EĞİTİM - 11 Ekim 2025 Cumartesi 00:07

Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gürel: "Dede Korkut Türk milletinin hafızasında ortak bir ilminde yaşayan efsanevi bir kimliktir"

A
A
A
Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gürel: "Dede Korkut Türk milletinin hafızasında ortak bir ilminde yaşayan efsanevi bir kimliktir"

Iğdır Üniversitesinde düzenlenen Türk dünyasından akademisyenlerin katıldığı "Uluslararası Dede Korkut Konferansı"nda Dede Korkut’un kültürel mirası ve sözlü edebiyat geleneği ele alındı.


Iğdır Üniversitesi ev sahipliğinde, Nahçıvan Devlet Üniversitesi, Iğdır Azerbaycan Evi ve Azerbaycan Kars Başkonsolosluğu iş birliğiyle düzenlenen "Uluslararası Dede Korkut Konferansı" Iğdır Üniversitesi Karaağaç Kampüsü 15 Temmuz Şehitleri Konferans Salonunda İstiklal Marşı’nın okunması ve saygı duruşu ile başladı. "Uluslararası Dede Korkut Konferansı" akademik ve kültürel anlamda büyük ilgi gördü. Programda, Dede Korkut’un Türk destan geleneğindeki yeri, sözlü anlatım kültürüne katkısı ve çağdaş Türk edebiyatına yansımaları ele alındı. Oturumlarda sunulan bildirilerde Dede Korkut hikayelerinin tarihsel ve sosyolojik boyutları, ortak Türk kültürünün oluşumundaki rolü ve günümüz gençliğine aktarım biçimleri üzerine değerlendirmeler yapıldı.


Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Gürel, Dede Korkut’un yalnızca bir halk ozanı değil, Türk dünyasının ortak hafızasında yer alan bir bilgelik sembolü olduğunu belirterek, "Iğdır Üniversitesi olarak bu anlamlı programa ev sahipliği yapmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Dede Korkut Türk milletinin hafızasında ortak bir ilminde yaşayan efsanevi bir kimliktir. O sözüyle, nasihatiyle, hikmet dolu bakışıyla milletimizin binlerce yıllık kültürel ve ahlaki değerlerini yoğuran bir bilgedir. Onun anlattığı her hikaye aslında bir milletin varoluş felsefesini insan anlayışını, aileye, dostluğa ve cesarete yüklediği anlamı taşıyor. Dede Korkut’un diliyle dile gelen o hikayeler bugün Türkiye’den Azerbaycan’a, Türkmenistan’dan Kazakistan’a kadar uzanan bütün Türk dünyasının ortak mirasıdır. Bu nedenle Dede Korkut’u konuşmak, onu anlamak, onun üzerinden kültürümüzü, tarihsel sürekliliğimizi ve kimliğimizi yeniden değerlendirmek aynı zamanda geleceğe güçlü bir vizyon kazandırmaktır. Bugün burada Türkiye ve Azerbaycan’dan gelen kıymetli bilim insanlarının katkılarıyla Dede Korkut’un çok yönlü kimliği üzerine yapılacak sunumlar ve tartışmalar edebiyat, dil, tarih, sanat ve sosyoloji alanlarında yeni bakış açıları oluşturacaktır" dedi.


Azerbaycanlı dilbilimci, edebiyatçı yazar Kamal Abdulla ise, "1950’lerin sonlarına kadar Dede Korkut destanlarını Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan veya Kazakistan’da incelemek imkansızdı. Onları inceleyenlere zulmediliyor hatta tutuklanıyor, hatta hapishanelerde hayatını kaybedenler bile Türkmenistan’daydı. Ama sonra, elbette, halkın bu iç enerjisi sayesinde Dede Korkut destanı ön plana çıktı. Bugün Dede Korkut destanların vatanseverlik duygusuyla yaşayan, sadakat, güven, sevgi, şefkat, insan ilişkileri ve dünya görüşü açısından ruhun yönlerini çizen bir destan olduğunu öğrendik" dedi.


Konferansa, Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Gürel, Nahçıvan Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Elbrus İsayev, Azerbaycan Kars Başkonsolosu Zamin Aliyev ve ilgililer katıldı.


Yapılan 2 oturumda, Prof. Dr. Metin Ekici, Prof. Dr. Kamal Abdulla, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, Prof. Dr. Esma Şimşek, Prof. Dr. İsa Hebibbeyli, Prof. Dr. Salahaddin Bekki, Prof. Dr. Ayşe Çetin, Prof. Dr. Mehmet Çeribaş, Prof. Dr. Ebulfez Guliyev, Prof. Dr. Refiye Şenesen, konuşmacı olarak katıldı.


Program kapsamında "Dede Korkut’un İzinde Sözünde" adlı belgesel gösterimi yapıldı. Gün boyu süren etkinlik, "Türkiye-Azerbaycan Kardeşlik Türküleri" konseriyle sona erdi.



Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gürel: "Dede Korkut Türk milletinin hafızasında ortak bir ilminde yaşayan efsanevi bir kimliktir"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Araç sahiplerine uyarı geldi: "Yazlık lastikler, 7 derecenin altında tehlike oluşturuyor" Yurt genelinde düşen hava sıcaklıkları sonrası lastikçilerde yoğunluk yaşanmaya başladı. Lastikçiler, hava sıcaklığı 7 derecenin altına inmeden kış lastiklerinin takılması gerektiğinin önemini vurguladı. Yurt genelinde hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte lastikçiler yoğun mesaiye başladı. Yağışlı havaların etkisini göstermesiyle vatandaşlar araçlarının lastiklerini değiştirmeye başladı. Kış şartlarının en sert geçtiği illerden birisi olan Sivas’taki lastikçilerde yoğunluk arttı. Kentteki lastikçiler, 15 Kasım’da başlayacak olan zorunlu kış lastiği uygulaması öncesi lastikçilerden uyarılar geldi. Hava sıcaklığının 7 derecenin altına düşmeden lastiklerin değiştirilmesinin hem sürüş güvenliği hem de konfor açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Halil Alan, "5 milimetrenin altında kış lastiği kesinlikle kullanılması doğru değildir" dedi. "Hem yol tutuşu hem de konfor için kış lastiği önemli" Zorunlu kış lastiği değişiminin 15 Kasım tarihine çekildiğini ifade eden Halil Alan, "Kış ayları geldi. Zorunlu kış lastiği değişimi ise 1 Aralık tarihiden 15 Kasım tarihine çekildi. Fazla bir yoğunluk mevcut. İnsanlar lastik değişimi için buraya geliyorlar. Sivas şartlarında mevsimlik lastik gitmez. Hava sıcaklığı 7 derecenin altına düştüğü için kış lastiğini taktırmak zorundayız. Hem yol tutuşu hem de konfor için kış lastiği önemli. Kauçuk kalitesi iyi olan lastik her zaman iyidir. 5 milimetrenin altında kış lastiği kesinlikle kullanılması doğru değildir" dedi.
Bilecik Akciğer kanseri oranının erkeklerde yüzde 89,9, kadınlarda ise yüzde 43 Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Uzman Doktor Selma Aktaş, tütün ve tütün ürünlerinin kullanımına atfedilen akciğer kanseri oranının erkeklerde yüzde 89,9 kadınlarda ise yüzde 43 olduğu söyleyerek, "Bu istatistikler dikkate alındığında, ülkemizde bir yıl içerisinde ortaya çıkan yaklaşık 25 bin akciğer kanseri vakasının önlenebilir olduğu açılabiliriz" dedi. Dr. Selma Aktaş, akciğerin vücuttaki oksijen ihtiyacını sağlayan, solunum sistemi organı olduğunu söyledi. Her organ gibi akciğer de birçok hücreden oluştuğunu anlatan Dr, Aktaş sözlerine şöyle devam etti; "Bu hücreler, akciğerin normal olarak görevini yapabilmesi için ihtiyaç doğrultusunda bölünerek çoğalırlar. Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan oluşan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür, daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir. Akciğer kanseri, başlıca iki alt türde görülmektedir. Bunlar, küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK), tüm akciğer kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 85’ini oluşturur ve küçük hücreli tiplere göre daha yavaş ilerler. Daha az yaygın olmakla birlikte hızlı seyirli ve agresif bir tümör tipidir. Akciğer çevresindeki dokulara ve dolaşım sistemi yoluyla uzak organlara kısa sürede yayılabilir. Dünya genelinde akciğer kanseri, erkeklerde en sık görülen, kadınlarda ise ikinci sıklıkta izlenen kanser türüdür. Kanser kaynaklı ölümler arasında ise ilk sırada yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC) tarafından oluşturulan küresel kanser veri tabanı olan GLOBOCAN 2022 verilerine göre, dünyada bir yıl içerisinde yaklaşık 2,5 milyon yeni akciğer kanseri vakası görülmüş, 1,8 milyon kişi akciğer kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir." Uzman Dr. Selma Aktaş, açıklamasının devamında, "Tütün dumanı 7 binden fazla kimyasal madde içermekte olup, bunların en az 70’i kansere yol açtığı bilinen maddelerdir. Sadece sigara değil; puro, pipo ve elektronik sigara gibi yeni nesil ürünler de akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Tütün ürünlerinin dumanındaki toksik karışımlar, bronş epitelinde DNA hasarına yol açarak tümör gelişimini tetiklemektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, her yıl 1,3 milyon kişi pasif tütün dumanına (pasif içicilik) bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. DSÖ, pasif etkilenimin akciğer kanserine yol açtığını ve maruziyetin "güvenli bir düzeyinin" bulunmadığını vurgulamaktadır. Bu nedenle, dumansız hava sahası uygulamaları ve ev içi maruziyetin azaltılmasına yönelik önlemler, aktif tütün kullanımını azaltmanın yanı sıra toplumun kanser yükünü de azaltmaktadır. En güncel verilere göre ülkemizde her yıl yaklaşık 30 bin kişi akciğer kanseri tanısı almakta, 23 bin vatandaşımız bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Vakaların yalnızca yüzde 17’si erken evrede belirlenirken, yüzde 24,3’ü bölgesel, yüzde 58,6’sı ise uzak organ yayılımı evresinde tanı almaktadır. Tanı alma medyan yaşı 65’tir" dedi. Uzman Doktor Selma Aktaş, son olarak, "Akciğer kanserinin küçükken ve yayılmadan önce, erken bir evrede tespit edilmesi, başarılı bir şekilde tedavi edilme ihtimalini arttırır. Ancak genellikle akciğer kanseri belirtileri, hastalık ileri bir evreye gelene kadar ortaya çıkmaz. Akciğer kanseri bazı belirtiler gösterse bile, enfeksiyon ya da sigaradan kaynaklanan etkiler olarak düşünüldüğü için atlanır ve tanı gecikir. Tütün ve tütün ürünlerinin kullanımına atfedilen akciğer kanseri oranının erkeklerde yüzde 89,9 kadınlarda ise yüzde 43 olduğu belirtilmektedir. Bu istatistikler dikkate alındığında, ülkemizde bir yıl içerisinde ortaya çıkan yaklaşık 25 bin akciğer kanseri vakasının önlenebilir olduğu söylenebilir. Tütün ürünlerini bırakmak, her yaşta ve her dönemde sağlık açısından önemli faydalar sağlar. Sigaranın bırakılmasından 10 yıl sonra akciğer kanseri riski, içmeye devam eden bir bireye kıyasla yaklaşık yüzde 50 oranında azalır. Tütün ürünü kullanan vatandaşlarımız, bu bağımlılıktan kurtulmak için Bakanlığımız tarafından sunulan hizmetlerden faydalanabilirler. ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı, Sigara Bırakma Polikliniği, Mobil Sigara Bırakma Polikliniği gibi birimlerde, bilimsel etkinliği kanıtlanmış ilaç tedavilerine ücretsiz erişim sağlanmaktadır. Akciğer kanserinde belirtiler genellikle belirsiz seyretmekte, bu durum geç teşhise yol açmaktadır. Farkındalık, erken tanı ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile akciğer kanserinin önlenmesi ve erken evrede belirlenmesi mümkündür" dedi.