GÜNDEM - 17 Şubat 2018 Cumartesi 09:41

Okuma yazma seferberliği yoğun ilgi görüyor

A
A
A
Okuma yazma seferberliği yoğun ilgi görüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından başlatılan okuma ve yazma seferberliği Adıyaman’da yoğun ilgi görüyor.

Adıyaman Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu ve eşi Fulya Kutlu, belediye bünyesinde hizmet veren Kadın ve Gençlik Merkezlerinde okuma-yazma seferberliğinin startını verdi. Okuma ve yazma seferberliğinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’a, teşekkür eden eğitim gören kursiyerler okuma ve yazmayı öğrenmenin heyecanını yaşadıklarını söyledi. Okuma ve yazma öğrenmeye gelen vatandaşlara başarılar dileyen Adıyaman Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu ile eşi Fulya Kutlu, eğitim gören kursiyerlere çeşitli hediyeler takdim etti.

Okuma ve yazma seferberliğiyle ilgili açıklamalarda bulunan Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu, “Ülkemiz genelinde okuma ve yazma seferberliği zaman zaman başlatılıyordu ama şuanda en kapsamlı okuma ve yazma seferberliği Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan hanım efendinin başkanlığında başlatmış bulunuyoruz. Bizlerde Aıdyaman Belediyesi olarak bu okuma ve yazma kurslarına baştan beri öncelik veriyoruz. Bugüne kadar 250 öğrencimizi mezun etmiştik. Burada da 100 öğrencimizle devam ediyoruz. İhtiyaç artıkça sınıf sayımızı da artırabiliriz” dedi.

Okumanın mutluluğunu yaşadığını belirten Elif Özçelik ise, “Okuma ve yazmaya çok merakım vardı. Hep diyordum ki öğreneyim ama bir türlü öğrenemiyordum. Hep gazetelere bakıyordum ve televizyonlardaki harflere bakıyordum. Buraya geldim çok memnun oldum, Allah hepinizden razı olsun. Şimdi, A,B,C’yi öğrendim, yazmayı da yeni yeni öğrenmeye başlıyorum. Çok şükür okumayı öğrendim” ifadelerini kullandı.

Okuma ve yazmayı bilmeden önce çok zorluk çektiğini belirten Türkan Yılmaz ise, “Önce doktora gidiyorduk, kapı numarasını bilmiyorduk, bir şeyi bilmiyorduk birilerine soruyorduk. Onlardan da Allah razı olsun, herkes gösteriyordu ama ben kendim bilsem daha iyi olur” cümlelerini kullandı.

Sınıf Öğretmeni Kudret Melek Çalış ise konuşmasında, "Çok güzel ilerliyoruz inşallah hedefimize ulaşacağız. Her şey yolunda gidiyor. Toplam da şuan 100 civarında öğrencimiz var. Günlük hayatta yaşadıkları sıkıntılardan dolayı tabii ki bir harf öğrendiklerinden dolayı bu mutluluğu öğrenmek mümkün oluyor” şeklinde konuştu.

Cihan Kizir
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İletişim Başkanı Duran: "(Gazze’de) Türkiye’nin bu mücadelesi, ateşkesin sağlanmasında şüphesiz kritik rol oynadı" Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, "Cumhurbaşkanımız, katıldığı uluslararası toplantılarda, ikili görüşmelerinde ve kabullerinde Filistin’in maruz kaldığı İsrail zulmünü muhataplarına anlattı, anlatmaya da devam ediyor. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye’nin bu mücadelesi, ateşkesin sağlanmasında şüphesiz kritik rol oynadı" dedi. İletişim Başkanı Burhanettin Duran, "Soykırımın Kadın Tanıkları: Gazze’de Medya ve Direniş" panelinin açılışında konuştu. Burhanettin Duran, Gazze’de insanlık tarihinde benzerine az rastlanır bir mezalimin, İsrail’in Gazze’de 2 yılı aşkın süre devam ettirdiğini dile getirdi. Duran, bununla birlikte panelde eşi benzeri görülmemiş bir direnişi, kahramanlığı; soykırım boyunca saldırıların hedefi olmalarına rağmen görevlerini fedakarca yerine getiren gazetecilerin ve kadın gazetecilerin konuşulacağını kaydetti. Gazze’de, Filistin’de katledilen gazetecilerin direnişinin anlatıldığı "Gerçeğin Katli: İsrail’in Gazeteciliğe Karşı Savaşı" kitabının da Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak uluslararası kamuoyunun istifadesine sunulduğunu bildiren Duran, bugün gelinen noktada, İsrail’in kirli ve karanlık yüzünün küresel alanda fark edilmesinde; çok boyutlu direnişin belirleyici olduğunu dile getirdi. "İsrail, insanlığın vicdanında kalıcı olarak mahkum oldu" İletişim Başkanı Duran, İsrail’in işgal ve soykırımla insani, ahlaki, hukuki ilkeleri çiğnemekle ve norm haline getirdiği aşırılıklarla anıldığına vurgu yaptı. İsrail’in, insanlığın vicdanında kalıcı olarak mahkum olduğunu, uluslararası mahkemelerde sanık kürsüsünde yer aldığını sözlerine ekleyen Duran, Türkiye’nin bu çok boyutlu direnişe her alanda destek verdiğini hatırlattı. Bu çerçevede İsrail’e doğrudan yaptırım uygulandığını, diplomatik ilişkilerin sonlandırılıp ticaretin kesildiğini hatırlatan Duran, sürecin başından itibaren diplomasinin tüm imkanlarının seferber edildiğinin altını çizdi. "Türkiye’nin bu mücadelesi, ateşkesin sağlanmasında şüphesiz kritik rol oynadı" Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı uluslararası toplantılarda, ikili görüşmelerinde ve kabullerinde Filistin’in maruz kaldığı İsrail zulmünü muhataplarına anlattığını, anlatmaya da devam ettiğini dile getiren Duran, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin bu mücadelesinin ateşkesin sağlanmasında şüphesiz kritik rol oynadığını aktardı. "Bizler bu çerçevede, sayın cumhurbaşkanımızın çabasına da, saygıdeğer hanımefendinin verdiği mücadeleye de şahidiz" diyen Duran, "Filistin İçin Tek Yürek" buluşması çerçevesinde lider eşlerini İstanbul’da ağırlayan Emine Erdoğan’ın Melania Trump’a yazdığı mektupla Ukraynalı çocuklar için gösterdiği duyarlılığı Gazzeli çocuklar ve siviller için de göstermesi çağrısında bulunduğunu hatırlattı. Filistin davasından söz ederken medyaya ve iletişim alanına özel bir başlık açan Duran, sahada görev yapan gazetecilerin verdiği mücadeleye dikkat çekti. Konuşmasında, Gazze’de görev yapan gazetecilerin, canları pahasına yaşananları dünyaya aktararak İsrail’in maskesini düşürdüğünü dile getiren Duran, İsrail’in Gazze’de iki yıl içinde 37’si kadın, 300’e yakın gazeteciyi hedef alarak katlettiğini söyledi. Bunlardan birinin de kadın gazeteci Alaa Al-Hams olduğunu dile getiren Duran, "Alaa’nın ailesi 1948 yılında İsrail’in köylerini istila etmesiyle mülteci kampına sığınmak zorunda kaldı. Pek çok Filistinli gibi ömrü kendi topraklarında zorluklarla mücadele ederek geçti. Nitekim mikrofonu ve kalemi onun direnişinin sembolü oldu. Alaa, İsrail saldırısında ailesinden 10 kişiyi kaybetti, kendisi de yaralandı. Şehit edilen ailesi için sosyal medyadan şu paylaşımı yapmıştı: "Aceleniz mi vardı, yoksa ben mi yavaştım? Son buluşmanıza beni de katsaydınız ne olurdu?" Bu paylaşımdan kısa bir süre sonra İsrail’in evini vurmasıyla, karnındaki bebeğiyle birlikte şehit oldu. Ben burada, gerçekleri dünyaya duyururken şehit olan her bir gazeteci kardeşimi rahmetle yad ediyorum. Yaralılara Rabb’imden acil şifa diliyorum" dedi. "Dijital medyanın İsrail’i destekleyici uygulamaları da utanç vesikası olarak kayıtlara geçti" Duran, "İsrail’in kasıtlı olarak gazetecileri hedef aldığını, Gazetecilerin ailelerini, omuz omuza çalıştıkları arkadaşlarını kaybettiklerini, aç-susuz kalıp gerçekleri dünyaya duyurmaktan bir an bile vazgeçmediğini belirterek, "Bu süreçte Batı merkezli bazı uluslararası medya kuruluşlarının farklı bir tavır içinde olduğunu gördük. Bunlar, sistematik dezenformasyon, manipülasyon, karartma ve yalan haberlerle soykırımın propaganda aygıtına dönüştü; İsrail’in işlediği suçları meşrulaştırmaya çalıştı. Konvansiyonel medyanın yanı sıra dijital medyanın İsrail’i destekleyici uygulamaları da utanç vesikası olarak kayıtlara geçti. Sosyal medya şirketleri, algoritmaları bir silah gibi kullanarak Filistinlilerin sesini kısmak için dijital duvarlar ördü. Tabii, katilleri savunan, soykırımı görmezden gelen bu medya kuruluşlarına karşı Filistin’in gerçeğini anlatan medya kuruluşları, Gazze’deki meslektaşlarına sahip çıkan gazeteciler de vardı" ifadelerini kullandı. TRT ve Anadolu Ajansı başta olmak üzere medya kuruluşlarının, bu hassasiyetle Filistin’in dört bir tarafında yaşanan soykırımı dünyaya anlattığını aktaran Duran, "İsrail’in işgal politikalarını, sahadaki tanıklıklarla dünyaya duyurdu. 12 konvansiyonel medyada olduğu gibi dijitalde de İsrail’in etkisinin kırılmasını sağlayan, gerçeklerin duyurulması mücadelesi veren tüm basın mensuplarına, medya kuruluşlarına hassaten teşekkür ediyorum. Son olarak bir hususun daha altını çizmek istiyorum: Gazze soykırımı da göstermiştir ki dijital egemenlik, bugün milli güvenlikten ayrı düşünülemez. Bu anlayışla, ulusal veri altyapımızı, yerli sosyal medya platformlarımızı ve yerli içerik ağlarımızı tahkim eden bir mücadele yürütüyoruz" dedi. Duran konuşmasının sonunda programa katılımları için Emine Erdoğan’a teşekkürlerini iletti. Panelin açılış programına, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı İstanbul Milletvekili Tuğba Işık Ercan, Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Abdulkadir Çay, gazeteci ve "Başka Toprak Yok" belgeselinin yönetmeni Basel Adra, gazeteci Somaya Abunima ile ulusal ve uluslararası medya temsilcileri de katıldı. Konuşmaların ardından "Dünyanın Sessizliğine Direnen Sesler: Gazze’de Kadın Gazetecilerin Direnişi" ve "Medya Baskısı: Gazze’de Gerçeğin Kuşatılması" oturumlarının yapılacağı panele geçildi.
Kayseri Eşinin evini baltayla açamayınca bina görevlisinin eşini bıçaklayarak öldürmüş Kayseri’nin Melikgazi ilçesinde boşanma aşamasında olduğu eşinin evine gelerek, bina görevlisinin karısını öldüren emekli başçavuşun aylar önce yine eşinin kapısına geldiği ve cinayetin ardından kaçtığı görüntüler ortaya çıktı. İHA’nın ifadesine ulaştığı katil zanlısının eşi ifadesinde, "Daire kapısını açabilse öldüreceğinden eminim" dedi. Sabah saatlerinde bir buçuk yıldır boşanma aşamasında olduğu Y.Ş.’nin ilçeye bağlı Köşk Mahallesi Yuva Sokak’taki evine girmeye çalışan İ.Ş. (51), kapıyı açamayınca bina girişinde görevlinin eşi M.G.’yi bıçaklayarak öldürmüştü. Olay yerinden kaçan İ.Ş., polis ekipleri tarafından yapılan çalışmalarda kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. Baltayla kapıyı kırmaya çalışmış Olayın ardından Y.Ş.’nin ilk ifadesine İHA ulaştı. 2024 yılından bu yana İ.Ş. ile ayrı yaşadığını, 2025 yılının 8’inci ayında ise resmi boşanma davası açtığını belirten Y.Ş. dehşet anlarını şöyle anlattı: "En son eşim beni dün yine telefonla tehdit etti. Bugün saat 09.45 sıralarında evimde bulunuyordum ve dairemizin elektriği kesildi. Daha önceden eşim kamera kayıtlarına ulaşılmaması için dairemizin elektriğini kestiği için yine aynı şekilde elektriği eşimin kestiğini düşündüm. Binanın elektriklerine baktığımda binada elektrik olduğunu anladım. Aynı zamanda asansörün bizim kata çıktığını görünce eşimin geldiğini anlayıp daire kapısını arkadan kilitledim. Kısa bir süre sonra eşim zile basmadan ve kapıyı çalmadan direkt olarak baltayla kapıyı kırmaya çalıştı. Ben ’polisi arıyorum, git’ diye yüksek sesle seslenmeme rağmen kapıyı kırmaya devam etti, kapıyı açabilmek için 5 dakika kadar uğraştı. Ben bu arada 112 arayarak bilgi verdim. Tüm bu aşamalarda küçük oğlum H.E. de yanımda bulunuyordu. Saat 09.55 sıralarında polisler geldi. Eşim polis gelmeden önce kaçmış, kapı baltayla zarar verildiği için açılması uzun sürdü, polis ve itfaiye ekiplerinin uğraşlarıyla yarım saat kadar sonra kapımız açıldı. Sonrasında polis ekipleriyle emniyete getirildik. Eşimin bina içerisinde ne yaptığından bilgim yoktu. Eşimin binamızın görevlisinin eşini öldürdüğünü öğrendim." "Kapıyı açsaydı beni öldürecekti" Eşinden şikayetçi olduğunu kaydeden Y.Ş. ifadesinde, "Eşim İ.Ş. bugün daha önce olduğu gibi beni öldürmek amacıyla gelmiştir. Daire kapısını açabilse öldüreceğinden eminim. Bugün kapıma gelerek beni öldürmek isteyen eşim İ.Ş.’den şikayetçiyim" dedi. Öte yandan İ.Ş.’nin 8 ay önce Y.Ş.’nin evine geldiği ve cinayeti işledikten sonra kaçtığı görüntüler ortaya çıktı. İ.Ş.’nin kaçarken elinde bulunan bavulun içerisinde kelepçe, satır ve kesici aletlerin olduğu iddia edildi.
Eskişehir Kırım Derneği’nden Büyükerşen’e: "Olmadı hocam bizi çok incittiniz" Eskişehir Kırım Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Recep Şen, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in önceki gün söylediği "Kırım’ın Giray Hanları gibi" sözleri karşısında incindiklerini belirterek, "Biz sizin gibi siyasetçi akademisyen değiliz ama adımıza da soyumuza da laf söyletemeyiz" dedi. Recep Şen, kendilerinin bu topraklarda Yılmaz Büyükerşen’den daha eski olduğunu belirtti. Şen yapmış olduğu açıklamanın devamında ise şu ifadelere yer verdi: "Olmadı hocam, biz sizi Türkiye’de birçok ilklere öncülük eden Eskişehir’in başkanı ve hocası olarak biliyoruz. Bunun için de 25 yıllık Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminizde hep saygıyla andık ve değerlendirdik. Bunu Eskişehir bazında mahallelerde aldığınız oylarda da görebilirsiniz. Kendinizce bildiğiniz ya da size iletilen bilgileri doğru olarak değerlendirmiş olabilirsiniz belki ama unutmayın ki düne kadar ’Ben de Tatarım’ diye konuşurken bugün ’Kırım’ın Giray Hanları’ gibi tabirler kullanarak bizleri incitiyorsunuz. Biz sizin gibi siyasetçi, akademisyen değiliz ama adımıza da soyumuza da laf söyletemeyiz. Tarihe bakacak olursanız göreceksiniz ki bizler 350 yıl kayıtsız şartsız o zamanki Osmanlı devletine hizmet etmiş, o aşağılamak için kullandığınız Giray Hanların soyundanız. Ne Merzifonlu Kara Mustafa Paşa gibi kendi ikbalimizin peşinde koştuk ne de Baltacı Mehmet Paşa gibi baltamızın peşinde. Giray Hanlar kayıtsız şartsız devletlerine hizmet ettiler. Osmanlı tahtını ele geçirmek isteselerdi Yavuz Sultan Selim’in tahta geçmesi için destek olmaz, kendileri tahta geçmek için mücadele ederlerdi. Hocam sizin sitayişle andığınız Giray Hanlar olmasaydı, Rusları yüzyıllarca kendilerini feda ederek engellemeselerdi, Rus çizmeleri 1878’den 100 yıl önce Yeşilköy’e gelip dünya tarihini değiştirmişti. Burada tarihi tekrar edecek değiliz ama unutulmasın ki Bolşeviklere karşı Kırım Cumhuriyeti’nin özgürlük mücadelesini veren Kırımlılar Anadolu’nun bağımsızlık mücadelesine katkı vermeyi daha elzem bulmuşlardır. Bu hususta yazılan kitapları açıp okumanızı tavsiye ederiz. Siz ki Eskişehir’de neredeyse Tatarların büyük çoğunluğunun oyunu alan kişisiniz ama bizi incittiniz. Kırım Hanları tarihi kurultay geleneğinde Aksakallar Meclisi’nin tavsiyelerine dayanır. Giray Hanların bile kurultay geleneğinin dışında kalması söz konusu değildir. 200 yıldır Anadolu’yu özellikle Eskişehir’i ak topraklar olarak görmüş Eskişehir’in hamuruyla yoğrulmuş olan Kırım Türklerini ’Kırım’ın Giray Hanları gibi davrandı" söylemiyle incittiniz. ’Benim de bir tarafım Tatar’ söyleminin sadece siyasi ikbal için söylenmiş bir söylem olduğunu göstermiş oldunuz. İnanın ki bu topraklarda biz sizden daha eskiyiz."