GÜNDEM - 30 Haziran 2014 Pazartesi 12:51

Yunuslara özgürlük istediler

A
A
A
Yunuslara özgürlük istediler

Antalya’nın Alanya ilçesinde bir grup hayvansever yunus parklarını protesto etti.

Dünyada eş zamanlı yapılan “Yunus parkları gösterileri protestosu” Alanya’da da hayvan severler tarafından gerçekleştirildi. Hükümet Meydanı’nda stant açan hayvanseverler vatandaşları bilgilendirdi. Yunusların doğal ortamlarından alınarak havuz ve konteynerde yaşamak zorunda bırakıldığını söyleyen hayvansever Gökçe Nihan Doğan, yunusların, gösterilerde ölü balık yemeye zorlandıklarını, kapatıldıkları alanda doğum yapamadıklarını, doğal ortamında 45 yıl, havuzlarda ise 5 yıl yaşayabildiklerini belirtti.Bir yunusun doğal ortamında günde 100 kilometreden fazla yüzdüğünü söyleyen Doğan, “Denizlerde 300 metre derinliğe kadar iniyorlar. İnsanlar gibi büyük ailelerden oluşur ve sosyal yaşantıları vardır. Hapsedildikleri ortamlarda strese giren yunuslar sakinleştirici ilaçlarla yaşatılmaktadır. Bu gösterilere giderek yaşanan vahim olaya destek olmayın. Yunus gösteri parkları kapatılmalı” dedi.

ANTALYA

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Bakan Kacır, Türkiye’nin 22 yıldaki sanayi ve teknoloji hamlesini değerlendirdi Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde düzenlenen Makina İmalatçıları Birliği Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin sanayi ve teknoloji alanında 22 yılda gerçekleştirdiği ilerlemeyi değerlendirdi. Tekirdağ’da Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde Makina İmalatçıları Birliği Toplantısı’na katılan Bakan Kacır, Türkiye’nin 22 yıl önce araştırma-geliştirme (Ar-Ge) kavramının dahi sınırlı bilinmesine karşın bugün 270 bini aşkın Ar-Ge insan kaynağına ulaştığını ve Ar-Ge projeleri sayısının 11 bine yaklaştığını belirtti. "Bugün Türkiye, milli gelirinin yüzde 1,3’ünden fazlasını Ar-Ge’ye ayıran ve 104 teknoparkta iddialı projeler yürüten bir ülke" diyen Kacır, ülkenin Ar-Ge alanında büyük bir inovasyon gücü kazandığını ifade etti. Türkiye ekonomisinde büyüme ve sanayinin rolü Son 22 yılda Türkiye’nin milli gelirinin 238 milyar dolardan 1 trilyon dolara yükseldiğini belirten Kacır, Türkiye’nin sanayi ürünleri ihracatının ise 262 milyar dolara ulaştığını söyledi. OSB’lerin sayısının 191’den 362’ye, OSB’lerdeki istihdamın 415 binden 2 milyon 700 bine çıktığını belirten Bakan Kacır, sanayi istihdamının toplamda 6 milyon 700 bine ulaştığını kaydetti. Yeşil ve dijital dönüşüm hedefleri Bakan Kacır, Türkiye’nin dijital ve yeşil dönüşüm süreçlerine hız kazandırdığını ve bu kapsamda iki yeni program başlattıklarını belirtti. Bu dönüşümler için 2030 yılına kadar 30 milyar dolarlık teşvik sunulacağını ifade eden Kacır, firmaların Yeşil ve Dijital Dönüşüm Merkezleri kurmalarını teşvik ettiklerini dile getirdi. Kacır, "Yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm alanlarında daha hızlı adımlar atmalıyız. Bu programlar, bir zihniyet dönüşümünü de kapsıyor" dedi. Yeni yatırım teşvik sistemi ve stratejik destekler Sanayicilere yönelik yatırım teşviklerinde 750 milyar liralık yatırım için 10 bin 200 teşvik belgesi düzenlendiğini belirten Kacır, sanayinin yüksek teknoloji hamlelerini desteklemek için hazırlanan yeni teşvik sisteminin yakında kamuoyuna açıklanacağını belirtti. Kacır, "Dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm gibi alanlarda sanayicilerimize öncelikli teşvikler sunmaya devam edeceğiz" dedi. Bölgesel kalkınma ve yerel destekler Bakan Kacır, Türkiye’nin 2000’li yıllar öncesinde ihmal edilen şehirlerinde kalkınmayı hızlandıracak politikalar geliştirdiklerini söyledi. “Her bir şehrimizin güçlü yanlarını dikkate alarak yerel kalkınma programları oluşturacağız. Teşviklerden yararlanan büyük firmalara ise Ar-Ge ve nitelikli insan kaynağı yetiştirme gibi konularda daha fazla görev yükleyeceğiz" diyerek yerel kalkınmaya yönelik yeni stratejilere işaret etti. Programa, Tekirdağ Valisi Recep Soytürk, AK Parti Tekirdağ milletvekilleri Mestan Özcan, Gökhan Diktaş, Çiğdem Koncagül, oda başkanları, OSB yetkilileri ve sanayiciler katıldı.
Trabzon Trabzon’da çöp eylemi Trabzon’un Araklı ilçesindeki katı atık tesisinde toplanan çöpler nedeniyle çıkan koku mahalle sakinleri tarafından protesto edildi. Çöp tesisinin bulunduğu bölgede toplanan mahalle sakinlerine destek olan AK Partili Araklı Belediye Başkanı Hüseyin Avni Coşkun Çebi de çöp konusuna sitem etti. Maskesiz durmanın imkansız olduğunu belirten Başkan Çebi, “Burada 1 saat kalan insanın kimyası bozulur. Bu kabul edilebilir bir koku değil” dedi. Trabzon ve Rize İlleri Yerel Yönetimleri Katı Atık Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği (TRABRİKAB) öncülüğünde bir süre önce faaliyete başlayan ve EVRA Katı Atık Yönetimi Ticaret ve Limited Şirketi tarafından işletilen Trabzon’un Araklı ilçesinde Taşönü Katı Atık Entegre ve Bertaraf Tesisi’ne tepkiler sürüyor. Araklı Belediye Başkanı Çebi de eyleme destek verdi Çıkan kötü koku nedeniyle zor anlar yaşayan mahalle sakinleri ellerine aldıklarını pankartlarla tesisi protesto etti. AK Partili Araklı Belediye Başkanı Hüseyin Avni Coşkun Çebi’nin de destek verdiği protestoda mahalle sakinleri koku nedeniyle maske taktıklarını ve evlerinde pencere açamadıklarını söyledi. Çöp eyleminde mahalle sakinlerinin yanında olan Belediye Başkanı Çebi, toplanan mahalle sakinlerinin sayısını az bulduğunu, bu şekilde ses duyurulmayacağını söyledi. Böyle bir koku ile yaşamaya mecbur bırakıldıklarından dolayı mahalle sakinlerinden özür dileyen Çebi, “Bir kere bunun adını eylem olarak koymak doğru değil. Bir talep olarak bir dert anlatma, bir hasbihal olarak koysak daha iyi olur. Şuan üzgünüm. Burada sıkıntı var. Burada olması gerekenden az insan var. Bu nedenle bu şekilde tepki koyulmaz. Bu şekilde ses duyurulmaz. Araklı’daki 52 bin nüfusun çığlığı duyulmalıydı. Taşönü halkından ve Araklı halkından özür diliyoruz. Böyle bir koku ile yaşamaya mecbur bıraktığımızdan dolayı özür diliyoruz. Geldiğimden beri bu konuyla dertlerden kişilerden bir tanesiyim. Bizimde yapacaklarımız bir yere kadar. Hiçbir yasal sonuç alınamamış. Belediye olarak yapılması gereken yasal şeylerin hepsi yapılmış. Kalan kısım bunu siyasi büyüklerimize iyi anlatmak. Ben isterim siyasi büyüklerimiz gelsinler bu kokuyu alsınlar. Burada maskesiz durmak imkansız. Burada 1 saat kalan insanın kimyası bozulur. Bu kabul edilebilir bir koku değil” şeklinde konuştu. “24 saat burada yaşayan insanların halini düşünemiyorum” “Bıçak kemiğe dayanmıştır” diyen Çebi, “Müteahhit firma ile bu sabah görüştüm. Yapılan çalışmaların olumlu gittiğini, 3 firmayla görüşüldüğünü kısa bir zaman istediklerini, özellikle bir firmanın anlaşma konusunda çok yakın olduğunu söylediler. O nedenle tekrar sesleniyoruz. Evra Yönetim Kurulu üyeleri bu konunun tahammül edilecek tarafı kalmamıştır. Bıçak kemiğe dayanmıştır. İnsanların kimyası bozulmuştur. İnsanlar sağlıklı düşünme kabiliyetini kaybetmiştir. Bu konu sabah akşam gündemimizden çıkmasın. 27 Kasım’da katı atık birliğinden ikinci bir toplantı var. İnşallah oradan müjdeli bir haber bekliyoruz. Ben buraya geleli 15 dakika oldu kimyam değişti. Sinir sistemin allak bullak olmaya başladı. 24 saat burada yaşayan insanların halini düşünemiyorum. Yetkililer gelsinler burada 2 gün yaşasınlar. Kimyalarının ne hale geldiklerini görecekler. Buradaki halkı daha iyi anlarlar. Bu ilk ses duyurma eylemimiz olacak. İnşallah bundan sonra siyasilerle daha sık görüşeceğiz” ifadelerini kullandı. “Kokudan midemiz bulanıyor” Mahalle sakinlerinden Semra Özbek ise, gidecek hiçbir yerlerinin olmadığını belirterek, “Manzaram çöp tesisi. Camlarımız açamıyorum. Gidecek hiçbir yerimiz yok. Bu çöp tesisini burada istemiyoruz. Burası yapılırken söylenen proje bu değildi. Yurtdışı ile emsal olacağını söylenmişti. Bu mu emsal proje. O kadar yatırım yapmışsalar ellerini ceplerine atsınlar bu tesise ne gerekiyorsa onu yapsınlar. Kapanmayacağının bizde farkındayız. Ne sinekten, ne böcekten durabiliyoruz. Kapımızın önünde oturmak mümkün değil. Çocuklarımızı dışarıya çıkartamıyoruz” ifadelerini kullandı. Yöre sakinlerinden Kamile Eroğlu, “Kokudan midemiz bulanıyor. Yazın pencerelerimizi açamıyoruz. Fındık toplarken mide bulantısı ile eve geliyoruz. Bir an önce çözüm istiyoruz. Bu eylemimiz sürecek” diye konuştu.
Denizli Ahıska Türkleri ’Hınkal’ kültürünü Honaz’da yaşatıyor Rusya’dan göçe zorlanıp zorlu bir yolculuğunun ardından Denizli’nin Honaz ilçesine yerleşen Ahıska Türkleri, yüzyıllardır süregelen gelenek ve kültürlerini yaşatmaya devam ediyorlar. Bu miraslardan en önemlilerinden birisi olan ’Hınkal’ mantısı, Ahıskalılar tarafından özel günler, düğünler ve haftanın belirli günlerinde pişiriliyor. Rusya’dan 1996 yılında göçe zorlanan bir Ahıska Türkü ailesi, zorlu yolculuğun ardından Denizli’ye ulaşarak Honaz ilçesine yerleşti. Geçen 28 yılda yaklaşık Honaz’da bin 300 nüfusa ulaşan Ahıska Türkleri, yüzyıllardır süre gelen geleneklerini yaşatmaya devam ediyor. Bu geleneklerden biri de lezzetiyle ünlü Hınkla Mantısı. Özellikle düğünlerin ertesini günü geline Hınkal Mantısı yaptıran Ahıska Türkleri, özel günler ve haftanın belirli günlerinde de pişiriliyor. Eliyle hamurunu yoğuran yeni gelin, atalardan süre gelen tarifle bu lezzetli mantıları hazırlayıp tüm komşulara ikram ediyor. Bu sadece bir yemek hazırlama süreci değil, aynı zamanda toplumsal bağların güçlendirilmesi ve kültürel değerlerin paylaşılması açısından da büyük önem taşıyor. Hınkal Mantısının asırlardır olduğu gibi gelecekte de sofralarda yerini almaya devam edeceğini ifade eden Ahıska Türkü Feride Ragip, "Hınkal yemeği biz Ahıskalıların geleneksel yöresel yemeğidir. Geleneğimizi yaşatmaya devam edeceğiz. Biz bunu genellikle hafta içi falan yaparız, düğünlerde de gelin ertesinde mutlaka yaptırırız. Gelin kendi hamurunu yoğurur, açar, yapar ve bütün komşulara ikram eder. Honaz’da da bu geleneği sürdürüyoruz. Ahıskalıların bu geleneksel yemeğini yıllardır yaşatıyoruz ve yaşatmaya devam edeceğiz" dedi. Hınkal mantısını genç kuşaklara öğretiyor Annesinin öğrendiği tarifi kızları, gelinleri ve torunlarına aktaran Kebire Ragib ise "Bu yemeği yapmak için hamuru yoğuruyoruz. İçine yumurta, su, tuz ekleyip yoğuruyoruz, biraz dinlendiriyoruz ve sonra incecik açıyoruz yufkayı. Sonra kıymayı ve soğanı doğrayıp karıştırıyoruz. Sonra kesip içlerine koyup düzüp yapıyoruz, sonra da suda 5 dakika kaynatıyoruz. Sonra çıkarıp üzerine yağ döküyoruz; isteyen sarımsaklı yoğurt da dökebiliriz. Yağı olarak tereyağını kullanıyoruz, onu eritip azıcık soğanla pembeleştiriyoruz, sonra çıkarıp üzerine serpiyoruz. Sonra ikram ediyoruz, isteyen yoğurdu biraz sarımsaklı katıyor, isteyen normal yiyor. Biz bu yemeği analarımızdan öğrendik, onlar da analarından öğrenmiş. Haftada bir kere yaparız bu yemeği, çünkü ailemiz ve erkeklerimiz çok sever. Düğünlerde de gelinlerimize yaptırıyoruz, gelinler kendi yoğurur, kendi yapar ve konu komşuya ikram eder. Konu komşu geldiği zaman oturur, yer içer, gider. Bizim adetimiz böyle" diye konuştu.