SAĞLIK - 14 Mayıs 2024 Salı 09:35

Merhum bestekarın oğlu, müzisyen Feridun Özoral kanseri yendi

A
A
A
Merhum bestekarın oğlu, müzisyen Feridun Özoral kanseri yendi

"Her şey bitmiştir artık" geçmişten bugüne hafızalarda yer edinen birçok şarkının bestekarı merhum İbrahim Özoral’ın oğlu 65 yaşındaki piyanist şantör Feridun Özoral, kanseri yendi. Operasyonu gerçekleştiren Prof. Dr. Tolga Kandoğan, “Hem yutağı hem gırtlağın bir kısmını tutan bir tümör bulduk, ameliyatımızı yaptık. Dil kemiğini kullanarak kısmi olarak gırtlağının alınmasını ve ileriki hayatını herhangi bir delik olmadan sürdürebilmesini sağladık. Ses tellerini koruyabilmek adına biraz sınırlarımızı zorladık” derken Özoral, “Böyle bir hastalık gelince insanda ne meslek kalıyor ne bir şey. Müzik benim hayatım, şarkı söylemeyi çok seviyorum. Yeni bestelerim vardı, bir albüm yapmak istiyordum, son albümüm diye kısmet olmadı. ‘Sigaradan uzak dur’ derlerdi, kızardım. Cumhurbaşkanımız kişilerden paketi alıyor, çok güzel yapıyor” dedi.


"Her şey bitmiştir artık", "Gideceğin yere beni de götür" gibi dillerden düşmeyen birçok şarkının bestekarı merhum İbrahim Özoral’ın oğlu, konserleriyle, piyano performansıyla sanatseverleri hayran bırakan 65 yaşındaki piyanist şantör Feridun Özoral, bir süre önce boğazında rahatsızlık hissetti. Bunun üzerine Medipol Mega Üniversite Hastanesi kulak burun boğaz bölümüne geldi. Yapılan tahlillerde gırtlak ve yutağını tutan bir kanser tespit edildi. Tetkiklerin tamamlanmasının ardından ise ameliyat kararı verildi. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Tolga Kandoğan ve ekibinin gerçekleştirdiği operasyon başarıyla tamamlandı. Operasyonda Özoral’ın boğazında kalıcı bir delik olmaması için sınırlarını zorladıklarını aktaran Prof. Dr. Kandoğan, tedavi sürecine ilişkin bilgi verdi. Bu süreçte yutma terapisi alan ve kontrolleri devam eden müzisyen Özoral ise yaşadıklarını anlattı.



“Son albümümü mü yapmak istiyordum, kısmet olmadı"


Boğazındaki sıkıntılar sonrası doktora geldiğini söyleyen 65 yaşındaki Feridun Özoral, “Tatile gitmeyi plandım, her şeyim tamamdı fakat boğazımda yuttuğum zaman sanki takılıyordu, kulak burun boğaz bölümüne geldim. Tolga Bey ameliyat olmam gerektiğini söyledi, o kadar güvendik ki hislerimde de yanılmadığım ortaya çıktı, çok iyi, başarılı bir ameliyat geçirdim. Su içmeyi, yutmayı yeni baştan öğreniyorsun, bir bebek doğduğu zaman bile yutmayı biliyor fakat sen bilmiyorsun. Öyle kötü bir dönemdi. Bunların hepsini başardık bugüne geldik, artık Allah’a çok şükür yutabiliyorum, rahat nefes alabiliyorum. Mesela geceleri hiç uyuyamıyordum rahat nefes alamıyordum şu an çok iyiyim. Böyle bir hastalık gelince insanda ne meslek kalıyor kafasında ne bir şey. Bir an evvel kendini kurtarmaya çalışıyorsun. Kurtarmaya çalışırken mesleğin de var; yıllarını vermişin. Ben Türkiye’deki Türk müziğinde en iyi piyano çalan birkaç kişiden bir tanesiyim. Müzik benim hayatım, şarkı söylemeyi çok seviyorum. Şu anda tabi piyanomu çalıyorum da şarkı pek söyleyemiyorum. Çok iyi bestelerim var, çoğunu da biliyorsunuz hatta söylüyorsunuzdur bile. Yeni bestelerim vardı, onları bir albüm yapmak istiyordum, son albümüm diye kısmet olmadı. Ben çok sigara içiyordum hayatımın en büyük pişmanlığı, sigaradan uzak dursunlar. Eskiden bana ‘Sigaradan uzak dur’ derlerdi çok zoruma gider ve kızardım. Onun için de insanlara söylemek istemiyorum; aslında Cumhurbaşkanımız çok güzel söylüyor, gidiyor kişilerin elinden paketi alıyor, çok güzel yapıyor fakat insanlar bunu anlayamıyor” dedi.



“Ses tellerini koruyabilmek adına biraz sınırlarımızı zorladık”


Hastasının durumuna yönelik bilgi veren Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Tolga Kandoğan, “Hastamız ilk önce yutma esnasında takılma şikayetleriyle geldi. Yapılan endoskopik değerlendirmesinde hem yutağa hem gırtlağın bir kısmını tutan bir tümör bulduk. Daha sonra biyopsi alındı, tümör olduğu konfirme edildi. Değerlendirmelerde bu tümörün boyunda da metastaz yaptığını, sıçradığını öğrendik, ameliyatımızı yaptık. Normalde lokalizasyon itibariyle aslında gırtlağın ve yutağın bir kısmını almamız gereken bir ameliyattı. Ancak bir teknik uygulayarak dil kemiğini kullanarak hastanın kısmi olarak gırtlağının alınmasını ve bu şekilde ileriki hayatını herhangi bir delik olmadan sürdürebilmesini ve rahatlıkla yutabilmesini sağladık. Feridun Bey şu anda çok mutlu gırtlağı duruyor, bir kısmını aldık ama ses telleri duruyor, rahatlıkla yutabiliyor. Sigara burada en büyük belirleyici faktör. Baş boyun kanserlerindeki en önemli kriterlerden bir tanesi erken dönemde eğer biz müdahale edebilirsek hastaların tamama yakın tedavi olma şansı mevcut. Ses kısıklığı, yutmada zorlanma, takılma olabilir mutlaka kulak burun boğaz hekimine gelinmesi gerekir. Ses telleri Feridun Bey’de bizim için çok önemliydi, onu da koruduk. Çok görülen bir tümör lokalizasyonu değil, daha önceden bir kere daha yapmıştık, 2’nci vakamız oldu. Yutmayla ilgili uzun bir süre tedavi aldı, yutma terapistimiz Fatma Hanım ile uzun haftalar geçirdiler ama her seferinde daha olumlu bir sürece girdiler. En sonunda zaten tamamen çok rahat yutar duruma geldi, amacımız da buydu. Önemli olan bu tür hastalıklarda hastanın bir delik olmadan hayatını sürdürebilmesi, rahatlıkla yutabilmesiydi, bunu sağladık. Elimizde sihirli bir değnek yok, bazen mecbur kalıyorsunuz hastalığın tutulum yerlerine bağlı olarak gırtlağı almak zorunda kaldığımız da pek çok hasta var ama Feridun Bey de açıkçası ses tellerini koruyabilmek adına biraz sınırlarımızı zorladık” şeklinde konuştu.



Merhum bestekarın oğlu, müzisyen Feridun Özoral kanseri yendi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."