ASAYİŞ - 08 Şubat 2012 Çarşamba 09:42

KARDEŞLER BERAAT ETTİ

A
A
A
KARDEŞLER BERAAT ETTİ

Zengin bir adamı öldürdükleri iddia edilen iki kardeş beraat etti. İzmirli gayrimenkul zengini 75 yaşındaki Hasan Bayarsan’dan vekalet alıp 2005 yılında Dikili’de öldürdükleri iddiasıyla Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nde "Adam öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan iki kız kardeş Sediye Kaya (Önel) ve Hediye Şahin delil yetersizliğinden beraat etti.
Öldürülen işadamının kız kardeşleri, beraat kararının bozulması için Yargıtay’a başvuracaklarını bildirdi.
Almanya’da, Nato üssünde uçak teknisyeni olarak çalışıp emekli olduktan sonra İzmir’de yaşamaya başlayan ve hiç evlenmeyen 75 yaşındaki Hasan Bayarsan, Hatay semtinde kendi soyadını taşıyan Bayarsan Apartmanı’ndan 7 daire ve üç dükkan satın aldı. Çeşitli bankalardaki hesaplarında trilyonluk hesabı bulunmasına rağmen çevresinde "Varyemez Amca" ve agresif bir insan olarak tanınan Bayarsan’ın 2004 yılı Ocak ayının ilk günlerinde evine gelmemesi komşularını şüphelendirdi. Apartman sakinleri, polise haber
verdi. Komşuların ihbarı üzerine polis, yaptığı soruşturmada, yaşlı adamın 5’inci kattaki dairesine son günlerinde kimliği belirsiz kadınların girip çıktığı bilgisine ulaştı. Komşularının ihbarı üzerine soruşturma başlatan Asayiş Şubesi Kayıp Şahıslar Büro Amirliği ekipleri, bekar olan Bayarsan’ın en son 2 Ocak tarihinde kendi hesabından emekli maaşını çektiğini ve o günden sonra görülmediğini tespit edildi.
OLAY KARDEŞLERİNE BİLDİRİLDİ
Yaşlı gayrimenkul zengini Bayarsan’dan dokuz ay haber alınamayınca polis durumu Almanya’da yaşayan üç kız kardeşe bildirdi. Türkiye’ye gelen yaşlı adamın kardeşleri Nuriye Hiller, Huriye ve Emine Bayarsan, yaklaşık 30 yıldır görüşmedikleri ağabeylerinin bulunması ve hukuki işlemlerinin takip edilmesi için avukata vekaletname verdi.
Kız kardeşlerle birlikte Hasan Bayarsan’ı arayan polis ve avukat, yaşlı adamın kendi imzasını taşıyan taşınmaz mallarının devri konusunda 32 yaşındaki Sediye Kaya (Önel) noter kanalıyla vekaletname verdiğini belirledi. Konak Tapu Müdürlüğü’nde yapılan incelemede, Sediye Kaya tarafından Bayarsan’ın oturduğu evinin de aralarında bulunduğu yaklaşık değerleri 200 bin TL olan 5 daire ve üç dükkanı, ablası 36 yaşındaki Hediye Şahin ve İsmail D’ye sattığı tespit edildi. Sediye Kaya’nın daha önceden evlenip
boşanan ablası Hediye Şahin’in de, iki daireyi İbrahim A’ya sattığı ortaya çıktı.
Bayarsan’ın kendi adına kayıtlı tapularındaki bu seri değişiklikler üzerine, trilyonu geçen hesaplarına avukatı tedbir koydurdu.Polis tarafından gözaltına alınan Sediye Kaya, Bayarsan’dan çocuk beklediğini ancak daha sonra kürtaj olmaya karar verdiğini, ama kendisine ulaşamadığını söyledi. İki kardeş ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.
Dikili’de, 16 Ocak 2005’te zeytinlik içinde çalışan işçiler, bir ağacın dibinde üzeri 20 santim toprağa gömülü, kolu dışarıda duran bir ceset gördü. Cesedin Hasan Bayarsan’a ait olduğu tespit edildi.
Kardeşlerinin gayrimenkul için öldürüldüğünü iddia eden 3 kız kardeş Emine Bayarsan, Nuriye Hiller ve Huriye Bayarsan, avukatları Cengiz Varol aracılığıyla gayrimenkullerin geri alınması için "Tapu iptali " davası açarak gayrimenkulleri geri aldı.
İDDİALARI KABUL ETMEDİ
Bergama Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz yargılanan Sediye Kaya, ifadesinde şöyle konuştu: "Hasan Bayarsan ile yedi yıl birlikte yaşadım.Kendisinden vekaletname alıp dairelerini sattığımı kabul ediyorum, bunun dışındaki iddiaları kabul etmiyorum, ben kesinlikle kendisini öldürmedim. Bayarsan,vekaletname verdikten sonra daireleri satıp istediğim yerde ev alabileceğimi söyledi."
Dairelerin büyük bir bölümünü ablasına sattığını anlatan Kaya, sözlerine şöyle devam etti: "Ona satmamın nedeni ise, daireleri almak isteyen diğer kişiler ucuza almak istiyordu.Bende ucuza gitmesin diye ablama sattım.Hasan Bayarsan’dan hamile kaldım. Ben vekalatnameyi aldıktan yaklaşık 1 ay sonra istem dışı düşük yaptım.Kendisi kaybolduktan sonra sürekli evine gidip, evde olan hizmetçisine bulunup bulunmadığını sordum.Uzun süre geçince kaybolmuş olabileceğinden süphelendim "dedi.
Hediye Şahin ise daireleri satın aldığının doğru olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben o zaman işyerim
vardı, onu işletiyordum.Çok param vardı.Kız kardeşimin daireleri satmak istemesi üzerene ucuza gitmesin diye ben aldım. Hasan Bayarsan, bu dönemlerde tehdit ediliyordu.O semtten ayrılmak için kız kardeşime vekalet vermiş. Kaybolduğu duyulunca, biz sorumlu tutuluruz diye, bende daireleri başkasına sattım. Hatta aldığım fiyatın nerede ise altına sattım ve zarar ettim. Daireleri almak dışında bir şey yapmış değilim. Suçlamayı kabul etmiyorum."
Mahkemeye heyeti, delil yetersizliği nedeniyle müebbet hapis cezası istenen iki kız kardeşin beraatine karar verdi.
Ölen Bayarsan’ın kız kardeşleri karara itiraz edeceklerini söylediler.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’in barajlarında su seviyesi düştü İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü, İzmir’in içme suyu ihtiyacını sağlayan Tahtalı, Gördes ve Balçova barajlarındaki su seviyelerinin önceki yıllara oranla düşmesine rağmen kısa vadede kentte bir susuzluk tehdidi bulunmadığını açıkladı. İZSU Genel Müdürlüğü, kentin su ihtiyacının yarıya yakınını karşılayan Tahtalı, Balçova ve Gördes barajlarındaki güncel doluluk oranlarını açıkladı. Doluluk seviyesi Tahtalı Barajı’nda yüzde 31, Balçova Barajı’nda yüzde 76, Gördes Barajı’nda ise yüzde 13 olarak kayıtlara geçti. 3 barajdaki toplam su miktarı ise 188 milyon metreküp oldu. Bu üç önemli kaynağın dışında kente su sağlayan Ürkmez Barajı yüzde 43, Güzelhisar Barajı yüzde 86 ve Kutlu Aktaş Barajı ise yüzde 41 doluluk oranına sahip. Tahtalı’da 2008’den beri en düşük seviye Tahtalı, Balçova ve Gördes barajlarındaki su miktarının İzmir’in yaklaşık 8 aylık su ihtiyacını karşılayacağı bildirildi. İZSU yetkilileri Tahtalı Barajı’nda 2008 yılından bu yana en düşük su seviyesinin gözlendiğini belirtirken, su seviyesindeki düşüşün azalan yağışlardan kaynaklandığı vurgulandı. Açıklamada İZSU’nun kente kesintisiz içme suyu sağlamaya yönelik çalışmalarının devam ettiği ifade edilirken, “Barajlarımızda hiç yağış olmasa bile yıl sonuna kadar yetecek su mevcut; ayrıca yer üstü su kaynaklarının yanında kentimizin yer altı su kaynaklarından da faydalanıyoruz. Ancak uzun vadede yaşanabilecek susuzluk tehdidine karşı suyun tasarruflu kullanılması tüm toplumumuz açısından büyük önem taşıyor” denildi.
İstanbul Cam döşemesinin altında sergilenen eserlerle adeta müze olan Koca Mustafa Paşa Camii ibadete açılıyor Fatih’te Kristos Pantepoptes Kilisesi olarak 1059’da inşa edilen ve Sadrazam Koca Mustafa Paşa tarafından camiye dönüştürülen yapının 2021 yılında başlanılan restorasyonunda sona gelindi. Bizans mimarisine ait çini, mermer ve sütunların yanı sıra cehennem tasvirlerinin yer aldığı freskler keşfedilen caminin zemini camla döşenerek adeta müzeye çevrildi. Yarın ibadete açılacak olan 965 yıllık caminin son hali ise havadan görüntülendi. Fatih’te Kristos Pantepoptes Kilisesi olarak 1059’da inşa edilen ve Sadrazam Koca Mustafa Paşa tarafından camiye dönüştürülen yapı Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2021 yılında restore edilmeye başlandı. Tarihi camide sürdürülen çalışmalar esnasında hem Bizans hem de Osmanlı Cihan Devleti dönemlerinin özenle korunduğu görüldü. Yapının içi, bir metre kadar toprakla doldurulduğu için katmanda yapılan kazılarda, Bizans devrinin özgün kotuna inilerek zeminde zengin bir döşeme mozaiğiyle karşılaşıldı. Restorasyon çalışmaları çerçevesinde Bizans mimarisine ait çini, mermer ve sütunların yanı sıra cehennem tasvirlerinin yer aldığı fresklerin keşfedildiği yapının zemini camla kaplanarak adeta müzeye çevrildi. Halısı kaldırıldıktan sonra ortaya çıkan cam zeminin altına döşenen ışıklandırma sistemiyle, Bizans ve Osmanlı tarihine ışık tutan eserler sergileniyor. Yerli ve yabancı turistlerin ziyaret noktaları arasında yer alan cami, Sahabe Cabir bin Abdullah’ın türbesinin olması sebebiyle halk arasında Hazreti Cabir Camii adıyla da biliniyor. Restorasyonda depreme karşı da güçlendirilen 965 yıllık tarihi cami yarın ikindi namazının ardından ibadete açılacak. Öte yandan, restorasyonu tamamlanan tarihi camiinin son hali havadan görüntülendi. “Cam döşemenin altında restorasyon sırasında çıkmış arkeolojik buluntular sergilenecek” Hz. Cabir Camii’nin tarihi hakkında bilgi veren Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürü Feyyaz Fidan, “Hz. Cabir Camii diğer adıyla Atik Mustafa Paşa Camii 1059 yılında bir manastır yapısı olarak inşa edildi. Sultan 2. Bayezid’in sadrazamlarından Koca Mustafa Paşa tarafından camiye çevrildi. Hz. Cabir Camii, içerisinde İstanbul kuşatması için gelen Sahabe Cabir bin Abdullah’ın türbesinin olması sebebiyle Hz. Cabir Camii olarak da bilinmektedir. Yaklaşık bin yıldır ayakta duran bu yapı tarihsel süreçte birçok deprem ve yangına maruz kaldı. 1509 depreminde bir hasar aldığını kaynaklardan öğrenebiliyoruz. 1792 yılındaki Balat yangınında ve küçük kıyamet olarak adlandırılan İstanbul depreminde bir hasar aldı. Bu depremde minaresi yıkıldı, kubbesi de tahribata uğradı. Yıkılan eski minare yerine kesme taştan bir minare inşa edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak Hz. Cabir Camii’nin rölöve ve restitüsyon projelerini 2018 yılında Koruma Kurulu’na onaylattık. 2021 yılında ise restorasyon çalışmalarına başladık. Öncelikle araştırma kazıları ve raspa çalışmaları yaptık. Bu yapı içerisinde 1 metreye kadar kazı yapıldı ve 1 metre sonunda yapının ilk dönemine ait opus sectila ismiyle biline döşeme bulundu. Cam döşemenin altında restorasyon sırasında çıkmış arkeolojik buluntular, seramik ve mozaik parçaları, Osmanlı dönemine ait özgün şeşhaneler gibi restorasyonda çıkmış eserler sergilenecek. Halı kaldırıldığında ziyaretçiler bu görüntüyle karşılaşacaklar” dedi. “Restorasyonda depreme karşı yapı güçlendirildi” Restorasyonu tamamlanan Hz. Cabir Camii’nde yapılan çalışmaları anlatan Feyyaz Fidan, “Yapının iç ve dış bedeninde raspa yapıldı. Eski onarımlarda yapılmış çimento esaslı sıvalar raspa edildi ve iç yüzeylerde freski sıvalara rastlandı. Freski sıvalar ve ’opus sectila’ belgelemesiyle, konservasyonu yapıldı. Bilim Kurulu kararı doğrultusunda yapının katmanlarının gösterilmesi adına harim içerisinde çelik konstrüksiyon ve üzerine cam bir döşeme yapıldı. Caminin iç tezyinatı hakkında bilgi vermek gerekirse, bitkisel kalem işleriyle süslenmiş bir yapıdır. Ve restorasyonda kalem işlerinin ihyası tamamlandı. Dış cephede özgün harç terkibine uygun derz yapıldı. Bu restorasyonda depreme karşı da yapı güçlendirildi. Enjeksiyon imalatı yapıldı. Minaresi şerefe kotuna kadar söküldü ve özgün tekniğinde tamamlandı. Kubbe üst örtüsü kurşunları yenilendi. Kirpi saçak imalatları yapıldı. İçlik, dışıklar, tüm kapılar, pencereler özgün malzeme cins ve boyutunda yenilendi. Özgün türbe kapısı ve Mahmud Güneşi fümigasyon işleri yapıldı. Hz. Cabir Camii’nin restorasyonunu en kısa sürede tamamlayarak ibadete açılmasını planlıyoruz” ifadelerini kullandı.