GÜNDEM - 24 Temmuz 2023 Pazartesi 09:45

Faydaları saymakla bitmeyen meyve artık İstanbul’da yetişiyor

A
A
A

Pendik’in Göçbeyli köyünde 70 dekarlık arazi üzerinde, yıllık 50 ton yaban mersini meyvesi üretiliyor. Üretim yapılan alan ise havadan görüntülendi.

İstanbul’un Pendik ilçesine bağlı Göçbeyli köyünde bir üretim merkezinde Türkiye’de az bir üretimi olan "yaban mersini" meyvesi üretiliyor. 70 dekarlık arazi üzerinde yaklaşık 18 bin ağacın bulunduğu arazide ekimi yapılan yaban mersini meyvesi, tüketiciler tarafından yoğun ilgi görüyor. Yıllık 50 bin ton üretim yapılan tesiste, önümüzdeki yıl için 170 bin ton üretim hedefi koyuldu. Antioksidan deposu olarak da bilinen yaban mersini olarak olarak tanınan meyve "Blueberry" adında da biliniyor. Üretim merkezinde daha çok kadın olmak üzere 100’ü aşkın mevsimlik işçi çalışıyor. Toplanan meyveler sepetlere koyularak paketlemek üzere soğuk hava deposuna getiriliyor. Soğuk hava deposunda paketlenen meyveler zincir marketlere dağıtılıyor. Şu anda üretim merkezinden Türkiye’nin her tarafına gönderilen yaban mersini, ilerleyen yıllarda yurtdışına da ihracatı başlayacak.

Faydaları saymakla bitmeyen meyve artık İstanbul’da yetişiyor

Üretim merkezinde görevli olan Gönül Taşçı, "Burada yaban mersini yetiştiriciliği yapıyoruz şu anda, ingilizce adı Blue Berries olarak geçiyor. Arazimiz 70 dönümlük, 18 bin ağacımız var. Buradaki ürünleri genellikle zincir marketlere veriyoruz. Burada mevsimlik işçilerimiz var. Onlarla topluyoruz günlük toplamamız oluyor zaten. Ürün toplandıktan sonsa ürün direkt depolama alanlarımız var ve orada paketlenip, etiket basılarak dağıtıma çıkarıyoruz. Burada mevsimlik işçilerimiz var, kadınlarımız var. Hijyenik ortamda üretimimiz yapılıyor. Şimdi zaten en çok bu rağbet görüyor. yaban mersini meyvesi şeker hastalığına, kan şekeri dengelenmesine, idrar enfeksiyonuna, gece körlüğüne çok iyi geliyor. Bir çok faydasını görüyorlar müşterilerimiz. Taze taze bahçemizden toplayıp alıyorlar. Kendileri hastalıklara iyi geldiğini bizzat bizlere söylüyorlar. Şu anda yurtdışına ihracat yapmıyoruz ama ileri zamanda yurtdışına da ihracat yapmayı planlıyoruz" dedi.

Mehmet Güzel - Halit Arslan

Faydaları saymakla bitmeyen meyve artık İstanbul’da yetişiyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.