GENEL - 02 Mayıs 2012 Çarşamba 12:00

12 EYLÜL DÖNEMİNDE SIKIYÖNETİM CEZAEVİ TUTUKEVİ VE GÖZETİM MÜDÜRLÜĞžÜ YAPAN BEKTAŞ TUFAN GÜNEŞ, MAHKEME TARAFINDAN REDDEDİLEN YARGILAMA SÜRECİNE MÜDAHİL OLMAK İÇİN BAŞVURU DİLEKÇESİNİ YİNELEDİ

A
A
A
12 EYLÜL DÖNEMİNDE SIKIYÖNETİM CEZAEVİ TUTUKEVİ VE GÖZETİM MÜDÜRLÜĞžÜ YAPAN BEKTAŞ TUFAN GÜNEŞ, MAHKEME TARAFINDAN REDDEDİLEN YARGILAMA SÜRECİNE MÜDAHİL OLMAK İÇİN BAŞVURU DİLEKÇESİNİ YİNELEDİ

12 Eylül davasına müdahil olma talebi reddedilen dönemin cezaevi müdürü Bektaş Tufan Güneş, reddedilen müdahil olma başvurusunu yineledi. Davada hem tanık hem de mağdur sıfatı ile yer almak istediğini dile getiren Güneş; "O dönemlerde herhangi bir belge ya da işkence sertifikası verilmemiştir. Böyle bir belgenin ibrazının mahkemenin başlangıçta şart koşması hukuka uygun değildir" dedi.
Erzurum, Ağrı, Kars ve Artvin illeri Sıkıyönetim 2 No.`lu Askeri Cezaevi Tutukevi ve Gözetimevi Müdürlüğü yapan Bektaş Tufan Güneş, 32 yıl aradan sonra yargılanmasına başlanan 12 Eylül davasına müdahil olma dilekçesi reddedilince soluğu adliyede aldı.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi`ne sunulmak üzere Karşıyaka Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi`ne müdahil başvurusunu yineleyen ve söz konusu mahkeme heyetinin davaya gerçek kişilerin müdahil olma talebinin reddedilme kararını yorumlayan Güneş; şöyle konuştu: "İşkence ve kötü muameleye karşı mahkemece itibar edilecek karar ve belge sunamadıkları için, kararı alan mahkeme yetkilileri de 12 Eylül 1980 döneminde işkence ile özdeşleşmiş emniyet birimleri, sıkı yönetim cezaevleri veya gözetim evlerinde bu tür
olaylara maruz kalmış kişilere dönemin hiçbir uygulayıcısı tarafından veya devlet tarafından işkenceye maruz kaldıklarına dair herhangi bir belge ya da işkence sertifikası verilmemiştir. Böyle bir belgenin ibrazının mahkemenin başlangıcında şart koşulması benim kanaatime göre hukuka uygun değildir."
MAОDURU OLMAYAN BİR MAHKEME NEYE BAKACAK
Yargılama süreci ile Türkiye`de geleceğe yönelik bir adalet olgusunun yeniden şekil alacağını bunun da döneme tanıklık ve mağdur konumundaki kişilerin müdahilliği ile gerçekleşebileceğini savunan Güneş; şunları söyledi: "İki yaşlı generalin yargılanmış olması ile 12 Eylül süreci yargılanmış anlamına mı gelecek? Mağduru olmayan bir mahkeme neye bakacak? Mağdurların, işkenceye uğramış olan kişilerin hak ve beklentilerine ne dememiz lazım. 12 Eylül bir dönemi komple bir süreç. Burada beklenen çok önemli
gelişmelerin olması lazım. 12 Eyül davası bir dönemin dizaynı anlamına geliyor. Eğe bu süreçte biz hak ettiği şekilde biz insan hakları ihlalini, işkenceyi ve kötü muameleyi ele alıp sorgulayabilirsek geleceğe yönelik insan hakları ve özgürlük adına çok önemli bir mesafe katetmiş olacağız"
KİMLER MÜDAHİL
Talebine tekrar red cevabı aldığı takdirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne başvuracağını belirten Güneş, davaya tüzel kişilerin müdahil olduğunu bunun da büyük eksiklik olduğunu aktardı. Güneş, şöyle konuştu: "Ben ülkemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne gitmeden hak ve hukukun tecelli etmesini istiyorum. Ancak aksi olduğu takdirde AİHM yolu da görünebilir" diye konuştu.
Müdahil olmak istediğini anlatan Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşkenceye, insan hakları ihlallerine karşı koymuş bir kişi olarak kendimden bahsediyorum büyük bir paradoksla, vatandaşlığının sorgulanmasına, ruhunun orada asılı kalmasına, onurunun ayaklar altına alınmasına eğer 32 yıl sonra da kayıtsız kalınacaksa buna adalet diyemem ben.Çünkü sayın mahkemenin müdahillik taleplerini kabul ettikleri kurumlar tüzel kişilerdir. Siyasi partiler, Başbakanlık ve Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi kurum ve
kuruluşlardır. Bnların müdahil olmasından hiçbir sıkıntı yok. Ancak tüzel kişiliklerin hiçbiri insan hakları ihlallerine maruz kalacak nitelikte değil. Gerçek kişilerin olmadığı bir dava hukuken eksik demektir."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kahramanmaraş Ezgi Apartmanı davasında bilirkişi raporları tartışması sürüyor Kahramanmaraş’ta 6 Şubat depremlerinde yıkılan Ezgi Apartmanı’na ilişkin yürütülen davada, tutuklu bulunan iş yeri sahipleri hakkında hazırlanan bilirkişi raporları kamuoyunda ve yargı sürecinde tartışılmaya devam ediyor. Sanıkların avukatı Ersan Şen, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) tarafından hazırlanan bilirkişi raporuna itiraz ederek, benzer bir davada aynı üniversitenin farklı yönde görüş bildirdiğini belirtti. Avukat Ersan Şen, Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde yıkılan bir apartmanla ilgili İslahiye’de görülen davayı emsal göstererek, söz konusu dosyada yapılan ek bilirkişi incelemesi sonucunda tadilat ile yıkım arasında illiyet bağı bulunmadığının açıkça tespit edildiğini hatırlattı. "İlliyet bağı kurulmadan asli kusur yüklenemez" KTÜ tarafından Ezgi Apartmanı dosyasında hazırlanan raporun eksik ve hatalı olduğunu savunan Av. Şen, binanın altında yapılan tadilatlar ile yıkım arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulmadan sanıklara asli kusur atfedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade etti. Şen, bu gerekçeyle verilen tutuklama kararının da hukuki şartları taşımadığını ileri sürdü. Tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması gerektiğini vurgulayan Şen, "KTÜ raporunda, tadilat ile yıkım arasında illiyet bağı kurulmadan, ruhsatsız tadilat yapıldığı gerekçesiyle asli kusur isnat ediliyor. Böyle bir tespit hukuken mümkün değildir" dedi. "Asli kusur tespiti mahkemenin yetkisindedir" Bilirkişilerin asli veya tali kusur tespiti yapamayacağını belirten Av. Şen, Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesine dikkat çekerek, kusurun hukuki nitelendirmesinin mahkemeye ait olduğunu söyledi. Bilirkişilerin yalnızca teknik değerlendirme yapabileceğini ifade eden Şen, KTÜ raporunda bu sınırın aşıldığını savundu. Alkollü sürücü örneği Şen, açıklamasında trafik kazaları üzerinden bir örnek vererek, "Bir kişi alkollü veya ehliyetsiz araç kullanabilir ancak tüm trafik kurallarına uygun şekilde seyir halindeyken meydana gelen kazadan otomatik olarak sorumlu tutulamaz. Burada da aynı durum söz konusu. Ruhsatsız tadilat yapılmış olması, yıkımın sebebi olduğu anlamına gelmez. İlliyet bağı yoksa sorumluluk da olmaz" ifadelerini kullandı. "İslahiye’de ek raporda ’yok’ denildi" İslahiye’de görülen benzer davaya dikkat çeken Şen, söz konusu dosyada ilk rapordan sonra mahkemenin aynı bilirkişi heyetinden ek rapor istediğini belirtti. Ek raporda, yapılan tadilatlar ile binanın depremde yıkılması arasında illiyet bağı bulunmadığının tespit edildiğini kaydeden Şen, bu tespitin ardından sanıkların serbest bırakıldığını söyledi. İTÜ ve ODTÜ raporları: "Yıkıma neden olmaz" Ezgi Apartmanı dosyasında daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarının da dosyaya girdiğini aktaran Şen, her iki raporda da yapılan tadilatların binanın yıkımına neden olmadığının açıkça belirtildiğini ifade etti. KTÜ raporunda ise bu soruya net bir yanıt verilmediğini savunan Şen, raporun bu yönüyle eksik olduğunu dile getirdi. "Tutukluluk devam ediyor, itirazlarımız sürüyor" Tüm bu raporlara rağmen sanıkların tutukluluk halinin devam ettiğini belirten Av. Ersan Şen, "Tutuklama tedbiri için gerekli olan kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller bulunmamaktadır. Bilirkişi raporları delilleri değerlendirme aracıdır ve son gelen raporlar açıkça lehimizedir. Buna rağmen tutukluluk sürüyor. İtirazlarımızı sürdürüyoruz, süreç devam edecek" dedi.
Erzincan Erzincan’da sürüler merada Erzincan’da kar yağışsız, kurak geçen Aralık ayında havalarında sıcak gitmesiyle birlikte küçükbaş hayvan üreticileri sürülerini meraya çıkardı. Güneşli havayı fırsata çeviren üreticiler, hayvanlarını doğal otlaklarda otlatarak yem masraflarını azaltıyor. 20 gün önce yağan kar yağışı nedeniyle hayvanlarını ahırlarda beslemek zorunda kalan üreticiler, havaların mevsim normallerinin üzerine çıkmasıyla sürülerini yeniden meralara saldı. Bu sayede küçükbaş hayvanlar doğal otlardan faydalanırken, üreticiler de artan yem fiyatları karşısında ekonomik avantaj sağlıyor. Üreticilerden Gökhan Topal, bir süre önce kar yağışı nedeniyle hayvanlarını içeride yemlemek zorunda kaldıklarını belirterek, "Havalar ısınınca koyunları otlağa çıkardık. Bu sıcak günleri fırsat bilerek hem hayvanları otlatıyoruz hem de yem masrafından tasarruf ediyoruz. Önceki yıllarda bu dönemlerde kar olurdu, bu yıl kurak geçecek gibi görünüyor" dedi. Bir diğer üretici Burhan Koyun ise yem fiyatlarının ciddi oranda arttığını ifade ederek, "Yaylalarda kar olduğu için koyunları köye indirmiştik. Yem pahalı olduğu için fırsat buldukça dışarı çıkarıyoruz. Ot olmasa bile geziyorlar, bu da yem masrafını azaltıyor. Yem adeta altınla yarışıyor" diye konuştu. Erzincan’da güneşli günlerin artmasıyla birlikte meralara çıkan küçükbaş sürüler, hem üreticilere ekonomik katkı sağlıyor hem de hayvanların doğal ortamda daha sağlıklı beslenmesine imkân tanıyor.