SAĞLIK - 10 Kasım 2017 Cuma 12:04

Cilt gençleştirmede kimyasal peeling yerine karbon peeling

A
A
A
Cilt gençleştirmede kimyasal peeling yerine karbon peeling

Dermatolog Uzmanı Dr.

Dermatolog Uzmanı Dr. Engin Kocabaş, kimyasal peeling yöntemine göre en iyi alternatif olan karbon peeling ile leke tedavisi, gözenek küçültme, cilt sıkılaştırma, cilt gençleştirme gibi yenileyici işlemlerde kalıcı sonuç alınabildiğini söyledi.


Lazer teknolojisi ile tedaviye ismini veren karbon sıvısı beraberinde gerçekleştirilen karbon peeling hakkında bilgi veren Dermatolog Uzmanı Dr. Engin Kocabaş, uygulamanın kimyasal bir yönü olmadığını vurgulayarak, “Bildiğimiz toz karbonu toz haline getirip hastanın yüzüne uyguluyoruz. Peeling kısmını da Q-switched lazerle yapıyoruz. Uyguladığımız karbon bu uygulamada lazeri tutuyor. Cilt üzerinde olduğu için tutulum sadece cilt üzerinde kalıyor. Cilt altına lazer ışını dövme silme işleminde olduğu gibi ulaşmıyor. Karbon tarafından tutulan lazer, cilt altına doğru yayılan ısı enerjisi ortaya çıkartıyor. Bu ısı enerjisi de bizim işlemden beklentilerimizi karşılıyor. Gözeneklerde sıkılaşma, cilt kalitesindeki artış ve renk düzensizliklerini azaltıp daha homojen daha parlak bir cilt yakalıyoruz. Aynı zamanda bir miktarda renk veren hücreler tarafından da tutularak, onların dağılmasını ve lekelerin de hafif miktar açılmasını sağlıyor. Bu işlemden sonra hastada daha aydınlık, daha parlak ve daha sağlıklı görünen bir cilt elde ediyoruz” diye konuştu.



“Gözeneklerin sıkılaşması kalıcı oluyor”


Karbon peeling ile 5-10 seans aralığında istenilen kalıcı sonucun alındığını ifade eden Özel Derim Dermatoloji Dal Merkezi’nde görev yapan Dermatolog Uzmanı Dr. Engin Kocabaş, “Uygulamanın bir artısı cilt üzerinde bulunan ayva tüyü ya da kalın tüylerin beyazlamasını sağlayarak aydınlanmanın daha da artmasına katkı sağlıyor. Bu devam eden uygulamalarla yani bir 5-10 seans sonrası istediğimiz o net görüntüyü elde ediyoruz. Bu birkaç yıl cilt üzerinde kalıcılığını koruyor. Aydınlanmış parlak cilt görünümü uzun süre devam ediyor. Eğer gözeneklerde bir sıkılaşma sağlarsak bu artık kalıcı oluyor. Tekrar genişlemesini beklemiyoruz” dedi.



2-3 hafta arayla uygulanıyor


Karbon peelinge talebin oldukça yüksek olduğunu belirten Dr. Kocabaş, uygulama sonrası günlük yaşantıya hemen devam edilebildiğini ifade etti. Uygulamanın en büyük artısının hastayı günlük hayattan koparmaması olduğunun altını çizen Dr. Engin Kocabaş, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Herhangi bir cilt altına iğne, cihaz gibi uygulama yapılmıyor. Hasta işlemden sonra günlük hayatına kanama, kızarıklık olmadığı için devam edebilir. Karbon peeling uygulaması 2-3 hafta arayla uyguladığımız bir uygulama. Bu uygulamalarda hedeflediğimiz etkiye ulaştıktan sonra sonlandırıyoruz. Talep çok fazla çünkü en büyük avantajı günlük hayattan alıkoymaması ve işlemin 10 dakika kadar sürmesi. Buradan çıkınca hastalar yaşantılarına iş hayatlarına devam ediyorlar. Sadece güneş koruması istiyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kütahya Lösemiyi yendi mücadelesini ve başarı hikayesini arkadaşlarıyla paylaştı Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu’nda (MYO) Sosyal Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında lösemi farkındalığı etkinliği gerçekleştirildi. Etkinlikte lösemiyle mücadelesini ve tedavi sürecini anlatan lösemiyi yenen Elif Naz Holoğlu’nun konuşması oldukça duygulandırdı. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Domaniç Hayme Ana Meslek Yüksekokulu’nda (MYO) Sosyal Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında düzenlenen lösemi farkındalığı etkinliğinde, daha önce lösemi hastalığına yakalanan ve tedavi olan MYO öğrencisi Elif Naz Holoğlu, lösemi ile mücadele ve tedavi süreci, ailenin desteği ve başarı hikayesini arkadaşlarıyla paylaştı. Öğr. Gör. Yasemin Durmaz’ın yürüttüğü Sosyal Sorumluluk Projeleri dersi kapsamında gerçekleştirilen etkinlikte lösemi ve onunla mücadele ve tedavi süreci konusunda sosyal güvenlik bölümü öğrencileri Esma İrem Temur, Senanur Kezban Balta, Elif Yıldız ve Ayşe Yakar tarafından öğrencilere bilgiler verildi. Daha önce lösemi hastalığına yakalanan ve tedavi olan MYO öğrencilerinden Elif Naz Holoğlu, Lösemi, tedavi süreçleri, tedavi süreçlerinde yaşadıkları, ailesinin destek ve ilgileri konusunda yaşadıklarını öğrenci arkadaşları ile paylaştı. Öğr.Gör. Yasemin Durmaz “Lösemi hastalığını tanıtmak, farkındalık oluşturarak bu hastalıkla ile mücadele yolları konusunda bilinç kazandırmak, lösemili çocukların ve ailelerinin sıkıntılarını topluma aktarmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla lösemi konusunda çevremizde duyarlılık oluşturulmasına katkı sunmak istiyoruz” dedi. Lösemiyi yendi, okumayı kendi öğrendi Küçük yaşta lösemi teşhisi konulan Holoğlu, kemoterapi ve ışın tedavisi süreci ile iyileştiğini anlattı. Bu süreçte yaşadığı zorlukları ve doktorların kendisine okuyamayacağına dair söylediklerini paylaşan Holoğlu, "Ben ortaokula başladığımda okuma yazmayı kendim öğrendim. Bu süreçte çok zorlandım. Adalet lisesini kazandım. Çalışarak ve kendi çabamla. Anneannemle yaşıyorum ben, onlar dedi ki üniversiteye gerek yok. Zaten yeterince zorlandın lisede. Ama ben kendi çabamla üniversiteyi kazandım. Sonrasında da işte burada yaptığım bir çok etkinlik, çalışmalar var devam da ediyorum." dedi. Holoğlu, lösemi ile mücadelede pes etmenin ve hayallerinden vazgeçmenin asla bir çözüm olmadığını vurgulayarak, "Bu süreci çocukluğumdan beri yaşadım. Şimdi gördüğünüz gibi sağlıklıyım. Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizlerde lütfen Lösemi ile ilgili burada öğrendiklerinizi cevrenizle paylaşarak Lösemi farkındalığı oluşturunuz, birlikte bunu oluşturalım" diyerek katılımcılara lösemi ile ilgili farkındalık çağrısı yaptı.
Ankara Bakan Bayraktar: “Türkiye, yaklaşık 5.8 milyar metreküp gazını depoluyor” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Bugün gelinen noktada Türkiye yaklaşık 5.8 milyar metreküp gazını depoluyor” dedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama Tesisi’nde incelemelerde bulundu. Bayraktar, depolama tesisini gezdikten sonra yetkililerden bilgi aldı. Ardından tesiste çalışan işçilerin 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı kutlayan ve onlarla sohbet eden Bayraktar, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Doğal gaz boru hatlarıyla, Türkiye’nin Rusya, Azerbaycan ve İran’dan uzun yıllar doğal gaz tedariki yaptığını hatırlatan Bayraktar, 2016 yılından sonra “Milli Enerji ve Maden Politikası” kapsamında doğal gazı sıvılaştırılmış şekilde alabilmek için altyapıyı şekillendirmeye başladıklarını ifade etti. Bu hedefleri doğrultusunda Türkiye’nin yaklaşık 30 milyon metreküp günlük sıvılaştırılmış LNG alabildiğini söyleyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bugün itibarıyla 160 milyon metreküp doğal gazı sıvı halde alabilecek hale geldik. Bu bir anlamda Türkiye’deki hane halkının kışın en soğuk zamanında ihtiyacı olan gazı, sıvı olarak gemilerle tedarik edebilecek altyapıya sahip olduğumuz anlamına geliyor. Hem boru hatları hem de LNG alabilecek altyapılarımızı gerçekleştirdik.” Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama Projesi’nin çok önemli olduğunun altını çizen Bayraktar, “Burada da hem kapasite artışı, ikinci faz, üçüncü fazda da Türkiye’nin doğal gaz depolama kapasitesini artırmayı ve doğal gazdaki arz güvenliğimizi daha güçlü hale getirmeyi hedefliyoruz. Doğal gazda bir başka önemli hamlemiz, yeni boru hatları, depolama tesislerimiz” dedi. “1 milyon 800 bin hanenin doğal gazını kendi doğal gazımızdan karşılar hale geldik” Sıvı olarak doğal gazı almanın ötesinde Türkiye’nin şimdi de kendi doğal gazını üretir hale geldiğini vurgulayan Bayraktar, “Bugün itibarıyla üretimimiz yaklaşık 4,6 milyon metreküp günü buldu. 1 milyon 800 bin hanenin doğal gazını kendi doğal gazımızdan karşılar hale geldik. Bunu da artırmayı hedefliyoruz. İlk etapta, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde 10 milyon metreküpe ulaşmış olacağız” diye konuştu. Son 8 yılda yaklaşık 4,3 milyar dolar altyapı yatırımlarına kaynak ayırdıklarını ve yatırım yaptıklarını belirten Bayraktar, depolamada ve tesislerin kapasitesinin artırılmasında yatırımların yaklaşık 4.3 milyar doları bulduğunu ifade etti. “Türkiye yaklaşık 5.8 milyar metreküp gazını depoluyor” Özellikle Tuz Gölü’nde çok büyük bir depolama potansiyelinin var olduğunu aktaran Bayraktar, “Türkiye yaklaşık 5.8 milyar metreküp gazını depoluyor. Önümüzdeki 5 yıl içinde yani 2028 yılına geldiğimizde Türkiye kullandığı yıllık doğal gazın yüzde 20’sini depolar hale gelecek. Türkiye’nin tüm ihtiyacının yüzde 50’sini depolayabilecek altyapıya sahip olabiliriz. Bu yatırımları hedefliyoruz. Hem bu bölgede hem de diğer bölgelerde hızlı bir şekilde bu yatırımlarla Türkiye’nin arz güvenliğini tamamen sağlamış olacağız. Onun ötesinde bütün bunlar kendi üretimimiz, farklı kaynaklardan doğal gazı almamızla beraber Türkiye’yi bir doğal gaz merkezi haline getirmiş olacağız. Bu proje bizim için çok önem arz ediyor. Onun için ara ara buraya geliyoruz” şeklinde konuştu. Bakan Bayraktar basın açıklamasının ardından yetkililerle ve işçiler ile yemek yedi.