'nin yüzde 80'i eşcinsel evliliğe karşı

Piyasa Araştırma Kurumu Ipso tarafından yapılan dünyanın 23 farklı ülkesinde yapılan araştırmada eşcinsel evliliğe Türkiye’nin yüzde 80’den fazla oranda kişinin karşı olduğu, bu evliliğe en sıcak bakan ülkenin ise yüzde 77 ile İspanya’nın olduğu ortayı çıktı.

Bir zamanlar dillendirilmesi bile mümkün olmayan eşcinsel evlilikler artık ülkelerin parlamentoları tarafından yasa çıkarılarak legal hale getiriliyor. Alman Piyasa Araştırma Kurumu Ipso tarafından dünyanın 23 farklı ülkesinde yapılan araştırmada eşcinsel evliliğe Türklerin yüzde 80’den fazla oranla karşı olduğu, bu evliliğe en sıcak bakan ülkenin yüzde 77 ile İspanya’nın olduğu ortayı çıktı. İspanya’dan sonra yüzde 74 ile İsveç, yüzde 69 ile Belçika, yüzde 68 ile Almanya, yüzde 67 ile İngiltere ve yüzde 62 ile Kanada eşcinsel evliliğe olumlu yaklaşıyor.

Araştırmaya katılanların büyük oranda eşcinsellerin tercihlerine saygı duyulması gerektiğine ancak evlilik müessesinin kutsallığına inandığı için eşcinsel evliliğe yasalar nezdinde koruma alınmasına karşı çıktığı belirlendi. Eşcinsel evliliğe sıcak bakamayan ülkelerin başında yüzde 80’lik oranla Türkiye geliyor. Türkiye’yi yüzde 73 ile Güney Afrika, yüzde 71 ile Güney Kore ve Hindistan, yüzde 68 ile Polonya takip ediyor.
Dünya üzerinde ABD Yargıtay’ı ülke çapında eşcinsel evliliği yasal hale getirdi. İrlanda referandumda eşcinsel evliliğe onay verdi. Almanya da, eşcinsellerin evlenmesi için onay verdi. Brezilya’da 2013’den bu yana eşcinsel evlilik yapılabiliyor.

Arjantin 2010 yılında özel bir kanunla eşcinsellerin evlenmelerine izin verdi. Güney Afrika birçok tepkiye rağmen 2006 yılında evliliği kanunlaştırdı. Hollanda ve Norveç de eşcinsellere evlilik hakkını kanunen tanıyan ülkelerin arasında bulunuyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa Konseyi’nin 47 ülkesinin 24’ünde eşcinsel evlilik yasal olarak kabul edilmiş bulunuyor.

Eşcinsellere karşı tavrıyla bilinen İtalya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından özel hayata saygı duyamadığı için cezalandırmıştı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.