GÜNDEM - 09 Temmuz 2024 Salı 10:15

15 Temmuz’da hainlere direnirken vurulan İlhan, 8 yıldır o mermiyle yaşıyor

A
A
A

15 Temmuz darbe girişimi esnasında demokrasiye sahip çıkmak için sokağa çıkan Musa İlhan, hainlerin sıktığı kurşunla kalbinin 2 milimetre altından yaralandı. Kurşunun vücudundan çıkarılmasının riskli olması nedeniyle 8 yıldır hainlerin sıktığı mermiyle yaşayan İlhan, “Rabbim gaziliğin ecrini ahirette, gururunu da bu dünyada yaşamayı nasip etsin. 8 yıl oldu kurşun vücudumun bir parçası. Bunu ahiret nişanesi olarak taşıyorum. Bazı sağlık sorunlarına sebep olsa da bu benim gururum, nişanem, madalyam. Allah tekrar böyle acı olayları bize yaşatmasın. Bizler Türk milletiyiz, asla vatansız yaşayamayız” dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirdiği hain darbe girişiminin üzerinden 8 yıl geçti. Darbe girişiminde her yaştan vatandaş sokağa çıkarak darbeye ‘dur’ dedi. O vatandaşlardan kimi şehit oldu kimi de yaralanarak gazilik mertebesine erişti. Demokrasiye sahip çıkmak için sokağa çıkan Musa İlhan da darbeye karşı duranlardandı. İlhan, trafikte seyir halindeyken 15 Temmuz hain darbe girişimini radyodan öğrendi. Vatan savunması için sokakta kalan Musa İlhan, korkusuz bir şekilde darbeci askerlerin karşısına dikildi. Darbecilerin kurşunlarının hedefi olan İlhan, kalbinin 2 milimetre altına isabet eden mermiyle yere yığıldı. Ağır yaralanan İlhan, çevredekiler tarafından hastaneye kaldırıldı. 4 gün yoğun bakımda kalan İlhan, 2 ay süren tedavinin ardından sağlığına kavuştu. Ancak cerrahi müdahale riskli olduğu için kurşun çıkarılamazken, 8 yıldır hainlerin sıktığı mermiyle yaşıyor.

“Askerlerin elinden silahını aldık ve oradan araçlarına bindirerek çıkardık”

15 Temmuz hain darbe girişimi gecesini tekrar yaşayarak anlatan Gazi Musa İlhan, “Benim niyetim havalimanına gitmekti. Düşündüğümde Cumhurbaşkanımız gelse gelse Atatürk Havalimanı’na gelir dedim. Lojistik Destek Merkezi’nde askerler, evimize gitmemizi istedi. Dediler ki; ‘askerler yönetime el koydu.’ Nasıl el konulur, burası bizim kendi mahallemiz, iş yerimiz. Orada büyük bir arbede yaşandı. Tabiri caizse, bir kahramanlık yaptıysak orada yaptık. Orada askerlerin elinden silahını aldık ve araçlarına bindirerek çıkardık. Asker bizim askerimiz, alkışlarla uğurladık. En büyük asker, bizim asker diye bağırdık. Oradaki askerler biraz daha ılımlıydı. Az ileri gittiğimizde askerlerin durduğunu gördük. Geri döneceklerini söylediler. Komutanım ‘neden döneceksiniz’ diye sorduk. Bir tane asker kaybolmuş. Biz, ‘siz dönmeyin alıp geliriz’ dedik. Orada bulunan motosiklet sürücüsü, ‘ben bakıp geleceğim, eğer bir asker varsa alıp getireceğim’ dedi. 15 dakika bekledik. Şu anki Alibeyköy Cep Otogarı’nın oradaydık. Motosikletin arkasında bir asker getirdi. Asker gerçekten orada kalmış. O kadar korkmuş ki kendisini kilere saklamış. Gözleri kan çanağı, ağlamıştı. Bu şekilde askeri, araca bindirdiler ve devam ettiler” ifadelerini kullandı.

15 Temmuz’da hainlere direnirken vurulan İlhan, 8 yıldır o mermiyle yaşıyor

“Kurşun kalbimin 2 milimetre altında kalmış”

Afet Koordinasyon Merkezi’nin işgal edildiğini öğrenince oraya yöneldiğini ifade eden İlhan, “Girer girmez ayaklarımıza doğru bir ateş açıldı. Tabii önce bir korktuk çünkü ateş açılmasını beklemiyorduk. Yanımda hocam vardı. Sonra o bahsetti. ‘O kadar gözün dönmüştü ki ne yaptığını bilmiyordun’ dedi. Asker bana, ‘gelme vururum’ diye bağırıyormuş. Ben de, ‘geleceğim vuracaksan vur’ diyormuşum. Vurulduğumu hatırlıyorum. Kurşun göğsüme geldi. 10-15 dakika boyunca yerde yattım. Arkadaşlardan birisi tampon yaptı. Bir yandan da omzumun kenarından kendini saklıyordu. Çünkü sürekli ateş ediliyordu. AKOM’un çatısına makineli tüfek kurulmuştu. Ölüm insanın aklına geliyor. Kanın aktığını hissettim. Benim için ‘öldü’ dediklerini duydum. O an aklıma ‘Allah bize şehitliği nasip edecek’ diye düşündüm. 6-7 ay önce Hacca gittiğimde, hoca demişti ki; ‘Kabe’yi gördüğünüzde aklınıza ne dua geliyorsa onu edin.’ Kol kola girdik, gözlerimiz kapalı ama heyecandan aklıma dua gelmedi. O an, ‘Rabbim bana şehitliği nasip eyle’ demiştim. Onlar aklıma geliyordu. Sonrasında beni yoğun bakıma kaldırmışlar. Uyandığımda tabii hiçbir şeyden haberim yok. Hemşireye, ‘Cumhurbaşkanı yaşıyor mu’ diye sordum. O da bana yaşadığını ve doktorların bir araya gelse kurşunu oraya koymalarının imkansız olduğunu söyledi. Kurşun kalbimin 2 milimetre altında kalmış. 2 milimetre yukarı gelse kalbime isabet edecekti. Sonra rahat bir nefes aldım ve ülke selamete ermiş dedim. 2 ay boyunca tedavim evde devam etti. 4 gün yoğun bakımda kaldım. Sonrasında evde istirahat ettim. Hamd olsun. Rabbim gaziliğin ecrini ahirette, gururunu da bu dünyada yaşamayı nasip etsin. 8 yıl oldu kurşun vücudumun bir parçası. Bunu ahiret nişanesi olarak taşıyorum. Belki ahirete götüreceğim. Bazı sağlık sorunlarıma sebep olsa da bu benim gururum, nişanem, madalyam. Allah tekrar böyle acı olayları bize yaşatmasın. Bizler Türk milletiyiz, asla vatansız yaşayamayız. Bizler 105 yıl önce Çanakkale’de 250 bin şehit vermişken 2016 yılında 15 Temmuz’da 252 tane şehit verdik. Sayı önemli değil. Bizler ne olursa olsun, vatanımızı asla böldürmeyiz. Allah kimseye böyle durumlar yaşatmasın. Vatan demek, namus demek. Vatan demek, bayrak demek. Vatan demek, can demek. Namusumuza da, bayrağımıza da, vatanımıza da sahip çıktığımızı düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“Beni 3 gün boyunca televizyonlarda terörist diye yayınladılar”

17-25 Aralık sürecinde Zaman Gazetesi’nin önünde eylem yaptığını belirten Musa İlhan, “Sivil toplum kuruluşu olarak eylem yaptık. Beni 3 gün boyunca televizyonlarda terörist diye yayınladılar. 3 Ocak 2014’te Zaman Gazetesi’nin haberi var. O günkü Bugün Tv, Samanyolu Tv terörist yayınlarını yaptı. O zamanlar dinleme vardı. Kişileri dinliyorlardı. Cumhurbaşkanımızın da özel hayatını dinliyorlardı onunla alakalı bir eylemdi. Ben ilk dayağımı da 28 Şubat sürecinde polislerden yemişimdir. Daha 18 yaşındaydım. Başörtüsüyle ilgiliydi” diye konuştu.

Semanur Kaygısız - Emre Baba

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Palandöken: "Yılbaşında merdiven altı ürünlere dikkat" Yeni yıl öncesi merdiven altı üretimin yaygınlaştığına dikkati çeken Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Bu nedenle bildiğiniz, tanıdığınız, güvendiğiniz esnafa yönelmeniz sizin için en doğru tercih olacaktır" dedi. Yılbaşı alışverişlerinde merdiven altı ürünlere karşı vatandaşlara uyarıda bulunan Palandöken, "Bildiğiniz üzere zehirlenme olaylarının birçoğu maalesef bu gecelerde, bu özel günlerde yaşanıyor. Özellikle merdiven altı ürünlere, akşam karanlığında arabanın arkasında satılan kuru yemiş veya karışık kuru yemiş adı altında sunulan, nerede ve ne şekilde muhafaza edildiği bilinmeyen ürünlere karşı çok dikkatli olunmalı. O anda ısıtılmış, cazip gösterilen ve gerçek fiyatının çok altında sunulan bu ürünler ciddi risk taşıyor. Hele hele şarküteri ürünleri bu noktada çok daha önemli. Midye, ciğer, tavuk sote gibi ya da farklı malzemelerden yapılmış, içeriği belli olmayan ürünlere de özellikle dikkat etmek gerekiyor. Aksi halde hem kendinizin hem de misafirlerinizin, konuklarınızın sağlığını riske atmış olursunuz. Bunun için yapılması gereken tek şey; dikkatli olmak, kontrollü davranmak ve tanıdığınız, bildiğiniz, güvendiğiniz esnafa yönelmeniz sizin için en doğru tercih olacaktır. Bilindiği üzere pastırma, sucuk gibi şarküteri ürünleri; balık, ciğer gibi çabuk bozulabilen gıdalar ve sütlü ürünler çok hassas ürünlerdir. Bu ürünlerde ekstra dikkatli olunması gerekir. Fiyat olarak ekonomik gibi görünebilir ama sağlığınızdan olabilirsiniz" diye konuştu. "Yılbaşı gecesi taksici esnafımız 24 saat hizmet verecek" Öte yandan yeni yılda sevdiklerine ulaşmak için yola çıkacak vatandaşlara da uyarıda bulunan Palandöken, "O gece dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli konu da trafiktir. İnsanlar alkol alabiliyor, alkollü sürücüler trafiğe çıkabiliyor. Yorgunluk ve yılbaşı gecesinin karmaşasıyla kaza riski de artıyor. Bu nedenle mümkünse toplu taşıma araçlarını kullanmak ya da 24 saat hizmet veren taksi duraklarımızdan faydalanmak en doğru tercih olacaktır. Aracınızı kullanmak yerine, güvenli bir şekilde bu hizmeti veren arkadaşlarımızla yolculuk yapabilirsiniz. Sizin sağlığınız, geleceğiniz ve ailenizle birlikte bulunduğunuz aracın içindeki huzurun bozulmasını kimse istemez. Ancak maalesef bu tür olumsuzluklarla sık sık karşılaşıyoruz. Bu nedenle yiyeceğimize, içeceğimize, alacağımız hediyelere ve bu hediyelerin niteliklerine dikkat etmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu. "2026 yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum" Herkese huzurlu ve sağlıklı bir yıl dileyen Palandöken şu ifadelere yer verdi: "Bu ürünlerin insan sağlığına zararlı olup olmadığını kısa sürede anlamak her zaman mümkün olmayabilir. Günler azaldıkça korsan satıcıların, insan sağlığını hiçe sayan bu tür kişilerin sayısı da maalesef artıyor. Birincisi, trafik kurallarına mutlaka riayet edilmeli; mümkünse o gece araç kullanılmamalı, toplu taşıma ya da 24 saat nöbetçi olan taksi durakları tercih edilmelidir. Şimdiden 2026 yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sağlıklı, huzurlu ve ailenizle birlikte arzu ettiğiniz şekilde bir yılbaşı geçirmenizi temenni ediyorum."
Tokat Orta Asya’dan Tokat’a uzanan üç etek geleneği sürdürülüyor Tokat’ın Zile ilçesinde yaşayan 64 yaşındaki Fındık Bebek, yaklaşık 40 yıldır Orta Asya’dan gelen ata mirası yöresel kıyafetleri dikerek gelenekleri sürdürüyor. Yaylakent köyünde dünyaya gelen Fındık Bebek, 20 yaşındayken evlenip iki çocuk sahibi olduktan sonra eşinden boşandı. Hayatının bu döneminde ne yapacağını bilemez haldeyken, ninelerinden miras kalan yöresel kıyafetlere ilgi duymaya başladı. Herhangi bir ustadan eğitim almadan, tamamen kendi merakı ve gözlemleriyle işe başlayan Fındık Bebek, yıllar içerisinde köyün ve çevre bölgelerin aranan isimlerinden biri oldu. Orta Asya’dan göç eden atalarından kalan kültürün en önemli simgelerinden biri olan ve yörede "3 etek" olarak bilinen kıyafetleri diken Fındık Bebek, bu geleneğin kendileri için kıymetli olduğunu ifade etti. Üç parçadan oluşan kıyafetin üst, fistan ve önlükten meydana geldiğini belirten Bebek, her gelinin sandığında mutlaka bu kıyafetin bulunması gerektiğini söyledi. "Kıyafetler bizim kutsalımızdır" Yöresel kıyafetlerin yaşa göre farklılık gösterdiğini dile getiren Fındık Bebek, yaşlıların daha sade ve düz modelleri tercih ettiğini, gençlerin ise süslü ve işlemeli kıyafetler giydiğini aktardı. Geleneklerin eğitim ya da makamla değişmediğini vurgulayan Bebek, "Bizde her gelin, okusa da okumasa da hatta başbakan bile olsa 3 eteğini giyer. Bu bizim töremiz, bizim kıymetlimizdir" dedi. Yıllardır el emeğiyle diktiği yöresel kıyafetlerle kültürel mirası gelecek nesillere aktarmaya çalışan Fındık Bebek, ata yadigârı geleneklerin yaşatılmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.