EKONOMİ - 19 Haziran 2018 Salı 09:53

Üzüm sektöründe ihracatı katlayacak proje

A
A
A
Üzüm sektöründe ihracatı katlayacak proje

Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen projeyle Türkiye'de ilk defa kapalı sistem sera içerisinde üzüm bağı yetiştirildi. 2018 yılı içerisinde başlanan proje kapsamında yılda iki defa hasat yapılması hedeflenirken, bu sayede üzüm ihracatında artış yaşanması bekleniyor.

Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından başlatılan proje kapsamında Türkiye'de ilk defa sera içerisinde üzüm yetiştiriciliğine başlandı. Henüz araştırma aşamasında bulunan sistemde üzümler özel bir saksı içerisine yerleştirilen spagetti borularla ve gübre takviyeleriyle ürünlerin besinleri sağlanıyor. Kurulan drenaj sistemiyle de fazla kalan su ve gübre tanklara alınarak dezenfekte ediliyor. Sonrasında ise su ve besin değerleri bilgisayar ortamında dengelendikten sonra yeniden üzüm bitkilerinin köklerine veriliyor. Ayrıca drenaj sistemiyle de hem su kullanımından hem de gübre ve ilaç kullanımından da tasarruf edilmesi sağlanıyor. Öte yandan sera içerisinde yetiştirilen üzümlerden yılda 2 defa ürün hasat edilmesi bekleniyor. Mart-Nisan aylarında yapılacak hasat ile piyasaya erken zamanda üzüm verilerek kar oranlarının arttırılması amaçlanıyor.
Sistem hakkında bilgi veren Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürü Akay Ünal, "Birinci sınıf tarım arazisi olmayan, bağın toprakta yetiştiriciliği yapılamayan bölgelerde alternatif olarak tarımının yapılmasını hedefliyoruz. Özellikle bölgemizde ve ülkemizde bir çok yerlerde jeotermal enerji kaynağı gibi kaynaklardan enerji kullanımı dışında tarımda kullanım olanaklarını araştırılması amaçlarımızdan bir tanesiydi. Bir diğeri de ürünün olmadığı zamanlarda, ilkbaharda piyasaya üzüm sunmayı hedefliyoruz. Bu çalışma kapsamında amacımız hem sera içerisinde üzüm yetiştiriciliğinin tepkimesini ve ne derece yapılabilirliğini görmek olacak. Hem de aynı zamanda bir yıl içerisinde iki sefer hasat yaparak, çift hasatla ürün periyodunu ve verimi arttırmayı amaçladık" dedi.

Çift üründe dekara 8-9 ton üzüm alınması bekleniyor 

İlk hasadın Mart ve Nisan aylarında yapılmasını planladıklarını söyleyen Ünal, "İlk hasadı Mart sonu Nisan başı gibi planlıyoruz. Diğerini de Kasım aylarında planlıyoruz. Bir yıl içerisinde hem Mart ayında hem de Kasım ayında ürün çeşitlerine göre değişmekle birlikte çünkü bu araştırma kapsamında şu anda bir çok çeşit deniyoruz. Bu çeşitlerin uyumuna bakarak iki sefer hasatla yaklaşık normalde tek üründe bir dekar sera alanında 6 ton civarında ürün hasat etmeyi amaçlıyoruz. Çift üründe ise belki çeşide göre değişmekle birlikte 8-9 tonlara çıkartabilme umuduyla bu çalışmalara başladık" ifadelerini kullandı.

Sofralık üzümde ihracat payının artacak 

Hasadın olmadığı dönemde piyasaya üzüm vererek ihracat payının artmasını hedeflediklerini söyleyen Ünal, "Ana amaç aslında burada tüketimi hem yaygınlaştırmak hem de hasadın olmadığı zamanlarda taze yeni hasat edilmiş üzüm elde edebilmek ve bununla beraber de ihracat payımızı sofralık üzüm anlamında arttırabilmek. Burada bu işi yaygınlaştırabilirsek tarımda kullanılamayan arazilerde bizim Manisa ve ülkemizin bağcılık tecrübesini sera içine aktarabilirsek özellikle ürünün yetişmediği dönemlerde elde ettiğimiz ürünle çok daha yüksek üreticimize gelir elde etmeyi amaçlıyoruz" diye konuştu.
Üzümde kalıntı sorununu da ortadan kaldıracak çalışmayla ihracatın artacağını kaydeden Ünal, "Hem birim alandan daha fazla ürün elde etmek istiyoruz. Hem de daha kontrollü besiniyle, gübresiyle, tarımıyla, ilacıyla iyi tarım uygulamalarına uygun, kontrollü bir şekilde yetiştiricilik yaparak kalıntısız direk ihracata ve iç tüketime sunabilecek daha kaliteli bir ürün amaçlarımızdan birisi" dedi.

"Bu sistemle birlikte su ve gübre tasarrufu da gündeme gelecek" 

Kapalı sistem bağ yetiştiriciliğinin Türkiye'de ilk olduğunu sözlerine ekleyen Ünal, "Şu anda kapalı sistem sera içerisinde bağ yetiştiriciliği ülkemizde yok. Çift ürün yetiştiriciliği de ülkemizde yok. Domates gibi farklı ürünlerde kapalı sistem kullanılıyor. Kapalı sistemden kastımız aslında her bitkiye yapılan su ve gübre uygulamalarının biz drenaj yoluyla dışarıya atmıyoruz. Bunları tekrar seranın özelliğinden kaynaklanan altyapısı ve yazılımıyla beraber geri tanklarımıza alıyoruz. Burada sterilize ediyoruz. Eksik olan besin elementleri kısmını tamamlayıp tekrar direne olan suyu kullanıyoruz. Aynı zamanda bu sistemle birlikte su ve gübre tasarrufu da gündeme gelecek" şeklinde konuştu.
2019 yılında ilk ürünü hasat edeceklerini vurgulayan Ünal, "Normalde bu çalışmaya 2018 yılının başından itibaren başladık. İlk ürünlerimizi önümüzdeki yıldan itibaren görmeyi arzu ediyoruz. Biz normalde bir bağ tesisi yaptığımız zaman 3-4 yıldan önce verim elde edemiyorduk. Ama bu seranın avantajlarından bir tanesi de 1 yıl gibi bir süreyle kısa bir zamanda verim alabilmek. O yüzden önümüzdeki yıldan itibaren hem üreticilerimiz hem de bağcılıkla ilgilenen tüm misafirlerimize burayı aktarabileceğiz. Hem ürünleri de almaya başlamış olacağız. 2019 yılının başında hatta 2019 yılının verim değerleri de olmak üzere önümüze bir çeşit bazında şablon çıkacaktır" ifadelerini kullandı.

Sistem uzaktan kontrol edilebilecek 

Sistemin mobil uygulamalar ile uzaktan kontrol edilebileceğini belirten Proje Lideri Ziraat Yüksek Mühendisi Ebru Toprak Özcan, "Projemiz 2018 yılı itibariyle başladı. Şu an aktif olarak sistem de kullanıma geçildi. Kapalı sistem uygulamasına göre sera yetiştiriciliği yapıyoruz. Sistemimizde bitkilerimize besin çözeltisini makinemiz dozajlama kısmından ayarladığımız uygun miktarlardaki gübreleri otomasyon sistemine aktarmasıyla bitkilerimize spagetti borular aracılığıyla iletiyoruz. Bitkilerimizden drene olan suyu bir tankta toplayarak bu tanktan UV filtresiyle dezenfeksiyon işlemi yaparak tekrar kullandığımız çözeltiyi geri kazanımını sağlıyoruz. Seramızın altyapısı gereği uzaktan algılamayla kendimiz burada olmadığımız zaman da verdiğimiz komutlarla sistemi yönetebiliyoruz. Uzaktan erişimin olmasıyla birlikte iklimin değişmesine, günün yağmurlu, dolu, rüzgarlı gibi durumlarında yaptığımız erişimle birlikte bitkiye ulaşmayı sağlayabiliyoruz" dedi.  

Aykut Yeniçağ - Sadık Cangel
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Bayburt’tan özel çocuklar ilk defa atlarla tanıştılar Bayburt’ta özel gereksinimli öğrenciler at çiftliğinde at binerek keyifli vakit geçirdiler. İlk defa atlarla tanışma fırsatı bulan çocukların heyecanlı ve mutlu halleri yüzlerde tebessüm oluştururken, özel çocukların at bindiği, doyasıya eğlendiği o anlar adeta yürekleri ısıttı. Bayburt Özel Eğitim Uygulama Okulunda eğitim gören öğrenciler için Bayburt Atlı Spor Kulübü ve Gençlik Merkezi işbirliğiyle Kurucakol köyünde bulunan at çiftliğinde at binme etkinliği düzenlendi. İlk defa at binen öğrenciler heyecanlı anlar yaşarken, etkinlikte çocuklarını yalnız bırakmayan veliler çocukların heyecanlarına ortak oldular. Öğretmenleri ve gençlik merkezi gönüllüleri kontrolünde ata binen çocukların mutlulukları yüzlerine yansırken, çocuklar çok mutlu olduklarını söylediler. Cirit kulüpleri olarak sadece cirit oynamadıklarını, sosyal ve kültürel etkinliklere de katkı sunduklarını söyleyen Bayburt Atlı Spor Kulübü Başkanı Arif Köprücü, "Bayburt Atlı Spor Kulübü ve Bayburt Gençlik Merkezi olarak özel kardeşlerimize özel bir etkinlik düzenledik. Özel çocuklar atla tanıştılar, ata bindiler. Bugüne kadar yaptığımız etkinlikler içerisinde en sevdiğimiz etkinlikler bu tür etkinlikler oluyor. Cirit kulüpleri olarak sadece cirit oynamıyoruz, aynı zamanda atlarımızla birlikte şehrimizdeki bu tür kültürel ve sosyal faaliyetlere de katılıyoruz" dedi. Özel öğrencilerin mutlu olduğunu, keyifli bir gün geçirerek, unutulmaz anlar yaşadıklarını belirten Gençlik Merkezi Gençlik Lideri Kadir Köprücü, "Özel öğrencilerimizi çiftliğimizde ağırladık. Onların bu özel ve güzel gününde yanlarında olmaktan onur ve mutluluk duyduk. Onların sevincini görmek, onların mutluluğunu görmek bizleri de gerçekten mutlu etti. Buradan herkese bu kardeşlerimize özel olduklarını hissettirmeleri gerektiğini ve her daim yanlarında olmaları gerektiğini söylemek istiyorum. Göründüğü gibi çocuklar çok mutlu oldular, atlarla tanıştılar, atları sevdiler, mutlu bir gün geçirdiler" ifadelerini kullandı. Düzenlenen etkinliğe Bayburt Özel Eğitim Uygulama Okulu Müdürü Mahmut Sarıaslan, Kop Atlı Spor Kulübü Başkanı Arif Köprücü, Gençlik Merkezi liderleri, gönülleri, öğretmenler, aileler ve çocuklar katıldı. Renkli görüntülere sahne olan etkinlik, toplu hatıra fotoğrafı çekilmesinin ve öğrencilere ikramlarda bulunulmasının ardından son buldu.
Mersin Sakinliği sevenler için Kızkalesi’nin en güzel zamanı Son günlerde havanın ısınmasıyla birlikte deniz suyunun 23 derecelere ulaştığı Akdeniz’in incisi Mersin’in en gözde mekanlarından Kızkalesi’nde sakinliği sevenler tatilini geçirmeye başladı. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alan Korykos Antik Kenti’nin en önemli parçası olan Türkiye’nin turizm merkezlerinden Mersin’in Erdemli ilçesi sınırlarındaki ’Kızkalesi’nde en güzel zamanlar yaşanıyor. Havanın 28 derecelere ulaştığı bugünlerde deniz suyunun da 23 derece olmasıyla sakinliği sevenler tatillerini geçirmeye Kızkalesi’ne gelmeye başladı. Tatil şehirleri arasında denizi, altın sarısı kumuyla dikkat çeken Kızkalesi’nde tatilciler uygun fiyata tatil yapmanın fırsatını da yaşıyor. 5 gecelik tatil fiyatının otel ve pansiyonlarda 10 ile 15 bin TL’ye gelmesi de tatilcileri cezbediyor. Mayıs ayında tatile gelenler hem denizin, hem kumsalın tadını çıkartıyor. Günü birlik gelenler ise tekne turu yaparak Kızkalesi’ne giderek tarihi mekanı geziyor. "En güzel zamanları Şehir dışından tatil amaçlı gelen ve kendini dünyanın harika yerlerinden Kızkalesi’nde bulduklarını belirten Mehmet Uysal," Şuan en güzel zamanları. Çocuklarla birlikte harika bir zaman geçiriyoruz. Deniz çok güzel. Gelir gelmez denize girdim. İnsan dayanamıyor, Mart ayında da olsak girerdim denize o kadar güzel albenisi var ki. Dünyanın öbür ucundan insanlar geliyor. Oteller de fiyat olarak çok uygun. Gerçekten en güzel zamanları, yoğunlaşmadan herkese tavsiye ederim"dedi. "Kızkalesi dünyaya açılan turizm kapısı" Kızkalesi Kültür ve Turizm Derneği Başkan Yardımcısı Mehmet Şirin Öztop ise," Sakinliği tercih edenler için mayıs, haziran en güzel dönem. Kurban bayramıyla beraber Eylül’ün 15’ine kadar her yer dolu dolu geçeceği için sakinliği tercih edenleri şimdi bekliyoruz. Fiyatlar çok makul, herkesin bütçesine uygun konaklayacağı tesisler mevcut, alternatifler çok fazla"ifadelerini kullandı. İnsanların denize girmeye başladığına dikkat çeken Öztop," Denizin sıcaklığı 23 derece. Tabi Mersin tatil noktasında çok güzel bir yer. 321 kilometre kıyı şeridimiz mevcut. Başlı başına bir destinasyon. Bununla beraber Kızkalesi dünyaya açılan turizm kapısı. Gerçekten muazzam bir denizimiz var, 25 metreden sonra derinleşiyor. Denizin içinde de taş yok. Şuanda üstünde bulunduğumuz altın sarısı kumumuzda da taş yok. Tam denizin ortasında bir de karada kalemiz var. İki kale var, yüzlerde tarihi nokta var. Misafirlerin günlerini kültür turları ile zenginleştirecekleri inanılmaz alternatifler var" diye konuştu.
İstanbul İTO Başkanı Avdagiç’ten ‘enflasyon’ değerlendirmesi İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, “İstanbul iş dünyası olarak enflasyonda biz bu seneyi yüzde 43-44 bandında tamamlayacağımızı öngörüyoruz” dedi. Avdagiç, yaptığı açıklamada, iş dünyasının enflasyon ve döviz kuru beklentilerini değerlendirdi. Avdagiç, Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 36 olarak açıkladığını, tahmin aralıklarında bunun yüzde 40-42’lere çıkabileceğini ifade ettiğini hatırlatarak, “İstanbul iş dünyası olarak enflasyonda biz bu seneyi yüzde 43-44 bandında tamamlayacağımızı öngörüyoruz. Bununla birlikte ihracatın sıkıntıya girmemesi ve ithalatın cazip hale gelmemesi için kur ile enflasyon arasındaki korelasyonun kopmaması lazım. Kuru baskılayarak enflasyonu tutmanın kısa vadeli birtakım faydaları olabilir ama bu ithalatı artıran, ihracatı baskılayan unsur olacaktır. Bu da hep üzerinde çalıştığımız dış ticaret açığımızı olumsuz etkileyecektir" değerlendirmesinde bulundu. Döviz kurunun, enflasyonla korelasyonunun kopmamasının önemli olduğunu belirten Avdagiç, “İlk çeyrekte dolar kuru yüzde 9, enflasyon yüzde 14,3’ün üzerinde arttı. İlk 3 ayda 5,3 puanlık bir fark var” ifadesini kullandı. “Hazine ve Maliye Bakanlığı yapılması gerekenleri titizlikle yapıyor” Avdagiç, Türkiye’nin FATF Gri Listesi’nden çıkacağını öngördüklerini, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın hem ulusal hem de uluslararası anlamda yapılması gerekenleri titizlikle yaptığını ifade etti. Avdagiç, Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk priminin (CDS) 300 puan seviyesine inmesinin ekonomi yönetiminin ve hükümetin çabalarının önemli bir sonucu olduğunu söyledi. Şekib Avdagiç, şöyle devam etti: “Ekonomi yönetiminin adımları pozitif sonuçlarını vermeye başladı. Bu memnuniyet verici. İş dünyası açısından CDS kadar daha önemli bir unsur da bankaların sendikasyon kredileri. İkisi arasında bir korelasyon var. En son bankaların sendikasyonlarına baktığımız zaman Euribor+yüzde 2,25 ile borçlandıklarını görüyoruz. Bankaların sendikasyon maliyetlerini takip etmek lazım.” Banka kredisi maliyetlerinin yüksek olduğunu belirten İTO Başkanı Avdagiç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ortamda, kredi maliyetlerinin enflasyon üzerinde konumlanması piyasanın bir gerçeği. Ağırlıklı olarak günlük ticari faaliyetleri devam ettirmek için kredi kullanımı gündemde. Beklentimiz enflasyonun makul seviyeye inmesi, buna bağlı olarak da faizlerin ve kredi maliyetlerinin daha uygun bir noktaya gelmesidir. Kredi maliyetlerinin aşağıya çekilmesi, enflasyonun aşağıya çekilmesiyle uyumlu bir halde olacaktır."