SAĞLIK - 02 Eylül 2021 Perşembe 12:17

'Uzun süreli bilgisayar başında oturanlarda boyun fıtığı daha sık ortaya çıkar'

A
A
A
'Uzun süreli bilgisayar başında oturanlarda boyun fıtığı daha sık ortaya çıkar'

Dr. Öğr. Üyesi Şadiye Sarataş, “Duruş bozukluğuna yol açan uzun süreli masa ya da bilgisayar başında oturanlarda da boyun fıtığı daha sık ortaya çıkar. Uzun süreler öne veya yukarıya bakarak sabit çalışmak, kulakla omuz arasına telefon sıkıştırıp uzun süreler konuşmak, ağır kaldırmak, uzun süreler bilgisayar/tablet/telefon ile vakit geçirmek boyun fıtığını tetikliyor” dedi.

Fındıkzade Medipol Üniversitesi Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dr. Öğr. Üyesi Şadiye Sarataş, boyun fıtığı altında yatan nedenleri ve tedavi yöntemlerini açıkladı. Dr. Öğr. Üyesi Sarataş, boyun ağrılarının insanların bel ağrısından sonra en sık karşılaştığı kronik ağrı nedeni olduğunu belirterek, “İnsanların yaklaşık yüzde 70’i hayatlarında en az bir kez boyun ağrısı ile karşılaşır. Her boyun ağrısı boyun fıtığı değildir. Boyun ağrılarının oldukça önemli bir kısmı fıtıktan değil boyun etrafı kaslardaki ağrılardan kaynaklanır. Boynumuz 7 adet omurdan oluşur ve omurlarımız arasında hareket edebilmemizi sağlayan diskler yer alır. Boyun fıtığı, boyun omurları arasındaki disklerin, çeşitli nedenlere bağlı olarak yıpranması, yırtılması veya yerinden kayması nedeniyle, omuriliğe ve omurilikten ayrılan sinirlere baskı yapmasıdır. Kötü pozisyonda uzun süre oturmak, uzun sürelerle araç kullanmak, hareketsiz bir yaşam sürmek, artan yaş, ağır fiziksel işlerde çalışma, sık yapılan boyun öne eğik durmak, ani hareketler ve travma boyun fıtığına neden olabilir. Sigara kullanımı da boyun fıtığı için bir risk faktörüdür” diye konuştu.

“Elektrik çarpması gibi olan ağrıya dikkat”
En sık görülen belirtinin boyun ağrısı olduğuna değinen Dr. Öğr. Üyesi Sarataş, sözlerine şöyle devam etti: “Hasta hem başını öne eğdiğinde hem de yukarıya baktığında ağrının arttığını fark eder. Boyun ağrısı sırta, omuzlara, kollara yayılabilir. Elektrik çarpması şeklinde hissedilebilir. Hastalarda gece ağrısı olabilir. Hasta başını uygun bir postüre getirerek uyuyabildiğini söyler. Öksürme ve ıkınma gibi basınç artışı yapan durumlarda boyun ve koldaki ağrı artar. Bazı hastalar ellerini başına koyarak rahat ettiğini söyler. Çünkü bu duruş şekli boyundan çıkan sinirin kökünün genişlemesini sağlayarak hastaya rahatlık verir. Etkilenen sinir köküne bağlı omuz, kol, ön kol ve parmaklarda uyuşukluk olabilir.Sinir kökünde hasar oluştuysa kol ve parmaklarda kuvvetsizlik olabileceği gibi kişi ağrı nedeniyle kolunu kullanamadığı için fonksiyonel bir kuvvetsizlik de olabilir. Kas spazmı, vertebral arter ve spinal sinir kökü basısına bağlı baş ağrısı görülebilir, buna boyun ve kol ağrısı eşlik eder.”

“Boyun fıtığı ile kas ağrısı arasındaki farklar”
Boyun fıtığı ve kas ağrısı arasındaki farkları açıklayan Dr. Öğr. Üyesi Sarataş, “Kas ağrısı, boyun fıtığı dışında başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Basit bir kas tutulması olabileceği gibi romatoidartrit (RA) ve ankilozanspondilit gibi romatolojik hastalıklara, eklem ve omurga kireçlenmelerine, yumuşak doku hastalıklarına, enfeksiyon hastalıklarına, kemik hastalıklarına ve kırıklarına, metabolik, hormonal hastalıklara ve çeşitli tümörlere bağlı olarak da kas ağrısı gelişebilir. Ağrının yeri, başlangıç şekli, zamanı, şiddeti, süresi, yayılımı, ağrıyı tetikleyen ya da artıran ve azaltan faktörler, ağrının iklim şartları ile ilgisi, ağrının istirahat ve hareket ile ilgisi, gece ağrısı gibi bulgular sorgulanır. Ayrıntılı sistemik ve nörolojik muayene ve görüntülemeler kas ağrısının nedenini ayırt etmekte önemlidir ” şeklinde konuştu.

“Bu durumlardan kaçının”
Günlük hayatta farkında olmadan yapılan alışkanlıkların boyun fıtığını tetiklediğine dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Sarataş, “Duruş bozukluğuna yol açan uzun süreli masa ya da bilgisayar başında oturanlarda da boyun fıtığı daha sık ortaya çıkar. Başın öne doğru 1 santim yer değiştirmesi ile başın ağırlığının yaklaşık 2/5’i kadar boyun bölgesine binen yük artar. Buna göre 5 santimlik yer değiştirme sonucu başın normal ağırlığının yaklaşık 2 katı kadar daha ağırlık boyun omurgası tarafından taşınmak durumundadır. Bu ağırlık artışı boyun eklemlerinde bağlarda ve kaslarda anormal streslere yol açar. Uzun süreler öne veya yukarıya bakarak sabit çalışmak, kulakla omuz arasına telefon sıkıştırıp uzun süreler konuşmak, ağır kaldırmak, uzun süreler bilgisayar/tablet/telefon ile vakit geçirmek boyun fıtığını tetikliyor” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."