SAĞLIK - 04 Şubat 2017 Cumartesi 12:38

Ünlülerin yüz estetiği ihtiyaçları

A
A
A
Ünlülerin yüz estetiği ihtiyaçları

İhtiyaçlara uygun olarak gerçekleştirilen estetik operasyonların kişileri istedikleri görünüme kavuşturmada etkili olduğuna dikkat çeken Estetik Cerrah Dr. Defne Erkara, son yıllarda dünyadan ve Türkiye’den birçok ünlü ismin de estetik operasyonlar ile sıkça gündeme geldiğini belirtti.

Medyada başarılı ve başarısız yüz estetiği operasyonları geçiren ünlülerin değişimi ile ilgili haberlerin sıkça yer aldığını söyleyen Estetik Cerrah Dr. Defne Erkara, Hollywood ünlülerinin daha iyi bir görünüm için yüz estetiği açısından nelere ihtiyacı olabileceği hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Erkara'nın değerlendirmeleri şöyle:

"Angelina Jolie
Genel olarak yüz kemik çatısı oldukça orantılı. Boyuna göre aşırı zayıf olmasına rağmen elmacık ve çene kemikleri şekilli ve belirgin olduğundan hala taze bir görünüme sahip. Yüz oranlarına baktığımız zaman biraz alın kısmında genişlik mevcut. Bu da saç kesimiyle çok kolay kamufle edilebilir. Ağız çevresindeki gülme çizgilerinde derinleşmeler başlamış. Gözaltlarında, orta yüzün hafif aşağıya doğru yer değiştirmesi yüzünden, halkalanma mevcut. Bunlar çeşitli kalınlıkta dolgularla kolayca kamufule edilebilir. Göz çevresinde kaz ayakları görülmüyor. Muhtemelen düzenli botoks yaptırıyor. Bu yaşta bir hanımda en azında 1-2 çizgi beklenirdi. Bütün bunların yanında cildini çok iyi nemlendiriyor ve güneşten koruyor ya da makyaj ve photoshop oldukça başarılı.

Catherine Zeta Jones
Yüz güzelliğinde en önemli ayrıntı alın, yanak, çene uzunluklarının orantılı olması, burun-dudak genişliğinin, yüz genişliği ile orantılı olması. Tüm bunları Catherine Zeta Jones'da görebiliyoruz. Bu nedenle burun ya da çeneye ilişkin herhangi bir cerrahi işlem gerekmiyor. Ancak kaş yapısı genetik olarak bir miktar düşük olduğundan, üst göz kapağındaki yaşlılık belirtileri belirgin şekilde ortaya çıkmış durumda. Göz çevresi mimiklerini çok kullanan bir bayan, bu nedenle botoksu hayatından çıkartmamalı. Alt göz kapaklarında da bir miktar deri bollukları oluşmuş durumda. Üst alt göz kapağı estetiğinden çok fayda görüyor. Ağız çevresi gülme çizgilerinde belirginleşme fazla. Makyaj bunu gizleyemiyor. Muhtemelen cildi çok kuru, bu nedenle düzenli nem verici mezoterapiyi yüz ve boynuna yaptırmalı. Yaşından dolayı dudaklarında bir miktar dolgunluk kaybı oluşmuş. Özellikle dudak kenarlarının belirginliği kaybolmuş. Bu da sürülen rujun dudakları güzel göstermesine engel oluyor. Dudak beyaz çizgisinin ince bir dolgu ile dolgunlaştırılması dudağın şeklini bozmadan hoş bir görünüm verecek.

Christian Bale
Christian Bale'de burun orta alt kısmındaki kolimella dediğimiz bölge aşırı düşük. Burun sırtı üstten geniş olmasına rağmen uca doğru gittikçe daralması ve eğrilmesi görülüyor. Bu durum görsel estetiği bozmasının yanında muhtemelen nefes alma sıkıntısına da yol açıyor. Burun estetiğinin deviasyon ameliyatı ile birlikte yapılması şart. Bu yapıldığı takdirde yüz orantılarında da olumlu bir düzelme olacak. Erkeklerde belli belirsiz göz çevresinde çok derinleşmiş alanlara, kaşı kaldırmayacak şekilde botoks yapılması uygun. Christian Bale'de de bu durum küçük olan gözlerinin daha belirgin hale gelmesini sağlayacak. Ağız çevresi gülme çizgileri oldukça belirgin. Ancak sakal ve bıyık kullandığı için bu çizgiler çok rahatsızlık yaratmıyor. Sakalı keserse onlara da ince dolgu ya da yağ enjeksiyonu ile müdahale edilmesi daha canlı bir görünüm sağlayacak.

Jennifer Aniston
Bir bayana göre sert yüz hatları mevcut. Gözlerinin güzelliği ona çekicilik veriyor. Yaşı ilerledikçe mimik çizgilerinde de derinleşme fazlasıyla arttı. Bu yüzündeki sert ifadeyi daha belirginleştiriyor. Hâlbuki daha genç yaşlarda doğal, hafif burun ucunu kaldıracak şekilde bir burun estetiği ve alt çenenin kısaltılması yapılsaydı daha yumuşak hatlara sahip olurdu. Sanırım bu yaştan sonra, bu değişikliklere gitmeyecek. Bu yüzden şimdiki görüntüsünü daha çekici ve genç yapmak için, alın ve göz çevresi çizgilerden botoks ile kurtulmalı, ancak alındaki derin çizgiye botoks yanında dolgu yapılması gerekecek gibi duruyor. Kilo vermemesi gerekiyor. Kilo verdikçe yüzündeki deride sarkma fazlalaşacağından yağ enjeksiyonu gerekebilir. Ağız kenarındaki derin çizgiler dolgu ile azaltılabilir. Dudaklarda incelme erken yaşta başlamış. Dudak V' sinin dudak dolgusu belirginleştirilmesi uygun olacak.

Brad Pitt
En sonunda bu adam da yaşlandı. Açık ten, kalkık burun ve hoş yüz çerçevesi, uzun bir süre yaşından çok daha genç görünmesini sağladı. Erkeklerde sakal, alt yüzdeki problemleri saklamak için ideal. Kaş yapısı hep düşüktü. Ama artık bu düşüklük görsel olarak rahatsız ediyor. Saç içinden girilerek yapılacak kaş ve şakak germe en az 5 yaş geriye götürüyor. Bence işi nedeniyle göz çevresi ve alında mutlaka botoks kullanmalı. Gözaltlarında yağ dokusu aşağı doğru yer değiştirdiğinden o bölgenin ışık dolgusu ile desteklenmesi doğal ve sağlıklı bir görünüm sağlayacak.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."