EKONOMİ - 08 Mayıs 2021 Cumartesi 10:35

Whatsapp'ın gizlilik sözleşme süresi bitiyor, uzmanlar 'Anlaşılabilir bir açıklama yapılmalı' diyor

A
A
A
Whatsapp'ın gizlilik sözleşme süresi bitiyor, uzmanlar 'Anlaşılabilir bir açıklama yapılmalı' diyor

WhatsApp'ın gizlilik onayı için son tarih 15 Mayıs olarak belirlenmişti. Bu tarih yaklaşırken milyarlarca kullanıcısı bulunan uygulamanın net bir açıklama yapmadığı, bu durumun da kullanıcılarda şüphe uyandırdığı belirtiliyor. Bilişim uzmanları, kişisel verilerin saklanması noktasında vatandaşın neleri kabul edip neleri etmeyeceğini net olarak görmesi gerektiğini savunuyor.

WhatsApp'ta tartışmalara neden olan gizlilik sözleşmesi için yapılan süre uzatımı 15 Mayıs tarihinde sona eriyor. Sunulan gizlilik sözleşmesini onaylamayanların hesabı askıya alınacak. Yani kullanıcılar sözleşmeyi onaylamadıkları takdirde WhatsApp'ı kullanamayacak.

“Kullanıcılar lokasyon bilgilerinin paylaşılmasından rahatsız oldu”

Son tarihin yaklaşması ile birlikte bilişim uzmanları Osman Demircan ve Fehmi Ünsal Özmestik online toplantı ile İHA’ya özel açıklamalarda bulundu. Facebook grubunun sözleşme ile ilgili tam anlamıyla izahını yapamadığını belirten Bilişim Uzmanı Osman Demircan, “Bire bir konuşmada bir mahremiyet var ve bu mahremiyeti korumak zorundalar. Bununla ilgili çok ciddi yaptırımlar var. Burada WhatsApp kendini ifade edemedi. Bu ticari bir konu aslında. Türkçe bir açıklama yapabilirlerdi. İnsanlarda bilgilerimiz çalınacak şeklinde panik yaşadı. İnsanlar en çok lokasyon bilgisinin paylaşılmasını istemesinden dolayı rahatsız oldu. Bunun nokta değil de bölgesel bir vuruş olduğunu görmüş olduk. Kişiselleştirilmiş reklamların önünüze çıkıyor olması anlamında yapılması gereken bir şey bakıldığında. Normal reklam standartlarının dışında bir şey yapmıyor. Facebook grubunun şu an bizim instagram uygulamasına verdiğimiz haklarla çok da farklı bir şey istemiyor. Sadece bunu ifade edemiyor” şeklinde konuştu.

“Anonim paylaşımlardan vazgeçmemiz gerekiyor”

Sözleşmenin Avrupa Birliği ülkelerinde kullanılmamasının çok yanlış olduğunu açıklayan Demircan, “Beni Avrupa birliği vatandaşlığından ayıran hiçbir şeyin olmaması gerekiyor. Anonim paylaşımlardan vazgeçmemiz gerekiyor. Farkında olmadan birilerine bir şeyler veriyoruz ve bizim farkındalığımızın artması gerekiyor. Bu tarz uygulamaların benim paylaşımlarımın nerelerde kullanıldığını açıklayıcı bir şekilde anlatmalı. Bu tedirginliğin azalması adına insanların anlayacağı bir dilde de sözleşme olmalı. Çocuklar bu noktada büyük risk altında. Çocukların sosyal medya hesapları gizli olsa da birçok arka taraftaki illegal uygulama bu hesapları da açığa çıkartabiliyor. İnsanlar bu sözleşmeyi kabul etmek istemeyebilirler. Böylelikle programlar verileri ile birlikte silinecek. Yalnız yedek dosyaları kalabilir. Yedek dosyaların kalıyor olması büyük tehdit içeriyor. WhatsApp kullanmak istemeyen bir kullanıcının tamamen bir temizlik yapması gerekiyor. Arka taraftaki siber risk bu. Sözleşmeyi kabul ettikten sonra siber risk doğabilir. Bu süreç düzelmez ise yerli ve milli uygulamalar daha ön planda olacaktır” diyerek sözlerini tamamladı.

“Vatandaşlar özel olduğunu düşündüğü gönderi ve yazıları temkinli paylaşmaları gerekiyor”

WhatsApp’ın politikasını doğru bulmadığını vurgulayan Bilişim Uzmanı Fehmi Ünsal Özmestik, “Avrupa Birliği vatandaşına bu uygulamaya zorlamazken Türk vatandaşına bu uygulamada ki sözleşme şartını zorluyorum eğer kabul etmezsen uygulamayı güncellemeyeceğim demesi politika gereği çok uygun değil. Bu tarz uygulamalarda ki verilerin tamamen silindiği söyleniyor. Fakat kötüye kullanılabilir. Vatandaşların neleri kabul edip neleri kabul etmediğine bakması gerekiyor. Sadece yazışma uygulamaları değil diğer uygulamaları indirirken de uygulamaların şartlarına bakması gerekiyor. Ayrıca bu tarz uygulamalarda çok özel olduğunu düşündüğü gönderi ve yazıları temkinli paylaşmaları gerekiyor. Ama bunlar uçtan uca şifreli şekilde aktarıldığı iddia ediliyor” dedi.

“Bu sürenin uzatılacağını düşünüyorum”

Konuşmasına devam eden Özmestik, “Bu tarz uygulamalar kullanılıyorsa öncelikle kendi telefonumuzun güvenlik risklerini kapatmamız gerekiyor. Bilgi güvenliği konusunda farkındalığı yüksek vatandaşların uygulamaları kullanmaları gerekiyor. Araştırmaları gerekiyor. Her sosyal medya uygulamalarında ki yazılanlara inanılması gerekiyor. Güvenlik riski her uygulamada var. Ben tekrardan bu sürenin uzatılacağını düşünüyorum. Ya da kişisel verilerin kurumunun devreye gireceğini ve bu konu hakkında soruşturma başlayacağını düşünüyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

Uğur Çetin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”