ÇEVRE - 27 Temmuz 2012 Cuma 12:57

Zeus çöplüğü

A
A
A
Zeus çöplüğü

Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı sınırları içinde bulunan Zeus Mağarası’nda, Milli Park Müdürlüğü ve EKODOSD işbirliğiyle bir çevre temizliği gerçekleştirildi. Hem sualtında hem mağara içinde ve çevresindeki insan kaynaklı tüm çöpler temizlendi. Zeus Mağarası’nın tertemiz sularına bilinçsiz bir şekilde atılan atıklar EKODOSD dalgıçları tarafından çıkarıldı. Terlik, iç çamaşırı, gözlük, saat, yüzük, alüminyum kutuların çıkarıldığı sualtına, en çok bira ve şarap şişelerinin atıldığı görüldü.

ZAFER HACISALİHOĞLU
AYDIN


Mitolojiye göre; gök tanrısı Zeus, kardeşi denizler tanrısı Poseidon’u kızdırdığında, elindeki üçlü mızrağını kaldırıp dalgaları kabartan ve denizi altüst eden Poseidon’un gazabından kaçıp, bir mağaraya sığınır ve mağaranın adı “Zeus Mağarası” kalır. Öte yandan 12 antik İon kentinin kralları Güzelçamlı’daki Panionion’da yıllık toplantılarını yaparken, kraliçeler de Panionionyakınındaki Zeus Mağarası’nda yüzerlerdi.

Kuşadası Dilek Yarımadası Milli Parkı girişinde bulunan Zeus Mağarası, yeşillikler arasında olan ve içinde yaz-kış su bulunan bir doğa harikası olarak büyük ilgi çekerken, yaz-kış içinde su bulunan mağara, özellikle yaz aylarında yerli-yabancı turistler tarafından yüzme amacıyla kullanılıyor. Dağdan gelen tatlı sular ve denizden gelen az miktardaki tuzlu suyla yavan bir tadı olan mağaranın suyu, deniz suyuna oranla çok daha soğuk olduğundan, sıcak yaz günlerinde güneşten bunalan yüzlerce ziyaretçi, Zeus Mağarası’nın buz gibi sularına kendilerini bırakarak serinlemeye çalışıyor. Ancak mağaraya gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler, çevreye ve suya attıkları çöplerle mağaraya büyük zarar veriyor.


Kuşadası Milli Park Şefliği ile Kuşadası Ekosistemi Koruma ve Doğasevenler Derneği (EKODOSD) işbirliğiyle Zeus mağarası ve çevresinde temizlik yapıldı. Dilek Yarımadası Milli Park Müdürü Erdinç Kutsal ve görevli personelleri ile EKODOSD üyeleri Zeus Mağarası’na atılan tüm atıkları temizleyerek, torbalar dolusu çöp çıkardı. Hem sualtında hem mağara içinde insan kaynaklı olarak atılan tüm çöpler temizlendi. Zeus Mağarası’nın tertemiz sularına bilinçsiz bir şekilde atılanlar EKODOSD dalgıçları tarafından çıkarıldı. Mağaradaki suya dalan balıkadamların çıkardığı terlik, iç çamaşırı, gözlük, saat, yüzük, alüminyum kutular, bira ve şarap şişeleri görenleri şaşırttı. Ziyaretçiler için yüzerken risk içeren tüm atıklar sualtından dışarı çıkarıldı.


İnsanların 500 metrekarelik küçücük bir mağaraya yüzmeye gelirken bile sigaralarıyla geldiklerini ve duyarsız bir şekilde tüm izmaritlerini yere attıklarını açıklayan EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, içecek şişelernini bilinçsizce yere atılarak kırıldığını ve genellikle yalınayak dolaşan ziyaretçiler için tehlike oluşturduğunu söyledi. Ziyaretçilerin normalde Zeus Mağarası’nı görmek ve serin sularında yüzmek için geldiklerini anlatan Bahattin Sürücü, çevre bilinci olmayan duyarsız kişilerin inanılmaz bir şekilde tüm atıklarını mağaranın içine attıklarını kaydetti. Zeus Mağarası’nın sadece su altında ve içinde değil, aynı zamanda girişinde bulunan önemli bitki ve ağaç türlerinin üzerinde de çevre kirliliği yaşandığına dikkati çeken Bahattin Sürücü, “Gelen ziyaretçilerin ağaç ve bitkilerin dallarına dilek amacıyla yanlarında ve çantalarında buldukları ne varsa astıklarını gördük.

En çok kağıt mendil ve peçetelerin bağlanmış, ama naylon torbalar, plastik ipler, iç çamaşırları ve kadın pedlerini bile asmışlar. Anadolu’da bazı ağaçlara ve kutsal sayılan yerlere bez ve çaput bağlamak, bu yolla adakta bulunmak, dilek dileme geleneği günümüzde de sürdürüldüğü biliniyor. Eski bir Türk geleneği olan çaput bağlama yoluyla dilek dileyerek, kansız kurban sayılan adak adama inancı, Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi, Zeus Mağarası’na gelen ziyaretçiler tarafından da devam ettiriliyor.

Ancak burasının bir milli park olduğu düşünülmeden bitki ve ağaçlara zarar verilmekte ve çevre kirliliği oluşturulmaktadır. Bu nedenle ağaç ve bitkilerin üzerinde bulunan tüm bağlanan malzemeleri tek tek çıkardık. Türkiye’nin en güzel milli parklarından biri olan Dilek Yarımadası’ndaki Zeus Mağarası’na yerli ve yabancı yüzlerce ziyaretçi gelmektedir. Bunların içinde bu kirliliği yaratanlar da bulunmaktadır. Çevre bilinci olmayan, doğayı kirleten, tahrip eden bu insanları uyarı görevini mutlaka yapmalıyız. Milli Park Müdürlüğü, Zeus Mağarası koruma kriterlerini gösteren bilgilendirme ve uyarı panolarını ve gerekli düzenlemeleri hazırlamaya başladı. Mağaraya gelen herkesin bu kriterlere uyması ve duyarlı olması gerekir. Uygarlık, insanların doğayla uyum içinde yaşamasıdır. Bu nedenle çevre bilincinin oluşmasına çalışmalı ve Kuşadası’ndaki doğa harikası milli parka ve Zeus Mağarası’na sahip çıkarak korumalıyız” dedi.


ZEUS MAĞARASI


30-40 metrelik kayalık bir açıklığı bulunan mağaranın ağzı kuzeye bakmaktadır. Zeus Mağarası, kalkerli kayaçların yer altı suları tarafından aşındırılarak, bir çöküntü meydana getirdiği ve oluşan obrukta biriken suların küçük bir göl oluşturduğu bilinmektedir.


Zeus Mağarası’nın sualtına bakıldığında, su derinliğinin yüzülecek yerlerde 4-5 mt., bazı kıyılarda ve kayaçların altına doğru 8-10 metre indiği görülmektedir. Galeri tavanlarının çökmesiyle oluşan derin karst kuyusu şeklindeki mağarada, dağdan gelen yeraltı suları muhteşem bir havuz oluşturarak, obruk gölünü meydana getirmiştir. Mağaranın sualtındaki duvarlarında binlerce yılda oluşan harika sarkıtlar meydana gelmiş, çöküntüyle oluşan dev kayaların aralarında harika galeriler oluşmuştur.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."