KÜLTÜR SANAT - 04 Aralık 2025 Perşembe 12:13

Assan Alüminyum’da sürdürülebilirlik sanatla buluştu

A
A
A
Assan Alüminyum’da sürdürülebilirlik sanatla buluştu

Assan Alüminyum’un üretim tesislerinden çıkan hurda alüminyumlar, ‘Yeniden + Sanat’ isimli sergide genç sanatçılar Sanem Tufan ve Ada Uzundede’nin dünyalarında, Anadolu’nun kadim hafızasından doğanın şiirsel diline uzanan iki farklı arayışın ortak bir anlatıya dönüşmesini sağlıyor. Sergi, 8 Aralık tarihine kadar Galeri Selvin’de ziyarete açık olacak.



Kibar Holding çatısı altında faaliyet gösteren Assan Alüminyum, sürdürülebilirlik vizyonunu sanatla buluşturan ‘Yeniden + Sanat’ sergisiyle, üretim süreçlerinde ortaya çıkan alüminyum hurdaları bir anlatıya dönüştürdü. Sergide yer alan eserler, genç sanatçılar Sanem Tufan ve Ada Uzundede tarafından yorumlanarak, alüminyumun yalnızca endüstriyel bir malzeme değil, aynı zamanda kültürel bir ifade aracı olabileceğini ortaya koyuyor.



Genç sanatçıların üretim gücünü odağına alan ve alüminyumun döngüsel doğasını sanatsal bir dile taşıyan ’Yeniden + Sanat’ sergisi, Assan Alüminyum’un sürdürülebilirlik yaklaşımını kültür-sanat alanında görünür kılıyor.


Proje, alüminyumun yüzde 100 ve sonsuz kez dönüştürülebilir yapısından ilham alarak; döngüsel ekonomi ve sürdürülebilir üretim ilkelerini sanatsal bir bakış açısıyla yeniden okunur hale getiriyor. Assan Alüminyum’un üretim tesislerinden çıkan hurdalar heykel formlarına dönüşürken, şirketin "Geleceği tüketmeden üretmek" yaklaşımı da kültür-sanat alanına taşıyor.



Sergi aynı zamanda genç sanatçıların üretim alanlarını desteklemeyi de hedefliyor. Endüstriyel bir sektörde faaliyet gösteren bir şirketin, sanatçıların üretimlerini odağına alan bir projeye imza atması, sürdürülebilirliğin yalnızca çevresel değil, toplumsal boyutuna da dikkat çekiyor.



"Üretim süreçlerimizden çıkan hurdalar sanata dönüşüyor"


Assan Alüminyum Genel Müdürü Göksal Güngör, sanatla kurulan bu iş birliğinin şirketin üretim kültürüyle birebir örtüştüğünü vurgulayarak, "Biz sürdürülebilirliği tüm iş süreçlerimizde bütünsel bir dönüşüm anlayışıyla ele alıyoruz. Üretim süreçlerimizden çıkan hurdaların sanatsal bir form kazanması, alüminyumun teknik değerinin ötesine geçen kültürel gücünü de ortaya koyuyor" dedi.



Atıklardan sanata


Doğa ve malzeme arasında kurduğu ilişkiden bahseden Serginin sanatçılarından Sanem Tufan, "Kendine has yapısı, işleniş ve biçimlendirme yöntemleriyle alüminyum, atölye sürecinde heykele dönüşürken formun olanaklarını farklı sınırlarda sorgulatan, duyumsamayı, direnci ve poetik vurguyu biçimde hedefleyen bir izleyişle oluşa geldi" şeklinde konuştu.



Tarihsel hafıza üzerinden kurduğu üretim diline dikkat çeken Ada Uzundede, "Bu projede, unutulmuş hikâyeleri alüminyumun yeniden biçimlenebilir yapısıyla buluşturmak istedim. Malzemenin dönüşümü ile insan hafızasının yenilenmesi arasında güçlü bir bağ var" dedi.



Sergi, 8 Aralık 2025 tarihine dek Galeri Selvin’de ziyarete açık olacak.



Assan Alüminyum’da sürdürülebilirlik sanatla buluştu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.