YEREL HABERLER - 06 Şubat 2014 Perşembe 12:47

Aziz Kocaoğlu'ndan Binali Yıldırım'a Üç Soru

A
A
A
Aziz Kocaoğlu'ndan Binali Yıldırım'a Üç Soru

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım’a üç soruyla seslendi. Kocaoğlu, "İzmir’de özelleştirme adı altında ne kadar gayrimenkul sattınız? Sattığınız gayrimenkul kadar yatırım yaptınız mı? İzmir’den aldığınız vergileri niye İzmir’e döndürmediniz?" sorularını yöneltti.
Ege TV’de yayınlanan Güne Bakış Programı’na konuk olarak katılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılımıyla açılışı yapılacak Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi’nin kent ve çevre açısından önemine değinen Başkan Kocaoğlu, Türkiye’de çamur kurutma yöntemiyle çalışacak en büyük tesisi inşa ettiklerini söyledi.
"KEŞKE 17 ARALIK OLMASAYDI"
Başkan Aziz Kocaoğlu, programda seçim sürecine ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Kocaoğlu, AK Parti'nin adayı Binali Yıldırım hakkındaki iddialar ve ortaya atılan ses kayıtlarının bu sürece yansımaları hakkındaki bir soru üzerine, “Keşke bu 17 Aralık olmasaydı, biz Binali Bey’le İzmir’in sorunlarını konuşsaydık. Ama 17 Aralık’tan sonraki bölümü ben konuşmak istemiyorum. Hazır malzeme bulmuşuz, hadi buradan rakibe vuralım demek benim tarzım değil. Hizmetse hizmeti oturup konuşalım” dedi.
"İZMİR İÇİN NE YAPTINIZ?"
Seçim sürecinde adayların eleştiri ve vaatleri hakkında bir soruyu da yanıtlayan Kocaoğlu, şunları kaydetti:
“Rakip hizmetten bahsediyor. Davulun sesi uzaktan hoş geliyor. Biz 10 senedir yaptıklarımızı konuşuyoruz. Her gün bir tesis açıyoruz. Her gün bir temel atıyoruz. Siz İzmir için ne yaptınız? Rakamlarla, afaki değil. Kuzey Çevre Yolu’na, Beydağ Barajı’na ne yaptınız? Bölünmüş yol olarak ne yaptınız? Bunların parasının ne kadarını nereden aldınız? İzmir’de ne kadar özelleştirme adı altında gayrimenkul sattınız. O sattığınız gayrimenkul kadar yatırım yaptınız mı? İzmir’den aldığınız vergileri niye İzmir’e döndürmediniz? Neden yakın vilayetlerle teşviki OSB’ler doluncaya kadar eşitlemediniz? Neden turizm teşviki vermediniz? Şu hizmetleri bir konuşalım. İzmir’e ne yaptın? Bu seçim yerel seçim. Genel seçimi konuşmuyoruz. Biz işin genelini de yerelini biliriz. İzmir’i de çok iyi biliriz.”
Kocaoğlu, zaman zaman projelerin yüklenicilerden kaynaklanan sorunlar nedeniyle gecikmesini ise şöyle değerlendirdi:
“17 Aralık’tan sonraki sürece bakarsanız bizim yüklenicilerle neden problem yaşadığımızı görürsünüz. Benim 80 liraya yapmaya çalıştığım işi, 200-300 liraya yapanlar düşünecek.”
"ÖZELLEŞTİRMEYE DEĞİL, DEVLET MALLARININ SATIŞINA KARŞIYIM"
Aziz Kocaoğlu, 30 Mart’tan sonra kapanacak İl Özel İdaresi’nin mallarına ilişkin Binali Yıldırım’ın sorunu çözecekleri şeklindeki açıklamasını ise şöyle değerlendirdi:
“Çözelim beraber. Çözelim, Binali Bey’e Sayın Başbakan talimat verecek, ya da İçişleri Bakanı kim yetkiliyse. Çözün bunu, ‘İl Özel İdare’nin malları İzmir’de kalsın’ diyecek. Toplanacağız, bizim de çağrılmamız lazım, daha siftahımız yok, komisyon var mı, yok mu belli değil. Olmayan komisyonun bir de ilçelerde bir de alt komisyonu kuruluyor. Sonra belediye başkanlarından tepki gelince, kaymakamlar üst kuruldan vazgeçiyor. İl Özel İdaresi’nin bütün mallarının tapusu, bir yerde, İzmir İl Özel İdaresi’nde. Tutanak tutturmaya, dağıtılmaya çalışıyorlar. Bunun tutanağı da şöyle; varsayılan ya da kurulacak komisyon, benim önüme geldiğinde senin belediye başkanın şunu demiş, bunu demiş diye malzeme getirmek için bunu yapıyorlar. Bunlar çok şey. Devlette böyle şey olmaz. Biz ham yaptırmayacağız noktasında çok sağlam duruyoruz. Sadece ben değil, İzmirli de soru soruyor. Kardeşim bu mallar İzmirlinin serveti. Ben bir liralık malınızı satmadım, tam tersi 941 milyon liralık mal aldım. Ama yola gitti, ama kavşağa gitti, ama fuar oldu, ama tarihi esere gitti, ama şuraya buraya gitti. Mal satmayan, mal alan, sıkı bir adam var burada.”
Kocaoğlu, özelleştirmeye değil, devlet gayrimenkullerinin özelleştirme adı altında satılmasına karşı olduğunu da vurgulayarak, “Artık benim tekstil fabrikasıyla, basma fabrikasıyla ne işim var diyebilirsiniz, ama arsa satılması özelleştirme değil. Bu miras yemektir” dedi.
"HARMANDALI'YI GÖRMEDEN KONUŞMAYACAKSIN"
Kocaoğlu, Harmandalı’da atık bertaraf tesisi kurulması yönünde kamuoyuyla paylaştığı düşüncesini mevcut tesisi gördükten sonra değiştiren Binali Yıldırım’a şu sözlerle yanıt verdi:
“Harmandalı’ya gelmeden, Harmandalı’yı görmeden konuşmayacaksın ya da oradaki durumu bileceksin. Harmandalı’yı çok iyi bilen bizler orayı düşünmüyorsak bunun bir gerekçesi var. Orada evler depolama alanına çok yaklaştığı için, imardan dolayı. Zamanın belde belediye başkanları imar verdiğinden dolayı yaşanmış bir süreç var. Ondan dolayı da artık orada bir çöp tesisi olması mümkün değil. Onun için biz yer arayışlarını sürdürüyoruz. Dünyanın en gelişmiş teknolojisiyle çalışan atık bertaraf tesisini kurarak sorunu çözeceğiz. İkincisi bunlar vahşi depolanmıyor. Harmandalı’da çok büyük bir yanılgı var. Harmandalı’nın artık depo alanı olarak kullanılması yanlış. Ama orada depolama tamamen Avrupa standartlarına göre düzenli depolama olarak yapılıyor. Çevre Bakanlığı’nın sayfasında da düzenli depolama olarak Harmandalı Depolama Tesisi gözüküyor.”
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, kurmayı planladıkları tesisin yer problemini çözmek için Binali Yıldırım dahil olmak üzere bakanlıklarla defalarca görüştüklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Binali Bey 2011 yılında İzmir’in milletvekili ve bakanı olduktan sonra hangi bakanlığa gitsek, nereye gitsek 'İzmir’in konularıyla Binali Bey ilgileniyor' dediler. Biz de yüzümüzü Binali Bey’e döndürdük. Ben bunu bakanlardan duyduğum için burada söylüyorum. 'Abi buyur çayımızı kahvemizi iç ama İzmir’in işi için bize gelme Binali Bey karar veriyor' diyorlar.”
Atık bertaraf tesisi için belirlenen projenin hayata geçirilmesi halinde kimsenin itiraz için bir gerekçesi kalmayacağını ifade eden Başkan Kocaoğlu, “Bizim bulduğumuz yerde problem yok. ÇED’i aldığımız da, modüler sistemle bin tonluk bir tesis yapıp dünya aleme nasıl olduğunu gösterirsek, Türkiye’nin de problemi bitecek, diğer belediyelerin de problemleri bitecek. Ankara Mamak çöplüğündeki teknoloji tekamül etmiş bir teknoloji. Ama bizim düşündüğümüz Ankara’nın da ötesinde bunun altını çizmek istiyorum” diye konuştu.
Kocaoğlu, Karşıyaka ve Göztepe’nin stat projelerine karşı çıkmasının mümkün olmadığını belirterek, bu konuda geçmişten bugüne hangi girişimlerde bulunduğunun tanıkları olarak eski Bakan Faruk Özak, Türkiye Futbol Federasyonu’nun eski başkanı Mahmut Özgener ve dönemin Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül’ü gösterdi. Aziz Kocaoğlu, kent içinde küçük statlar yerine Karşıyaka için Örnekköy’de, Göztepe için de Uzundere’de 25 bin kişilik statları da kapsayan spor kompleksleri kurmak istediklerini söyledi.
BORNOVA'YA STAD GELİYOR
Stat konusundaki kararlı ve iyi niyetli tutumlarının en önemli göstergesinin Bornova’da yapacakları stat olduğunu vurgulayan Kocaoğlu, şöyle devam etti:
“Bana 'stat yapmıyor' diyorlar. Önümüzdeki hafta Meclis’ten geçecek. Baktık ki olmuyor, Bornova Belediye Başkanımız'la beraber, Bornova Doğanlar’da stat yapılacak bir yer var, onun projesi bitti. Biz de destek verdik, yüzde 50-60 civarında parasını da biz veriyoruz. İşte yapıyoruz bir ilçe belediyesiyle. Niye Bornova’da yapıyoruz? Bornova Belediyesi’nin arsası olduğu için Bornova’da yapıyoruz. Hatta orayı büyütmeye çalıştık. Kamil Başkan’la da oturduk konuştuk, büyütmek istedik, 15-20 bine çıkaralım dedik ama arazi büyümeye müsait değil. Ona uygun bir stat yapıyoruz”
"PİRİŞTİNA'YA TOZ KONDURMAM"
10 yıldır geçmiş belediye başkanlarının hiçbirini eleştirmeye yönelik bir tavrı olmadığını da ifade eden Kocaoğlu, “Ben geçmişle ilgilenmiyorum, geçmiş geçmişte kaldı. Benim de hatam vardır. Devri sabık yaratmak işim de değil. Hele hele Piriştina’ya asla toz kondurmam. Bugüne kadar kondurmadım da” dedi.
İLÇE ADAYLARINA TAVSİYELER
İlçe belediye başkan adaylarının belirlenmesi sürecindeki duruşunu da açıklayan Başkan Kocaoğlu, “Ben 10 senedir CHP gibi dev bir çınarın birinci kamu koltuğunda oturuyorum. Bundan daha büyük bir görev olamaz. Çocuklarıma bırakacağım daha büyük bir miras olamaz. Siz ne yaparsanız yapın, kimi yaparsanız yapın ben asker gibi ömrümün sonuna kadar bu partiye çalışacağım. Çalışmak benim görevim. Ama bağımsız aday olmak siyasetin etiğine uymayan şeyler. Ben arkadaşları sağduyuya çağırıyorum. Ne seçilen mükemmel, ne atanamayan arkadaş ondan aşağıda. Bu meclis üyeleri için de böyle” şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.