GÜNDEM - 16 Ağustos 2017 Çarşamba 17:40

Yılmaz, “İstanbul’u 18 yıldır depreme hazırlayamadık”

A
A
A
Yılmaz, “İstanbul’u 18 yıldır depreme hazırlayamadık”

17 Ağustos 1999 depreminin ardından 18 yıl geçmesine rağmen İstanbul’un depreme karşı hazırlıklı olmadığını söyleyen İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Proje Koordinatörü Serhat Yılmaz, deprem öncesi yapılması gereken hazırlıkların yeterli düzeyden çok uzak olduğuna dikkat çekti.

Resmi rakamlara göre 17 bin 840 kişinin öldüğü, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin yarın 18'inci yıldönümü. Bununla birlikte özellikle Ege Bölgesi civarında son zamanlarda orta ve küçük ölçekli meydana gelen depremlerin de yaşanmasıyla tekrardan deprem gerçeği ortaya çıktı. 17 Ağustos Depremi sonrası çıkarılan yönetmelikler ve yasanın yerinde ve yeterli olduğuna fakat denetim açısından yetersiz olunduğunu hatırlatan Serhat Yılmaz önemli olanın deprem öncesi insanların hazırlıklı olması gerektiğine değindi. Herkesin bireysel olarak sorumluluk almasının ve korkmak yerine yeterli bilgilendirmeye sahip olmasını söyleyen Yılmaz önemli değerlendirmelerde bulundu.

“18 yıldır İstanbul’u depreme hazırlayamadık”

17 Ağustos Depremi’ne kadar afet yönetiminin hep afet sonrası olarak planlandığını ve bu çalışmaların da eksik olduğunu anladıklarını dile getiren Yılmaz, “1999 depremi bize asıl önemli olanın afet öncesi risk azaltma çalışmalarının yapılması gerektiğini gösterdi. Fakat 18 yıldır birçok projeler hazırlanmasına ve yönetmeliklerin değişmesine rağmen bununla ilgili çok yol kat edemedik. Yani hem bina hem de toplumsal kapasite anlamında İstanbul’u yeteri kadar afetlere hazırlayamadık” dedi.

“Korkutmak yerine bilgilendirmeliyiz”

Depremden korunmanın her şeyden önce bilgiden ve önlemden geçtiğine de dikkat çeken Yılmaz aynı zamanda, “Mevzuat ve yönetmelik olarak aslında dünyada birçok ülkeden ilerideyiz. Yasalarımız ve yönetmeliklerimiz var ama uygulama ve denetlemelere bunu yansıtamıyoruz. Yeteri kadar denetleme kalitesini hayata geçiremiyoruz. Bu büyük bir sıkıntı. Diğer bir unsur da toplumsal düzeyde bir farkındalık oluşturamadık. Biz insanlarımızı afetlere karşı yeteri kadar hazırlayamadık ve bilgilendiremedik. İnsanlar da depremlerin çok sık olmamasından ve toplumsal hafızadaki canlılığını yitirmesinden dolayı kendilerini hazırlamıyorlar. Aynı zamanda depremi büyük bir olay olarak gördükleri için kendilerini yetersiz hissedip kaderci bir anlayışa sığınıyorlar. Son zamanlarda da insanlar bilgilendirilmek yerine hep korkutuluyor. Hâlbuki korkmak yerine afet öncesi yeterli bilgilere ve donanımlara sahip olsalar aslında bununla baş edilebileceğini herkes anlar” diye konuştu.

“Binalarının depreme dayanıklı olup olmadığını öğrensinler”

Depreme karşı yapılması gerekenleri de aktaran Yılmaz binaların dayanıklı olup olmadığının öğrenilmesi gerektiğini de söyledi. Yılmaz bununla birlikte, “İnsanlar öncelikli olarak afete hazırlık eğitimlerine katılmaları gerekiyor. Bu eğitimler birçok kurum tarafından ücretsiz olarak veriliyor. Eğitimlerle birlikte yaşam alanlarındaki riskleri azaltmaları lazım. Güvenli bir yapının nasıl olduğunu, yapı satın alırken nelere dikkat etmeleri gerektiği de bu eğitimlerden öğrenebiliyorlar. Bu bireysel düzeydeki bir önlemdir. Bir de bunun kurumsal düzeyde olanı da var. Biliyorsunuz afet toplumun tamamını etkileyen bir olay. O yüzden özel sektörün, üniversitelerin, medyanın, kamu kurum ve kuruluşlarının da depreme karşı hazırlıklarını bir an önce tamamlamaları lazım. İnsanlar oturduğu yapıyı depreme ne kadar dayanıklı bunu çok düşük maliyetlerle tespit ettirebilirler. Binamız güçlü değilse mutlaka güçlendirilmelidir. Diğer bir yapılması gereken ise evimizde bulunan eşyalarımızın -televizyon, bulaşık makinesi, dolaplar- deprem anında devrilip yangına, yaralanmalara neden olmaması için sabitlenmesidir. Camların kalın perdelerle tutulması veya cam filmle kaplanması gerekiyor. Bir de deprem anında doğru davranış şeklimiz var. Sarsıntı başladığı anda panik yapmadan kapıya pencereye koşmadan yapmamız gereken şey bulunduğumuz yerde hedef küçülterek çök-kapan-tutun ya da cenin pozisyonunda sağlam bir nesnenin yanında korunmaktır. Zaten sarsıntı sonrasında mutlaka binamızdan dışarıya çıktığımızda yetkililerin yönlendirmeleri doğrultusunda hareket edeceğiz. Yetkililer binanın sağlam olduğunu söylerse tekrar giriş yapabiliriz. Bir de yapmamız gereken diğer bir unsur ise mutlaka bir afet acil durum çantamızın olması gerekiyor. Dünyanın neresinde olursak olalım afetlerden sonra ilk 72 saat bizlere uzmanların yardım edemeyeceğini bilmemiz gerekir. Bu sebeple bizim bu 72 saate hazırlıklı olmamız gerekiyor. Afet acil durum çantası içinde varsa sürekli kullandığımız ilaçlar, hijyen malzemeleri, önemli anahtarların yedekleri ve üç günlük ihtiyacımızı karşılayacak gıda ve su ile birlikte yazlık ve kışlık olarak güncelleyeceğimiz kıyafetler bulunmalıdır. Afet acil durum çantamızı ile üye sayımıza göre hazırlamalıyız. Bu çantayı bavul şeklinde değil sırtta taşınabilecek bir çanta olarak gerekirse birden fazla çanta olarak hazırlamalıyız” diyerek bilgilendirmelerde bulundu.

Beklenen bir İstanbul gerçeği ile karşı karşıyayız ama bizim için asıl önemli konu deprem öncesi ne yapmalıyız” diyerek sözlerine devam eden Yılmaz, “Depremde nasıl davranmalıyız diyerek deprem sonrasını da planlamalara almalıyız. Toplumda bu farkındalık düzeyi çok düşük. Afetlere hazırlık belediyelerin, medyanın, özel sektörün, üniversitelerin, kamu kuruluşlarının tamamının sorumlu olduğu çalışmalardır. Fakat temelinde birey vardır. Onun için bizim yaptığımız bütün çalışmalarda bireylerin afet hazırlık kapasitesini arttırmak bu yönde talepte bulunmalarını sağlayabilmek hedeflenmektedir. Ülkemizde insanların yüzde 96'sı deprem bölgesinde yaşamaktadır. Yüksek bir risk üzerinde yaşıyoruz. Ama depremde yağmur gibi doğa olayıdır. Yağmurdan korunmak için şemsiye alıyorsak depremde de korunmanın yöntemleri vardır. Bunun bir doğa olayı olarak kalmasını sağlamak elimizdedir” ifadelerini kullandı. 

“Bina yeterli kriterleri sağlıyorsa fay hattı üzerinde bile olsa bir şey olmaz”

Özellikle geliştirilen yönetmeliklere çok da uyulmadığına vurgu yaparak binaların bu kriterlere uyması durumunda zarar görmeyeceğini dile getiren Yılmaz, “2007 yılında depremle ilgili yapı mevzuatı, yönetmeliği çıktı. Oluşturduğunuz bir yapı ya da konut büyük bir depremde hasar alsa bile içindeki insanların zarar gelmesini engelleyecek ve tahliyesine olanak sağlayacak bir donanımda olması lazım. Orta büyüklükteki depremlerde yapı hasar alsa bile tamir olunur şekilde olması gerekir. Küçük ölçekli depremlerde de hiç etkilenmemesi gerekir. Yani bir yapının yasal olarak bu özellikleri taşıma zorunluluğu var. Fakat bunun denetiminde sıkıntı var. Öncelikli olarak bu yapının bu özelliği taşıyıp taşımadığına ilişkin denetleme sıkıntısını çözmek lazım. Yeterli kriterleri sağlıyorsa fay hattının üzerinde bile olsa bina yıkılmaz. Aslında Türkiye’de 65 yıldır bu önleyici yönetmelikler var fakat uygulansa idi 99 depreminde bunları yaşamazdık. Bizim sıkıntımız uygulamada ve denetlemede” dedi.

“Yaşanan depremler beklenen İstanbul depremini tetikleyebilir”

Ege Denizi’nin dünyadaki en aktif deprem bölgesi olduğunu belirten Yılmaz, burada meydana gelen depremlerin olası İstanbul Depremi’nde etki edebileceğini bildirdi. Ancak bunun için Marmara Denizi içerisindeki fay üzerinde biriken gerilimin doyum noktasına ne kadar yaklaştığını ve Ege Bölgesi’nde meydana gelecek depremin Marmara Denizi’ndeki hareketlenmeyi nasıl etkileyeceğine bakılması gerektiğini bildirdi. Ege Denizi’ndeki depremler bölgenin jeolojik yapısından kaynaklanıyor. Bodrumda 6,6 büyüklüğünde gerçekleşen deprem bölgedeki yapıların depreme dayanıklı olduğunu gösterdi. Bu güzel bir haber. Ama depremden sonra tsunami dalgası oldu, birçok iş yerinde maddi zarara neden oldu. Bölge aktif bir deprem bölgesi olduğu için oradaki insanların mutlaka buna hazır olması gerekir. Ege’deki depremlerin İstanbul depremini etkileme ihtimali var. 99 depremine kadar bir depremin başka bir depremi etkilemeyeceği iddia ediliyordu. 99 depreminden sonra bu algı değişti. Bölgede gerçekleşen deprem bir başka bölgedeki fay hattını eğer enerji birikimi doruk noktaya ulaşmaya yakınsa tetikleyebilir. Bu risk İstanbul için her zaman var. Çünkü İstanbul'da büyük bir depremin olma olasılığı son 30 yıl içerisinde yüzde 66 olarak belirlenmiştir. 2030'a kadar büyük bir deprem bekleniyor. 2030'a kadar olacak diye bir kaide yok ama olması ihtimali yüksek” diyerek sözlerini tamamladı.

ŞEYDA CEYLAN GÖRGENÇ
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Zeytinburnu Çırpıcı Veliefendi Kentsel Dönüşüm 2. Etap Projesi başladı Zeytinburnu’nda müteahhit ve ev sahibi anlaşmazlığından dolayı 10 yıldır yapılamayan Çırpıcı Veliefendi Kentsel Dönüşüm 2. Etap Projesi başladı. 6 binanın yıkımına başlanan proje hakkında Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, “Burada yaklaşık 10 yıl önce yapılması gereken yıkım işlemine bugün başladık. Mutluyuz, buradaki hak sahiplerini bir an evvel evlerine kavuşturmak için çalışmalara devam edeceğiz” dedi. Zeytinburnu Belediyesi tarafından 2015 yılında malik ve özel sektör işbirliği ile başlayan çalışmalara bağlı olarak 2016 yılının Ocak ayında riskli yapılar yıkılmaya başlandı. Müteahhidin hak sahipleri ile yapmış olduğu dengesiz hak dağıtımlar nedeniyle süreç tıkanınca Zeytinburnu Belediyesi 2019 yılının Mayıs ayında ise Zeytinburnu Belediyesi Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’nü kurdu. Hak sahipleri ve müteahhidin talebi üzerine sürece dahil olan belediye, ev sahiplerine yapılan dağıtımlar arasındaki dengesizliği giderdi. 22 Kasım 2021 tarihinde Zeytinburnu Belediyesi’nin sunduğu plan tadilatı teklifi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanarak projenin uygulanabilir hale gelmesi sağlandı. Bütün çabalara rağmen uzlaşmayan hak sahipleri nedeniyle projenin bütüncül olarak gerçekleştirilmesi mümkün olmayarak süreç uzadı. Uzlaşan hak sahiplerinin daha fazla mağdur olmamaları için bu hak sahiplerinin ilk etapta olmaları sağlanarak proje alanı 23 Ağustos 2022 tarihinde gerçekleşen tescil işlemiyle iki etaba ayrıldı. Müteahhit tarafından birinci etapta inşaat çalışmaları devam ederken, proje alanında mevcut olan 288 konut, 4 işyeri iki etap halinde dönüşüme tabi tutuldu. 2 bloktan oluşan projede 288 adet konut, 12 adet ticaret olmak üzere toplamda 300 adet bağımsız bölüm bulunuyor. Çırpıcı Veliefendi Kentsel Dönüşüm 2. Etap Projesi’nde mutlu son Müteahhit ve ev sahibi anlaşmazlığından dolayı 10 yıldır yapılamayan Çırpıcı Veliefendi Kentsel Dönüşüm 2. Etap Projesi ise bugün başladı. Hak sahipleriyle görüşmeler tamamlandı ve sözleşmeler imzalandı. Alanda bulunan 6 binanın yıkım işlemleri tamamlanarak üretilecek olan proje yaklaşık 26 bin metrekare iskan edilebilir inşaat alanından oluşacak. 15 bin metrekare hak sahipleri, 11 bin metrekare müteahhit için üretilecek olup yaklaşık 185 adet bağımsız bölüm maliklere teslim edilecek. “2. Etabın başlamasını engelleyen yapılar bugün itibariyle yıkılmaya başladı” Çırpıcı Veliefendi Kentsel Dönüşüm 2. Etap Projesi’ndeki binaların yıkım esnasında konuşan Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy, “Bugün Zeytinburnu’ndaki yapıların dönüşümüyle ilgili güzel bir adım atmak için bir aradayız. Burada gördüğünüz şantiyedeki kentsel dönüşüm çalışmaları 2015 yılında özel sektör tarafından başlatılmıştı. Benim 2019 yılında Zeytinburnu Belediye Başkanlığına aday olduğum dönemde burası hayalet şehre dönmüştü. Çünkü özel sektör hak dağılımı konusunda hata yapmış ve burada işler tamamen durma noktasına gelmişti. 2019 yılında burada önceki dönem Çevre ve Şehircilik Bakanımızla birlikte bu problemi çözeceğimizi beyan etmiştik. Ve hemen seçimden sonra burada ilk adımları atmıştık. Buradaki uzlaşma görüşmeleri tıkanınca ve tamamlanamayınca buradaki alanı ikiye böldük. Sağ tarafta gördüğünüz alan 1. etap olarak belirlendi. Bakanlığın bize verdiği yetkiyle, ikiye bölmek suretiyle 1. etabın temelini geçtiğimiz yıl Mayıs 2023’te atmıştık. Şu anda 1. etabın kaba inşaatı tamamlanmak üzere. Yine o tarihten bu tarafa şimdi yıkımını gördüğünüz 2. Etaptaki yapılar ile yan taraftaki yapıların uzlaşma görüşmeleri tıkanmıştı. Büyük emek harcadık. Hak sahipleriyle uzlaşma sağlandı. Şimdi asıl olarak 2. Etabın başlamasını engelleyen yapılar bugün itibariyle yıkılmaya başladı. 1. etapta 288 konut, 300 bağımsız birim var. Şu anda inşaat sürüyor. Bugün üzerindeki yapıları yıkmaya başladığımız 2. etapta da toplam 340 konut olacak. 185 konut 2. etaptaki hak sahiplerine teslim edilecek. Burada yaklaşık 10 yıl önce yapılması gereken yıkım işlemine bugün başladık. Mutluyuz, buradaki hak sahiplerini bir an evvel evlerine kavuşturmak için çalışmalara devam edeceğiz. 2021 yılında bir kentsel dönüşüm imar projesi çalışmıştık ve yürürlüğe girmişti. O plan notları buradaki problemi çözmemizde büyük katkısı oldu. Yine geçtiğimiz 5 yılda Zeytinburnu’nda 6 bin bağımsız birimin dönüşümünü gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönem için 12 bin bağımsız birim hedefini ortaya koyduk. Durmaksızın çalışmaya devam edeceğiz. Zeytinburnu’ndaki son yapı dönüşene kadar bakanlığımızla, devletle, belediyeyle, özel sektörle, el birliğiyle buradaki yapıları depreme dayanıklı hale getirmek için çalışacağız” ifadelerini kullandı. “Bu durumdan memnun olmamak mümkün değil” Belediyenin devreye girip olayı sorunu çözdüğünü anlatan hak sahibi Mustafa Hazar, “2015 yılından beri 2. etapta bekliyoruz. Anlaşmazlık ilk başta müteahhitte başladı. Bu ikinci müteahhit. Devrettiler, hisselerini sattı ve yapmadılar. Bu devrettikleri firma insanlara çok yer vermiş. 100 metrekaresini 150 metre kare vermiş. 1 daireye, 2 tane daire vermiş. Bu adamda 2. etapta ‘ben burayı yapamam’ dedi. Belediye de devreye girip fazla verdiklerini geri aldı. Daha sonra sıkıntı bu zamana kadar geldi. 2-3 malik yüzünden şimdiye kadar bekledik. Şimdide belediye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile beraber olayı çözümledi. Bu durumdan memnun olmamak mümkün değil. Malınla rezil oluyorsun. Hemen yapılırsa daha da memnun olacağız” şeklinde konuştu. “Mutlu sonu hep beraber göreceğiz” Uzun zamandır bu süreci beklediğini diye getiren hak sahibi İsmail Kartal ise,“Uzun zamandır bekliyoruz. Bazı anlaşmazlıklar olmuştu ama belediye devreye girince buradaki sorunu çözüldü. 1. Etaba zaten başlandı. 2. etap burada yapılacak. Burada da uzlaşma süreci bitti. Bir kaç arkadaşımız var, onlar da sözleşmelerini yapıyorlar. 1. etapta olduğu gibi 2. etapta bitecek. Uzun zamandır bekliyoruz. Süreç güzel bir şekilde işliyor. Mutlu sonu hep beraber göreceğiz” diye konuştu.
Şırnak Şırnak’ta öğrenciler trafik haftasını emniyet müdürlüğünde kutladı Trafik haftası kutlamaları çerçevesinde ilkokul öğrencileri Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube Müdürlüğünü ziyaret etti. Şırnak’ta trafik haftası kutlamaları çerçevesinde, İstiklal İlkokulu, Atatürk İlkokulu, Kurtuluş İlkokulu, Şehri Nuh İlkokulu ve Şehit Şafak Evran İlkokulu öğrencileri ve öğretmenleri Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube Müdürlüğüne gelerek, trafik haftasını kutladı. Trafik şube personelleri tarafından karşılanan öğrencilere, trafik kuralları hakkında bilgi verildi. Trafikten sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı 2. Sınıf Emniyet Müdürü Osman Akçay öğrencilere trafik kurallarına uymalarını ve uymayanları uyarmalarını söyledi. Yanlış bilinen bazı trafik kurallarını öğrencilere anlatan Akçay, özellikle araç kullanan anne ve babalara bu kuralları sormaları yanlış bilmeleri halinde doğrusunu anlatmalarını istedi. Emniyet Müdürlüğü bahçesinde bekletilen polis ve jandarma trafik araçlarına binen öğrenciler “trafik kurallarına uyalım, uymayanları uyaralım” anonsunu yaptı. Etkinlikte gazetecilere açıklamalarda bulunan Trafikten sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı 2. Sınıf Emniyet Müdürü Osman Akçay, trafik kurallarına uyulması halinde, meydana gelen trafik kazaları, ölüm ve yaralanmaların azalacağını söyledi. Akçay, "Bugün trafik haftası, Mayıs’ın ilk haftasında kutlanıyor. 4-10 Mayıs trafik haftamız. Trafik dediğimiz, sürücülerden, araçlardan ve yayalardan oluşuyor. Trafik kurallarına uymamız gerekiyor. Her yıl binlerce insanımız ölüyor. 100 binin üzerinde insanımız yaralanıyor. Milyarlarca Türk Lirası maddi hasarımız oluyor. Yapacağımız şeyler aslında çok basit. Emniyet kemerimizi takacağız, aşırı hız yapmayacağız, çalışma ve dinlenme sürelerine uyacağız, alkollü iken araç kullanmayacağız, hatalı solama yapmayacağız, şerit ihlali yapmayacağız, trafik lambalarına uyacağız. Hepsi bu aslında. Bunu yaparsak binlerce insanımızın hayatı kurtulacak. 100 binin üzerinde insanımızın yaralanmasına engel olacağız” dedi. Ziyarete gelen öğrencilerin trafik kuralları hakkında bilgi sahibi olduklarını ifade eden Akçay, “Trafik haftasını bizlerde Şırnak olarak çocuklarımız ile beraber kutluyoruz. Şırnak’taki öğrencilerimizi mümkün olduğunca Şırnak İl Emniyet Müdürlüğümüze getiriyoruz. Trafik sergimiz var içeride. Halkımıza açık. Öğrencilerimize trafik kurallarının önemini anlatmaya çalışıyoruz. Onlarda maşallah çok iyi biliyorlar trafik kurallarını. Anne ve babaları hata yaptığı zaman hemen uyarmaya hazırlar. İnşallah bu gençlerimiz büyüdükleri zaman onlar bizden de daha iyi sürücü olacaklar. Onlar daha çok trafik kurallarına uyacaklar” ifadelerini kullandı. Düzenlenen etkinlik, trafik haftası nedeni ile resim çizen öğrencilere çeşitli hediyeler, toplu fotoğraf çekimi ve trafik ekiplerinin araç korteji ile son buldu.
Manisa Manisa Milli Eğitim Müdürlüğünden ‘Maarif’ konferansı Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli tarafından idarecilere yönelik Milli Eğitim Bakanlığının, internet sitesi üzerinden bir hafta süresince görüş bildirilebilecek tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" yeni müfredat taslağı hakkında bilgi verildi. Manisa İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından “Gelecek Çok Güzel Gelecek” başlığı altında idarecilere yönelik konferans düzenlendi. Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli tarafından verilen konferansta Milli Eğitim Bakanlığının, internet sitesi üzerinden bir hafta süresince görüş bildirilebilecek tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" yeni müfredat taslağı hakkında bilgiler verildi. Eğitim modellerinin artık statik olmadığını dinamik olarak her geçen gün değiştiğini ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak bu değişime ayak uyduracaklarını ifade eden Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli, “Türkiye Yüzyılı’ ifadesi bizim için sadece iki kelime olmaktan öte bir yerde. Yani Türkiye Yüzyılı’nın içerisinde bir mefkure var. Bu fikirle beraber biz aslında yeni müfredatımıza maarif model içerisine Türkiye Yüzyılı başlığıyla başlamak istedik. Peki neden maarif? Neden eğitim değil? Zaman içerisinde biz kelimelerin içerik ve nitelik bakımından daha sadelerini kullanmaya başladık. Aslında maarif sadece eğitimi ifade etmiyor. Bilgiyi, irfanı, beceriyi, bilmeyi ifade ediyor. Dolayısıyla maarif modeli bizim Türkiye Yüzyılında uygulamaya çalıştığımız eğitim sistemimizde mottomuz haline geldi. Biz bunu yaparken ‘Yeni bir şey bulduk’ demiyoruz. Çünkü bu coğrafya, bu millet, ülkemizde yaşayan bütün insanlar bir köke sahip. O yüzden de alt motto olarak dedik ki ‘köklerimizden geleceğe ilerleyeceğiz.’ Geçmişten gelen birikimle beraber biz geleceğe yürümek istiyoruz. Bütün bunları yaparken de Manisa olarak biz de bir şey söyleyelim. Biz inşa etmeye çalıştığımız geleceğin çok güzel bir gelecek olduğunu söyleyelim. Buna da inanıyorum. Görüyorum ki bakanlığımızdan tutun bütün çalışanlarımıza fikir üretenlerden tutun da biz maarif modele inanıyoruz. Bu bizim açımızdan çok kıymetli” dedi.
Mardin Uzmanı uyardı "Cizre ilçesinin yarısı dere yatağında kurulmuş" Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik Cizre’de yaşanan sel felaketinin ardından yaptığı araştırmalar sonucu ilçenin yüzde 60’nın dere yatağında kurulduğunu ve bu durumun sel felaketlerine davetiye çıkardığını söyledi. İlçede dere yatağında kurulan evlerin acilen taşınması gerektiğini ve rakımı yüksek yerlere yerleşmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulunan Jeoloji Mühendisi Fahri Çelik, "4 Mayıs’ta Şırnak’ın Cizre ilçesinde oluşan sel felaketinde böyle bir felaketin bir daha yaşanmamasını dilerim. Yaptığım araştırmalar neticesinde Cizre‘nin yüzde 60’ının tamamen dere yatağında kurulduğunu gördüm. Bu dere yatağında kurulan Cizre ilçesinin tek çaresi dere yataklarının bulunduğu yerlerden taşınmasıdır. Herhangi bir altyapı, su taşıma ve su tahliyesi yapmak masraftan başka bir şey getirmiyor. Gerek küçük dereler gerekse Dicle Nehrinin tamamen altında kalmaktadır. Önümüzdeki süreçte oluşabilecek bir sel felaketinde Cizre’nin yarısından fazlası su altında kalıp ve can ve mal kaybını önlemek için devletimiz ve yetkililerden burada bulunan evlerin yüksek yerlere taşınması ve dağ tarafına taşınmasını öneriyorum. Özellikle Katran bölgesi tarafına taşınması hem deprem açısından hem de yeraltı sularının bol olduğu ve rakımı yüksek olduğundan önemli olur diye düşünüyorum. Cizre’de yaptığım araştırmalarda dere yatağında bulunan bütün evlerin taşınmaları gerekir. Oluşabilecek sel felaketinde dere yatağında bulunan evler etkileyecektir. İlçenin yüzde 60’ı dere yatağında kurulmuştur. İlçenin büyük bir felaket daha yaşamadan buradan taşınması gerekiyor" dedi. Dere yatağında kurulan anaokulunun oluşabilecek herhangi bir felakette zarar görmemesi için taşınması gerektiğini dile getiren Çelik, “Cudi Mahallesi’nde bulunan Sevgi Anaokulu yapılmış durumda. Dere yatağına bir anaokulu yapılmış durumda. Burada bulunan çocukların herhangi bir felaket yaşamaması adına anaokulunun taşınması gerektiğini önemle arz ediyorum. Bu dere yatağına baktığımız zaman burada bulunan evlerin taşınması gerektiği ve dere yatağına ev yapılmaması gerektiğini belirtiyorum” diye konuştu.