KÜLTÜR SANAT - 18 Temmuz 2024 Perşembe 14:48

100 yılın ardından ziyaret açılacak Yıldız Sarayı’nın hazin hikayesi

A
A
A

Osmanlı Cihan Devleti’nin son sarayı olan Yıldız Sarayı’nda 6 yıldır devam eden restorasyon çalışmaları tamamlandı. 100 yılın ardından kapılarını ilk kez ziyaretçilere açacak olan saray hakkında bilgi veren İstanbul Topkapı Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Pazan, “Sultan 2. Abdülhamid 27 Nisan 1909 yılında tahttan indirildiğinde, arzu edilmeyen olaylar meydana geldi. Selanik’ten gelen Hareket Ordusu’nun yanındaki çok sayıda Bulgar, Sırp, Arnavut komiteciler ve çapulcular hengameyi fırsat bilerek Yıldız Sarayı’nı yağmaladı. Sultan 2. Abdülhamit Han’ın özel eşyaları, koleksiyonu, kıymetli mücevherler Yıldız Sarayı baskınında yağmalandı“ dedi.

Osmanlı Cihan Devleti’nin son sarayı olan Yıldız Sarayı, Sultan 3. Selim tarafından annesi Mihrişah Sultan için yaptırıldı. Saray asıl önemini ise Sultan 2. Abdülhamid döneminde kazandı. Sultan 2. Abdülhamid, 30 yıl boyunca devleti Yıldız Sarayı’ndan yönetti ve ikametgah olarak kullandı. Yıldız Sarayı kompleksi, Sultan 2. Abdülhamid’in 1909’da tahttan indirilmesiyle önemini yitirdi. 33 yılın ardından Sultan 2. Abdülhamid’in tahttan indirilmesini fırsat bilen Selanik’ten gelen Hareket Ordusu’nun içindeki kişiler tarafından Yıldız Sarayı yağmalandı. Kuşhanedeki papağanlar ve Sultan Abdülhamid’e hediye edilen silahlar paylaşıldı. Öte yandan, altından yapılan saltanat arabasını da parçaladıkları öğrenildi. Abdülhamit Han’ın özel eşyaları ve koleksiyonu Yıldız Sarayı baskınında yağmalanarak kıymetli mücevherler saraydan çalındı. Son Osmanlı padişahı Sultan 6. Mehmed Vahdeddin döneminde de saray bir süre kullanırken, 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla kapılarını tümüyle dış dünyaya kapattı.

100 yılın ardından ziyaret açılacak Yıldız Sarayı’nın hazin hikayesi

Yıldız Sarayı’nda ‘Milli Saraylar’ dönemi

Yıldız Sarayı, 1924’te Erkan-ı Harbiye Mektebi’ne tahsis edildi ve 1946’dan itibaren uzunca dönem "Harp Akademileri" olarak kullanıldı. Kültür Bakanlığı çatısı altında 1978’de hizmet veren kompleks, 2015’te Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Milli Saraylara 2018’de devredilen saray, aynı yıl restorasyona alındı. Tarihte derin izler bırakan olayların tanığı olan Yıldız Sarayı’nda, 6 yıldır devam eden restorasyon çalışmaları tamamlandı. Sultan 3. Selim zamanında yaptırılan ve Sultan 2. Abdülhamid zamanında genişletilerek devlet sarayı haline getirilen Yıldız Sarayı tamamlanan restorasyonun ardından ziyaretçilere açılıyor. 100 yılın ardından “Büyük Mabeyn Köşkü" , "Çit Kasrı", "Küçük Mabeyn Köşkü" ve "Harem Dairesi" başta olmak üzere birçok yapı, tarihinde ilk kez ziyaretçiyle buluşacak. Saray, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 19 Temmuz Cuma günü müze olarak açılacak.

100 yılın ardından ziyaret açılacak Yıldız Sarayı’nın hazin hikayesi

“Yıldız Sarayı, Osmanlı Cihan Devleti’nin idare edildiği en son saraydır”

Yıldız Sarayı’nın tarihini anlatan İstanbul Topkapı Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Pazan,“Yıldız Sarayı’nın en dış bölümündeki Yıldız Camii’nin önündeyiz. 6 yıldır restorasyon nedeniyle kapalı olan Yıldız Sarayı’nın, Cuma günü belli bölümleri ve daha önce ziyarete açık olmayan bölümleri halka açık hale gelecek. Halkımız, Yıldız Sarayı’nı ziyaret edebilecek. Yıldız Sarayı, Osmanlı Cihan Devleti’nin idare edildiği en son saraydır. Sultan 2. Abdülhamid 33 yıllık saltanatı süresince, 30 yıl Osmanlı Devleti’ni burada idare etmiştir. Devletin burada idare edilmesinin şöyle bir özelliği var; Yıldız Sarayı ön plana çıktı. Sadrazam yani Bab-ı Ali dediğimiz Osmanlı Hükümeti ikinci planda kaldı. O bakımdan Sultan 2. Abdülhamid’i mutlakıyet idaresiyle yönetti diye tenkit ederler. 30 yıl bu şekilde davranmıştır. Önce Dolmabahçe Sarayı’nda ikamet etti. Daha sonra burayı yaptırdı. Hatta önünde bulunduğumuz Yıldız Camii’nin o zaman ismi Hamidiye Camii’ydi. Yaptırdıktan sonra 22 yıl Cuma namazını burada kılmıştır” ifadelerini kullandı.

“Sultan Abdülhamid döneminde en geniş hali olan 500 bin metrekareye ulaştı”

Yıldız Sarayı’nın çok büyük bir kompleks olduğunu belirten Pazan, “Tarihi de Kanuni Sultan Süleyman zamanına ulaşır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde padişahın avlandığı bölgelerden birisidir. İstanbul’un çok çeşitli yerlerinde padişahın avlanması için korular vardı. Sultan 1. Ahmet zamanında burası resmi olarak has bahçeler arasına dahil edildi. Yine İstanbul’da padişahların gezinti yaptıkları has bahçeler vardı. 18. yüzyılın başlarında ise Sultan 3. Selim’in annesi Mihrişah Valide Sultan için buraya bir köşk yaptırdı. Sultan 2. Mahmut tarafından Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Valide Sultan için bir köşk daha yapıldı. Sultan Abdülmecid köşkü tamir etti, yenileştirdi. Rivayete göre, Yıldız Hanım isimli bir gözdesini oraya yerleştirmişti. Yıldız ismi o köşkten geliyor. Daha sonraki dönemlerde yerleşim yeri olarak pek kullanılmadı. Sahildeki sarayların arka planında bir koru olarak kaldı. Sultan 2. Abdülhamid tahta geçtikten sonra Dolmabahçe Sarayı’nda kalmayı arzu etmedi. Yıldız Sarayı’nı tercih etti ve 30 yıl burada ikamet etti. Bu bölge en geniş hali olan 500 dönüme Sultan Abdülhamid döneminde ulaştı. Yüzden fazla köşk, kasır, mutfak, her türlü müştemilat, çok çeşitli binalar bir anda yapılmamıştır. Dolmabahçe, Beylerbeyi Saraylarından farkı, Topkapı Sarayı gibi Türk usulü ve zaman içinde genişleyen bir yapıya sahiptir. Sultan Abdülaziz Malta Köşkü, Çadır Köşkü ve Şale Köşkü’nü yaptırmıştır. Sultan 2. Abdülhamid döneminde diğer bölümler peyderpey ilave edilmiştir. Bu binaların dışında büyük bir koru alanı var. Şu an halka açık Yıldız Parkı olarak geçiyor” şeklinde konuştu.

“Sultan 2. Abdülhamid tahttan indirildiğinde arzu edilmeyen olaylar meydana geldi”

Yıldız Sarayı’nın tarih boyunca bazı olumsuz vakalara da şahit olduğunu dile getiren İbrahim Pazan, “Sultan 2. Abdülhamid 27 Nisan 1909 yılında tahttan indirilirken, arzu edilmeyen olaylar meydana geldi. Selanik’ten gelen Hareket Ordusu dediğimiz düzenli birliklerin yanında çok sayıda Bulgar, Sırp, Arnavut komitecilerin, çapulcuların oluşturduğu bir güruh da geldi. 33 yıl sonra bir padişah tahttan indirildi. O hengamede bir takım yağmacılık olayının olduğu kayıtlarda var. Ancak kütüphane kurtarılmış. Hayvanat bahçesinde kuşhanedeki papağanları bile çapulcular paylaşmış. Silah müzesindeki çok değerli, padişaha hediye edilen silahları kapışmışlar. Altın saltanat arabasını bile parçalayıp götürdükleri söyleniyor. Sultan Abdülhamit Han’ın özel eşyaları ve koleksiyonu Yıldız Sarayı baskınında yağmalanarak kıymetli mücevherler saraydan çalındı. Padişah tahttan indirildikten sonra burası hükümet merkezi olmaktan çıktı. Yıldız Sarayı’nın eşyaları çok çeşitli yerlere dağıldı. Halkımız 30 sene Osmanlı Devleti’nin idare edildiği son saray manzumesinin görülmemiş yerlerini görecekler” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon "Neden olmasın" dedi, 45 yaşında üniversite hayaline kavuştu Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde eğitim gören 45 yaşındaki Gönül İnan, yıllar boyunca içinde büyüttüğü üniversite hayalini ertelemesine rağmen vazgeçmedi. 3 çocuk annesi İnan, 45 yaşında girdiği sınavı kazanarak üniversite sıralarındaki yerini aldı. Trabzon’da yaşayan 3 çocuk annesi 45 yaşındaki Gönül İnan, bir arkadaşının "Neden olmasın" sözüyle cesaret buldu. Bu teşvikle üniversite sınavına girmeye karar veren İnan, zorlu hazırlık sürecini ev ve çocuk sorumluluklarıyla birlikte yürüttü. "Kadın isterse her yaşta başarır" sözünü yaşayarak gösteren Gönül İnan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. Birinci sınıfta eğitime başlayan Gönül İnan, genç arkadaşlarıyla aynı sırayı paylaşmaya başladı. Derslere olan ilgisi, disiplini ve kararlılığı takdir toplayan İnan, yarım kalan hayalini tamamlayarak pek çok kadına umut oldu. Yıllarca çocuklarının okul heyecanını yaşayan Gönül İnan, şimdi kendi sınav stresini, ders telaşını ve başarı sevincini yaşıyor. "Çocuklarım çok büyük destekçim oldu" Çocuklarından birinin Ankara’da psikoloji, diğerinin Samsun’da makine mühendisliği en küçük çocuğunun ise ilkokulda eğitimine devam ettiğini belirten Gönül İnan, "Televizyonda yaşı büyük hanımların bir girişimde bulundukları gördüğüm zaman hayranlık duyuyordum. Tekrar üniversite sınavlarına girmeme vesile olan aslında arkadaşım Gülcan. Deneyelim bence yapabiliriz dedi. Bende çok ümitle olmayarak deneyelim dedim. Sonuçlar açıklandığında kazandığımı gördüm. Asıl hedefim aslında Almanca öğretmenliğiydi. Almanya geçmişim olduğu için bir şeyler başarırım diye düşündüm. Maalesef Trabzon’da Almanca öğretmenliğine dair bir bölüm olmadığı için İngilizce’yi tercih ettim. Bir baktım ki sıradayım. Nasip oldu şu anda İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyorum. Çocuklarım çok büyük destekçim oldu. Kızım Ankara’da psikoloji okuyor, oğlum Samsun’da makine mühendisliği okuyor. Onlarla istişare ediyorum. Aslında onlar biraz benim velim gibi oldular. Kayıt işlerini hep kızım yaptı. Normalde veliler çocuklarını kaydeder bizde ters oldu. Artık üniversite hayatından bahsediyoruz. Vizyonu açık gençlerle tanışmak benim için çok güzel bir duygu. Hep çok saygılılar. Güzel anlaşıyoruz, ben hepsini ayrı ayrı seviyorum. Çocuklarım uzakta olduğu için hepsini evladım yerine koydum. Onların da beni sevdiğini görüyorum" dedi. "Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum" Sınıf arkadaşlarının motive edici cümleler kurduğunu kaydeden İnan, "İlk sınıfa girdiğim an biraz sessizdim analiz ettim ama sonra günler geçtikçe baktım gençlerde benim için ‘Bu yaştan sonra nereden geldi’ şeklinde bakmadılar. Bir ara ümitsizliğe kapıldım; ’Acaba yapabilecek miyim?’ ’Her şeyi unuttum tekrar baştan hatırlayamıyorum’ gibi baktım motive edici cümleler kurdular. ’Olur mu abla devam et iyi gidiyorsun’ şeklinde bu bana çok iyi geldi. Benim de çocuklarım uzakta olduğu için empati yapıyorum. Bir anne olarak düşünüyorum. Her zaman bir sıkıntınız olduğunda beni arayabilirsiniz diyorum. Öğrenmenin ve eğitimin yaşı yoktur. Hiçbir zaman geç değil. Ev hanımlarına sesleniyorum tabii ki evi toparlamak düzeltmek güzel şey ama her gün aynı iş aynı hiç kimse madalya takmıyor. Bu işler bitmiyor, kendi kültürünüzü geliştirin. Mutlu olduğunuz şeyleri yapın. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır derler en azından çabalıyorum. Henüz bir plan yapmadım ama tercümanlık veya öğretmenlik yapabilirim. Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum. Benim için bu bile yeterli" şeklinde konuştu. "İyi ki benim annem" Gönül İnan’ın Ankara’da Psikoloji eğitimi gören kızı Cemre İnan ise "Çok gururlu ve mutluyum. İyi ki benim annem. Başaracağını biliyordum. Güveniyordum o yüzden şaşırmadım. Her zaman yanında bulunacağım. Sınıf arkadaşları ile diyaloglarına şahit oldum. Bu beni çok mutlu etti. Hepsi çok değerli ve kıymetli insanlar. İyi ki annemin yanındalar. Aynı sınıfta annemle eğitim görseydik eğlenceli olabilirdi" diye konuştu. "Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor" Gönül İnan’ın sınıf arkadaşı Arda Akgün de, "Bu kadar genç öğrencinin arasında bizim iki katımız yaşa sahip bir öğrencinin olması elbette alışagelmiş bir durum değil. Hepimiz bu duruma şaşırmıştık ancak Gönül ablanın bize olan tutumu, bize yaptığı ablalık görevi gerçekten bizim için çok değerli. Kendisi tüm sınıf tarafından sevilen çok önemli bir insan. Kendisini çok seviyoruz. Derslerde de çok aktif. Buraya bir öğrenci bilincinde gelmiş. Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor. Öğrenme hırsı bizimki gibi kendisini çok taktir ediyorum" ifadelerini kullandı.
Samsun Dünya halıları bu koleksiyonda Samsun’da görev yapan bir öğretmen, 25 farklı ülkeden topladığı 150 duvar halısından oluşan koleksiyonuyla dikkat çekiyor. Müzik öğretmeni olarak görev yapan Seçkin Esen (55), şimdiye kadar edindiği kazanımını farklı bir amaç uğrunda kullanıyor. Dünyanın birçok kıtasına giderek kültürel değeri olan duvar halılarını toplayan Esen, 25 farklı ülkeden onlarca halı satın aldı. Halıları koleksiyon hâline getiren Seçkin Esen, yurt içi ve yurt dışından topladığı 150 halıdan 40’ına hikâye yazarak proje oluşturdu. Geçen yıl 120 halısını Mersin’de sergileyen Esen, koleksiyonuna dünyadan birçok halı daha ekledi. Esen ayrıca göz bebeği olarak gördüğü halıların satılık olmadığını ancak sürekli olarak koleksiyonunu genişlettiğini sözlerine ekledi. Müzik Öğretmeni Seçkin Esen, "Koleksiyonumuzu imkânlar dâhilinde genişletmeye çalıştık. Yine yurt dışından bulduk, yurt içinden bulduk, yurt dışından gelenleri bulduk ve koleksiyonumuz genişledi. 25 tane daha koleksiyonumuza halı kattık. 150’ye yakın halımız var. Çok değerli duvar halılarımız mevcut. Bu halıları ülkemize yakışan bir şekilde sergiye çıkaracağız. Koleksiyonu gelecek kuşaklara aktarılacak bir miras olarak değerlendiriyoruz. Yani bir araba olsa, ev olsa, tarla olsa değer verebiliriz. Bizim için ülkemizde böyle bir çeşitliliğin olması, böyle bir koleksiyonun olması her şeyden daha değerli" dedi. "Japonya’dan Almanya’ya, Çin’den İspanya’ya birçok ülkenin halısı bu koleksiyonda" Doğudan başlayarak birçok kıtadan o yöreye ait duvar halılarını topladığını dile getiren Esen, "Halı koleksiyonuna doğudan başladık biz. Öncelikle Türk cumhuriyetlerinden, Çin’den, Japonya’dan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan oralardan duvar halıları aldık. Daha sonra İran, Irak kısmından aldık. Savaştan önce gittiğimizde Ukrayna’dan aldık. İtalya’dan var, İspanya’dan var, Hindistan’dan var, Almanya’dan var. Yaklaşık 25 ülkeden halı topladık. Koleksiyondaki halılarda değişik güzellikte ve ender olan halılar var. Türkmenistan’dan ipek dokuma halılar ender halılardır. Bizi bilenler çeşitli ülkelerden önce halının fotoğrafını atıyor. Kriterlerimize uyuyor mu, ender mi bunlara bakıp sonra da gidip alıyoruz" diye konuştu. "Koleksiyondaki tüm halılar benim göz bebeğim" Tüm halılarını göz bebeği olarak gördüğünü de sözlerine ekleyen Esen, "Tüm halılar benim göz bebeğim. Oğlum da tüm bu eserlere, mirasıma sahip çıkacak" dedi. Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda lisans, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde de yüksek lisans yapan Seçkin Esen, en büyük hobisinin duvar halılarını izlemek olduğunu sözlerine ekledi.