EKONOMİ - 17 Ekim 2017 Salı 16:17

‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu açıklandı

A
A
A
‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu açıklandı

‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehditleri ortaya koydu.

‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehditleri ortaya koydu. Raporda önlemlerin alınmaması durumunda Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunların ekleneceği, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntıların yaşanacağı aktarıldı.


Türkiye Gıda ve İçecek Sanayisi Dernekleri Federasyonu (TGDF), ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ raporu ile tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliği ile karşı karşıya kalacağı tehdidin boyutlarını ortaya koydu. Raporda, sürdürülebilir tarım ve gıda güvencesi için ‘günübirlik politikalarla değil, uzun vadeli ve bilimsel bir yaklaşımla hemen harekete geçilmesi’ gerektiğinin altı çizildi.


Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Çevre ve Tarım Komisyonu adına; İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanan ‘Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik’ Raporu, TGDF Çevre ve Tarım Komisyonu Başkanı Ayhan Sümerli, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun katılımıyla düzenlenen toplantısında açıklandı.


Rapora göre, yağış yetersizliği, su sıkıntısı ve aşırı hava olaylarındaki artış; bitkisel üretime uygun alanların azalması ve kuzeye doğru kaymasına yol açarak, tarım ve gıda üretimini sınırlayacağı için fiyatlar yükselecek, ithalat artıp ihracat düşecek.


Sıcaklıktaki artışın, insan, bitki ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacağı, haşere, hastalık ve ölüm oranlarının artacağı bildirildi. Yarı kurak bölgelerin daha kurak hale geleceği ve sulama suyu talebinin de bugüne göre yaklaşık iki katına çıkacağı belirtildi.


Raporda Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunların ekleneceği, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntıların yaşanacağı aktarıldı. Sektörler ile birlikte iller- bölgeler arasında su için büyük bir rekabetin ortaya çıkacağı ayrıca, artan hava sıcaklığından büyükbaş hayvancılık olumsuz bir şekilde etkileneceği de kaydedildi.


Şiddetli sağanaklar ile hortum, dolu ve ani yağışlardaki artışların da, Türkiye’de güvenli gıdaya ulaşma imkanlarını azaltacağı belirtildi.


Neler yapılmalı?


TGDF raporunda yer verilen öneriler şöyle sıralandı:


“Türkiye’de Tarım Üretim Havzaları, değişen iklim şartları dikkate alınarak belirlenmeli, iklim değişikliğinin tarım havzalarımıza etkileri tüm tarım ürünleri için araştırılmalı ve iklim değişikliğine uyum politikaları bilimsel çalışmalara göre geliştirilip uygulanmalıdır.


İklim değişikliğine göre acilen Ulusal Arazi Kullanımı Planlaması yapılarak, gelecekte öne çıkacak tarım alanları ve su havzaları gecikmeden ve tam anlamda koruma altına alınmalıdır.


Hem değişen iklim şartlarına hem de bitkilerin su ayak izine göre doğru yerde, doğru bitki türünün seçilmesi ve doğru zamanda ekilmesi teşvik edilmeli, iyi tarım ve hayvancılık uygulamaları ülke geneline yaygınlaştırılmalıdır.


Suya olan talebin azaltılması ve suyun tasarruflu kullanımı için akılcı su kullanımına gidilmeli, su havzaları ile tarım havzalarındaki su kullanımı ve yönetimi entegre edilerek suyun teknik ve idari yönleri birlikte ele alınmalıdır. Katma değeri çok küçük, fakat su ayak izi çok büyük olan tarım ürünlerinin ihracatına kısıtlama getirilmeli, su ayak izi yüksek olan ürünlerin ithalatının sürdürülebilir olması için de geldikleri ülkelerin iklim ve su kaynakları dikkate alınarak uzun vadeli bağlantılar yapılmalıdır.


Sayısı ve şiddeti artan meteorolojik afetlerden korunmak için tarıma yönelik erken uyarı ve kapsamlı sigorta uygulamaları geliştirilip, çeşitlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır. Tarım ve gıda sektörü ile ilgili yatırım ve teşviklere, mutlaka o bölgenin değişen iklimine göre karar verilmelidir. İklim değişikliğine uyum sağlayamayacak ve artık tarımla kalkınamayacak olan bölgelerimizin kalkınma stratejileri değiştirilip, tarım dışı yatırımlar ile başka sektörlere kaydırılarak Marmara Bölgesi’ne sıkışan sanayinin yükü azaltılmalıdır."


“Gıdada 2,6 milyar dolarlık israf var”


Gıda atıklarının önemine dikkat çeken FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, “Gıda israfı önemli bir konu. Çünkü gıdanın neredeyse 3’te biri israf ediliyor bu da 2 milyar 600 milyon dolarlık karşılık demek. Tarladan sofraya olan süreçte herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor” diye konuştu.


Toplantıda açıklamalarda bulunan İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, dünyada iklim değişikliği konusunun çok önemli olduğunun altını çizdi. Kadıoğlu, “Dünya 3’üncü bin yıla doğru giderken en önemli problemlerden biri nüfus artışı, diğeri iklim değişikliğidir. Bir de terör olayı var” dedi.


“Türkiye iklim değişikliği konusunu bilimsel olarak ele almalı”


Türkiye’nin iklim değişikliği konusunu bilimsel olarak ele almasını gerektiğini belirten Kadıoğlu, “Özellikle nüfusumuz artarken gıda ve beslenmedeki kalite ve seviye yükselirken, tarımsal üretim seviyemizi de artırmak zorundayız. Dünyadaki tarım ürünleri üreten ülkelerle rekabet edebilmemiz gerekiyor. İklim değişikliği tarımı en çok etkileyen faktörlerden bir tanesidir” diye konuştu.


“Türkiye’de tarım alanlarını kaybetmememiz gerekir”


İklim değişikliğinde sürdürülebilir tarımın devam edebilmesi için yağışların baz alınarak doğru yerde doğru bitkinin ekilmesi, doğru sulamanın yapılmasının önemine dikkat çeken Kadıoğlu, “İklim değişikliği raporunda tarım ve gıda sektörüne Türkiye’de ki tarım havzası için gerekli temel bilgileri öğrettik. Hangi ayda yağış ne zaman artacak toprak nemi ne olacak buna bakarak teşvikleri ve planlamaları yapsınlar. Öncelikle tarım havzalarını belirlemek lazım, doğru havza homojen olursa o havzaya doğru politikalar uygulayabiliriz. En önemlisi Türkiye’de tarım alanlarını kaybetmememiz gerekir. Çünkü nüfusumuz artıyor daha fazla üretime ihtiyaç olacaktır. Bir yandan iklim değişikliği azaltırken bir yandan da biz tarım alanlarını yanlış kullanarak alanlara fabrika ve bina yapmayalım” diye konuştu.


“Marmara’da sıkışan sanayinin yükü Anadolu’ya aktarılmalı”


Tarımda sürdürülebilirliği artırmak için tarım alanlarının ve su havzalarının korunması gerektiğini söyleyen Kadıoğlu, “Bölgedeki iklim şartlarına yağışa göre uygun ürün ekmek gerekiyor. İklim değişikliğinden dolayı bazı bölgeler daha da kuraklaşacak. Tarımın kuru ya da ıslak tarımın mümkün olmayacağı yerleri bugünden belirleyerek oraların kalkınma stratejilerini tarım dışına çıkarmak gerekir. Marmara’da sıkışan sanayinin yükünü Anadolu’ya ve bu yerlere aktararak oranın kalkınmasını devam ettirmemiz gerekiyor” dedi.


İklim değişirken Türkiye’de tarım ve gıda sektörünün de değişmesi gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu,”Çok geç kalmadan yarın hallederiz demesen bugünden alınacak tedbirleri bilimsel esaslara göre düzenlememiz gerekir. Bizim nerede şehir nerede fabrika nerede tarım ve su havzasını korumamız gerekliliğini iklime göre belirleyip ona göre planlamalıyız. İlerleyen dönemlerde artan nüfusun artan beslenme ihtiyacının sağlayabilelim ve dünya ile rekabet edebilelim” ifadelerini kullandı.


Önlemlerin alınmaması durumunda Kadıoğlu, Türkiye’nin daha fazla gıda ithal etmek zorunda kalacağını, köyden kentte daha fazla göç olacağını ve işsizlik oranlarının artacağını vurguladı.


TGDF Genel Sekreteri İlknur Menlik de gıda endüstrisinde hammaddenin sürdürülebilirliği açısından ihracatta güçlü olduğu kalemlere odaklanılması gerektiğini belirterek, “Raporun çıkış noktası Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hazırladığı ‘Havza bazlı tarım’ modeliydi. Havza başlı yarım modelini öncelikle iklim değişikliği perspektifi ile ele alalım. Hangi havzamızda hangi bölgemizde hammaddemizin su ve toprak açısından geleceğinin ne olduğunu ortaya çıkarmaya çalıştık. Acil olarak şu yapılmalı; gıda endüstrisinin aşağı yukarı ihracatı ve ihracatında güçlü olduğu kalemleri belli zaten buralardaki hammaddenin ve sürdürülebilirliği açısından o kategorilere odaklanmamız gerekiyor” diye konuştu.


“Havza bazlı tarım modelinin de tekrar ilgili taraflarca optimize edilmesi gerekiyor” diyen Menlik, “Buralardaki temel hammadde girdilerimizin su ayak izine bakmamız lazım ihracat su ayak iznimize bakmamız gerekir. Havza bazlı tarım modelinin de tekrar ilgili taraflarca optimize edilmesi gerekiyor. Model yanlış demiyoruz. Model yaklaşım ve felsefe son derece doğru ama bunun temelinde su ve tarım alanı toprak alanı açısından değerlendirmek gerekiyor. Çünkü su ve toprak olmadan tarım olmaz. Endüstrinin de tarım üretimi kesiminde hızlıca daha az su daha az toprak daha az çevresel etki konusunda hem yatırımlarını ve çalışmalarını artırması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Eskişehir’de hayır çarşısı açıldı Eskişehir İl Müftülüğü tarafından Odunpazarı İlçe Müftülüğüne bağlı Reşadiye Camii avlusunda hayır çarşısı açıldı. Açılışa Vali Yardımcısı Salih Altun ve İl Müftüsü Bekir Gerek, İl Müftü Yardımcıları Aytekin Akçin, Berrin Erdoğan, Dilaver Şahin, Faruk Latifoğlu, İsrafil İğde, Tepebaşı İlçe Müftüsü Gafur Yıldırım, Odunpazarı İlçe Müftüsü Hamdi Uzunharman ve çok sayıda vatandaş katıldı. Din görevlisi Salih Osmanoğlu’nun Kur’an-ı Kerim tilavetıyla başlayan programın açılışında konuşan İl Müftüsü Bekir Gerek, “Milletimiz tarih boyunca hayri hizmetlere çok değer vermiş ve nice vakıflar kurmuş, nice vatana ve millete hizmet edecek yapılar yaptırmıştır” diyerek hayır çarşısının hayırlara vesile olması temennisinde bulundu. Vali Yardımcısı Altun ise, İl Müftüsü Bekir Gerek’e Eskişehir’e yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ederek, "Müftülük hizmet binasını hocamız gayretiyle il il gezerek son haline getirdi. İnşallah yakında açılışını da yapmak nasip olur" dedi. İl Müftü Yardımcısı Aytekin Akçin’in yaptığı dua ve kurdele kesimiyle hayır çarşısı açıldı. Hayır çarşısında ev yemekleri, el işleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait kitaplar satılırken, hayır çarşısının 3 Mayıs Cuma gününe kadar açık kalacağı ifade edildi. Elde edilecek gelirin Eskişehir Teknik Üniversitesi Camii, Müftülük Hizmet Binası ve Kur’an Kursu, Reşadiye Kadın ve Gençlik Merkezi inşaatları ile Hediyem Kitap Olsun kampanyaları yararına kullanılacağı belirtildi.
Trabzon Abdullah Avcı’dan, Paul Onuachu’ya yakın markaj Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı, takımda kiralık olarak oynayan Nijeryalı golcü Paul Onuachu ile gelecek sezon takımda devam etmesi için bire bir görüşmeler yaparken, İngiliz ekibi Southampton’un vereceği karar bu transferde belirleyici olacak. Bordo-mavililerde stoper bölgesi için Türk asıllı oyuncu Eray Cömert ismi gündeme geldi. Trendyol Süper Lig’de geçtiğimiz hafta Gaziantep FK karşısında 2-0 geriye düşmesinin ardından 3 gol ve 1 asistle Trabzonspor’u galibiyete taşıyan Nijeryalı futbolcu Paul Onuachu, bordo-mavililerin en golcü oyuncusu oldu. Gelecek sezon takımda kalıp, kalmayacağı merakla beklenen Onuachu ile ilgili olarak farklı formüller üzerinde duruluyor. Trabzonspor yönetimi ve Teknik Direktör Abdullah Avcı, kiralık olarak forma Paul giyen Onuachu’nun gelecek sezonda takımda kalması için çalışmalarını sürdürüyor. Avcı, Nijeryalı futbolcuyla bire bir görüşmeler yaparak, olumlu dönüşler alsa da takımı Southampton’ın vereceği karar bu transfer belirleyici olacak. 29 yaşındaki futbolcunun, 2026 yılına kadar ile İngiliz ekibi sözleşmesi bulunuyor. Southampton, Belçika’nın KRC Genk takımından 18 Milyon Euro karşılığında transfer ettiği Paul Onuachu’yu bonservisiyle birlikte vermeyi planlıyor. Ciddi bir maliyeti bulunan Onuachu ile ilgili gelecek olan teklifleri değerlendirmeye alacak olan İngiliz kulübünün beklentilerine karşılık bulunmaması halinde Trabzonspor’un yeniden kiralama isteğini değerlendirmeye alacak. Trabzon’da mutlu olduğunu ve kalmak istediğini her fırsatta dile getiren Nijeryalı futbolcu, bordo-mavili kulübün elini güçlendirmiş olacak. Ertuğrul Doğan: "Görüşmelere başladık" Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan, Paul Onuachu ile ilgili olarak kiralama formülü üzerinde durduklarını belirterek, "Southampton kulübü oyuncuyu bonservisiyle satmak istiyor. Ciddi bir maliyeti var. Bizim kulüp olarak bu maliyetleri karşılamamız mümkün gözükmüyor. Kiralama formülü üzerinde duruyoruz" ifadelerini kullandı. Eray Cömert yeniden gündemde Önümüzdeki sezon güçlü bir kadroyla sezona başlayıp, şampiyonluğu yeniden yaşamak isteyen Trabzonspor, Fransa’nın FC Nantes takımında kiralık olarak forma giyen defans oyuncusu Eray Cömert’i yeniden gündemine aldı. Geçtiğimiz sezonda bordo-mavili kulübün gündemine gelen Cömert, İsviçre’nin Basel ekibinden, İspanya’nın Valencia takımına transfer olmuştu. La Liga ekibinde yaşanan teknik direktör değişikliği sonrası burada forma bulmakta zorlanan 26 yaşındaki oyuncu bu sezon başında Fransa’nın Nantes Kulübü’ne kiralık olarak gitmişti. Valencia ile 2026 yılına kadar sözleşmesi bulanan Erdal Cömert’in güncel durumuyla ilgili olarak temaslarını sürdüren Karadeniz ekibi, İsviçre Milli Takımı’nda da forma giyen Cömert’i kadrosuna katması halinde yerli statüsünde oynatabilecek. Trabzonspor, yabancı kontenjanı nedeniyle gurbetteki Türk asıllı oyuncularla ilgili geniş kapsamlı araştırmalarını sürdürürken, Nantes’ta 22 lig maçında forma giyen Eray Cömer, 2 de gol attı. Başarılı defans oyuncusu, 2019-2020 sezonunda UEFA Avrupa Ligi C Grubu’nda Basel formasıyla Trabzonspor’a karşı iki maçta da forma giymişti.
Kayseri HAK-İŞ 1 Mayıs’ta taleplerini sıraladı Kayseri’de HAK-İŞ’e bağlı sendika üyeleri 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla bir araya gelirken; HAK-İŞ Kayseri İl Başkanı Serhat Çelik sendikanın taleplerini sıraladı. Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen etkinlikte Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duanın ardından konuşan HAK-İŞ Kayseri İl Başkanı Serhat Çelik; sendika olarak taleplerini sıraladı. Çelik; "Bugün 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününde; 48 yıldır emeğimizin ve alın terimizin hakkı için, hayat pahalılığı ve yoksullukla mücadele edilmesi için, vergide adaletin sağlanması için ve sendikal örgütlülüğün artması için meydanlardayız. 76 yıldır Siyonist İsrail’in Filistinlilere yaptığı katliamları, işgalleri ve zulümleri tüm Dünya’ya haykırmak üzere alanlardayız. Değerli Emekçi Kardeşlerimiz, Bugün 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Gününde; vergide adaletin sağlanması, enflasyon, hayat pahalılığı ve yoksulluk ile mücadele edilmesi, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi, kayıt dışı istihdamın ve sosyal güvencesizliğin önlenmesi, emeklilerimizin asgari geçim şartlarının sağlanması, Kadın, genç ve engellilerin çalışma ve toplumsal hayata katılımlarının desteklenmesi başta olmak üzere taleplerimizi tüm kamuoyuna duyuruyoruz. HAK-İŞ, Türkiye ve Dünya Sendikal Hareketinde emeğin ve emekçinin bugünü ve geleceği için durmaksızın çalışmaya devam edecektir. HAK-İŞ, ülkemizin, bölgemizin, küremizin bütün mağdur ve mazlumlarına olan borcunu ödemek için kararlılıkla mücadelesini sürdürecektir. Emeğin, emekçinin ve hak mücadelesinin gününde sosyal adalet, refah, güvenlik ve diyalog temelli taleplerimizi sıralıyoruz: kıdem tazminatı hakkı korunarak yeni güvencelerle geliştirilmelidir. emekli aylığı alt sınırının asgari ücret düzeyine yükseltilmesini talep ediyoruz. Belediye ve Belediye şirketleri dâhil bütün kamu çalışanlarının Kamu Çerçeve Protokolü’ne dâhil edildiği bir model talep ediyoruz. 696 sayılı KHK Kapsamı dışında kalan işçilerin kadroya alınabilmesine imkân sağlayacak bir düzenlemenin yapılmasını, kadroya geçen işçilerin tayin, becayiş gibi özlük haklarının tam olarak verilmesini istiyoruz. 6772 sayılı Kanun uyarınca Mahalli idarelerin iştiraklerinde veya şirketlerindeki işçiler için 52 günlük ilave tediyelerin ödenmesini istiyoruz. Büyükşehir ve merkez ilçe belediyelerde çalışan üyelerimiz için yılbaşında talep ettiğimiz ek protokolün bir an evvel imzalanmasını istiyoruz. Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılarak, toplu pazarlık kapsamının genişletilmesini, sendikal hak ve özgürlüklerin daha ileriye taşınmasını talep ediyoruz. Aile yükümlülüklerini dikkate alan, adil bir vergilendirme sistemi, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik modeli ve vergi denetiminde etkinliğin artırılmasını talep ediyoruz. Kriz dönemlerinde gelir vergisi diliminin yüzde 10’a indirilmesini istiyoruz. Milli gelirden, ekonomik büyümeden ve refah artışından hak ettiğimiz payı almak istiyoruz. Emekçilerin enflasyona karşı ezdirilmemesini ve hayat pahalılığı ile yoksulluğa karşı korunmasını talep ediyoruz. İnsanı merkeze alan daha adil ve sürdürülebilir yeni bir model istiyoruz. Bireysel ve düzenli asgari gelir yardımı sisteminin kurularak, sosyal koruma sistemi güçlendirilmelidir. İş kazası ve meslek hastalıklarının yaşanmadığı bir çalışma hayatı talep ediyoruz" ifadelerini kullandı. "Sendikal örgütlülüğün artması için gerçek iş güvencesi istiyoruz" diyen Çelik şöyle devam etti: "Kayıt dışı istihdamın ve çocuk işçiliğinin önlenmesini, işsizlik oranlarının düşürülmesini istiyoruz. Ev işçileri ve bakım işçilerinin iş kanunu kapsamına alınarak sendikal haklarının sağlanmasını istiyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının katılımcı bir anlayışla yeniden belirlenmesini istiyoruz. 4857 Sayılı İş Kanunun, işgücünün değişen şartlarına uygun olarak sendikal hak ve özgürlüklerin güçlendirilerek ilerletilmesini istiyoruz. Kadın, genç ve engellilerin istihdamının artırılmasını, işe giriş imkanlarının ve istihdamda kalıcılıklarının geliştirilmesini istiyoruz. Kadına yönelik şiddet ve tacizin son bulmasını, çocuk istismarının ve çocuk işçiliğinin önlenmesini istiyoruz. Deprem, sel, yangın gibi doğal afetlere karşı güvenli konutlar ve şehirler istiyoruz. Filistin başta olmak üzere, Suriye, Yemen, Libya, Afganistan, Irak, Somali, Arakan, Doğu Türkistan’da ve yeryüzünün bütün mazlum coğrafyalarında yaşanan insanlık dışı olaylara DUR demek için meydanlardayız. Mazlum coğrafyalarda yaşanan insanlık dışı zulümlerin son bulması için uluslararası işçi hareketini duyarlılık göstermeye ve birlikte mücadeleye davet ediyoruz. HAK-İŞ olarak, Gazze’de ve Filistin’de şehit olan tüm kardeşlerimizi dua ve rahmetle yad ediyoruz. Yaralılarımıza acil şifalar diliyor, bir an önce soykırımın sona ermesini istiyoruz. HAK-İŞ olarak ülkemizi korumak için canlarını feda eden şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle anıyoruz. Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında iş kazası ve meslek hastalıklarında hayatını kaybeden emekçi kardeşlerimizi dua ve rahmetle yad ediyoruz. HAK-İŞ olarak Türkiye Yüzyılının emeğin ve emekçinin yüzyılı olacağına inanıyor, işçilerimizden aldığımız güç ile geleceğe emin adımlarla yürüyoruz. HAK-İŞ olarak, Türkiye’nin geleceği, istikrarı, huzur ve güveni için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günümüz kutlu olsun." Sendika üyeleri de "HAK-İŞ nerede biz oradayız", "Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın HAK-İŞ" sloganları attı.